Meclis’te özel oturum

Meclis’te 23 Nisan nedeniyle özel oturum düzenlendi.

Meclis’te özel oturum

TBMM Genel Kurulu, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ve TBMM'nin açılışının 95. yıl dönümü dolayısıyla, Meclis Başkanı Cemil Çiçek, başkanlığında özel gündemle toplandı.

Meclis'teki özel oturumu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da izledi.

Cemil Çiçek, şöyle konuştu:

"Şunu iyi bilmeli ve her zaman hatırda tutmalıyız ki, ülkemize, milletimize yönelik oyunlar, saldırılar, kurulan tuzaklar bitmemiştir. Bundan sonra da bitmeyecektir. Değişik adlarla, değişik senaryolarla bu gün de devam etmektedir.

Son günlerde bazı şahısların ve bazı parlamentoların Ermeni diasporasının ve arkasındaki güçlerin milletimize karşı yürüttükleri bir iftira ve karalama kampanyasına şahit oluyoruz. Tek yanlı ön yargılı tarihi gerçeklikten ve objektiflikten uzak bu söylem ve kararlarla bir tezgah kurulmaktadır. Bu yüce çatı altında Meclis Başkanı olarak belirtmek isterim ki 1915'te Ermeni çetecilerinin eline silah tutuşturanlar, binlerce, on binlerce masum Osmanlı vatandaşının, kardeşlerimizin kanın akıtılmasını teşvik eden, tahrik eden her türlü desteği sağlayanlarla, günümüzde ülkemizi kana bulayan, binlerce vatandaşımızın kanını akıtıp yüreğimizi dağlayan teröristlere silah veren, eğiten, teşvik eden her türlü desteği veren aynı adreslerdir, aynı çevrelerdir.
40 yıldır kanlı terör eylemleriyle maddi manevi bize çok acı verdiler. Şimdi de sözde soykırım yalanları ile yeni bir saldırı başlattılar. Bunu iyi anlamamız lazım. Bu söylemlerde bulunanlar ve karar alanların bazılarının elleri tarihte kirli ve kanlıdır. Kirli ve kanlı ellerini bizim elbiselerimiz üzerinde temizlemeye çalışıyorlar.
Birinci Dünya Savaşı’nda ölenlerin hangi etnik kökenden olduğunun önemi yok. Biz hepsinin acısını paylaşıyoruz. Kaldı ki Ermeniler bizim tarihimizde, kültürümüzde önemli bir yere sahiptir. İnsan acılar üzerinden siyaset de yapmaz ayrım da yapmaz.20 milyon içinden sadece bir etnik kökene mensup olanları yücelterek diğer milyonları göz ardı ederek ayrımcılık yapılamaz.

Irkçılığın, ayrımcılığın, nefret söylemlerinin ve İslamofobinin tırmandığı bir dönemde kisvesi ve sıfatı ne olursa olsun, sorumluluk taşıyan kişilere tek yanlı suçlamalar ve iftiralar yakışmaz. Bu söylemler her geçen gün daha çok ihtiyacını duyduğumuz barışa da hizmet etmez. Hele hele hukuku hiçe sayan ve kendini hukukun üstünde görerek acılardan husumet çıkarmaya ve bunun üzerinden ülkemize karşı bir siyasi karalamaya kapı açanlar kendini uluslar arası bir ceza mahkemesi ya da tarihçiler kurulu yerine koyarak karar alan parlamentolar, sorumsuz bir iş yapmış olurlar.

Bundan böyle herkes bilmelidir ki milletimize, özellikle de yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza, onların çocuklarına bu kararlar ve bu söylemler sebebiyle, okullarda, sokaklarda ve iş yerlerinde bir ayrımcılık yapılırsa, nefret söylemleri giderek artarsa, o takdirde bu sorumluluk, bu kararı alanlara, bu söylemlerde bulunanlara aittir.

Biz tarihimizle yüzleşmeye hazırız ve bunu her vesileyle söyledik. Ancak buna yanaşılmayacağını da biliyoruz. Çünkü bu işin arkasından bu kampanyayı sürdüren ve destekleyenlerin çıkacağından hiç şüphem yoktur. Tarihi acılara istismar mantığı ile yaklaşarak hukuki bir kavram olan soykırımı siyasallaştıracaklarına Akdeniz'in ortasında hayatını kaybeden 700'den fazla göçmeni hatırlamaları ve rahatsız olmaları gerekir.

Bizim her zaman dinç ve uyanık olmamız gerekir. Birliğimize ve dirliğimize kastedenlere fırsat vermememiz gerekir.

Birinci Meclis'in sahip olduğu yüce ruha, bugüne kadar sahip çıktığımız gibi, bugünden sonra da sahip çıkmaya devam etmeliyiz. Çünkü varlığımızı ülkemize ve milletimize borçluyuz. Milletimizin ve devletimizin çıkarlarını kendi çıkarlarımızın üstünde tutmalıyız.

Büyük Millet Meclisi'nin iradesi, milletin iradesidir. Bu iradeye her zaman sahip çıkacağız. Unutulmamalıdır ki, 23 Nisan 1920 herhangi bir gün değildir. Taşıdığı mana itibarıyla bu tarihi çocuklarımız, gençlerimize en doğru şekilde öğrenmelidir.Onlar bu ülkünün neferleridir."

DAVUTOĞLU: KİMSE İMTİYAZ SAHİBİ DEĞİL

Cemil Çiçek’in ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu kürsüye geldi.

