Kılıçdaroğlu: Evren’le aranda ne fark var?

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, hükümet anlayışının Kenan Evren’in 2010 versiyonu olduğunu savunarak, Başbakan Erdoğan’a “Senin anlayışın ile Kenan Evren'in anlayışı arasında ne fark var?'' diye seslendi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin TBMM grubunda milletvekillerine seslendi.

WikiLeaks'te açıklanan belgelerle ilgili değerlendirmeler de yapan Kılıçdaroğlu, açıklanan belgelerin ''dünyanın gündemine bomba gibi düştüğünü'' ifade etti.

ile ilgili çok az belgenin açıkladığını, daha çok belgenin açıklanacağını belirten Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ''eteklerindeki taşları döksünler sonra konuşuruz'' dediğini anımsattı.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ''Benim bildiğim kadarıyla demokrasisi, insan hakları, ahlaki değerleri gelişmiş bir ülkede, adı yolsuzluklara karıştı diye bir kişi korunuyorsa o taşlar ister kaya olsun Başbakan'a bir şey olmaz. Yerinde kalır. Niye yerinde kalır? Çünkü bu tür şeyler onlar için sıradanlaştı. Ahlaki değerler, hukuk, yerlerde sürünüyor ancak her söylediği alkışlanıyor. Böyle bir sistemde sağlıklı bir demokrasi oluşmadığı için Başbakanlar bakacak diyecek ki 'siz istediğiniz kadar konuşun ben nasıl olsa oy alıyorum'. 'Vurgun mu yaptım... geçiniz onları' diyecektir.

Açıklanan belgeler çok önemli, sıradan belgeler değil. Büyükelçilerin yazdığı kriptolar, doğru mudur, yanlış mıdır? Araştırılacak. Biz de araştırma komisyonu kurduk. Belgeleri didik didik edeceğiz. Bize düşen görev varsa -ki olacaktır- o görevi yerine getireceğiz. Gerekirse belgeleri özetleyerek kamuoyuna anlatacağız.

‘SUÇLAMIYORUZ AMA SOMUT BİLGİ ORTAYA KOYMAZSA...'
İddialar çok ciddi ve sıradan değil. Eğer bir ülkenin Başbakanı için İsviçre bankalarında 8 ayrı hesabı var deniyorsa bu sıradan bir iddia değil, ciddi bir iddiadır. Sayın Başbakan'ın çok net, kamuoyunu tatmin edecek açıklamalar yapmasını bekliyoruz. Suçlamıyoruz, 'bu iddiadır' diyoruz ama iddiaya karşı net, somut bilgiler ortaya konmazsa Sayın Başbakan bu iddiaların altında kalır.''

‘İNSAF ARKADAŞLAR İNSAF’
Dile getirilen iddiaların bir kısmını daha önce CHP olarak gündeme getirdiklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, bu nedenle iddiaları ''yabana atılır'' bulmadıklarını ifade etti.

Kılıçdaroğlu, televizyonlarda bazı konuşmacıların iddiaları ''sıradan'' bulmasının kendisini şaşırttığını da belirterek, ''Küçümseyerek, 'bak AKP ne kadar güçlü' der noktaya geliyorlar. İnsaf arkadaşlar, insaf'' diye konuştu.

Okulların durumu konusunda yapılan bir araştırma hakkında bilgi veren Kılıçdaroğlu, okullarda yeterli eğitim materyalinin olmadığı, öğretmenlerin alanlarındaki yayınları izleyemedikleri, öğretmenlerin yer değiştirmesinde şeffaflık olmadığı, liyakata bakılmadığı gibi sonuçlar çıktığını anlattı.

SÜLEYMANİYE’DE YOLSUZLUK YAPILDI Mİ?'
Başbakan Erdoğan'ın onarım sonrası Süleymaniye Camiii'ni açtığını, onarımını ''örnek onarım'' olarak nitelendirdiğini belirten CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

''Süleymaniye Camii'nin onarımında yolsuzluk yapıldı mı? Sayın Başbakan hatırlasın diye rakam vereyim. Bu yolsuzluğun rakamı 4 milyon TL midir? Eski parayla 4 trilyon lira mıdır? Yapılmayan onarım olmasına rağmen Süleymaniye'yi açıyorsun ve örnek bir restorasyon projesi olarak takdim ediyorsun. Yapılmayan işler varken açıyorsun, devlet hortumlanıyor, sen bunu biliyorsun ve orayı açıyorsun. Hangi yüzle orayı açıyorsun?''

Kılıçdaroğlu, gelecek haftanın ''engelliler haftası'' olduğunu anımsatarak, hafta nedeniyle çeşitli çalışmalar yapacaklarını söyledi.

Kılıçdaroğlu, ''Bütün engelli kardeşlerime yürekten şunu söylüyorum: Engelsiz bir dünyayı beraber kurarız'' dedi.

