Kılıçdaroğlu: Ekrem İmamoğlu'dan korkuyorlar

CHP lideri Kılıçdaroğlu, partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu'nun, İBB Başkanlığı sırasında maddi durumu yetersiz vatandaşlara yönelik önemli çalışmalara imza attığını belirterek, iktidar partisinin bu çalışmaları hazmedemediğini öne sürdü. Kılıçdaroğlu, "Tekrar seçilecek diye İmamoğlu'dan korkuyorlar. Elbette seçilecek. İstanbullunun vicdanına, ferasetine güveniyorum'' dedi.

Kılıçdaroğlu: Ekrem İmamoğlu'dan korkuyorlar

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Bütün vatandaşların ramazanını ve bayramlarını huzur içinde geçirmesini temenni eden Kılıçdaroğlu, inancın, insanların öznesini oluşturduğunu, insanların inançlarıyla yaşadığını ifade etti. Kılıçdaroğlu, "Ramazan Bayramı'nda ve öncesi ramazanda hep birlikte sevgiyi kalplerimize nakşetmek isteriz, güzelliklerden söz etmek isteriz, varsa kırgınlıkları gidermeye çalışırız" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, inançlara, kimliklere, siyasal görüş ve düşünceye saygı duymanın ortak görevleri olması gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi:

"Eğer insansak, akıl taşıyorsak bunu yüreğimizde hissetmek zorundayız. Yüreğimiz ne diyorsa dilimizden de aynı şey çıkmalı. Gönlümüz ile dudaklarımız aynı şeyi ifade edebilmeli. İnsanların inançları dolayısıyla ötekileştirilmesi asla kabul edebileceğimiz bir şey değildir. Her yaşam tarzına, inanca, kimliğe saygılıyız. Eğer karşınızda insan varsa, siyaset kurumunun görevi onun inancıyla uğraşmak, oynamak değildir. Onun çocuğu işsizse, geçinemiyorsa siyaset kurumunun görevi onun çocuğuna iş bulmaktır, onun inancını siyasete malzeme etmek değildir. Ramazan sofraları kuruluyor eyvallah, Kur'an tilaveti var eyvallah, dualar okunuyor eyvallah ama sonra bir kişi kürsüye çıkıyor, ağza alınmadık ne varsa her şeyi söylüyor. Bu olmaz, doğu değildir. İnanç sömürüsü bu kadar acımasız olmamalı. Sofraya gelen, orucunu tutan vatandaş 'Ben buraya ibatede mi dostluğa mı güzelliğe mi geldim' diye düşünürken kendisini adeta bir cehennemin ortasında buluyor."

"CHP ÖZGÜRLÜKÇÜ, AK PARTİ YASAKÇI BİR PARTİ"

Kemal Kılıçdaroğlu, yasakçı değil özgürlükçü bir parti olduklarını, insanları inançları nedeniyle ayırmadıklarını dile getirdi.

Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren'in bugünkü yazısında, "Bugün, yani bu ramazan günü. Dünyada cezaevlerinde en çok Kur'an okunan, oruç tutulan, namaz kılınan ülke hangisi diye bakarsanız 'yi görürsünüz" dediğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Benim gibi inanmıyorsan ya da benim çizgimde değilsen, senin yerin hapishanedir. Düne kadar bütün bu suçlamaları CHP'ye yapıyorlardı. Ama bugün Allah büyüktür ya bütün gerçekler ortaya çıktı. CHP özgürlükçü bir parti, AK Parti yasakçı bir partidir." ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu, insanların inançlarına, kimliklerine, yaşam tarzına saygı göstermenin boyunlarının borcu olduğunu belirterek, hiçbir inancın siyasete kurban edilmemesini istedi. Kılıçdaroğlu, siyasetin ayrı, inancın ayrı olduğunu vurgulayarak, hiç kimsenin inancını siyasete malzeme etmediklerini ve bundan sonra da etmeyeceklerini bildirdi. Tek isteğinin inançların siyasete malzeme edilmemesi olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, inancın insanın manevi dünyasının zenginliği olduğunu ve bu manevi dünyaya saygı göstermeleri gerektiğini söyledi.

