Kılıçdaroğlu: Boykot 'evet' demektir

CHP lideri Kılıçdaroğlu referandumu boykot edenleri eleştirerek, "Sandığa gitmeyeyim demek aslında evet demektir." dedi.

Kılıçdaroğlu: Boykot 'evet' demektir

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Ben boykotu anlamsız buluyorum. Bir anayasa değişikliğine yurttaşların ya evet ya da hayır demesi lazım. Sandığa gitmeyeyim demek aslında evet demektir." diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, "CHP bugüne kadar belli çevrelerde yanlış algı yaratmış olabilir, peki ama bu anayasa değişikliği sürecinden sonra hangi davranışımız itibariyle biz statükocu olduk? Hiçbir yerde statükocu olmadım. Tam tersine demokrasiyse daha fazla demokrasi diyoruz, özgürlükse daha fazla özgürlük diyoruz." dedi.

Milliyet Gazetesi'ne konuşan Kılıçdaroğlu şunları söyledi:

Boykotçuların çoğu “Ben bu her iki şer cephesinin de işine karışmak istemiyorum” diyorlar ve sayıları da az değil. Aslında pakete ikna olmadıkları için “Hayır” diyebilirler, ama MHP ve CHP’yle aynı yere düşmek de istemiyorlar.

Ben boykotu anlamsız buluyorum. Bir anayasa değişikliğine yurttaşların ya evet ya da hayır demesi lazım. Oturup tartması lazım. İlla benim gözlüğümle görmesi şart değil. Ama eğer gerçekten benim haklarımı kısıtlayacak bir düzenleme yapıldığını görüyorsa da o zaman ona hayır demesi lazım. O soruna ben tarafsız kalayım, sandığa gitmeyeyim demek aslında evet demektir. Bence gidip evet kullansın o yurttaşımız.

Tarafsız kalıyorum diyor?

Ne demek tarafsızlık? Tarafsız olanı nasılsa bertaraf edecek. Bu arada şunu da özellikle söylemek istiyorum: Eğer, ben bir CHP Genel Başkanı olarak çıkıp Sayın Başbakanın dediği gibi “Tarafsız olan bertaraf olur” deseydim, herhalde ’de kıyamet kopardı. Başbakan söyledi ne oldu, hiçbir şey olmadı. Niye olmuyor? Bir tek İstanbul sermayesine söylenmiş bir laf değil ki, bu herkese söylenmiş bir laf.

Belki de mantıklı bulundu...

Hayır, baskı var toplumda. Kimse korkudan konuşamıyor. Bakın bugün Gaziantep’te “hayır” tişörtü giyen bir genç polis tarafından gözaltına alınıyor. Niçin? Demokrasi mi var bizde? Kaymakam ve valilere bakın, hepsi hükümetin memuru gibi çalışıyor. Bu bile bizim hayır dememiz için yeterli.

Peki ama işte CHP nasıl bir portre çizmiş ki onunla aynı karede statükocu görünmeyeyim diye sandığa gidip hayır diyemeyecekler var.

CHP bugüne kadar belli çevrelerde yanlış algı yaratmış olabilir, peki ama bu anayasa değişikliği sürecinden sonra hangi davranışımız itibariyle biz statükocu olduk? Bana çıkıp bunu söyleyen bir arkadaşım desin ki “Ben seni şu nedenle statükocu buluyorum.” Hiçbir yerde statükocu olmadım. Tam tersine demokrasiyse daha fazla demokrasi diyoruz, özgürlükse daha fazla özgürlük diyoruz. Söyler misiniz bunu diyen arkadaşlar CHP’yi hangi gerekçeyle suçlarlar ve hangi gerekçeyle boykot uygularlar, ben bunu anlamakta zorluk çekiyorum.

BDP’nin referandum seyrine dair izleniminiz nedir?

Kamuoyunda çıkan pazarlık tepkisi üzerine hükümet biraz geri adım attı gibi, ama karşı taraf hâlâ beklenti içinde. Ne olacak zaman gösterecek onu.

Referandumdan “evet” çıkarsa, bu sizce ne anlama geliyor olacak?

Elbette ortaya çıkan iradeye saygı duyacağız. Sonuçta demokrasi değil mi?

Referandumlarda toplumsal mutabakat için yüzde 75 oranı verilir; 75 ve üzerinde evet çıkarsa sizin için tartışma da biter mi?

Hayır, her halükarda tartışmaya açık. Saygı duymak ayrı, tartışmak ayrı. 12 Eylül Anayasası da referandumla kabul edildi. Üstelik yüzde 91’le. Ama kabul edildiği günden beri biz o iradeyi eleştiriyoruz değil mi? Zaman doğruları bize gösterir. Bu anayasa değişikliği de 13 Eylül sabahından itibaren tartışmaya başlanacak ve fazla uzun sürmeyecek.

