Kültleşmiş bir karakterin en yeni hayatları

Tayfun Pirselimoğlu'nun yeni kitabı Harry Lime’ın En Yeni Hayatları, kayıtlarda ölü olarak görünen Harry Lime’ı bazen Viyana’da bir soygunda bazen İspanya’da bir otel odasında okuyucuyla buluşturuyor.

Kültleşmiş bir karakterin en yeni hayatları

“Vicdan ve Ölüm” üçlemesini oluşturan Rıza (2007), Pus (2009) ve son filmi “Saç” (2010) ile çeşitli festivallerde ödül kazanan yönetmen Tayfun Pirselimoğlu’nun yeni kitabı Harry Lime’ın En Yeni Hayatları ya da Üçüncü Adam’a Övgü okuyucularıyla buluşuyor.

Kitap, Harry Lime’in yedi farklı şehirde geçen yedi öyküsünden oluşuyor. Tayfun Pirselimoğlu öykülerinde kayıtlarda ölü olarak görünen Harry Lime’ı bazen Viyana’da bir soygunda bazen İspanya’da bir otel odasında okuyucuyla buluşturuyor. Kitapta Tayfun Pirselimoğlu’na ait altı öykü ile birilikte, Orson Welles’in yazdığı Altın Post isimli Harry Lime öyküsü de yer alıyor.

Tayfun Pirselimoğlu, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ni bitirdikten sonra Viyana’da Hochschule für Angewante Kunst’ta resim ve gravür okudu. Viyana, İstanbul, New York, Ankara, Budapeşte, Tallinn’de çok sayıda sergi açtı ve ortak sergilere katıldı. Pirselimoğlu ilk uzun filmi olan Hiçbiryerde’yi 2002 yılında gerçekleştirdi. Daha sonra ‘vicdan ve ölüm’ üçlemesini oluşturan Rıza (2007), Pus (2009) ve Saç (2010) filmlerini çekti. Pirselimoğlu’nun ilk romanı Çöl Masalları 1996’da, Kayıp Şahıslar Albümü 2002’de, Malihulya 2003’te, Şehrin Kuleleri 2005’te, Otel Odaları adlı hikâye kitabı ise 2009’da yayımlandı.

Üçüncü Adam, 1949 yapımı kara filmdir. Senaryosunu casus romanlarının babası olarak da anılan İngiliz yazar Graham Greene’in yine 1949’da yazdığı aynı adlı kısa romanından uyarlayarak yazdığı bu soğuk savaş klasiğini Carol Reed yönetmiştir. “Üçüncü Adam” ilk gösteriminin yapıldığı Cannes Film Festivali’nin büyük ödülü Altın Palmiye’yi kazandı. Ertesi yıl “en iyi İngiliz filmi” dalında BAFTA ödülünü aldı.

''İlk olarak Joseph Conrad’ın Karanlığın Yüreği adlı meşhur romanında arzı-endam etmişti Kurtz, sonra Orson Welles’in (ya da Graham Greene’in) Üçüncü Adam filminde karşımıza çıktı. Kolonyalizmin “dehşetini” abideleştiren eserdir Conrad’ınki, malumunuz olduğu üzere. Kurtz, bir yoruma göre, Karanlığın Yüreği’nde bilinçdışının ölçüsüz, imkânsız arzularını, asimetrik taleplerini temsil eder. Tersine çevrilmiş bir değer sistemi içinde başkasıyla/ötekiyle ilişki içindedir. Sonuç “dehşet” olsa da, başkasına/ötekine yer vardır bu yapıtta, Karanlığın Yüreği’nde hâlâ bir dışarı, başkası/öteki vardır. Çünkü, kolonyal efendinin kendisiyle ilişkisini dolayımlayan şeydir madunun bedeni; işkence edilen, sömürülen, yok edilen bedeni... Ama Üçüncü Adam’da her şey bilinç düzeyinde olur biter, arzu rasyonelleşmiştir. Görünüşler dışında bir şeye yer yoktur artık, dolayısıyla başkası yoktur ya da herkes bir başkasıdır. Ya da Baudrillard’ın deyimiyle herkes bir mutanttır. Ve böyle bir dünyada Kurtz’a düşen bir barda keman çalmaktır elbette. En nihayetinde çocukları öldüren şey ilaçsızlık ya da hastalıktır, savaş değil! Harry Lime işte bu dünyanın, modern zamanların “şairidir”, kötülüğün şeffaflaştığı, sıradanlaştığı dünyamızın; daha doğrusu, iyiyle kötünün, doğruyla yanlışın, güzelle çirkinin ayırt edilemez olduğu dünyamızda her “çiçekten” bal toplayan modern bir seyyahtır…'' (Kitaptan)

Sayfa Yükleniyor...