Kılıçdaroğlu: Başkanlık sistemi Türkiye'yi bölme projesidir

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, provokasyon uyarısı yaparak "Bu ülkeye tam demokrasiyi getirmek için eğer bir bedel ödenecekse o bedeli önce ben ödeyeceğim" dedi. Kılıçdaroğlu, başkanlık sisteminin Türkiye'yi bölme projesi olduğunu da ifade etti.

Kılıçdaroğlu: Başkanlık sistemi Türkiye'yi bölme projesidir

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle;

Erdal İnönü’nün ölüm yıldönümüydü. İnönü soyadını bir gün bile yerine düşünmedi. Siyasete sevgiyi, bilimi, saygıyı, hoşgörüyü getirdi. Kendisine Allah’tan rahmet diliyor, onu minnetle anıyoruz.

Tekirdağ’da iki kültür merkezini yıllardır bitiremediler. İki kültür merkezine verin, beraber kullanalım. Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi bu kültür merkezlerini yapmaya hazır.

"BİR YILDA 800 ŞEHİT VERİLDİ"

Dağlıca’da üç şehidimizi daha kaybettik. Şehit haberleri hepimizi üzüyor, özellikle de anneleri üzdüğünü biliyorum. Gencecik fidan gibi çocuklarımız toprağa veriliyorsa en büyük acıyı o aile yaşıyor. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Son bir yılda verdiğimiz şehit sayısı 800’ü aştı. Kıbrıs Harekatı’nda 498 şehit verdik. Hepsinin umutla dönüşü bekleniyordu. Bütün annelerin sorması şu soruyu sormasını istiyoruz; PKK terör örgütüyle kim masaya oturdu? Kim İmralı’da masaya oturduysa bunun sorumlusu onlardır. Şehirlere patlayıcılar depolandı, kamyonların üzerinden silah dağıtıldı. 'Mühadale etmeyin' denildi. PKK vergi daireleri kurdu ses çıkarmadılar, mahkemeler kurdu ses çıkarmadılar, askerlik şubeleri açtı ses çıkarmadılar, trafik kontrolü yaptılar ses çıkarmadılar. Onun bedelini şimdi şehitlerimiz ödüyor. PKK’ya en büyük yardım ve yataklığı bunlar yaptı.

"O KHK'YI DÜZELTMEK BOYNUMUZUN BORCU"

Şehitlerimiz arasında ayrım yapıyorlar. İnsanlığa, ahlaka, inancımıza sığmaz. 15 Temmuz’da şehit olana daha fazla, dağda şehit olana daha az para verilecek. O kanun hükmünde kararnameyi düzeltmek bizim boynumuzun borcudur. Gazilerin haklarını da sonuna kadar arayacağız. Şehit ve gazilerimizi saygıyla anacağız, size minnet borcumuz var.

"BUNDAN DAHA BÜYÜK AYIP YAŞANMADI"

Cumhuriyet’in 93. yılını kutladık. Bütün kavşakların Büyükşehir Belediyesi’ne ait hafriyat kamyonlarıyla kesildiğini gördük. Bundan daha büyük bir ayıbı yaşamamıştır.

"CUMHURİYET REİSİN KULU OLMAK DEĞİLDİR"

Cumhuriyet bir aydınlanma, kimsesizlerin kimi olmaktır. Cumhuriyet, sultanın, padişahın, reisin kulu olmak demek değlidir. Kimseyi ötekileştirmeyeceğiz. Cumhuriyet aynı zamanda eğer tam demokrasiyle taçlandırılmazsa içi boş bir cumhuriyettir. Tam demokrasi için hepimizin ortak mücadelesi gerekiyor. Kadın-erkek eşitliği, hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü, üniversiteler için hep birlikte mücadele etmemiz gerekiyor. 4. devrimi yapmak zorundayız. Cumhuriyet’i tam demokrasiyle taçlandırmalıyız.

"BİR BEDEL ÖDENCEKSE ÖNCE BEN ÖDEYECEĞİM"

Aydın’da Genel Başkan Yardımcımız silahla yaralandı. CHP’ye karşı provokasyonlar daha fazla olacaktır. Şehit cenazesinde benim üstüme kurşun atan, genel başkan yardımcımızın bu şekliyle kurşunlanması, il başkanlarımızın sokak ortasında darp edilmeye çalışılması, bizim üzerimize geliyorlar. Cumhuriyet mitinginde de söyledim, şimdi de söylüyorum; bu ülkeye tam demokrasiyi getirmek için eğer bir bedel ödenecekse sözüm sözdür o bedeli önce ben ödeyeceğim.

