Erdoğan'dan Kılıçdaroğlu'na: Sen de git orada hendek açıver

İsim vermeden CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nu eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Biliyorsunuz aynı zat daha önce hendekçi teröristleri de arkadaşı olarak ilan etmişti. Beyefendi bir kazma kürek de sen eline al, sen de git orada hendek açıver'' dedi.

Erdoğan'dan Kılıçdaroğlu'na: Sen de git orada hendek açıver

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'da, kamu-özel sektör tarafından tamamlanan 99 baraj ve hidroelektrik santralinin toplu açılış töreninde konuştu.

Törende yaptığı konuşmaya salonda ve açılış gerçekleştirilecek illerde bulunan vatandaşları selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplu açılış töreni gerçekleştirilen eserlerin hayırlı olmasını diledi.

Erdoğan, "Toplam yatırım tutarı 10 milyar lirayı bulan bu eserlerin ülkemize kazandırılmasında emeği geçen Sayın Bakanımız ve ekibiyle, iş adamlarımıza, firmalarımıza teşekkür ediyorum. Kalkınan, büyüyen, üreten ve refah düzeyi de buna göre artan 'nin enerji talebini karşılamak için bu yatırımları kesintisiz olarak sürdürmek mecburiyetindeyiz" diye konuştu.

Son yıllarda ülkedeki güven ve istikrar ortamına zarar vermeye yönelik saldırıların ilk hedeflerinden birinin enerji yatırımları olduğuna işaret eden Erdoğan, "Gezi olayları sırasındaki taleplerden biri neydi biliyor musunuz? HES inşaatlarının durdurulmasıydı.17-25 Aralık darbe girişiminde hedef alınan iş adamlarına bakıyoruz, onların da çoğunun ülkemizin enerji yatırımlarında büyük pay sahibi şirketlerin sahipleri olduğunu görüyoruz" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'nin 2003'ten beri gerçekleştirdiği yatırımlara rağmen hidroelektrik enerji potansiyelinin ancak yarısını kullandığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Türkiye özellikle 2003 yılından beri gerçekleştirdiği çok büyük yatırımlara rağmen 180 milyar kilovatsaat olarak hesaplanan hidroelektrik potansiyelinin ancak 91 milyar kilovatsaatini, yani yarısını kullanabilmiştir. Bu oran Amerika'da yüzde 86, Japonya'da yüzde 78, Norveç'te yüzde 72'dir. Peki siz bu ülkelerde HES yatırımlarından vazgeçilmesi için eylem yapıldığını duydunuz mu, gördünüz mü Bu yatırımları yapan iş adamlarının hedef alındığını duydunuz mu Elbette göremezsiniz, duyamazsınız. Ben ne gördüm, ne duydum çünkü bu ülkelerde bizdeki gibi kendi ülkesine, kendi milletine husumet besleyen kesimler, onları destekleyen siyasetçiler ve medya kuruluşları bulamazsınız.

Değerli kardeşlerim, maalesef ülkemizde bedeni bu topraklarda yaşayan ama ruhu bu coğrafyanın, bu milletin tüm birikimine, değerlerine düşman sayıca az fakat sesi çok çıkan bir kesim var. Bunlar buldukları her fırsatta içlerindeki kini, husumeti, çirkinliği ortaya saçıyorlar, dışa yansıtıyorlar. İşte son örneğini pazartesi günü hep birlikte yaşadık. Kendilerine 'akademisyen' diyen bir grup, bir güruh çıkıp alenen terör örgütü yanında saf tutarak devletine ve milletine kin kustu."

Erdoğan, "Bu barajların en büyük düşmanı hangi güruhtur biliyor musunuz Bölücü terör örgütüdür ve onu destekleyen siyasetçilerdir ve onu destekleyen akademisyenlerdir" ifadesini kullandı.

"Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi"nin yayımladığı bildiriyi Türkiye'de bulunan 151 bin akademisyenden sadece bin 200'ünün imzaladığına dikkati çeken Erdoğan, ortaya çıkan durumun çok düşündürücü olduğunu söyledi.

