Kılıçdaroğlu'dan gözaltına alınan akademisyenlerle ilgili açıklama

16 Kasım sabaha karşı yapılan operasyonla bir grup akademisyenin gözaltına alındığını hatırlatan CHP lideri Kılıçdaroğlu, bunların bir suç işlemediğini, bu nedenle kaçmayacaklarını savunarak, bu insanların emniyete ya da savcılığa davet edilmek yerine evlerine şafak baskını yapılmasının "Biz sizi cezalandırıyoruz" demek olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu'dan gözaltına alınan akademisyenlerle ilgili açıklama

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'na, Toroslar'dan gelen yörük kadınlarına şükranlarını ileterek başladı.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Toroslar'da bir çadırda duman tütüyorsa, ülkenin geleceğinden kimsenin endişesi olmasın" sözlerini anımsatan Kılıçdaroğlu, Anadolu kültürünün özünü oluşturan Yörük kültüründe kadınların büyük önem taşıdığını, bu kültürün bir parçası olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

CHP olarak yanlışları olduğu zaman eleştiriye açık olduklarını, vatandaşlar arasında ayrım yapmadıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, inancı, kültürü, yaşam tarzı ne olursa olsun 81 milyonu kucakladıklarını, vatandaşlara güzel bir gelecek hazırlamak için çaba gösterdiklerini söyledi. Hataları, eksikleri olabileceğine işaret eden Kılıçdaroğlu, "Ama bildiğimiz doğrunun arkasında sonuna kadar kararlı yürürüz" ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu, dün Mevlit Kandili'nin idrak edildiğini anımsatarak, Hz Muhammed'in adalet kavramına bakış açısını ortaya koyan iki olayı aktardı. Kılıçdaroğlu, Hz Muhammed'in, hırsızlık yapan bir kadının affedilmesini isteyen yakınlarına, "Sizden önceki bütün milletler, aralarından soylu, mevki ve makam sahibi biri hırsızlık yapınca onu bırakıveriyorlar, zayıf ve kimsesiz biri hırsızlık yapınca da onu hemen cezalandırırlardı, bu nedenle yok olup gittiler. Allah'a yemin ederim ki, Muhammed'in kızı Fatıma hırsızlık yapsaydı elbette onun da elini keserdim. Yani adaletin önünde kimse duramaz" dediğini anlattı.

Kemal Kılıçdaroğlu, Veda Hutbesi'nde adalet kavramı bağlamında "Zulmetmeyeceksiniz ama zulme boyun eğmeyeceksiniz" ifadelerine yer verildiğini, öte yandan yüzyıllar öncesinde suçun şahsiliği konusunda "Herkes yalnızca kendi işlediği suçun sorumlusudur" görüşünün de ortaya konulduğunu anımsatarak, şöyle devam etti:

"Bugün biz 21. yüzyılın 'sinde toplu tutuklama ve infazlara itiraz ediyoruz. Suçun şahsiliğini savunuyoruz. Bugün geldiğimiz noktada parası, siyasi arkası olanlar hiçbir şekilde hapishanenin önünden bile geçmiyorlar. Onlara derhal beraat kararı veya takipsizlik kararı veriliyor. Harp okulu öğrencileri, öğrenciler, garipler, fakir fukara içeride, avukat dahi tutacak parası olmayanlar içeride. En son FETÖ'nün elebaşı vardı 'de, bir iş adamı, parası pulu boldu, iş birliği yapıyordu. Savcı takipsizlik kararı verdi. Niçin Parası, arkada dayısı vardı. Bunlar adalet dağıtamazlar, adaleti bunlar yok ediyorlar zaten."

Kışlaya, camiye ve adliyeye siyaseti sokmamaları konusunda hükümeti uyardığını belirten Kılıçdaroğlu, "Adliyeye siyaseti soktular. Bir kişinin talimatıyla kararlar verilmeye başlandı. Hepimiz bütün bu gerçekleri geniş kitlelere aktarmak zorundayız" diye konuştu.

"ÇOCUKLARI DÜŞÜNEN SİYASAL İKTİDAR YOK"

20 Kasım'ın Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kutlandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, ülkenin geleceği, onuru ve gururu çocukların haklarının korunmasının herkesin görevi olduğuna işaret etti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 23 Nisan'ı bütün dünya çocuklarına bayram olarak armağan ettiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, çocukların geleceği konusunda çok endişeli olduklarını söyledi.