"BUNLAR SATILIK İNSANLAR"

Şavşat'ta silahlı PKK saldırısıyla karşı karşıya kaldık. Yılmadık, yılmayacağız. Kim olursa olsun. Şimdi genel başkan yardımcılarımıza karşı benzer bir saldırı yapılıyor. Ondan da yılmayacağız. Hemen şöyle bir kumpas da kurdular, 'efendim bu silahı sıkan ülkücüymüş' diye gazeteci soruyor. Aydın'da söyledim, yine söylüyorum. Ülkücüler vatanseverdir, biz de vatanımızı severiz. Bayraklarını severler, biz de bayrağımızı severiz. Eline silah tutuşturulup birisine ateş etmesini sağlayanlar asla bir ülkünün adamı olamazlar. Onlar kişiliksiz, kullanılmaya müsait insanlardır. 'Devletin taktığı kelepçeyi şeref olarak taşıyacakmış.' Kelepçeyi şeref olarak taşıyanlar karanlık insanlardır. Niye bayrak senin şerefin değil? Vatan, demokrasi niye senin şerefin değil?

Çünkü bu tür insanlar karanlık insanlardır. Bu tür insanların cebine üç beş kuruş koyunca yapmayacakları iş yoktur. Bunlar satılık insanlardır. Bütün vatandaşlarıma sesleniyorum; bize yönelik provokasyonlar konusunda çok dikkatli olmalıyız, provokasyonlara gelmemeliyiz. Sağduyulu olmalıyız, dikkatli olmalıyız, olayları soruşturmalıyız.

"KARŞI DARBEYE KARŞI DURACAĞIZ"

Toplumun üzerinde ağır bir baskı var. O nedenle hava kurşun gibi ağır dedim. Ne yapmamız gerektiğini çok iyi biliyoruz. Kararlılıkla bu olayın üzerine gideceğiz. Demokrasiyi güçlendireceğiz, baskı gelebilir, gelecektir. Silahlı unsurlar ortaya çıkabilir, çıkacaktır da. 15 Temmuz darbe girişimini fırsat bilip karşı darbeyi yapanlara karşı namusumuzla dimdik ayakta duracağız. 'yi bir istihbarat devleti haline getirdiler. Kendi Baas rejimlerini kurdular. İstihbarata göre adam alıp adam atayacaklar. Böyle bir devlet mi olur?

15 Temmuz darbesine nasıl karşı çıktıysak şimdi yapılan karşı darbeye de aynı kararlılıkla karşı çıkacağız. Meclisi bombalayanları savunmadık, yargılayın. Öğrencilerden ne istiyorsun? Er, erbaştan, astsubaydan ne istiyorsun, gücün onlara mı yetiyor Gazeteciler ne yaptı? Uçağa binip bir yeri mi bombaladı? 12 Eylül darbe koşullarından daha ağır koşulları yaşıyoruz şu anda.

"12 EYLÜL'DEN DAHA AĞIR KOŞULLAR"

Gazeteciler, üniversite hocaları ne yaptı? Bir yeri mi bombaladı? 12 Eylül darbe koşullarından daha ağır koşulları yaşıyoruz. Öyle bir ağır tabloyla karşı karşıyayız. 1 milyondan fazla mağdur yarattılar.

Darbeciler orada duruyor. Darbecilerle düne kadar iş birliği yapan sensin zaten. Onları allayıp pullayıp piyasaya süren sensin zaten. Fakir fukaradan ne istiyorsun sen Çocuğunu cemaatin yurduna gönderdi diye devlet memuriyetinden atıyorsunuz. Eğer atılacak bir adam varsa, yurt yapmayan siyasi anlayıştadır, onu atacaksın.

"DARBENİN SİYASI AYAĞI BUNLAR"