Bir hususu özellikle belirtmek istediğini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Benim itirazım bu akademisyenlerin farklı düşünmelerine, farklı görüş ortaya koymalarına değildir. Türkiye'nin demokraside hak ve özgürlüklerde geldiği yer itibariyle hoşumuza gitmese de farklı görüşlere, düşüncelere, bunların ifade edilmesine elbetteki saygı duyuyoruz. Buradaki mesele kendilerine 'akademisyen' diyen bu kitlenin tamamı yalandan, saptırmadan, propagandadan oluşan terör örgütünün dilini, üslubunu kamuoyuna duyurmasıdır. Terör örgütü adına, elinize silah alıp kurşun sıkmanızla, onun propagandasını yapmanız arasında hiçbir fark yoktur. Bunun düşünce ve ifade özgürlüğü ile bir ilgisi kesinlikle bulunmuyor. Bu ülkenin birliğine, beraberliğine karşı olan herkes bilsin ki bizim karşımızdadır. Çünkü biz, ülkemizde bir şeyin müdafaasını, savunmasını açıkça yapıyoruz. Nedir o Biz tek millet olmanın gayreti içindeyiz, tek millet yani tüm etnik unsurlarla tek millet, 78 milyon olarak tek millet ve biz tek bayrak, onun peşindeyiz. Bu ülkede ikinci bir bayrak dalgalandırılamaz. Bayrağımızın rengi şehidimizin kanıdır, bağımsızlığımızın ifadesi olan hilali vardır, şehidimizin sembolü olan yıldızlarımız vardır." 

"KENDİ ÜLKESİNE YABANCILARI DAVET ETMEK NEYİN NESİDİR"

Erdoğan, Mithat Cemal Kuntay'ın "Onbeş yılı karşılarken" şiirinden, "Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır" dizesini okuyarak, "Tabii ki yeri geliyor canımız yanıyor, kolay değil, şehitlerimiz toprağa düşüyor. Ama şunu bilmemiz lazım ki toprak şehitlerimizle vatan oluyor. Zira, 'Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda, canı cananı bütün varımı alsın da Hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda' diyen anlayış, bizim anlayışımızdır" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bütün bu olanları, bildiri imzaları, hadi bunları sineye çektik, peki kendi ülkesine yabancıları davet etmek neyin nesidir " diye soran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu mandacı zihniyeti biz çok iyi tanıyoruz. 100 yıl önce, bu topraklar dört bir yandan düşman işgaline uğradığında da aynı zihniyet benzer taleplerle arzı endam etmişti. Milletimizin istiklaline ve istikbaline sahip çıkması sayesinde bu mandacı zihniyet hüsrana uğramıştır. Dünya üzerinde hiçbir devlet kendi toprak bütünlüğüne yönelik tehditler karşısında sessiz ve hareketsiz kalmaz, kalamaz. Hiçbir ülke kendi vatandaşlarının hayatlarının, can ve mal güvenliklerinin, hendek siyasetiyle, hendekle, bombalı barikatlarla, silahla tehdit edilmesine rıza göstermez."

"SADECE VE SADECE ALLAH'IN HUZURUNDA, RÜKUDA EĞİLİRİZ"

Diyarbakır'ın Çınar ilçesinde dün gece teröristlerin polis lojmanlarına ve emniyet müdürlüğü binasına saldırdığını anımsatan Erdoğan, "Bombalı araç, roket ve silahlarla gerçekleştirilen saldırıda bir polisimiz ve 5 vatandaşımız hayatını kaybederken, 6'sı polis, kalanı sivil, 39 vatandaşımız da yaralandı. Şehit polisimize ve vatandaşımıza Allah'tan rahmet, yaralılara şifa temenni ediyorum. Çınar saldırısı bile tek başına terörün ve terör karşısında haysiyetli bir duruş sergilemeyenlerin, alçak, ahlaksız, karanlık yüzünü göstermeye yeter" değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, salonda bulunanların "Dik dur eğilme, bu millet seninle" sözlerine, "Ondan hiç endişeniz olmasın, biz bugüne kadar hep dik durduk. Biz sadece ve sadece Allah'ın huzurunda rükuda eğiliriz, başka yerde asla" karşılığını verdi.

"Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi"nin yayımladığı bildiri altında imzası bulunanlar için "sözde aydın" nitelendirmesinde bulunan Erdoğan, "Bu sözde aydınlar aydın değil, bunlar karanlıktır karanlık, bunu böyle biliniz. Zira bunların vatan diye bir meselesi yoktur, bunların millet diye bir meselesi yoktur. Bunlar sadece şu güzel ülkemizi, şu güzel vatanımızı nasıl karıştırırız, bu milleti nasıl birbirine düşürürüz, bunun gayreti içindeler. Bu mesele kesinlikle demokrasi meselesi, hak ve özgürlükler meselesi, düşünce ve ifade özgürlüğü meselesi değildir. Türkiye'nin bu konularda hiçbir eksikliği yoktur. Bu mesele sadece ve sadece devletin ve milletin bekası meselesidir" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin varlığına, birliğine, dirliğine yönelik saldırılar karşısında gereken her türlü tedbiri almanın ülkeyi yönetenler olarak en başta gelen vazifeleri olduğunu vurgulayarak, "Unutulmasın ki devletin olmadığı yerde ne özgürlük olur ne demokrasi ne hak ne hürriyet. Devletin olmadığı yerde sadece kaos olur, kan olur, gözyaşı olur. Dünyanın pek çok yerinde ve bölgemizde yaşanan durum ortada. Güneydoğu Anadolu bölgemizdeki çeşitli ilçelerimizde, mahallelerimizde, teröristlerin yol açtığı sıkıntılar karşısında devlet olarak vatandaşlarımızın hakkını, hukukunu, korumak mecburiyetindeyiz" ifadelerini kullandı.

Güvenlik kuvvetlerinin sivil vatandaşlara zarar vermeme hassasiyetiyle hareket etmeleri, bu bölgelerin teröristlerden arındırılma sürecini yavaşlattığına dikkati çeken Erdoğan, "Bitişik nizam evlerde, evler alttan birbirlerine tünellerle bağlanmış ve bu evlerdeki benim Kürt kardeşim evden çıkartılıyor, onlar göçe zorlanıyor ve dağdaki teröristler buralara yerleşiyor" dedi.

Erdoğan, devletin görevinin can, mal ve akıl güvenliğini sağlamak olduğunu ve bunu sağlamaya da devam edeceklerini söyledi.

Çözüm Süreci'ne bir yerlerden gelindiğini belirten Erdoğan, süreç için "Demokratik Açılım" ile "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi" dediklerini ama bazılarınca bunun anlaşılmadığını ifade etti.

Erdoğan, normal şartlarda üç beş günde teröristlerden arındırılabilecek yerlerdeki operasyonların bu hassasiyet sebebiyle haftalarca, aylarca sürebileceğini dile getirdi. Burada devletin herhangi bir zaafının bulunmadığına dikkat çeken Erdoğan, "Bu işi çözmedikten sonra da asla bu operasyonlar durmayacaktır, bunu da biliniz. Biz, 780 bin kilometrekarelik bu vatan topraklarını, 78 milyon vatandaşımızı, bu bin 100 tane sözde aydından izin alarak, icazet alarak mı yöneteceğiz Biz, izni ve görevi milletten aldık. Şimdi milletin bize verdiği yetkiyi kullanıyoruz, bunu sonuna kadar da kullanacağız" dedi.

Burada sadece devletin, kendi vatandaşlarının can ve mal güvenliğine duyduğu saygının bulunduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, buna karşılık terör örgütü mensuplarının, vatandaşların malına, canına, mahremiyetine ve diğer tüm haklarına fütursuzca saldırdığını söyledi.

Erdoğan, "(Kürtleri temsil) diye bir şey yok, bunu biliniz. Onlar benim Kürt kardeşlerimi temsil etmiyor, tam aksine bunlar benim Kürt kardeşlerimin oradaki mahremiyetlerini bile çiğniyorlar" dedi. Erdoğan, şöyle devam etti:

