Kılıçdaroğlu: Başbakan kendi dengesine baksın

CHP lideri Kılıçdaroğlu, eleştirilere karşı Başbakan Erdoğan'ın ''dengesiz'' dediğini ifade ederek, ''Kendi dengesine baksın önce'' dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdardoğlu, partisinin grup toplantısında, Japonya'daki depreme işaret ederek, ''Onların acıları Türk halkının da acılarıdır, acılarını yüreğimizde hissediyoruz'' ifadesini kullandı.

Sanatçı İbrahim Tatlıses'e yönelik silahlı saldırının ardından hekimini ve oğlunu aradığını ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Umuyorum sağlığına kavuşur, güzel türkülerini hep beraber yine dinleriz'' temennisinde bulundu.

Kılıçdaroğlu, iktidara geldiklerinde en geç 2 yıl içinde yurt sorununu bitirme, YÖK ve harçları kaldıracakları vaadinde bulundu.

AK Parti iktidarında 116 faili meçhulün olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ''Kaçını buldun sen? Kalkmış bir de demokrasiden söz ediyorsun. Bunlar 12 Eylül ürünüdür, yatıp kalkıp Kenan Evren'e, darbecilere dua ediyorlar, 'İyi ki yaptın, biz de mağdur edebiyatı yapıyoruz, milleti kandırıyoruz' diye. Onlar muhtıra verenlere madalya takarlar, halkın iktidarında biz de hükümete muhtıra verene hesap soracağız'' dedi.

Kılıçdaroğlu, kendilerine, ''Kadınların, ailelerin derdini bilmedikleri'' yönünde eleştiriler yapıldığına işaret ederek, ''Diyarbakır'da çocuğuna kahvaltı veremediği için intihar eden kadının dramını biliyorum. Sen bilmez, duymazsın, senin ayakların yerden kesildi, sen ve yandaşların dört çekerli ciplere biniyorsun. Sen kim ailenin derdini bilmek kim?'' diye konuştu.

''Gazetecilerin tutuklanmaları, yargısız infaza tabi tutulmaları, yandaş medyada cezalarının verilmesinin'' kaygıyla izlendiğini, bu kaygıyı Avrupa Parlamentosu’nun (AP) da taşıdığını ifade eden Kılıçdaroğlu, AP'nin 9 Martta açıkladığı rapora değindi.

Raporda, güçler ayrılığı dengesine vurgu yapıldığını, basın özgürlüğü ve yasaklar üzerine durulduğunu belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini, ''Avrupalılar sanıyor ki bunlar 3 Y ile yasaklar, yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele ediyorlar. Bunlarla mücadele etmediler bunların amacı halkı kandırmak, 'yi kocaman hapishaneye dönüştürdüler. Kimse yazı yazamıyor, telefonla konuşamıyor, neredeyse düşünemeyecek duruma getirdiler'' diye sürdürdü.

Kılıçdaroğlu, eleştirilere karşı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ''dengesiz'' dediğini ifade ederek, ''Kendi dengesine baksın önce'' dedi.

''Seni o koltukta bırakmayacağım, indireceğim'' diyen Kılıçdaroğlu, ''Ama memnun olduğum bir şey var, daha düne kadar bunlar AKP'yi yere göğe sığdıramazlardı; AKP reformcu-CHP statükocu, AKP özgürlük, kalkınma ister öneri getirir-CHP eleştiri getirir. Tablo şimdi 180 derece döndü.

Şimdi artık onlar da anladı ki 'Bu AKP bizim kafamızda düşündüğümüz ya da birilerinin algılatmak istediği AKP değil. Bu AKP, toplumu geriye götüren, statükocu, yoksulluğu artıran, yoksulların onuruyla oynayan bir AKP'dir'. Artık bunu gördüler'' şeklinde konuştu.

'RAHAT NEFES ALMA ŞANSI YOK'
Gazetecinin elindeki unsurların; kalemi, kağıdı, teybi, kamerası, fotoğraf makinesi, mikrofonu olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, ''Darbe yapacaksa, halkı aydınlatacaksa, olayı soruşturacaksa ancak bunlarla yapar. Gazeteci budur'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, iktidarın, gazetecilerin elinden ''yıpranma hakkı''nı aldığını, baskıyı artırarak, manşetlere müdahale ettiğini, yandaş medya yarattığını öne sürdü.

