'Katledilenler daha çok araştırıldı'

''Daha da vahimi, Jandarma Zirve Yayınevi Katliamı’ndan sonra kurbanlarla muadillerin banka hesaplarını beraber araştırdılar, üstelik kurbanların daha uzun araştırdılar...'' Gazeteci İsmail Saymaz, 'Nefret: Bir Milli Mutabakat Cinayeti' kitabını ntvmsnbc'ye anlattı.

'Katledilenler daha çok araştırıldı'

Gazeteci İsmail Saymaz, Kalkedon Yayınları’ndan çıkan “Nefret: Bir Milli Mutabakat Cinayeti” kitabında Rahip Santoro, Hrant Dink Cinayetleri ile Zirve Yayınevi Katliamı’nı mercek altına alıyor. Kitapta üç cinayet arasındaki benzerlik ve bağlantılar dikkat çekiyor. Her üç olayın da benzer zihniyetlerle meydana geldiğini vurgulayan Saymaz’ın kitabında, ’de özellikle Emniyet ve Jandarma Teşkilatlarının Misyonerlere yönelik operasyonları ve misyonerliğin algılanışı da ele alınıyor. İsmail Saymaz, yeni kitabını ntvmsnbc’ye anlattı.

İlk iki kitabınızda, Erzunum Başsavcısı İlhan Cihaner’in tutuklanma sürecini ve daha sonra da Hanefi Avcı’yı incelemiştiniz. Son kitabınızda ise Türkiye’deki misyonerlerden yola çıkarak, 2006 – 2007 yıllarında işlenen Rahip Santoro ve Zirve Yayınevi cinayetlerini ele alıyorsunuz. Kitap tam olarak neyi anlatıyor?
2000 yılından hatta Marmara Depremi'nden itibaren kamuoyunun misyoner diye tarif ettiği ve resmi kurumların bir suç olduğunu iddia ettiği Türkiyeli Protestanların Malatya'daki Zirve Yayınevi Cinayeti’ne kadar ki süreçte nasıl bir milli güvenlik tehditiymiş gibi topluma yansıtıldıklarını anlatıyorum. Kitapta protestanların nasıl bir milli tehdit gibi algılanmaya başladıkları ve bu iklimin sonrasında Malatya'da 18 Nisan 2007'de 3 Protestanın vahşice öldürülmesiyle sonuçlanan cinayet ve bu cinayetle birlikte o zamandan Ağustos 2011'e ‘her yer Malatya’ şiarıyla adeta her bir köşede misyonerlere yönelik saldırılar yer alıyor. Ayrıca ölümle sonuçlanmasa bile kiliselere ateş etmeler, Protestanları kendi inançları uygularken şiddete uğramasına dair belgeler de anlatılıyor.

“Biz katliam yapmayız, bundan 1000 yıl önce gayrimüslimlere öküz ve karasaban dağıtıldı.”

Kitapta yayınlanmamış birçok belge de yer alıyor. Belgelerden yola çıkarak Rahip Santoro ve Zirve Yayınevi cinayeti arasındaki bağlantıları da görebiliyoruz. Sizi araştırmanız boyunca en çok şaşırtan ne oldu?
Her kategoride şaşırdığımı söyleyebilirim özellikle yargının, güvenlik kuruluşlarının kendi açılarından varolduğunu iddia ettikleri misyoner tehdidini ortadan kaldırmak için aldıkları her karar her önlem beni şaşırttı. Örneğin 2005 yılında İçişleri Bakanlığı'nın AB Uyum Yasası kapsamında ‘bakın artık kiliseler kurulabiliyor’ diye işaret ettiği tarihte Antalya'daki bir kilisenin jandarma tarafından bölücü diye mimlenmesi beni çok şaşırttı.

Aynı şekilde cinayetten bir yıl sonra dönemin Malatya Vali Yardımcısı Ersin Filiz'in Malatya cinayeti için katliam ifadesini kullanan ölenlerden birinin avukatına verdiği cevapta "Hayır, biz katliam yapmayız çünkü bundan 1000 yıl önce buradaki gayrimüslümlere Danişmend Gazi tarafından öküz ve karasaban dağıtıldı, Malatya Spor Kulübümüzün doktoru bir gayrimüslimdi gibi gerekçelerle bu reddetmesi ve 2010 yılında Vali Yardımcısı’nın İşişleri Bakanlığı müfettişliğine atanması beni çok şaşırttı. Aynı şekilde 2001 yılında İçişleri Bakanlığı'nın misyonerlerle Pontuslular arasında bir bağ olmadığını bir soru önergesine karşılık belirtmesine rağmen Trabzon Polisi'nin Katolik Rahip Santoro'yu “Pontusçu” diye izlemesi. Rahip Santoro öldürülmeden 16 gün önce bir protestanın tehdit edildiğini öğrenmek de beni şaşırttı.