Kısa süre sonra insanların üzerinde nasıl baskı yapıldığını, insanların nasıl konuşamaz hale geldiğini hep göreceksiniz. Hep beraber tanık olacağız buna. Ve baskı arttıkça toplumdaki demokratikleşme özlemleri de artacaktır. Biz bunu görüyoruz.

Evet oyları yüzde 50-55 bandında çıkarsa bunu nasıl yorumlarsınız?

Toplumun bölündüğü şeklinde yorumlarım. 60 bile çıktığını düşünelim, yüzde 40’ı “Bu değişiklikler beni bağlamıyor, ben bu anayasaya katılmıyorum” diyor olur.

Sizce hayır diyenlerin çoğunluğu Anayasa paketine mi hayır diyecek, AK Parti’ye mi?

Bence bu tam bir genel seçim gibi değil, sonuçta oylar pakete verilecek. Ayrıca, 26 maddenin tamamı bir pakete konmasaydı evet denen maddeler de olurdu. Ama, Venedik kararlarına rağmen 26 soru için tek bir yanıt istiyorlar. Buradan bizim aydınlara seslenmek isterim, bu Venedik kararları keyif için mi alınmış, diye.


Kimileri geçici 15. madde kaldırılırken iddia edildiği gibi zaman aşımı da uygulanmayacak diyor. Sizin bilginiz ne yönde?

Bu, hukukçular arasında hâlâ bir tartışma konusu. Bugün Adalet Bakanı da bir açıklama yapmış, buna yargıçlar karar verir diye. Biz, “Yargıçlar karar vermesin, parlamento karar versin. Anayasa maddesine bir geçici madde ilave edelim, 12 Eylül darbesini yapanlar yargılansın” diye önerge verdik, Genel Kurul’da AKP’nin oylarıyla reddedildi önergemiz. Niye reddettiler peki? Çünkü samimi değiller. 30 yıl geçmiş aradan, çoğu ölmüş zaten, ne soracaklar? Darbeyi yargılayacaklarsa kendilerine muhtıra vereni yargılasınlar? Tam tersine gidip bir de üstün hizmet madalyası veriyorlar.

Yalnız AK Partililer de diyor ki, “Bize 12 Eylül’ü yargılayın diyorlardı. Şimdi geçici maddeyi kaldırıyoruz. Bu sefer de ona karşı çıkıyorlar.”

Biz geçici 15’i kaldırıyorsunuz diye karşı çıkmıyoruz ki, kim karşı çıkıyor?

Karşı çıkmıyorsunuz, ama kimi 12 Eylül mağdurları gibi de “Benim 12 Eylül’le hesaplaşmam var. Ben bu fırsatı kaçırmam” demiyorsunuz?

Çünkü, bu 12 Eylül’le hesaplaşma değil. 12 Eylül’le hesaplaşma, 12 Eylül’ü yapanları yargılamaktan geçer. Yargılıyor musunuz? Hayır. Ne hesaplaşması? Size havucu gösteriyorlar yargıyı ele geçirmek için.

“Hiçbir solcu geçici 15. maddenin kaldırıldığı bir pakete hayır diyemez.” Bu görüş de var şu anda.

Peki, onlara şu soruyu sorayım: Bir savcı onları sabahın beşinde isimsiz ihbar mektuplarıyla gözaltına aldırabilir, telefonlarını dinlettirebilir, özel hayatlarını basına sızdırabilir. Savcıyı şikayet ettikleri zaman ise adalet bakanı “soruşturulmasına gerek yoktur” der ve dosyayı kapatır. Hiçbir yere gidemezler.

Danıştay’a bile. Bu mudur solculuk? Bu mudur aydın olmak? Bu mudur doğru? Bu pakete göre son karar, soruşturma açma yetkisi bakana ait. Ama şu anda bakana ait değil. Bakan izin vermese bile Danıştay’a gidebiliyorsunuz.

Ben size söyleyeyim, ben kötü niyetli bir adalet bakanı olayım, bize oy vermeyen iş adamlarının hepsini bir gecede toplatırım, hepsini içeri tıkarım, hepsinin özel telefonlarını özel hayatlarını deşifre ettiririm, bunu yapan savcının soruşturulmasına da izin vermem. Kenan Evren’in bile düşünemediğini bunlar düşündüler. Şimdi çıkıp bana desinler ki hayır böyle bir şey yok pakette, onların yakalarına o maddeyi iliştiririm. Diyebiliyorlar mı? Ben bunu meydanlarda defalarca söyledim. Çıkıp, “Hayır böyle bir şey yoktur” diyemiyorlar. Sorun burada zaten, baskıcı anayasayla baskıyı kurmakta. Ve buna diyorsunuz ki “solcular hesaplaşma için buna evet diyecek.” Kusura bakmayın, ama o zaman onların solculuğu tartışılır. Asıl onlar solcu değildir.

Sayfa Yükleniyor...