"ECZACILAR BU MAĞDURİYETİ GİDERECEKLERİN BAŞINDA GELİYOR"

Eczacıların, Eczacılar Günü'nü kutlayan Kılıçdaroğlu, İstanbul'da 8 bin 800 eczacı bulunduğunu aktardı. Eczacıların, 23 Haziran'da sandığa gidip oy kullanacağını, yeni bir reçeteye, güzelliğe ihtiyaçları olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Birileri milletin iradesiyle oynadı, Ekrem İmamoğlu'nun mazbatasını elinden aldı. Bu mağduriyeti gidereceklerin başında 8 bin 800 eczası gelmektedir. Bu mağduriyeti gidermek için ortak çalışma yapmak zorundadırlar" dedi.

Kılıçdaroğlu, 14 Mayıs 1950'nin Demokrat Parti'nin (DP) iktidara geliş tarihi olduğunu anımsatarak, İsmet İnönü'ye, "DP kazandı ne diyorsunuz?" diye sorduklarında, "Bu yenilgi benim en büyük zaferimdir çünkü bu ülkeye demokrasi geldi" cevabını verdiğine işaret etti.

Çok partili hayatın ikinci partisi DP'nin bugün hayatta olmayan üyelerini rahmetle anmanın herkesin boynunun borcu olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "İsmet İnönü, Celal Bayar, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit'i anmak hepimizin boyunun borcudur. Onlar bu ülkeye büyük hizmetler yaptılar. O nedenle biz demokrasiyi her ortamda savunmak, darbelere karşı çıkmak zorundayız. Demokrasi kadar güzel bir şey yok. Demokrasi, sürekli kendisini geliştiren kavramdır. 14 Mayıs 1950'yi Türk demokrasi tarihinde önemli bir milat olarak görüyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

"LİNÇ KAMPANYASINI GÖRMEZDEN GELME HAKKIMIZ YOK"

Soma'da 301 madencinin hayatını kaybettiği maden faciasının 5. yılı olduğunu, adaletin yerini bulmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, Soma kazasından 2018'e kadar geçen sürede de 298 madencinin daha hayatını kaybettiğini dile getirdi.

Kılıçdaroğlu, gazeteci Yavuz Selim Demirağ'ın 7 kişinin saldırısına uğradığını, öldüresiye dövüldüğünü, faillerinin bulunup serbest bırakıldığını anlatarak, "Faillerin tutuklanması için gazetecinin ölmesi mi gerekiyor? Kim azmettirdi onları? Sahte plakayla niçin geziyorlar? Bir gazeteciden ne istiyorlar?" sorularını yöneltti.

Bu olayın üstünün örtülebileceğini, faillerin yine ellerini kollarını sallayarak gezebileceğini vurgulayan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Demirağ'ı hastanede ziyaret ettim. Bütün ayrıntılarıyla anlattı. İktidar kanadının derhal harekete geçmesi lazımdı. Polis faillerini buldu, savcıya teslim etti, savcı serbest bıraktı. Bu savcıya sormak gerekiyor; senin başına, senin çocuklarının, eşinin başına böyle bir şey gelseydi, sopalarla dövülseydi ne olurdu? Sopayla insanları linç etmeye kalkmak, ne zamandan beri ifade alıp serbest bırakmak oluyor? Acaba savcının vicdanı sızlıyor mu? Acaba bir yerlerden serbest bırakılması için talimat mı aldı? Bunu araştıracağız. Gazetecilere yönelik linç kampanyasını görmezden gelme hakkımız yok. Her gazetecinin gazetecilik görevini yaptığı sürece başımızın üzerinde yeri vardır. Kaleminin, onurunun korunması lazım."

AA MUHABİRİNİN UÇURUMA DÜŞMESİ

Bayburt-Trabzon il sınırında yürütülen yol açma çalışmalarını takip ederken üzerine çıktığı kar kütlesi ile birlikte uçurumdan düşen Anadolu Ajansı muhabiri Abdulkadir Nişancı'nın, uzun süredir arandığını anımsatan Kılıçdaroğlu, Nişancı'ya kısa sürede ulaşılarak, ailesine kavuşmasını temenni etti.

Şu ana kadar herhangi bilgi gelmediğini, aramaların sürdüğünü ifade eden Kılıçdaroğlu, ancak bir gazetecinin bu kadar uzun süre aranmasına karşı bulunmamasının da 21. yüzyılda bir başka ayıp olarak önlerinde durduğunu söyledi.