Kılıçdaroğlu, sabahları gazeteleri, ''Bugün ülkede ne oldu?'' deyip, biraz ürkerek, biraz korkarak aldıklarını söyledi.

Gazete manşetlerindeki büyüklüğün birer çekiç, balyoz gibi önlerinde durduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Bunun temel nedeni; Türkiye'deki yolsuzlukların, hukuksuzlukların, adaletsizliklerin çok derinleşmiş olmasıdır. Sağlıklı bir gündem oluşturma, normal bir yurttaşın gündemini yakalama, işsizliğini, yoksulluğunu, beklentilerini gündeme getirme gibi bir gelişme maalesef olmuyor'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin yapay gündem oluşturmada çok başarılı olduğunu iddia ederek, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a yönelik suikast girişimine ilişkin haberleri anımsattı, ''Ne oldu, bir şey olmadı. Türkiye'nin gündemini bu kadar sorumsuzca değiştirmek acaba kime yarar?'' diye sordu. Kılıçdaroğlu, halkın, içinde yaşa32dığı sorunları bir türlü sorgulamadığını, haber bombardımanıyla bütün bilgilerin yanlış şekilde geniş halk kitlelerine yansıtıldığını söyledi.

Geçen haftanın gündeminde üç generalin açığa alınmasının yer aldığına işaret eden Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı, Başbakan, bazı bakanların bu konuyla ilgili demeçler verdiğini, konuşmayanın ise sadece bu üç general olduğunu belirtti.

Kılıçdaroğlu, ''Siz nasıl dava açarsınız, dava açma hakkını nereden alıyorsunuz'' noktasına getirildiğini ifade ederek, ülkede demokrasi, hukuk varsa, kişilerin de hak arama özgürlüğünün bulunduğunu vurguladı.

Kılıçdaroğlu, Anayasaya göre, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğunu anımsattı. Kılıçdaroğlu, bu hak arama özgürlüğünün Cumhurbaşkanı, Başbakan, siyasi partilerin lütfü olmadığını, her vatandaşın anayasal hakkı olduğunu dile getirdi. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Başbakan, Yüksek Askeri Şura kararları altında imzasının olmadığını söylüyor. Senin imzan yok ama karar çıkmış. Yasalar, 'Sayın Başbakanın imzasının olmadığı karar geçersizdir' diyorsa, eyvallah ama böyle bir düzenleme de yok. 'Ben kurdum, kuzuyu yiyeceğim, suyu bulandırıyorsun arkadaş. Çünkü, benim istediğim gibi davranmıyorsun. Benim için hukuk, Anayasa, yasalar yok. Benim bir düşüncem var, onun gereği olarak, ben her şeyi yaparım, yapma özgürlüğüne sahibim. Ama sen konuşamazsın, hak arayamazsın.' Diyorlar ki bizim imzamız yok ama o 3 subayın emekli olması gerekir. Hangi yasaya göre? Yok böyle bir yasa. Sizin keyfinize göre davranan bir hukuk sistemi olabilir mi, hayır. Hadi bunları beğenmiyorsunuz, bu vekalet kararnamesini siz imzalamadınız mı, Resmi Gazete'de yayımlamadınız mı?''

Kılıçdaroğlu, ''Askeri Yüksek İdare Mahkemesinden kararlar doğru çıkmaz'' denildiğini ifade ederek, istenilse de Danıştaya ya da başka bir hukuk mercine başvurulamayacağını söyledi. Kılıçdaroğlu, yapılanın, hukuku bilmemenin ötesinde kamuoyunu yanlış yönlendirme olduğunu öne sürerek, şuları söyledi:

''Buna bazı hukukçuların, AKP yandaşı hukukçuların çanak tutması, destek vermesi, hukuk adına en hafif deyimle ayıptır. Bu ayıbı bir hukukçunun yapmasını, hukukçu olmayan bir kişi olarak içime sindiremiyorum. Bu kişilere, 'niye yargıya gidiyorsunuz?' diyorlar. Bunlar ne yapacak? Bunlara bir tek görev düşüyor; 'emredersiniz padişahım, bu ülkede vatandaşların hak arama özgürlüklerinin olduğunu sanıyorduk meğer bu özgürlük ve hak arama bizim için değilmiş. Siz, bu ülkede Anayasanın üstünde bir organmışsınız, biz bilmiyorduk.' Bunu mu diyecekler, dediklerinde Sayın Başbakan tatmin mi olacak? Yapılan iş ayıptır, bu ayıbı sürdürmek bir başka ayıptır, başka şekilde gerekçelendirmek daha büyük ayıptır. AKP, referandum sırasında bilboardlarda, 'Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğünü getireceğiz' demişti. Sayın Başbakan'a bütün içtenliğimle soruyorum: Sizin bu yaptığınız, söylemleriniz hukukun üstünlüğü mü yoksa üstünlerin hukuku mu? AKP, gizli gündeminin olmadığını söylüyor, yoksa, hukuka uyarsınız. Görevden almışsınız, o da mahkemeye başvurmuş. Mahkeme kararını şöyle ya da böyle verir, saygı duyar, gereğini yaparsınız. Ama 'Mahkeme bakalım nasıl karar verecek, benim istediğim gibi karar vermezse, yasa çıkaracağım' diyorlar. Bu şu demektir: Parlamentoda benim askerlerim var, onlar düşünmezler, ben düşünürüm, onlar sadece benim söylediklerimi yerine getirir, el kaldırır, indirirler. Bu parlamentoya saygısızlıktır. 'Yargıdan benim düşündüğüm gibi karar çıkmasın, ben yeni bir yasa çıkarırım, gösteririm ona' diyorsunuz. Bu şantajdır. AKP ile beraber şantaj hukuku dönemi başladı.''

