Kendini yaratan adam; Uğur Yücel

O sadece Türk sinemasının en güçlü oyuncularından biri değil, sinema dili ve duruşu olan en özel adamlardan biri...

Kendini yaratan adam; Uğur Yücel

Bazı isimler vardır… Meselesi, duruşu, kendine ait dili olan isimler… O görünen personalarının çok ötesinde bir şey vaat ederler. Mesleğinin en iyilerinden olsalar da hayatta daha önemli şeylerin olduğunu her daim hissettirirler. Bir insanın başkasının hayatında nasıl önemli bir rol oynadığının anahtarıdırlar aynı zamanda. ’de böyle kaç isim var bilmiyorum ama Uğur Yücel kesinlikle bu tarifin yapılmasına neden olan kişi benim için.


‘Türkiye’nin en iyi oyuncusu kim?’ sorusunun sıklıkla cevabı olsa da, bir aktörün ötesinde yönetmen, senarist ve müzisyen sıfatlarını da adının önüne ekleyen bir isim Yücel. ‘On parmağında on marifet adamları’ndan onu ayıransa her yaptığını çok iyi yapması ve yapmak için değil yaratmak için yapması. ‘Milyarder’, ‘Muhsin Bey’, ‘Arabesk’, ‘Eşkıya’… Tekrar etmeye gerek yok. Hepsinde Türk sinema tarihine damga vuran performanslar sergiledi. Ama asıl olarak kendini yaratmaya başlaması yönetmenliğe geçmesiyle başladı.

‘İkinci Bahar’ ile Türk televizyonlarının en kalıcı işlerinden birine imza atan Yücel, daha sonra ‘Karanlıkta Koşanlar’ ve ‘Alacakaranlık’ gibi sinema duygusuyla çekilmiş iki özel işe hayat verdi. Hem atmosferiyle hem de oyunculuklarıyla çıtayı yükseltse de, televizyonda ‘dolu’ bir şeyler seyretmenin tüm zevkini yaşatsa da iki dizi de sonunu göremeden bitmek zorunda kaldı. Ama o oyunculuğu gibi senarist-yönetmenliğinde de olanı en gerçekçi şekilde sergileme konusunda usta olduğunu gösterdi. Bu dizilerle sinema duygusunu yaşatmanın ötesinde televizyonda bile bir hikaye, bir atmosfer, bir dünya yaratmanın nasıl bir şey olduğunu gösterdi.

‘'… Zannediyorum sinema duygusuna yakın bir duygu taşıyorum içimde. Yani daha içsel bir şey. Ruh göçü gibi. Acılar ve trajediler dünyası değil bu söylediğim şey. Sadece yaratacağımız karakterlerin içine göçmek. Onun memleketine, onun ruhuna, onun müziğine göçmek. Aslında hep hayatımda bunu yapmaya çalıştım. Yani bir şeyler oynamaktan çok birilerini bulmaya, onlara hayat vermeye çalıştım. Böylelikle, o karakterin zaaflarını çok daha rahat görebiliyorsunuz.’’ (Uğur Yücel, Söyleşi: Melis Dabağoğlu, Radikal, 17-01-2004 )

TÜRK SİNEMASININ EN CESUR...
Ama Yücel bu kadar üst düzey diziler çekse de sonuçta televizyon işlerini sinema için yapıyordu. Ve onu gerçekten yönetmen olarak özel bir yere koyan yapım da ‘Yazı Tura oldu. Tüm sinemasal özelliklerinin yanında Türk sinema tarihinin en cesur filmlerinden birine imza attı Uğur Yücel. Güneydoğu’da askerlik yapmış ve gazi olmuş Rıdvan ve Cevher’in ‘sivil hayat’taki hikayelerini anlatan ‘Yazı Tura’ Kürt sorunun şimdiki kadar konuşulmadığı günlerde en anlamlı cümleleri kuruyordu. Muhteşem oyunculukları, atmosferi, hikaye kurgusu, dijital kameranın işlevi, Erkan Oğur’un müzikleri vs… üzerine saatlerce yazılabilir, konuşulabilir. Ama ‘Yazı Tura’ bunlarla birlikte ve bunların ötesinde Türkiye’nin sorunları üzerine düşünen, derdi olan bir film. Bir ülkenin trajedisini, iki trajik hikaye üzerinden anlatan bir film. Bir ülkenin erkekliğini, travmasını en iyi şekilde anlatan bir film. Sinema üzerine çok kafa yormuş bir adam tarafından yaratılan bir film.