Kitapta Rahip Santoro’nun öldürülmeden önce dinlendiğini de öğreniyoruz...
Hrant Dink davasında bu evrak zaten yer alıyor. Gariptir Rahip Santoro ile aynı anda dinlenen bir isim Hrant Dink cinayetinin azmettiricisi Yasin Hayal'di. Rahip Santaro ile aynı gün aynı evrakta dinlenmeye başlandılar. Rahip Santoro dinlenmesinin bitmesine üç gün kala öldürüldü. Tıpkı Malatya'da cinayetten 3 ay önce Zirve Yayınevi'nin misyonerlik suçu ile takip eden Malatya Jandarması gibi. Malatya Jandarması “Yaşam 01” diye bir dosya açtı ve Zirve Yayınevi'ni takip etmeye başladı ve 3 ay içinde o cinayet örgütlendi. Malatya Jandarması o halde bu dosyayı niye açtı? Yani kurbanların kurban edilişlerini göz göre göre izledi Malatya Jandarması. Bu yetmedi cinayetten bir gün önce katil zanlıları atış taliminden dönerken polis tarafından yakalanıp serbest bırakıldılar. Tıpkı Trabzon'da Hrant Dink cinayeti öncesinde olduğu gibi. Trabzon'da da Yasin Hayal ve Ogün Samast cinayetten birkaç gün önce atış talimine gitmişlerdi. Daha vahimi Malatya'daki Zirve Yayınevi Katliamı’ndan sonra kurbanların GBT'sini araştırdılar. Kurbanlarla muadillerin banka hesaplarını beraber araştırdılar, üstelik kurbanların daha uzun araştırdılar.

Dinleme olayları birçok kişiye uygulanıyorum sanırım.
Malatya Jandarması bir diğer koldan Malatya'daki katliamı araştıracağı yerde katliamdan kurtulan Gökhan Talas isimli Protestanın telefonlarını dinlemeye başladı. Halbuki hiçbir şüphelinin telefonları dinlenmedi katliamdan sonra.

“Hrant Dink’i ve Rahip Santoro’yu öldüren, Zirve Yayınevi Katliamı’nı gerçekleştiren zihniyet aynı”

Bu verdiğiniz bilgilerden yola çıkarak Hrant Dink ve Santoro cinayetleri arasında bağlantı ve benzerlikler var diyebilir miyiz?
Bu cinayeti işleyen zihniyetin biz hemen hemen aynı zihniyet olduğunu biliyoruz. Fakat azmettiricinin aynı kişiler olup olmadığı konusunda yeterli bilgiye sahip değiliz. Bu da evrakların henüz elimizde aleni bir biçimde olmamasından kaynaklanıyor. Ama şunu biliyoruz Hrant Dink'i Agos Gazetesi önünde ölüme sürükleyen bundan bir yıl önceki Trabzon Rahip Santaro cinayeti ve üç ay sonraki Zirve Yayınevi cinayetiydi.

Kitabınızı hazırlarken belgelere ulaşmak kolay mıydı?
Malatya cinayetinin şöyle bir vasfı var. Hrant Dink ve Rahip Santaro cinayetinden farklı olarak topluma kavratılan misyonerlik olgusunun kendi nedeniyle bu cinayetten uzak durmaya çalıştılar. Örneğin solcular misyonerliği emperyalizmin 5. kolu diye, dindarlar din elden gidiyor diye milliyetçiler ise vatanımız bölünecek diye bu suçun işlenmesini sessizlikle karşıladılar. Dolayısıyla bu dosya bizden çok uzakta kaldı. Ben Malatya cinayetinin tüm dosyalarını bulmakta bir hayli uğraştım.

Bu dosyalar arasında en çok ilginizi ne çekti?
Malatya Zirve Yayınevi Katliamı 31 dosyadan oluşuyor bu dosyaların 16 tanesinde Zirve Yayınevi'nden çıkarılan evraklar yer alıyor. Yani cinayeti soruşturmaktansa savcılık misyonerlerin herhangi bir suçu olup olmadığını araştırıp evraklarına katmış.

Kitabınızda detaylı olarak Zirve Yayınevi Katliamını ele alıyorsunuz. Dava şu anda ne durumda?
Malatya Zirve Yayınevi Katliamı’nda son aşamaya doğru geliniyor. Yaklaşık 5 duruşma önce savcılık cinayeti işleyen sanıkların terör örgütü kapsamında bu suçu işlediklerine dair mütala vermişti. Öte taraftan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Kafes Eylem Planı Davası, diğer davaların ve geçen Mart ayında cinayete dair Ergenekon soruşturmasının da açılması bekleniyor. O dosya açıldıktan sonra bir karara doğru gidilmesi gerekiyor.

Sayfa Yükleniyor...