"BİZ SİZİN HAKKINIZI SAVUNUYORUZ, SİZ KARŞI CEPHEYE GEÇİYORSUNUZ"

Kılıçdaroğlu, bugünün Dünya Çiftçiler Günü olduğuna işaret ederek, AK Parti iktidarında 17 yılda 33 milyon 790 bin hektar alanın ekilmediğini çünkü çiftçilerin ektiklerinin karşılığını alamadığını, son 16 yılda 661 bin 522 çiftçinin işini bıraktığını bildirdi. Çiftçinin perişan olduğunu, geçinemediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, kanun gereği milli gelirin yüzde 1'inin çiftçiye verilmesi gerekirken 2018'e kadar bunun verilmediğini öne sürdü.

Bu haftanın Engelliler Haftası olduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, onlarca yıldır engellilere verilen sözler yerine getirilmiyorsa bunun kabahatinin büyük ölçüde engellilerde olduğunu, hala AK Parti'den medet umulduğunu, "Bize imkan sağlayacaktı, kadro verecekti" denildiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, "Vermez. Sarayın mahdumları varken size mi verecek? Bütün engellilerin birleşmesi, bir arada olması lazım. Biz sizin hakkınızı savunuyoruz, siz karşı cepheye geçiyorsunuz. 'Biz burada duracağız' diyorsunuz, sonra da ağlıyorsunuz. Ağlamayacaksınız, hakkınızı sonuna kadar arayacaksınız. Sizin hakkınızı kim savunuyorsa, onlarla beraber hareket edeceksiniz" diye konuştu.

"CUMARTESİ ANNELERİ'NİN VEBALİ KİMİN BOYNUNDADIR?"

Kılıçdaroğlu, geçen pazar günü Anneler Günü olduğunu da hatırlatarak, bütün annelerin ellerinden öptüğünü söyledi.

Evlatlarıyla buluşan annelerin, dünyanın en güzel anneleri olduğunu, annelerin evlatlarının üzerine titrediğini, anne hastaysa çocuğun hasta, çocuk hastaysa annenin hasta olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, konuşmasında "Cumartesi Anneleri"ne değindi.

Kılıçdaroğlu, 24 yıldır "Cumartesi Anneleri"nin evlatlarını aradığını, burada her görüşten annelerin olduğunu belirtti. Annelerin, "Çocuklarımızın kemiklerini verin, mezarını gösterin bari başında Fatiha okuyayım" dediğini, Galatasaray'da oturduklarında önlerinde sadece evlatlarının fotoğrafının bulunduğunu ancak biber gazı, coplarla bu annelerin dağıtıldığını söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Bu anneler çocuklarını istemeyip de ne isteyecekler? Bu annelerin talebini devlette söz sahibi olanların yerine getirmesi gerekmiyor mu? Bu anneler bizim annelerimiz değil mi? Anne bu, eline silah almadı, bir başka çocuğu dövmedi, hakaret etmedi, tek istediği evladının nerede olduğunu öğrenmek. 737 haftadır evlatlarını arıyorlar. Gittiler dönemin Başbakanı Erdoğan ile de görüştüler, faillerinin bulunacağı sözleri de verildi. Ama sözlerin gereği yerine getirilmedi. Polis copuyla dağıtıldı. İnsanda biraz vicdan olur. Berfo Ana'nın bütün hayatı, oğlunu aramakla geçti, oğlunu bulamadan öldü. Onun vebali, Cumartesi Anneleri'nin vebali kimin boynundadır? Bunu yapan iktidar sahiplerinde vicdan, ahlak, inanç, kimlik var mı? Oturmalarına bile izin verilmiyor. Hani sen demokrattın, hani demokrasi vardı, hani faili meçhullerle mücadele edecektik? Hani darbelere karşıydın?"

Kılıçdaroğlu, yaptığı konuşmada, hapishane kapısında çocuklarını bekleyen annelerin polisler tarafından şiddet gördüğünü savundu.

