Kimyasallar kısırlık yapıyor

Bazı kimyevi maddelerin, canlıların cinsellikleri üzerinde olumsuz etkileri olduğu, erkeklerde işlev bozukluğu ve cinsiyet değişikliklerine, dişilerde ise hormonal değişimlere yol açtığı bildirildi.

Kimyasallar kısırlık yapıyor

UŞAK - Yaklaşık 600 kilometrelik alanı kapsayan Büyük Menderes Havzası ve deltasında tespit edilen kimyevi maddelerin ve bunların yol açtığı kirliliğin besin zinciri ve canlılar üzerindeki etkilerinin araştırılması amacıyla Ege Üniversitesi (EÜ) Eczacılık Fakültesi Toksikoloji Anabilim Dalı tarafından proje hazırlandı. Tübitak'ın da destek verdiği proje ile bölgedeki kirliliğin etkileri, ilk kez bilimsel bir çalışmayla ortaya çıkarılacak.

Proje yöneticisi ve EÜ Eczacılık Fakültesi Toksikoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hilmi Orhan,  3 yıl sürecek projede, EÜ Eczacılık Fakültesi Toksikoloji, Su Ürünleri Fakültesi Hidrobiyoloji, Mühendislik Fakültesi Biyomühendislik ile Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji ve Zooloji bölümlerinden 8 bilim adamının görev alacağını bildirdi.

Nehir üzerinde, deltasında ve denizde 4 noktanın belirlendiğini, bunların Işıklı Baraj Gölü, Denizli - Sarayköy, Söke - Delta ve Akköy-Taşburun olduğunu ifade eden Doç. Dr. Orhan, yılda 4 kez bu noktalarda kirlilik ölçümlerinin yapılacağını kaydetti.

Doç. Dr. Orhan, ölçümlerin, nehir suyunda, içerisinde ve çevresinde yaşayan canlılardan örnek alımlarıyla gerçekleştirileceğini belirterek, şunları kaydetti:''Sudaki plankton, balık türleri ile kıyıdaki su kuşu türlerinden alınan bu örneklerde çevresel kirlenme açısından en önemli kimyasalların oranları ölçülecek. Pestisit olarak adlandırılan tarım ilaçları, Söke Ovası'nda halen yoğun olarak kullanılmaktadır. Yüksek toksisiteleri nedeniyle ülkemizde de yasaklanan bu maddeler, kimyasal açıdan çok dayanıklı maddeler oldukları için doğada ve insan dokusunda uzun yıllar yok olmamaktadır. Bu kimyasal maddeler, yağda çok zor çözündükleri için canlıların, bu arada insanların da yağ dokularında birikmekte ve yağ dokusu çok az kanlandığı için burada uzun yıllar kalabilmektedir.''

Doç. Dr. Orhan, söz konusu ilaçlardan birisi olan DDT'nin, 1950'li yıllarda ABD'de yasaklanmasına karşın bugün halen insanların yağ dokusunda saptanabildiğine işaret etti.
         
ÇARPICI SONUÇLAR BEKLENİYOR
Büyük Menderes Nehri'ndeki kirliliğin besin zinciri üzerindeki etkilerinin çok çarpıcı sonuçları olabileceğini bildiren Doç. Dr. Orhan, bunun canlıların üreme sistemleri üzerindeki olumsuz etkilerine de değindi.

Doç. Dr. Orhan, nehirdeki kimyasal kirleticilerin, yağ dokusunu daha fazla etkilemeleri nedeniyle salındıkları çevresel ortamlardan canlı dokulara girdikten sonra besin zincirinde (her canlının kendisinden daha küçük canlıyı yemesiyle oluşan zincir) konsantrasyonlarının giderek arttığını söyledi.

Hilmi Orhan, ''Proje kapsamında yenebilen balık türlerini analiz edeceğimiz için zincirin en üstünde yer alan su kuşları ve insan dokularına daha yüksek konsantrasyonlarda ulaşacağı öngörülebilir. Bu yüzden aslında nehir suyunda ya da zincirin ilk basamaklarındaki küçük canlılarda toksik düzeyde olmayan kimyasal kirletici, zincirin üstlerine çıkıldıkça konsantrasyon kat kat artacağından toksik olabilmektedir'' dedi.
        
KİMYEVİ MADDELER VE CİNSELLİK
Projeyle Büyük Menderes deltasındaki bu olası durumun ortaya konulacağını bildiren Doç. Dr. Orhan, suda bulunduğu savunulan organoklorlu pestisitler, PCB (polycholorinated biphenyls) ve PBDE (polybrominated diphenyl ether) türevleri ile alkilfenol bileşiklerinin, canlıların üreme işlevleri ve cinsiyetleri üzerinde olumsuz etkileri olduğuna dair bilimsel verilerin arttığını kaydetti.

Doç. Dr. Orhan, erkeklerde işlev bozukluğu ve hatta cinsiyet değişikliklerine, dişilerde ise östrojene benzer etkiler yaratarak hormonlarda bozulma ile meme kanseri riskinde artış gibi etkileri olan bu bileşiklerin, yabanıl ortamdaki hayvanların, özellikle kuşların soyunun devamı üzerinde de olumsuz sonuçları bulunduğunu belirtti.

Hilmi Orhan, projede tüm bu olumsuz etkiler hakkında daha çok veri elde etmek amacıyla toplanan canlı örneklerde (plankton, balık ve su kuşu türlerinin çeşitli dokularında) içerdikleri kirletici miktarının neden olabileceği toksik etkilerin, hücresel protein, lipit ve DNA molekülü üzerinde çeşitli yöntem ve tekniklerle araştırılacağını kaydetti.
         
BİYOBANK
Büyük Menderes Nehri'nin, Ege Bölgesi içerisinde bir çok yerleşim yerinden geçtiğini, bölgede yaşayan insanların nehrin suyunu içme ve kullanma suyu olarak tükettiğini, insan ile kirliliğin yakın temas içinde olmasının pek çok olumsuzluğu beraberinde getirebildiğini savunan Doç. Dr. Orhan, sözlerini şöyle sürdürdü:''Bu güne kadar Büyük Menderes Nehri ile ilgili bilimsel literatüre girmiş herhangi bir kirlilik çalışması yok. Bu çalışma ile nehrin içerisindeki muhtemel kirletici profili ortaya çıkmış olacak. Çalışma süresince toplanan örnekler sayesinde bir biyobank oluşturulacak. Yunan adalarında su kuşları üzerinde yapılan çeşitli bilimsel çalışmalarda su kuşlarında saptanan kimyasal kirleticilerin muhtemel kaynağı olarak Büyük Menderes Nehri gösterilmektedir. Bizim yürüteceğimiz bilimsel çalışma, bu iddialara ışık tutacak.''


Sayfa Yükleniyor...