Ankara Milletvekili Tekin Bingöl veİstanbul Milletvekili Ali Şeker'in, çocuk hakları konusundaki duyarlılıklarını Türkiye'ye aktarma imkanı yarattıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Son 18 ayda 21 bin 957 çocuk hamile kaldı. Bunlar daha çocukluklarını yaşamak, oyun oynamak isterler. Bu çocuklar hamile bırakıldı. 15 yaşın altında cinsel istismara uğrayarak doğum yapan çocuklarımızın sayısı 15 bin 937. 3 bin çocuğumuz cezaevlerinde. 2 milyon çocuk işçimiz var. Son 7 yılda 340 çocuğumuz da iş kazalarında hayatını kaybetti. Çocuklarımıza gerçekten gerekli değeri veriyor muyuz Çocuklarımızı sanki bir at yarışına katılıyorlarmış gibi sınavdan sınava sokmuyor muyuz Acaba çocukluklarını yaşıyorlar mı Bunları hiç ama hiç düşünen bir siyasal iktidar yok."

"İSLAM DÜNYASI YEMEN'İ SEYREDİYOR"

Yemen'de binlerce insanın hayatını kaybettiğini, bölgenin kan gölüne döndüğünü ifade eden Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmede bulundu:

"Ölen de öldüren de Müslüman. Mezhep savaşları yüzünden. İnanç üzerinden bir insan öldürülür mu İnancı olan bir insan, başka bir insanı öldürür mü Bu öldürmeden kimler kazanıyor Birbirlerini öldürenlerin eline kimler silahları veriyor Kimler o coğrafyada yerin altındaki petrolden nasiplenmek istiyor Yemen'de 18 milyon kişi açlıkla boğuşuyor. 5,5 milyon çocuk neredeyse kimsesiz. Çocuk Hakları Günü'nde şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerekiyor. Yemen'de bunlar olurken İslam dünyası ne düşünüyor, bu savaşı bitirmek istiyor mu 'Yapmayın birbirinizi öldürmeyin, hepiniz Müslümansınız' diyor mu? Yoksa arkadan silahı verip 'Buyrun beyler, birbirinizi öldürün' mü diyor? Bugün Çocuk Hakları Günü ama Yemen'de 5,5 milyon çocuk savaşın ortasında. Çoğu annesiz babasız, açlıkla mücadele ediyor. Dünya da İslam dünyası da bunları seyrediyor."

''VATAN HAİNİNİ YATTIĞI YERDE ZİYARET ETTİ"

Kılıçdaroğlu, CHP Edirne Milletvekili Erdin Bircan'ı dün son yolculuğuna uğurladıklarını anımsatarak, cenaze namazını kıldıran imamın, bu ülkeye hizmet etmiş başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün devlet büyüklerine Allah'tan rahmet dilediğini anlattı. Kılıçdaroğlu, "İşte saygın din adamı, din bilgini böyle olur" dedi.

Ülkeye hizmet etmiş, canını dişine takmış, on binlerce şehidin komutanlığını yapmış, gazi olmuş, ülkenin bağımsızlığını savunmuş Atatürk ve arkadaşlarına rahmet okumanın ve onları şükranla anmanın herkesin görevi olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, "Böyle bir din adamının böyle bir ortamda, fesli Kadir'in bulunduğu bir ortamda, onun bazı çevrelerce yüceltildiği bir ortamda bunun dile getirilmesi son derece anlamlıdır. Bu hocamız ayrım yapmıyor, herkesi kucaklıyordu. Bunu, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın resmi internet sitesinde Diyanet İşleri Başkanlığı Temel Hedef ve İlkelerine göre yapıyordu" diye konuştu.

Söz konusu ilkeleri "Laiklik ilkesi doğrultusunda bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, İslam dininin inanç, ibaret ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek" olarak sıralayan Kılıçdaroğlu, "İlk ikisini şu an mevcut Diyanet İşleri Başkanı yerine getirmiyor. İnançla siyaseti bir araya getirdi. Öyle bir araya getirdi ki Türkiye Cumhuriyetine ihanet eden bir vatan hainini, yattığı yerde ziyaret etti" ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, kışlaya ve camiye siyaset girmemesi gerektiğini belirterek, bu iki noktanın günlük sıcak siyasetin aracı olmasının asla kabul edilemeyeceğini söyledi.

Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Fesli Kadir bir vatan haini. Hain ötesi. Sıradan bir sözcükle ifade edilemez. Bu aynı zamanda Erdoğan'ın akıl hocası. Kendisi de söylüyor zaten, 'Erdoğan'ı ziyaret ediyorum, düşüncelerimi aktarıyorum' diyor. Kadir Mısıroğlu ne diyor 'BOP'a taraftarım.' Eş başkanı kim, sarayda oturan zat. ABD'nin istediği petrol, benim de istediğim tarihi müesseselerime, hilafetime geri dönmek, Amerika ne alacaksa alsın. Bana hilafeti versin.' Yani mandacılığı kabul ediyor. 'ABD bana yardımcı oluyorsa Allah razı olsun.' ABD kuklası bir halife gelirse gelsin. Buna vatan haini denmez de ne denir Sayın Diyanet İşleri Başkanına soruyorum, Bu vatan hainini hangi gerekçeyle ziyaret ettin İnsani gerekçeyle hangi şehit evine, hangi gazi evine gittin Söyle bana nereye gittin Diyanet İşleri Başkanlığı'nda çalışan, vatanına ve bayrağına bağlı, tarihine, devlet büyüklerine saygılı çok ama çok sayıda değerli insanlar çalışıyor. Onların hepsine CHP Grubundan sevgilerimizi ve saygılarımızı gönderiyorum."

Kılıçdaroğlu, Çorum İl Müftü Yardımcısı Zeki Bıyık'ın Kadir Mısıroğlu'na ilişkin açıklamalarını hatırlatarak, "Ruh hastası değil, bilinçli olarak yapıyor" dedi.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın saygın bir kurum olduğuna, Ali Bardakoğlu gibi değerli din alimlerinin bu kurumun başkanlığını yaptığına işaret eden Kılıçdaroğlu, Bardakoğlu'nun Atatürk'ün dine değil hurafelere karşı olduğuna yönelik sözlerini hatırlattı. Kılıçdaroğlu, "Bütün bu gelişmelere karşın makam arabanla, resmi üniformanla gidip bir deliyi, vatan hainini ziyaret etmen, o koltukta oturmanı artık zorunlu kılmıyor. Sen edep, ahlak sahibiysen, bayrağına, vatanına saygın varsa o koltuktan ayrılacaksın" değerlendirmesini yaptı.

Kılıçdaroğlu, 16 Kasım sabaha karşı yapılan operasyonla bir grup akademisyenin gözaltına alındığını hatırlattı.

Bunların bir suç işlemediğini, bu nedenle kaçmayacaklarını savunan Kılıçdaroğlu, bu insanların emniyete ya da savcılığa davet edilmek yerine evlerine şafak baskını yapılmasının "Biz sizi cezalandırıyoruz" demek olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, bu operasyon sonrasında Yiğit Aksakoğlu'nun tutuklandığını anımsattı.

Aksakoğlu'nun da büyük bir ihtimalle "Sabahın köründe bir sürü ev bastık, bari bir kişiyi tutuklayalım da niye ev bastığımızın gerekçesi olsun" diye tutuklandığını ileri süren Kılıçdaroğlu, "Eğer bunu yaptılarsa, böyle düşündülerse çok daha büyük bir ayıbın altına imza atmış olurlar" diye konuştu.

''GEZİ OLAYLARINDAN İNTİKAM ALMAYA ÇALIŞIYORLAR''

Osman Kavala'nın iddianame olmadan 13 aydır tek kişilik hücrede tutulduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, "Gezi olaylarından intikam almaya çalışıyorlar. Gezi olaylarından kimse intikam alamaz. Gezi olayları bu ülkenin demokrasi ve özgürlük sesidir. Gezi'de bu memleketin onurlu, yiğit gençleri bir diktatöre diz çöktürdüler, bunu bütün dünya gördü" dedi.

Eski CHP Milletvekili Eren Erdem, foto muhabiri İsminaz Temel, Avukat Selçuk Kozağaçlı ve Gazeteci Ece Sevim Öztürk'ün aylardır cezaevinde olduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, CHP'nin adaleti savunduğunu, adaletten yana tavır aldığını, kişilerin hukuk, adalet içinde yargılanmalarını istediğini vurguladı.