AK Parti'ye oy veren vatandaşlara seslenen Kılıçdaroğlu, "Bir anneye el kalkmaz, cop kalkmaz, bir anne dövülmez, tekmelenmez. Bir anneye yapılacak tek şey saygı duyulmasıdır. 'Cennet annelerin ayakları altındadır' diyecekler. Cennetin ayakları altında olduğu bir anneye siz nasıl cop kullanıyorsunuz, nasıl aşağılıyorsunuz, sürüklüyorsunuz. Polislere bir şey demiyorum. İktidar sahipleri 'bunları dağıtın' diye talimat veriyor. Sözde inançlı kişiler olarak geçiniyorlar. Hangi inanç vardır ki dünyada anneye el kaldırmayı doğru kabul etsin. Hiçbir inançta yoktur" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, şair Ahmet Erhan'ın "Oğul" adlı şiirinden "Anne ben geldim, ağdaki balık/Bardaktaki su kadar umarsızım/Dizlerin duruyor mu başımı koyacak?/Anne ben geldim, oğlun, hayırsızın..." dizelerini okuyarak, "Anneler için evlat önemlidir, değerlidir" ifadelerini kullandı.

Annelerin çocukları için her türlü fedakarlığı yaptığına işaret eden Kılıçdaroğlu, "Bu eli öpülesi anneleri, baş tacı yapmak bu toplumun geleneklerinde, dokularında var. Bu değeri yüceltmek zorundayız" dedi.

"İŞSİZLİK HABİRE TIRMANIYOR"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, işsizliğin artık sosyal yara haline geldiğini savunarak, "Oğulun babaya, babanın oğulun yüzüne bakacak yüzü kalmadı. Ayrı ayrı odalarda, çünkü ikisi de işsiz. Bu tablodan, AK Parti'li kardeşlerimin, iktidarın haberi var mı acaba?" ifadelerini kullandı.

Çalışma hakkının anayasal bir hak olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, bu hakkın vatandaşlara sunulması için gereken tedbirlerin devlet tarafından alınması gerektiğini anlattı. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hangi tedbir alındı? İşsizlik habire tırmanıyor. Her gün işsizler ordusuna yeni bir işsiz katılıyor. Her evde işsiz var. Her evde birden fazla işsiz var. İktidar sahipleri hariç. Kendileri, çocukları ve yandaşlarının bir eli yağda, bir eli balda. Eğer çalışmak anayasaya göre bir haksa ve bu hak bana sağlanmıyorsa, ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak isyan etmeyecek miyim? 'Hakkımı bana niye teslim etmiyorsunuz' demeyecek miyim? Bunu söylediğim zaman terörist mi olacağım? Sen bana iş bulmak, istihdam yaratmak zorundasın. Ekonomi politikanı buna göre uygulamak zorundasın. Sadece kendin ve yandaşlarının değil, 81 milyonun sesine kulak vermelisin."

"HALKINA YALAN SÖYLEYEN KİŞİDEN CUMHURBAŞKANI OLMAZ"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 19 Haziran 2018'de "Siz bu kardeşinize yetkiyi verin; ondan sonra bu faizle, enflasyonla, dolarla, işsizlikle nasıl mücadele edilecekmiş göreceksiniz." ifadelerini kullandığını anlatan Kılıçdaroğlu, "Yetki verildi. Nasıl mücadele ettiler? Halkına yalan söyleyen kişiden Cumhurbaşkanı olmaz" diye konuştu.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin üzerinden bir yıl geçmeden ekonomide birçok olumsuz gelişmenin yaşandığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "İlk yaptıkları devletin hazinesini damada teslim ettiler. Faizlerin yükseldiğini gördük, almış başına gidiyor. Mutfaklarda yangın gördük. İnsanlar geçinemiyor. Fakirin fukaranın temel gıda malzemesi olan kuru soğan, patates, biberin fiyatlarının uçtuğunu, on binlerce çocuğun yatağa aç girdiğini, TL'nin dolar karşısında kar gibi eridiğini gördük" değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan'ın bu ifadeyi kullandığı tarihten bu yana 1 milyon kişinin işinden atıldığını öne süren Kılıçdaroğlu, aynı dönemde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası rezervlerinin eridiğini, karşılıksız çek sayısının patladığını, Türk gençlerinin geleceklerini yurt dışında aramaya başladıklarını söyledi.

Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Türkiye'nin ekonomisindeki bu gelişmelerin sorumlusunun kendisi olduğunu kabul ettiğini savunarak, "Efulilerle beslenirsin, fakir fukara patates, soğan almaya kuyruğa girer. Onlara da 'varlık kuyruğu' dersin. Onları aşağılarsın. Bunun hesabını sormayacak mıyız artık? Demeyecek miyiz 'artık yeter.' İstanbul'da, Haziran ayında söyleyeceğiz. Hatırlatmak zorundayız; yatağa aç giren on binlerce çocuğun, milyonlarca işsizin vebali senin boynundadır." diye konuştu.

Türkiye'nin yönetilemediğini, savrulduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, "Hep birlikte oturup yeniden düşünmek zorundayız. Hangi partiden, görüşten, kimlikten olursa olsun, hangi bölgede yaşıyorsa yaşasın, oturup yeniden güzel ülkemizi birlikte düşünmek zorundayız" ifadelerini kullandı.

"NE 'ADALETİ' NE 'KALKINMASI' KALDI"

Kemal Kılıçdaroğlu, adalet kavramının yok edildiğini öne sürerek, "Adı AK Parti, Adalet ve Kalkınma Partisi ama ne 'adaleti' ne 'kalkınması' kaldı. Sadece kendilerine 'ak' diyorlar. Ama kara bir parti oldu. Seçmenlerine söylemiyorum. Onların başımın üstünde yeri var. 'AK Parti' dediler, milleti kandırdılar; ceplerini doldurdular, yüzbinlerce fakir var" dedi.

Barış isteyen insanların hapse atıldığını, bunlardan birinin de Füsun Üstel olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Savaşın bir insanlık dramı olduğunu bilmiyorlar mı? Tabii çocuklarını askere göndermediler. Çocukları savaşa gitmedi, fakir fukaranın garip gurebanın çocuğunun eline verdiler silahı 'oraya, şuraya git.' Beyler saraylarda oturdular. Biz şehit cenazelerine gidince de 'vay efendim nasıl gidersin?' Ben şehit cenazelerine giderim, şehitlerin bizim başımızın üstünde yeri vardır."

Kılıçdaroğlu, ömrünün büyük bölümü savaş meydanlarında geçen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Zorunlu olmadıkça savaş bir cinayettir." dediğini anımsatarak, "Elli sefer söyledik 'Senin Ortadoğu'da ne işin var? Hangi gerekçeyle oraya gidiyorsun? Gelen her şehidin vebali senin boynunadır. Sorumlusu sensin" diye konuştu.

"TÜRKİYE'DE KALACAKSIN VE ÖLECEKSİN"

Kılıçdaroğlu, KHK ile ihraç edilen Prof. Dr. Haluk Savaş'ın, kanser tedavisi için yurt dışına çıkmak istediğini ancak Emniyet tarafından pasaport verilmediğini belirterek, "Sivil ölüme terk etmek bir insanı işte böyledir" ifadesini kullandı.

Bilim insanının ölüme terk edildiğini öne süren Kılıçdaroğlu, "Neden bir bilim insanını ölüme terk ediyorsunuz? Mahkemeye başvurmuş pasaportunu alıp tedavi olacak bu insan. 'Hayır, Türkiye'de kalacaksın ve öleceksin' diyorlar. Dolayısıyla adalet kavramının unutulduğunu hep beraber görüyoruz" diye konuştu.

Yargıçların adaletli davranmasının önemine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yargıç adaletli davranmazsa, hukukun üstünlüğüne inanmazsa, vicdanına göre karar vermezse adaleti katlediyor demektir. Ona yargıç demiyoruz, 'sarayın adamları' diyoruz. Bir noktadan talimat alır, onun gereğini yerine getirir. O nedenle onlar cübbe bile giyseler önü iliklidir. Cübbe bile giyseler sarayın önünde iki kat olurlar, el etek öperler. 'İktidar bana ne verecek acaba.' diye beklenti içine girerler. 'Bir talimatınız var mı karardan önce.' diye sorarlar. 'Önce talimatınızı alayım, sonra karar vereyim.' derler. Bunlara hakim denilmez, adalet dağıtmazlar, kul hakkı yiyip beslenenlerdir. Kapıkulu sınıfıdır bunlar işte. Gidip birilerinden beslenirler, onların arzularına göre karar verirler."