Kendini yaratan adam; Uğur Yücel - 1

‘’...Yazı Tura' bölünmüşlüklerden, Türkiye'deki acılardan doğdu. Ülkenin güneydoğusunda, kuzeyinde ya da bir başka köşesinde patlamış bombaların akıttığı kanlar yüreğime sıçrıyor benim. İçimi allak bullak eden bu acılardan, tanıklıklardan da popüler ve eğlenceli bir şeyler üretemiyorum. Bu bir ruh hali olmalı. Zaten Yazı Tura'ya da bir yönetmen filmi diyorlar. Ben ise filmime bir halet-i ruhiye filmi diyorum.’’ (Uğur Yücel, Neşe Düzel, Radikal, 24-01-2003)

İlk sinema filmi ‘Yazı Tura’ ile sanatçıların apolitik olduğu ve olmak zorunda hissettiği bir ülkede ne kadar özel bir adam olduğunu bir kez daha gösterdi Uğur Yücel. Onun ‘Yazı tura’ gibi bir filmi çekmesi, en popüler dönemde ortadan kaybolmasıyla aynı şey aslında. ‘Kirli’ bir projede hiç yer almamasıyla aynı şey. O, ‘’Beni, birilerinin filmlerinden sinema starına dönüşmek hiç ilgilendirmedi.’’ derken tam olarak meramını anlatıyordu. O, Türkiye’nin en büyük starlarından biriydi ama starlığın ötesinde, asıl olanın hayatın kendisi olduğunu çok iyi biliyordu. Gerçeğe ve hayata dair bir şeyler yaratmanın heyecanını taşıyordu. O yüzden bir şeyler yaratıyordu. ‘Kirli’ dediği televizyona temiz işler yaparak aslında sinemada kendini yaratmaya devam etmek istiyordu.

KUSURSUZ DEĞİLDİ VE...
‘Yazı Tura’ gişede iş yapmadı ama onun yönetmenliğini kimse engelleyemezdi artık. Türkan Şoray’a olan hayranlığıyla çektiği ‘Hayatımın Kadınısın’ görece zayıf bulunsa da Şoray’a, eskiye, nostaljiye, Yeşilçam sinemasına bir saygı duruşuydu. ‘Yazı Tura’ gibi bir başyapıtın ardından ‘Hayatımın Kadınısın’ küçük bir hayal kırıklığı yaratsa da Yücel hayal kırıklığı yaratmamıştı. Çünkü o kusursuz değildi ve kafasında olanı hayat geçirmeye devam ediyordu.

Bir yandan televizyona, o küçük ekranın en iyi işlerine imza atmaya devam etti. ‘Ne istediğini bu kadar iyi bilen başka bir isim var mı?’ diye sordurmaya da. Son dizileri ‘Hırsız Polis’ ve ‘Canım Ailem’ gibi ‘sinema için araç’ olan yapımları bile izlenir kılan, onun her daim bir şeyler yaratma ve yaratırken de kalıcı izler bırakmasıyla alakalı sanırım. Sadece oyunculuğu yetse bile burada da daha fazlasını bulabiliyoruz…

‘’Uğur Yücel’i seyredip televizyonu kapattıktan sonra bir süre onunla kalıyorum. Vakit alıyor, kendi dünyama dönmem. Şaşkınlık sızıyor usuldan işin içine. Böylesine heyecan verici, seyredeni böylesine zenginleştirici bir oyunculuk serüveninin memleketimiz sınırları içinde hiç önceleyeni yok, kanımca.’’ (Yıldırım Türker, Uğur Yücel’in Alacası, 22-01-2008)

Kendini yaratan adam; Uğur Yücel - 2

Ve şimdi sırada ‘Ejder Kapanı’ var. Dizilerinden aşina olanlar için yine bir polisiye. İlk defa senaryoda başka birinin imzası var ama onun kafasından defalarca geçtiğini söylemek zor değil. Yine sevdiği, oynamaktan ve oynatmaktan zevk aldığı oyuncularla birlikte… Ve yine başkaları ya da başka sebepler için değil kendisi istediği için sinema serüveninde ‘Ejder Kapanı’ var.

Evet, bazı isimler vardır. Meselesi, duruşu, kendine ait dili olan isimler… … Bir keresinde bir arkadaşım, ona olan hayranlığını tarif etmekte zorlandığı için, ‘’Uğur Yücel saatlerce sandalyede otursa seyretmekten sıkılmam’’ demişti. Ne kadar süre sonra sıkılır bilmem ama o cümleyi kurmasının tek nedeninin Uğur Yücel’in muhteşem oyunculuğu olmadığını biliyorum. Onun çok ötesinde bir şeyler…

Sayfa Yükleniyor...