"Suçsuz insanları hapse atıp, sonra (Acaba nereden delil üreteceğiz) diye yola çıkıyorsanız, orada adalet yoktur. Orada kin ve intakım duygusu vardır." diyen Kılıçdaroğlu, kininden, öfkesinden ve intikam duygusundan yola çıkarak adalet dağıtanların, en büyük adaletsizliği yaptığını söyledi.

"ÜLKE ÜRETECEK Kİ GÜÇLÜ OLSUN"

Böyle bir durumda, korkunun egemen olacağını, üretimin duracağını, düşüncelerin ifade edilemeyeceğini, gazetecilerin özgürce yazamayacağını, ülkenin düşünen beyinlerinin yurt dışına gideceğini, yabancı sermayenin "Bu ülkede demokrasi yok" diye gelmeyeceğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Türkiye bugün sağlıklı, güçlü üretim yapamayan bir ülke konumundadır. Bunun en temel belirtisi de tarımda geldiğimiz noktadır. Eğer saman, mercimek, pirinç, nohut, canlı hayvan ithal ediyorsak, hemen hemen tarımın her şeyini, zeytini, zeytinyağını ithal ediyorsak, bu ülkede üretim durmuş, bu ülkede sorun var demektir. Oysa bir devlet politikası olarak Türkiye'nin demokrasi içinde üretimi özendirmesi lazım. Ülke üretecek ki güçlü olsun, ülke üretecek ki saygınlığı, itibarı artsın, ülke üretecek ki işsizlik olmasın, herkesin hayat standardı yükselsin, her tarafta barış, kardeşlik, mutluluk egemen olsun."

Tarım Kanunu'nun 21. maddesine göre, her yıl milli gelirin en az yüzde 1'i oranında çiftçiye destek verilmesi gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, bugüne kadar 278 milyar lirayı bulan bu paranın verilmediğini, verilen miktarın 123 milyar lirada kaldığını söyledi.

Korkudan kimsenin dava açamadığını ileri süren Kılıçdaroğlu, "Zamlar arka arkaya geliyor, çiftçi henüz tam farkına varamadı. Yeme gelen zam yüzde 90, mazota gelen zam yüzde 26. 2019 bütçesi görüşülüyor, 'Tarıma 16 milyar lira destek ödemesi yapacağız' diyorlar. Çiftçinin kullandığı mazot için ödeyeceği para 19 milyar lira. Bütün teşvikten çok daha fazla mazota para verecek" dedi.

"ÖZELLEŞTİRMEYE NİYE KARŞI ÇIKMADIN"

Kılıçdaroğlu, 14 Kasım 2016'da yapılan "Milli Tarım Projesi Toplantısı"nda Başbakan Binali Yıldırım'ın, "Gübre ve mazot konusunda sizlere çok daha destek vereceğiz. Mazot için de diyoruz ki deponun yarısı sizden, yarısı bizden, haydi hayırlı uğurlu olsun" dediğini anımsatarak, "Çiftçi kardeşim, deponun yarısı sizden oldu, yarısını hükümet doldurdu mu? Erdoğan doldurdu mu? (Deponun yarısı sizden, yarısı bizden...) Şimdi? (Deponun tamamı sizden, malı götürmek bizden)" diye konuştu.

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine karşı çıktıklarını hatırlatan Kılıçdaroğlu, işçiler işten atılmayacak diye söz verilmesine rağmen Erzurum Şeker Fabrikası'nda çalışan işçilerin çıkarıldığını belirtti.

İktidarın söz verdiği şeyin aksini yaptığını savunan Kılıçdaroğlu, şimdi Bursa, Çorum, Aksaray, Kahramanmaraş'ta şeker pancarının toplanamadığını, 100 bin ton şeker pancarının karın altında kaldığını, çiftçinin mağdur olduğunu söyledi.

"O şeker fabrikaları özelleştirilirken niye karşı çıkmadın? Şimdi senin burnundan fitil fitil getiriyorlar" diyen Kılıçdaroğlu, onların hakkını da CHP'nin savunacağını vurguladı.