Erdoğan'ı yerlere göklere sığdıramayan medyanın görevinin, sabah akşam CHP'yi çekiştirmek olduğunu, bu medyanın dedikodu makinesi konumunda bulunduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, ''Onlar CHP'yi eleştirdiklerinde bilin ki CHP yol alıyor. Rahatsız oluyorlar, onları daha çok rahatsız edeceğiz, ayağa yere basan projelerimiz var'' dedi.

CHP lideri, ''Gazeteci haber oluyorsa, yürüyorsa, 68 gazeteci hapisteyse, manşetlere müdahale ediliyorsa, orada bir sorun olduğunu'' ifade ederek, CHP iktidarında medyanın rahat nefes alacağını belirtti. AK Parti iktidarında, medyanın rahat nefes alma şansı bulunmadığını öne süren Kılıçdaroğlu, iktidarın, baskısını, yeri geldiğinde şiddeti, yargıyı da kullanarak uyguladığını savundu.

'YARGITAY BAŞSAVCISI'NIN BİLE BÖYLE YETKİSİ YOK'
Kemal Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

''Basılmamış kitabın sorgulandığı demokrasi bizim demokrasimizdir. Böyle bir demokrasi ve anlayış mı olur? Bir ülke düşünün, Başbakan çıkıp gazetecilerin hangi gerekçeyle tutuklandıklarını açıklıyor. Ben size diyorum bizim başımızda başsavcı var, inanmıyordunuz kendisi itiraf etti, açıkladı. Güzel bir görev yapıyor başsavcı olarak, kim konuşursa susturuyor, polise talimat veriyor tutuklatıyor, sabaha karşı evi basılıyor, tek otorite, böyle başsavcılık nerede?

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bile bu kadar yetkisi yok. Hem yürütme hem yargısınız, yasama organı da zaten elinizin altında, tek güçsünüz. Buna AKP, ileri demokrasi diyor, sevsinler onların ileri demokrasisini. Baskı arttıkça özgürlüğümüzü daha fazla dillendireceğiz, ülkenin içinde bulunduğu açmazları halka daha iyi anlatacağız, istediği kadar baskı yapsınlar yılmayacağız, direneceğiz.''

CHP lideri, 14 Mart Tıp Bayramı'nda doktorların sorunlarını dile getirmek için yürüdüğünü, Sağlık Bakanı'nın ise ''Bunların elinde Che posterinin ne işi var'' dediğini belirterek, ''Adamın derdine bak. Bu kadar gerçeklerden kopuk, Sağlık Bakanı olabilir mi?'' dedi.

ATANMASI YAPILMAYAN ÖĞRETMENLER
Kılıçdaroğlu, atanamayan öğretmenler konusuna da değindi. Anadolu Ajansı'nın öğretmen ihtiyacı konusunda verdiği bazı haberleri okuyan Kılıçdaroğlu, ''Öğrenci, öğretmen, okul var. Eksik olan ne? Eksik olan siyasi irade. O siyasi irade AKP'de yok. O siyasi irade CHP'de var. Çünkü, biz eğitime her şeyden fazla önem veririz'' dedi.

Öğretmen istihdamı konusunda birçok statünün bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ''Böyle bir yapı olabilir mi? Bu anlayışı milli eğitime sokan bir iktidarın milli eğitim politikası olabilir mi? Bunlar ekonomiyi yönetemedikleri gibi milli eğitimi de yönetemiyorlar'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla gittiği Mardin'e ilişkin izlenimlerini anlattı. Sokakta karşılaştığı her genç ile küçük bir kız çocuğunun ağlayarak babası için iş istediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, ''Milyonlarca insanı işsiz bıraktınız. Bu tablo bir insanlık dramıdır'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ilde 78 tesis açtığına işaret ederek, 78 kişinin işe alınıp alınmadığını sorduğunu ve ''Hayır'' yanıtı aldığını belirten Kılıçdaroğlu, ''Milleti kandırıyorsunuz. 78 tesis açtım diyorsunuz, 78 kişinin istihdamı bile yok. Okulun bacası, çatısı aktarılmış, iki yere badana boya yapılmış, beyefendi tesis açıyor. Olacak şey değil'' diye konuştu.