Açık ve net söylüyorum, Binali Yıldırım da duysun, bütün dünya da duysun; Türkiye planlı ve programlı bir şekilde ve bilinçli olarak bir darbe sürecinin içine sokulmuştur. Evet, planlı ve programlı bir şekilde. Diyecekler ki örneğin var mı? Var tabii. Kapı gibi örneğimiz var. Mehmet Dişli general. Altını çizerek söylüyorum, havuz medyasının köşe yazarları da dinlesinler. Kıta görevi yapmadan Genelkurmay Karargahına getiriyorsunuz bu adamı. Sonra terfi ediyor, terfi edince tekrar kıtaya gitmesi lazım. Yine kıtaya göndermiyorsunuz, diyorsunuz ki 'siz karargahta kalacaksınız.' Siyasi irade, hükümet diyor ki 'Mehmet Dişli bu karargahta kalacak.' Sonra ne oluyor? Bu kişi darbeyi yönetiyor. Peki Mehmet Dişli'yi Genelkurmay Karargahında tutan o siyasi irade kim? Türkiye'yi yönetenlerdir. Şimdi sen kalkıp Mehmet Dişli'ye hesap sormayacaksın, oradaki teğmene hesap soracaksın. Hesap soracaksan askere değil, o Dişli'yi orada tutanlara soracaksın. Planlı ve programlı bir şekilde Türkiye darbe sürecine hazırlandı. Üç tane general. Albaylıktan generalliğe terfi ettiriliyor, YAŞ'ta. Başbakan bu kararı imzalamıyor, Cumhurbaşkanı imzalamıyor, çoğunluk kararı ile general olmaları gerekirken imzalamıyorlar ve Meclise bir kanun getiriyorlar. 'Bu generallerin terfisi için başbakan ve cumhurbaşkanı imzası zorunludur' diyor. Kanun değiştiriyorlar ve bu üç general ordudan ayrılıyor. Yerine üç tane FETÖ'cü getiriliyor. Şimdi soru şu; Türkiye planlı ve programlı bir şekilde darbe sürecinin içerisine getirilirken bu kararları alan siyasi irade kim? Asıl darbeciler onlar. Onlardan asıl hesap sorulması lazım. Darbenin siyasi ayağı bunlardır.

Akademisyenleri suçluyorsunuz, öğretmenlerin görevine sor veriyorsunuz. Öğretmen, askeri öğrenci, er, erbaş mı darbe yaptı? Mehmet Dişli'yi Genelkurmay Karargahı’nda niye tuttunuz? Generallere, hak ettiği terfiyi niye vermediniz? Onları ordudan ayırıp, yerine FETÖ'cüleri niye getirdiniz? Havuz medyası yazar mı, yazamaz. Onlar patronlarına göre ses veriyorlar.

FETÖ, hükümetin düşmanı değil, birlikte hareket ettiler. Bir yapı hükümette, bir yapı hükümetin dışında. Ama paralel, amaçları aynı. Yürekli bir savcı çıkar mı? Onlar da korkuyorlar. Yürekli, namuslu, kararlı bir savcı bekliyorum.

CUMHURİYET GAZETESİ'NE OPERASYON

Cumhuriyet Gazetesi’ne dün operasyon yapıldı. Yazarları için yakalama kararı veriliyor. Neymiş, FETÖ’cü, PKK’lıymış. savcıya ve savcıya talimat veren siyasi iradeye seslenmek isterim;her dönemde, her darbe sonrası 12 Mart, 12 Eylül ve 15 Temmuz bedel ödeyen bir gazetedir. Cumhuriyet gazetesi, basın dünyasının akademisidir. Görüşü ne olursa olsun her kişi, 'Acaba Cumhuriyet ne yazdı?' diye sabah gazeteyi eline alır çünkü Cumhuriyet farklı bir gazete, fikir, aydınlanma gazetesidir. Özgürlüğü, cumhuriyeti savunan bir gazetedir. Cumhuriyet adını da Atatürk vermiştir.

"ŞEREF YOKSUNU KİŞİNİN YAPACAĞI BİR İŞ"

PKK’yla FETÖ’yle ilişkilendirmek şeref yoksunu kişilerin yapacağı bir iştir. Senin yüreğin yetiyorsa, bunu diyen adama soracaksın; 'sen devletin nesini peşkeş çektin' diye. Zekeriya Öz'e kurşun geçirmez aracı Cumhuriyet mi tahsis etti? Sayın savcı, Öz'e o arabayı tahsis eden adama soru sorma yüreğin var mı senin? 'Zekeriya Öz'ün heykeli dikilmelidir' diyen Cumhuriyet midir? '2004'teki MGK kararı geçersizdir, yok hükmündedir' diyen Cumhuriyet midir? Bunu diyen adama soru sorma cesaretin, soru sorma hukuk namusun var mı senin? 81 ilin 76'sına FETÖ'cü emniyet müdürünü Cumhuriyet mi atadı? Sen niye sormuyorsun savcı kardeşim? Şehirlere bombalar yerleştirilirken, 'Bunlara dokunmayın' diyen Cumhuriyet miydi, bu talimatı veren kimdi? Bu soruyu sorabiliyor musun?