Bunun sonucunda çocukların GDO'lu mısırdan elde edilmiş nişasta bazlı şeker yemek zorunda kalarak hastalanacağına işaret eden Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin çıkmaz yolun içinde olduğunu kaydetti.

"MİLLET ETİ GRAMLA ALIYOR"

Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin buğday ve arpa ithal ettiğini anımsatarak, "Tarım Bakanı'nın ilginç bir açıklaması var, (Eti biraz daha az yersek bu iş çözülecek, diyetisyenler de bunu öneriyor) diye. Bu sözün üzerine ne denir? Millet eti gramla alıyor. Sarayın sofrasına oturanlar, saraydan beslenenler, yani bu haramzadeler milletin hangi tabloyla karşı karşıya olduğunu bilmiyorlar. Sanki millet günün 24 saati et tüketiyor. Gramla et alıyor" diye konuştu.

Özelleştirmenin Türkiye'ye hiçbir yarar getirmediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, en son İstanbul Deniz Otobüsleri İşletmesi'nin (İDO) 861 milyon dolara özelleştirildiğini, bu parayla Sarıyer, Beykoz ve Silivri'ye metro yapılacağının söylendiğini hatırlattı.

İstanbullulardan "861 milyon dolarla ne yaptınız?" diye sormalarını isteyen Kılıçdaroğlu, bu bölgelere hala metronun yapılmadığına dikkati çekti.

Kılıçdaroğlu, 20 yıldır İstanbul'un sorunlarının büyütüldüğünü, hiçbir sorunun çözülmediğini savunarak, İDO'da da özelleştirmeden dolayı yüzlerce işçinin işsiz kalabileceğine işaret etti.

"BİR TEK FABRİKA YAPTINIZ MI?"

"AK Parti demek enflasyon, yolsuzluk, işsizlik, hayat pahalılığı demektir. Geldiğimiz nokta bu" diyen Kılıçdaroğlu, şeker, çimento, kağıt fabrikalarının özelleştirildiğini, et kombinalarının kapatıldığını, Telekom'un, bankaların, Bitlis'in sigara fabrikasının satıldığını, Adıyaman'ın tütününün yok edildiğini söyledi.

"Fabrikaları, bankaları, arsaları, arazileri sattınız, bir tek fabrika yaptınız mı?" diye soran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Özelleştirme yaparak hapishane yapan dünyadaki tek hükümet bunlar. Bununla da övünüyorlar (Size modern hapishaneler yapıyoruz) diyorlar. Enflasyon aldı başını gidiyor, enflasyonla mücadele yerine esnafla mücadele ediyorlar. (Vay efendim esnaf pahalı satıyor.) Zabıtayı, valileri, kaymakamları gönderiyor (esnafa ceza kesin.) Esnaf sattığının yerine yenisini alamıyor. Esnaf kardeşime de sesleniyorum; eğer Türkiye'nin gerçeklerini görüyorsan, eğer canın yanıyorsa önümüzde seçimler var, bir ders verme imkanın var. O dersi vereceksin."

Ankara'da Ostim ve Siteler'e, İnegöl'e, İstanbul'da Kapalı Çarşı'ya gidildiğinde esnafın kan ağladığının görüldüğünü belirten Kılıçdaroğlu, "Kapalı Çarşı'daki, Siteler'deki esnafa da İnegöl'e de Ostim'deki sanayicilere de KOBİ'lere de sesleniyorum; sen gerçekten onurunla, haysiyetinle üretmek, çalışmak, işçi istihdam etmek istiyorsan, yönünü halktan, üretimden yana CHP'ye döneceksin kardeşim" dedi.

"KARA DELİK GİBİ OLDU"

İktidarın israfta ve yolsuzlukta "tam gaz gittiğini" savunan Kılıçdaroğlu, "Ne bulurlarsa yiyorlar, kara delik gibi oldu maşallah" ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu, AK Partili bir belediyedeki bir otomobilin kilometrede 63 lira mazot yaktığının ortaya çıktığını savunarak, "Peki aradaki para nereye gidiyor? Kim cukkalıyor bu paraları? (Din, iman, ahlak) diyorlar, Allah aşkına bunu yapanlarda din, iman, ahlak var mı? Kul hakkı yemek ne zamandan beri din, iman, ahlak oldu?" diye sordu.