'SANDIKTA GÖRÜŞECEĞİZ'
CHP Lideri, 9 yıllık uygulama ve açıkladıkları projelere bakılmasını isteyerek, ''Biz gecekondu bir parti değiliz. Dün kurulduk, bugün şöyle yapıyoruz, değil. Kökenimiz var, geçmişimiz var. Biz bu ülkeyi adam gibi yönetmek ve çağdaş uygarlığa götürmek istiyoruz. Yeniliğe açığız, demokrasi ve özgürlük istiyoruz. Eleştirildiğimiz zaman kızmayacağız.

Hiçbir gazeteyi kapattırmayacağız, hiçbir gazetenin manşetine müdahale etmeyeceğiz, hiçbir gazeteciyi işten atın demeyeceğiz. Özgür basını sağlayacağız. Hiçbir sanayici, esnaf korkudan konuşamıyor. Sandıkta görüşeceğiz'' diye konuştu.

'YANITINI VEREMEZSEN ÖZÜR DİLE'
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın 13 Şubat 2007 tarihinde partisinin grup toplantısında ''akaryakıt yolsuzluğundan'' söz ettiğini anımsatarak, Erdoğan'ın petrol ithal edilen 48 ülkeden kayıt istendiğini, 31 ülkenin yanıt verdiğini, kayıtlar karşılaştırıldığında Türkiye'nin 28 milyar dolarlık petrol ithal ettiğinin göründüğünü, Türkiye'deki kayıtlarda ise bu rakamın 9.3 milyar dolar göründüğünü söylediğini ifade etti.

Erdoğan'ın 18 milyar dolarlık bir yolsuzluktan söz ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, açıklamanın ardından TBMM'de bir araştırma komisyonu kurulduğunu anlattı.

Komisyon raporunda ''takibata mahal olmadığının'' belirtildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

''Bir başbakan 18 milyar dolarlık kaçakçılık var, ben bunun hesabını soracağım, der. Hesap sorar... Sonuç: Hiç bir şey olmamış. Şimdi sormamız gereken soru şu? Bu 31 ülkenin kaydı nerede? Niye müfettişlere verilmedi? Hangi el, hangi güç bu kayıtları müfettişlere vermedi? Kim engelledi? Bunun cevabını ver. Onlar sanıyorlar ki Başbakandır konuşur, birileri unutur. Biz unutmayız.

Hafımıza kazındı. Yolsuzlukla mücadele edeceğiz, hesabını soracağız. Basit ve beyefendinin anlayacağı bir dille soruyorum: Önümüzdeki grup toplantısında bunun yanıtını ver. Yanıtını vermezsen çıkıp milletten özür dile. Daha önce camilerde yapılan yolsuzlukları sormuştum. Cevap verdi mi? Tık yok.''

'ÖNÜNDE DURUYOR DEFTER'
Kılıçdaroğlu, dün de Kayseri'deki yolsuzluk iddialarına konu ''rüşvet defterini'' Erdoğan'a gönderdiğini belirterek, şunları kaydetti:

''Recep Bey (defterden haberim yok) diyemez. Önünde duruyor defter. Onu Silivri'ye götürdüler, Ergenekon üyesi diye. Aslında Silivri'yle götürme nedenleri, rüşveti kapatmak için. Sanıyorlar ki biz bunları unuttuk. Rüşvet defterini gönderdim. Arzu ederse hapishaneden yazılan mektubu da gönderirim. Yapacağı bir şey var: İki tane mülkiye müfettişi görevlendirecek. Yapacağı bir şey daha var...

Bir savcı soruşturmayı yaparken bu defteri niye görmez? Bu savcı defteri görmeyip de neyi görecek? Recep Bey'in gülen yüzünü görecek, sırtını sıvazlayan elini görecek, aferin oğlum, iyi yapıyorsun, dosyayı kapattın, bunu mu görecek? Sonuna kadar takip edeceğiz. Başbakanlık koltuğunda otur, milleti soyanlara ses çıkarma... Bunun mücadelesini vereceğiz.''

''Rüşvet toplayan kişide'' belediyenin mührünün de bulunduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, mührün bir belediyenin namusu olduğunu kaydederek, ''Şimdi defter Recep Bey'in önünde. Ne yapacağını hep beraber göreceğiz'' diye konuştu.

Sayfa Yükleniyor...