"6-7-8 Ekim'deki olaylarda, dağın siyasetteki temsilcisi eş başkan, benim Kürt kardeşlerimi sokağa davet etmedi mi Sokağa davet ettikten sonra benim o zaman 50 tane Kürt kardeşim ölmedi mi Bu 50 kişinin ölümüyle birlikte 15 yaşındaki Yasin Börü'yü bunlar bir binanın 3. katından aşağı atmak suretiyle arabayla da çiğnemediler mi Ne yapıyordu Yasin Börü Kurban eti dağıtıyordu. Bunları yaşamadık mı Yaşadık. Bunların böyle bir derdi yok. Biz, bu ülkede 78 milyon vatan evladına hizmet verdik, 780 bin kilometrekareye hizmet verdik. Şimdi bu 99 barajı görüyorsunuz, bu barajlar ülkemin dört bir yanında var. Ama bu bölücü terör örgütü ve onların siyasetteki temsilcileri özellikle Güneydoğu'da baraj yapılmasını istemiyorlar. Şu Ilısu Barajı'yla ilgili çektiğimiz çileyi bir ben bilirim, bir bakanım bilir, bir de onun müteahhitleri bilir. Bunu yaparken de yapmadıkları, etmedikleri şey bırakmadılar. Ama biz onlara rağmen Ilısu Barajı'nı da yapıyoruz, yapacağız ve bitireceğiz. Onlar yıkar, biz yaparız, aramızdaki fark bu.

Şimdi bu tablo karşısında terör örgütünün yanında yer almak için ancak o bildiriye imza atan 'sözde akademisyenler' gibi ruhunuzun kirlenmesi, kararması, her türlü insani hasleti yitirmiş olmanız lazımdır. Bu mümkün mü Milletimizin bu mandacı artıklarına hak ettikleri cevabı vereceğinden ben şüphe duymuyorum."

"SERGİLEMEDİK KEPAZELİK BIRAKMADILAR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilgili kurumlara seslenmek istediğini ifade ederek, "Dün seslendim, bugün de sesleniyorum: İlgili kurumlarımızın da anayasamıza ve yasalarımıza göre açık suç teşkil eden bu ihanet karşısında, anayasal ve yasal gereklerini yapacaklarına inanıyorum. Buradan asla taviz verilemez" dedi.

Erdoğan, sadece bu sözde akademisyenlerin değil kimi siyasetçilerin de benzer tavırlar içinde olduğunu üzüntüyle gördüğünü vurguladı

Terör örgütünün güdümündeki siyasi parti ve siyasi arenada yer alan bu temsilcilerini hiç saymadığını ve buna gerek olmadığını dile getiren Erdoğan, "Çünkü benim gözümde onlar artık siyasetçi değil terör örgütünün bir maşasıdır. Şayet siyasetçi olsalardı kendi görüşleri, kendi iradeleri, kendi politikaları olur, onu uygular, ona göre hareket ederlerdi. Bunların tek yaptığı ise terör örgütünden aldıkları emirleri yerine getirmekten, Türkiye'ye husumet besleyen kim varsa gidip ona yanaşmaktan ibarettir. Böyle bir siyaset olmaz, bu şekilde davranan siyasetçi de olmaz" diye konuştu.

Erdoğan, asıl üzüldüğü konunun, başta genel başkanları olmak üzere bu ülkenin ana muhalefet partisini temsil eden siyasetçilerin ortaya koydukları ve beyan ettikleri tutumlar olduğunu bildirerek, şunları kaydetti:

"Anamuhalefet partisinin genel başkanı çıkıyor, terör örgütünün propagandasına alet olmasından duyduğu pişmanlığı dile getiren bir televizyon programcısını 'dik duramadın' diye eleştiriyor. Bu genel başkana göre, o televizyon programcısı, bu durumdan üzüntü duymak bir yana, 'aynı tavrını sürdürmeli, yani terör örgütünün propagandasına devam etmeliymiş', öyle diyor genel başkan. Biliyorsunuz aynı zat daha önce hendekçi teröristleri de arkadaşı olarak ilan etmişti. Beyefendi, bir kazma kürek de sen eline al, sen de git orada hendek açıver. Bu partinin kimi mensupları da çatışmalarda yaralanan teröristleri hastanede ziyaret etmekten, güvenlik güçlerini tahkir etmeye, teröristlerle dayanışma ilanları asmaya kadar sergilemedik kepazelik bırakmadılar. İstanbul'da, Sultanahmet Meydanı'nda bir terör örgütü bomba patlatıyor, misafirimiz olan turistlerin ölümüne, yaralanmasına yol açıyor, bu genel başkanın takıldığı yer savcılığın koyduğu yayın yasağı. Hale bak, ne olacaktı. Oradaki o tabloları tüm dünyaya izletecek miydi Fransa'da terör eylemleri yapıldığında hem bu ülkenin medyası hem de dünya medyası, rahatsız edici en küçük bir görüntüyü servis etmeme konusunda hassasiyet göstermişti. Doğrusu da budur. Fakat benzer bir hadise ülkemizde yaşanınca bu hassasiyetin zerresini göremiyoruz. Hatta ülkemizdeki kimi basın yayın kuruluşları attıkları manşetlerde, sergiledikleri o çifte standartla gerçek yüzlerini bir kez daha gösterdiler. Bir şey çok önemli, çok da ağrıma gitti. Fransa'daki Paris saldırısını manşetlerinden benim ülkemdeki bir gazete, 'Fransa çocuklarına ağlıyor' başlığıyla verdi. Fakat Sultanahmet'teki olayı 'katliam ülkesi' diyerek sunması bizi şaşırtmadı. Ama umuyorum birilerinin aklını başına getirmiştir. Böyle bir şey olabilir mi Sen bu ülkenin bir yayın organısın ve benim ülkemi 'katliam ülkesi' olarak sürmanşetten veriyorsun."