Üretmeyen ülkelerde işsizliğin olacağına işaret eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Üreteceksiniz, fabrika kuracaksınız ki istihdam yaratacaksınız, çiftçi ekecek, biçecek ki istihdam yaratılsın. Fabrikaların tek tek kapılarına kilitler vurulmaya başlandı ama henüz yolun başındayız. Daha reel sektöre tam yansımadı. Göreceksiniz, önümüzdeki günlerde çok daha ağır tablolarla karşı karşıya kalacağız. 2004 yılında üniversite mezunu 308 bin işsizimiz vardı. Şimdi 2018 Ağustos ayı itibariyle üniversite mezunu işsiz sayımız 1 milyon 110 bin. Yarın çıkıp millete (Efendim bizim ülkemizde biz bütün işsizleri üniversite mezunu yaptık, bununla da gurur duyuyoruz) derlerse hiç şaşırmayın. Saray ve çevresinde işsizlik yok. Orada sofralar tamtakır, her şey var. Efuliden tut, ejder meyvesine kadar. Hiç kimsenin çocuğu da işsiz değil, herkesin bir eli yağda, bir eli balda. Etrafa bakıyorlar, etrafta herkesin durumu iyi. Sonra da soruyorlar birbirlerine (Bu Kılıçdaroğlu nereden çıkarıyor bu işsizliği?) Çünkü onlar halktan koptular."

İşsizlikten dolayı intihara kalkışanların kullandıkları ifadeleri grup toplantısında okuyan Kılıçdaroğlu, iktidar sahiplerinin bunların durumunu düşünmediğini savundu.

"ÜÇ SORUNUN YANITINI BEKLİYORUM"

Kılıçdaroğlu, TBMM'nin Halkla İlişkiler Binası'nın çatısına çıkarak intihara kalkışan kişiyi, bir AK Parti Milletvekilinin "İntihar etme, sana 10 bin lira vereceğim" diyerek ikna ettiğini belirterek, "Bu bir insanın onuruyla oynamaktır. O insan dilenci değil, iş istiyor. Alınteriyle kazanmak istiyor" dedi.

Bursa'da bir iş adamının fabrikasını kapatmasına ilişkin sosyal medya paylaşımlarını da okuyan Kılıçdaroğlu, Suriyelilerin vergi vermediğini, kayıt dışı çalıştığını, hastanelerde para ödemediğini, her türlü sorunlarının çözüldüğünü kaydetti.

Kılıçdaroğlu, daha önce sorduğu üç sorunun yanıtını beklediğini belirterek, şunları ifade etti:

"Eğer cevap vermezlerse her ortamda, her grup toplantısında bu soruları soracağım. Bir, Cemal Kaşıkçı Türkiye'de öldürüldü, ses kayıtları elindeydi, katilleri ne için serbest bıraktın? Bunun cevabını bekliyoruz. Kimin talimatını yerine getirdin? İki, 3 Ağustos 2018'de bir toplantı yaptılar, 100 gün için birçok taahhütte bulundular. (Hiçbir emeklinin aylığı bin liranın altında olmayacak, bunu 100 günde yapacağız) dediler. 100 gün geçti, ne oldu bu bin lira? Niye yapmıyorsunuz, kim engel, kim size talimat verdi? Hani verdiğiniz sözü tutuyordunuz? Emekliler, size sesleniyorum, ben sizin bin liranın altında aylık aldığınızı biliyorum, sizin sorunununuzun takipçisi olacağım. Bin lira en düşük emekli aylığı sağlanıncaya kadar ben ve milletvekili arkadaşlarım Parlamentoda gerekli mücadeleyi vereceğiz. Üç, 15 Temmuz şehit yakınları ve gaziler için para toplanmıştı, bu paranın miktarı ne kadar, bu parayı kime ödediniz, bu para nerede? Şehit yakınlarının, gazilerin hakkını biz savunuyoruz. Bu parayı ne yaptınız? Yoksa onu da mı götürdünüz? Eğer onu da götürdüyseniz sizin yatacak yeriniz yoktur ne bu dünyada ne öbür dünyada."

  • Etiketler :
  • Haberler -
  • Türkiye
  • Cumhuriyet Halk Partisi
  • Siyaset
  • chp
  • Kemal Kılıçdaroğlu
  • Genel

Sayfa Yükleniyor...