'EVREN'LE ARANDA NE FARK VAR?'
Kılıçdaroğlu, yapılan işlemler sonucunda haksızlığa uğradığına inanan kişinin hak arama özgürlüğündeki engellerin kaldırılmasının, demokrasi ve çağdaş uygarlık olduğunu söyledi.

''Bir de Türkiye'yi çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkaracağını söylüyorlar. Siz bununla Türkiye'yi çağdaş uygarlığa değil, çağdışına itersiniz ve itiyorsunuz'' diyen Kılıçdaroğlu, bunun; totaliter anlayış, demokrasi ayıbı, hukuku ayaklar altına alıp, çiğneme anlayışı olduğunu öne sürdü.

Kılıçdaroğlu, ''Bir kişinin, bütün parlamento grubuna her istediğimi yaptırabilirim, ne dersem ondan ayrılmayacaksınız denen anlayıştır. Bu anlayış her istediğini, hukuka aykırı olsa bile parlamentodan geçebileceğini düşünen anlayıştır. Bu anlayışı kabul etmeyeceğiz. Bu anlayış aynı zamanda 12 Eylül anlayışıdır. Bu anlayış Kenan Evren Paşa'nın 2010 versiyonudur'' diye konuştu.

Buna örnek olarak Erdal Eren'in 16 yaşındayken verilen kararla yaşı 18'e çıkartılarak idam edilmesini gösteren Kılıçdaroğlu, ''Sayın Başbakan'a sormak lazım: '12 Eylül anayasasını değiştiriyoruz, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü getiriyoruz' diye yola çıktın. Allah aşkına bir adam hakkını arıyor diye söylemediğini bırakmıyorsun, senin anlayışın ile Kenan Evren'in anlayışı arasında ne fark var?'' dedi.

Kılıçdaroğlu, ordunun siyasetin içinde olmaması, askerin onuruyla görevini kışlasında yapması, güncel siyasetin içine girmemesi gerektiğini belirterek, ''Asker kışlada, siyasetin emrinde olmalı ama asker siyasetin oyuncağı olmamalı'' görüşünü dile getirdi.

Daha önce, ''Bunlar 12 Eylül'ün beslemeleridir'' dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, ''Onlar sizi büyüttüler, beslediler, iktidara getirdiler. 12 Eylül'de bunlardan hiç mağdur olan, ceza çeken, işkence gören var mı? İşkence görenlerin acılarını sömürdüler, bedel ödeyenlerin ödedikleri bedeli sömürdüler. Halkı kandırdılar'' dedi.

Kılıçdaroğlu, yasalarda var olan engeller, hukukun üstünlüğüyle bağdaşmıyorsa o engellerin kaldırılmasına katkı veren bir parti olduklarını, bunu en iyi Başbakan Erdoğan'ın bilmesi gerektiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, ''O seçilip, parlamentoya geliyorsa, hukukun üstünlüğüne inanan CHP'nin varlığına şükretsin'' ifadesini kullandı.

Erdoğan'ın, ''geçmişini tamamen unuttuğunu, önüne gizli gündemini oturttuğunu, parlamentodaki gücünden yararlanarak, kendisini imparator ilan ettiğini, 2010 yılının Türkiye padişahı olduğunu'' iddia eden Kılıçdaroğlu, bu anlayışı hukuk ve demokrasi adına reddettiklerini, Erdoğan'ın da bunu bilmesi gerektiğini söyledi.

Poyrazköy iddianamesinin 8 ayda tamamlandığını, Balyoz iddianamesinin hazırlık sürecinin 5-6 ay, Kafes Eylem Planı soruşturmasının 4 ay sürdüğüne işaret eden Kılıçdaroğlu, sözlerini, ''Deniz Feneri ise tam 1,5 yıl sürmüş. 1,5 yıldır ne olduğu belli değil. Çünkü, Hükümetin orada korktuğu alanlar, koruduğu kişiler var'' diyerek tamamladı.

Sayfa Yükleniyor...