"Avrupa menşeli basın yayın kuruluşlarının Paris ve İstanbul saldırıları karşısında sergiledikleri çifte standardı da gördük, kaydettik" diyen Erdoğan, " Bundan sonra kimse bizim karşımıza objektiflik, tarafsızlık, insan hakları, terör karşısında ilkeli tutum gibi argümanlarla gelmesin. Paris'te ölenlerin haklarıyla İstanbul'da ölenlerin haklarını aynı görmeyen bu zihniyetin çirkin yüzüne biz yıllardır pek çok konuda sayısız defa şahit olduk" ifadesini kullandı.

İstanbul'daki saldırı sonrasında sergilenen iki yüzlü tavırın ne ilk ne de son olacağının altını çizen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu utanç verici çifte standart insanlık tarihine kara bir leke olarak kaydedilmeye devam edecektir. Suriye'de katledilen 400 bin masum insanı, Akdeniz'in, Ege'nin karanlık sularında kaybolan hayatları görmeyenlerin İstanbul'daki manzara karşısında hassasiyet sergilemesini beklemenin çok fazla iyimserlik olduğunu biliyoruz. Buna rağmen yine de 'Acaba, bu sefer hakkaniyetli davranırlar mı' diye umut etmekten kendimizi alamıyoruz. Biz, hayal kırıklığına uğramaktan yorulduk ama onlar bu haksızlıktan, adaletsizlikten, ahlaksızlıktan usanmadılar. Ne diyor Mehmet Akif, 'Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyun. Kesilir belki fakat çekmeye gelmez boynum. Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim. Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim. Adam aldırma da geç, git diyemem, aldırırım. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım. Zalimin hasmıyım ama severim mazlumu.' Biz, kanayan yaralar karşısında ciğeri yanan zalimin hasmı, mazlumun da dostu olan bir milletiz. Başkaları ne yaparsa yapsın, biz bu şekilde davranmaya devam edeceğiz. Biz, 2,5 milyon değil daha fazla da olsa gelen mazlumlara, mağdurlara bu topraklarda ev sahipliği yapmaya, ensar olarak görev yapmaya devam edeceğiz."

"MİLLETİMİZ, 2019 YILINA KADAR ÜLKEMİZİN ÖNÜNÜ AÇMIŞTIR"

Türkiye'nin, bölgesel ve küresel krizlerin tetiklemesiyle, sıkıntılı bir dönemden geçtiğini ifade eden Erdoğan, "Bu süreci herhangi bir ekonomik, sosyal, siyasi kayıp yaşamadan geçebilmemiz için istikrar ve güven ortamına sımsıkı sarılmalıyız" diye konuştu.