"ANCAK AKLINI, HAYSİYETİNİ, ONURUNU KİRAYA VERENLER BUNU DÜŞÜNÜRLER"

YSK'nın, Yargıtay ve Danıştay çıkışlı yüksek hakimlerden oluştuğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, İstanbul seçimlerine yönelik AK Parti'nin birçok itirazını kabul ederek sandıkların tekrar tekrar sayıldığını ancak sonucun değişmediğini dile getirdi.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Yüksek Seçim Kurulu'nun bazı hakimleri AK Parti'lilere telefon ettiler; 'Böyle yapmayın, şöyle bir dilekçe verirseniz ve zamanında verirseniz, biz bu seçimi iptal ettirebiliriz.' Bunu söyleyen YSK'daki 7 kişilik çetenin reisi. Oturdular bunun üzerine karar verdiler. Dediler ki 'Sandıkların oluşumunda hile var, oluşumu doğru değil.' Sandıkların oluşumunu siz sağladınız, siz karar verdiniz, onayladınız. Seçmenin ne günahı var? Siz de o oyları saydınız. Durum değişmedi. 'Bunu iptal edeceğim.' diyorsun. Çete mensubu bu 7 kişiye soruyorum; sizde haysiyet, onur, ahlak varsa istifa edecek misiniz? Eğer sizde bunlar varsa istifa edin, yoksa hep birlikte oturun."

İstanbul seçimlerinde aynı zarfa 4 ayrı o pusulası konulmasına rağmen sadece büyükşehir belediye başkanlığı seçiminin iptal edildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Akıl sahibi birisi bunu düşünebilir mi? Ancak aklını, haysiyetini, onurunu kiraya verenler, haysiyetsiz insanlar bunu düşünürler" dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul'da tüm seçimin iptal edilmesine yönelik YSK'ya başvuruda bulunduklarını anımsatarak, "Hodri meydan dedik. 'Olmaz.' dediler. O 7'li çeteye bir daha söylüyorum, sizde haysiyet, onur varsa görevinizi bırakırsınız. Size acımıyorum, eşlerinize ve çocuklarınıza acıyorum" şeklinde konuştu.

KHK ile görevlerine son verilenlerin seçimlere girmesinin uygun bulunduğunu, bazılarının seçimi kazandıklarını anımsatan Kılıçdaroğlu, YSK'nın, söz konusu kişilerin yerine ikinci sıradaki adaya mazbata vermesini eleştirdi. Kılıçdaroğlu, "Hangi hakla, hangi hukuk, hangi adalet?" ifadelerini kullandı.

"İMAMOĞLU'NA OY VERME YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜZ VAR"

Kılıçdaroğlu, partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu'nun, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı sırasında maddi durumu yetersiz vatandaşlara yönelik önemli çalışmalara imza attığını belirterek, iktidar partisinin bu çalışmaları hazmedemediğini öne sürdü.

Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Ekrem İmamoğlu belediye otobüsüne binenler için çalışıyor; sırtı kalınlar, rantiye sınıfı için değil. Onun için tahammül edemediler. İstanbul'un varoşlarında ve fakir mahallelerinde yaşayan bütün İstanbullulara sesleniyorum: Sizin Ekrem İmamoğlu'na 23 Haziran'da oy verme yükümlülüğünüz var. O, sırtı kalınların değil, sizin hakkınızı savundu. 18 günde bunları yaptı. Şimdi 'biz yapıyoruz' diyorlar. Yapacaksın tabii. Bir şey yapacaklar, tekrar seçilecek diye İmamoğlu'dan korkuyorlar. Elbette seçilecek. İstanbullunun vicdanına, ferasetine güveniyorum."

Şair Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun "Ekmek, su, aş bulmak gecikebilir/Temele taş bulmak gecikebilir/Devlete baş bulmak gecikebilir/Adalet gecikmez tez verilmeli." dizeleriyle İstanbullulara seslenen Kılıçdaroğlu, "Adaleti teslim edecek olanlar da İstanbullu vatandaşlarımız" dedi.

  • Etiketler :
  • Haberler -
  • Türkiye
  • Siyaset
  • chp
  • Ekrem İmamoğlu
  • Kemal Kılıçdaroğlu

Sayfa Yükleniyor...