SAVCIYA SERT TEPKİ

Bu soruları sormuyorsan çok büyük bir handikapın içindesin. Türkiye'yi başka bir yere sürüklüyorsun ve sen iktidarda olanların borazanlığını yapıyorsun, elinde onların kamçısı seni kullanıyorlar. Bir savcı kendisini kullandırtmaz. TBMM'de, 'Gülen'e çete demek ihanettir' dedi birisi. Sayın savcı, kim bunu söyledi diye sordun mu? Soramıyorsun, cesaretin yok, korkuyorsun, 'beni görevden alırlar'. Sen çocuklarına bile hesap veremezsin sayın savcı. Gülen'in sümkürdüğü mendili 'Mübarektir' diye alıp saklayan Cumhuriyet mi? Başbakan Yardımcısı'nı Pensilvanya'ya gönderip, 'Sor bakalım Gülen'in bir emri var mı, hükümet olarak emrindeyiz' diyen adama sen hesap sorabiliyor musun? Soramıyorsun. Soramıyorsan sen savcı, hukuk adamı değilsin, birilerinin maşasısın. 'Biz bunları hükümete soramıyoruz, hükümete sorarsak başımız belaya girer' diyecekler. Soramıyorsan izzet-i ikbal ile o makamdan ayrılırsın, 'bu görevi yapamıyorum, ben size alet olamam, hukuk adamıyım' dersin.

"İKİ NEDENİ VAR"

Bütün bu olayların iki nedeni var. Tek adam rejimini getirmek. Ekonominin kötü gidişini durduramıyorlar, vatandaşının dikkatini başka yere çekmeye çalışıyorlar. Türk Telekom tahhütlerini yerine getiremiyorlar. Gazetelere talimat veriyorlar, olumlu şeyleri yazın diyorlar. Doğruyu Cumhuriyet yazıyordu. Bütün bu oynananlar başkanlık rejiminin fragmanları. Sayın Başbakan Binali Yıldırım 'Başkanlık gelmezse ülke bölünür' diyor. 93 yıldır tüm darbelere karşı bölünmedi. 'Başbakan olarak ben Türkiye'yi bölünme noktasına getirdim' diye itiraf ediyor. Sen o koltukta oturamazsın arkadaş. Türkiye'nin bölünmesinden söz eden bir kişi başbakanlık koltuğunda oturamaz.

Bu ülkeyi hiçbir güç bölemeyecektir. CHP bu ülkede olduğu sürece bu ülkeyi hiçbir güç bölemeyecektir. Kanımızın son damlasına kadar mücadele edeceğiz. Söz, sözümüz sözdür.

"BAŞKANLIK TÜRKİYE'Yİ BÖLME PROJESİ"

Türkiye'nin bekası için söylüyorum ve Sayın Devlet Bahçeli'ye de söylüyorum; Türkiye'yi bölme projesidir başkanlık sistemi. Örnek mi istiyorsunuz; Erdoğan 29 Mart 2013'te bir televizyon programına katılıyor, 'Türkiye eyalet sisteminden korkmamalıdır' diyor. 2yıl sonra '2023 yılında eyalet sistemi olabilir' diyor.
Hiçkimsenin, hiçbir siyasi liderin tuzağa düşmemesi gerektiğini dile getiren CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, sözlerini, "Türkiye'nin bekasını düşünüyorsak, bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü, beraberliğini savunuyorsak, siyasi görüşlerimiz farklı olabilir ama ülke, bayrak, demokrasi, demokratik parlamenter sistem bizim ortak paydamızdır. 150 yıllık bir tecrübeyi atacaksın, bir kişiye koltuk uğruna Türkiye'yi ateşe atacaksın. Buna izin vermeyeceğiz. Başkanlık sistemini, Abdullah Öcalan da istiyor. Kendi kitabında ifade ediyor. Sayın Bahçeli'ye bir daha hatırlatıyorum, hepimizin sorumluluğu var. Diyeceksiniz ki 'Bunlar şimdi PKK ile kavga ediyor'. Dün de kavga ediyorlardı, 10 dakika sonra barışırlar. Bana koltuğu ver, ülkeyi at ateşe. Herkesin kandırdığı bir adam, ülkede cumhurbaşkanlığı yapamaz.

'İstediğimi yaparım, bana koltuk bulun ona oturacağım, başkan olacağım, hakimi, valiyi, kaymakamı, Yargıtay Başkanı'nı ben atayacağım, bütün yetkiler bende olacak, tek bensöz sahibi olacağım...' Böyle bir rejim dünyada yok. Buna bir kişi soyundu, onun adı Hitler'di. Kendi ülkesini de dünyayı da kana buladı. Terörden şehitler geliyor, bu anlayış, bunun sorumlusudur. Demokrasiye, Türkiye’ye sahip çıkmamız gerekiyor."

Sayfa Yükleniyor...