"7 Haziran seçimleri sonrasında ortaya çıkan kısmi belirsizliğin içeride ve dışarıda kimlere nasıl cesaret verdiğini sizler de gördünüz" ifadesini kullanan Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:"Hamdolsun, 1 Kasım seçimleriyle milletimiz yeniden istikrar ve güven ortamını tahkim etmiş ve 2019 yılına kadar ülkemizin önünü açmıştır. 2015 yılı tüm zorluklara rağmen kayıp bir yıl olmamıştır. Geçtiğimiz yılın ilk üç çeyreğini yüzde 4'lük büyüme oranı ve 25 çeyrektir kesintisiz süren büyüme istikrarıyla ülkemiz bu alanda OECD ülkeleri içinde ikinci sırada, G20 ülkeleri içinde dördüncü sırada yer alıyor. Yılın ilk 11 ayınının sonuçlarına göre bütçe açığımızın milli gelirimize oranı yüzde 1,3 olarak gerçekleşerek, bu konuda da 23 Avrupa Birliği ülkesinin önünde yer aldık. O da önemli bir tablo. Geçtiğimiz yıl yaşadığımız en ciddi olumsuzluk, ihracatımızın düşmesidir. İhracatımız, bir önceki yıla göre yüzde 12'lik gerilemeyle yaklaşık 144 milyar dolar olarak gerçekleşti ve tüm bunlara karşı dış ticaret açığımızın yüzde 22,2 azalmış olmasını önemli bir kazanım olarak görüyorum."Erdoğan, otomotiv ve konut satışı gibi ekonomi bakımından önemli verilerin tamamında da bir önceki yıla göre ilerleme kaydedildiğinin altını çizdi. Uluslararası yatırımlar konusunda da benzer bir olumlu tabloyla karşı karşıya olunduğunu vurgulayan Erdoğan, "2014 yılında 12,7 milyar dolar olan ülkemize yapılan doğrudan uluslararası yatırım tutarı, geçtiğimiz yılın ilk 11 ayında 14,1 milyar dolar. Bu, tabii bizim için ideal değil. Çünkü, biz 22 milyar doları görmüş bir ülkeyiz. Bunu aşmamız lazım ve aşacağız" dedi.

"İŞ ADAMLARIMIZI GÜNÜMÜZÜN ALPERENLERİ OLARAK GÖRÜYORUM"

Erdoğan, Türkiye'nin geliştiğini ve büyüdüğünü söylediklerini anlatarak, şöyle konuştu:

"Biz, bunları söylerken kendi kendimizi kandırmıyoruz. Daha iyi olacak, buna inanıyoruz. Bir rakamı daha ifade etmek istiyorum. 2002-2014 yılları arasında dünya dış ticaret hacmi 2,9 katına çıkarken Türkiye'nin dış ticaret hacmi 4,6 katına yükselmiştir. Küresel finans krizinin süren etkilerine rağmen Türkiye, büyümesinden, kalkınmasından taviz vermemiştir ve vermeyecektir. Bölgemizde yaşanan sorunlar, devam edecek değildir. Daha da önemlisi Türkiye, artık sadece bulunduğu bölgeyle sınırlı bir ticaret vizyonunu geride bırakmış, tüm dünyayı kucaklayabilecek bir duruma gelmiştir. İşte, son Rusya krizinde hep birlikte gördük. Bu ülkenin, anlamsız ve bizden ziyade kendisine zarar veren tutumu karşısında ilgili kurumlarımızın desteğiyle ihracatçılarımız hemen farklı pazarlara, diğer pazarlara yöneldiler. Sağolsunlar. Mesele bu. Aradığın, azmettiğin zaman bu millet taşı sıkar ve suyunu da çıkarır. Bundan hiç endişem yok. Dünyanın neresine gidersek gidelim orada mutlaka iş adamlarımızla karşılaşıyorum. Onların başarı hikayelerini dinliyorum. İş adamlarımızı ben günümüzün alperenleri, akıncıları olarak görüyorum. Bu kardeşlerimiz gittikleri yerlerde sadece ticaret imkanlarını araştırmıyorlar. Aynı zaman da ülkemizin kültürünün, tarihinin, medeniyetinin temsilcisi olarak hareket ediyorlar. Bana göre, parayla birlikte gönül kazanmak için de çalışmayan iş adamımız vazifesini eksik yapıyor demektir. İnşallah, 2016 yılı geçtiğimiz yıldan çok daha iyi, çok daha bereketli, çok daha hayırlı bir yıl olacaktır. Ülkemizin ve milletimizin geleceği için çalışan, üreten, eser ortaya koyan herkese, özellikle iş adamlarımıza şükranlarımı sunuyorum."

Sayfa Yükleniyor...