Davutoğlu, "Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile Çanakkale ve İstiklal Savaşı'ndaki şehit ve gazilerimizi hürmetle, minnetle ve şükranla anıyoruz, ruhları şad olsun" dedi.

Davutoğlu, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

"TBMM, istiklal mücadelesinin karargahı ve merkezi ve gazi bir Meclis olarak, al bayrağımızdan sonra bağımsızlık ve istikbalimizin en önemli simgesidir.
Bu çatı ülkemiz için, milletimiz için, vatanımız ve vatandaşlarımız için birliğin sembolüdür. Bu çatı altında milletimizin bütün unsurları temsil edilmiştir ve her türlü ayrımcılık reddedilmiştir. Bu çatı altında kimse imtiyaz sahibi olmadığı gibi, hiç kimse ayrımcılığa maruz bırakılamaz. Bu çatı altındaki her milletvekili, milletin, ülkenin, vatanın emanetini omuzlarında hisseder. Bu çatı altında Türkiye'nin bütün renkleri, desenleri, kokuları, dağları, ırmakları, ovaları bir araya gelmiştir. Burada kimsenin etnik veya mezhebi kimliğine, siciline bakılmaz; zira burada olmak Türkiye'ye ait olmak demektir. O aidiyet dünyanın en şerefli aidiyeti, bu mensubiyet dünyanın en onurlu mensubiyetidir. Bize düşen birlik ve beraberlik ruhunu yücelterek insanımızın onurunu, hak ve adalet temelinde temsil etmektir.

Bugün, yani 23 Nisan günü, bizi biz kılan manevi duyguları ve tarihi beraberliğimizden gelen çoğulcu karakterimizi en çok hissettiğimiz günlerden biridir. Dolayısıyla 23 Nisan birliğin, tevhidin, istiklalin, dayanışmanın günüdür.

Bütün farklılıklarımızla beraber biz, bir ve beraberiz. Farklı siyasi partiler olarak aynı çatı altında, milletimizin onurunu muhafaza ve müdafaa etmek hepimizin en büyük idealidir. Farklılıklarımızı koruyarak, her türlü tek tipleştirmeye karşı çıkarak muhalefetiyle, iktidarıyla insanlarımızın hukukunu temsil ediyoruz. Bu idealimizi takip ederek halkımızın her anlamda güçlenmesine, demokratik hak ve özgürlüklerin her alanda gelişmesine öncülük edeceğiz.

"İFTİRALARI REDDEDİYORUZ"

Dinler arası, mezhepler arası, etnik gruplar arası mücadeleyi körükleyen, kapanan yaraları ısrarla açmak ve kanatmak isteyen kışkırtıcı beyan ve açıklamaların Avrupa Parlamentosu gibi, bölgesel ve küresel barışı gözetmesi gereken kurumlardan gelmesi, Avrupa'nın ve insanlığın geleceği adına endişe ve kaygı vericidir.
20. yüzyılın başındaki savaşlarda büyük bedeller ödemiş bir millet olarak, 78 milyon vatandaşımızla birlikte, bütün siyasi partilerimizle ve bütün unsurlarımızla beraber ülkemize yöneltilen bühtan ve iftiraları reddediyoruz ve şiddetle telin ediyoruz.
Meclisi Mebusan'dan, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne, vatandaşlarımızı temsil eden üyelerin kimliklerine, aidiyetlerine bakıldığında görülecek tek şey ayrımcılığın, tek tipçiliğin reddedilmiş olduğu gerçeğidir. Bu çoğulcu yapının dünyada başka bir örneği yoktur.

Bizler öncelikle kendi vatandaşlarımız olmak üzere, daima insanlığın onurunu savunacak ve adaletin taşıyıcısı olacağız. Başkalarının yanlışları bizi hiçbir zaman adaletsizliğe sevk etmeyecek, millet olarak, ülke olarak demokrasiden, insan hak ve hürriyetlerinden, mazlumların yanında olmaktan vazgeçmeyeceğiz. Çünkü biz istiklal harbimizin, sadece aziz milletimizin değil, mazlum milletlerin de onur mücadelesi olduğunun bilincindeyiz.

Bundan sonra da emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı, nerede bir ses yükselirse onun yanında olacak, her türlü baskı ve zulme karşı da mazlumlarla birlikte hareket etmeye devam edeceğiz. Sizlerle aynı hissiyata sahip olduğumuzdan emin olarak ve sizlerle birlikte Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde yaşayan bütün vatandaşlarımızın dirliği, birliği ve huzuru için çalışıyoruz, çalışmaya devam edeceğiz.”

KILIÇDAROĞLU: EGEMENLİĞİN BİR KİŞİYE VERİLMESİ MÜMKÜN DEĞİL

Davutoğlu'nun ardından CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu kürsüye geldi.

Tüm bu zafer ve atılımlar Mustafa Kemal'ün önderdiğinde bu Meclis'in kararlarıyla hayata geçmiştir. Bu Meclis gazi bir meclistir. Bu Meclis kurucu bir meclistir. Çüünkü devlet kurmuştur. Bu meclis kendi varoluşunu hukuka borçludur.

Bu meclis milletin hukukunu içerisde ve dışarıda müdafaa etmek için kurulmuştur. Bu meclis milli egemenliğin sembolü olmuştur. Milli egemenliğin bir kişiye verilmesi kesinlikle mümkün değildir.

Bu ülkede egemen olan millettir. Millet egemenliğini kurumlar aracılığıyla kullanır. Bu kurumlar demokraside denge ve denetleme unsurlarını oluştururlar. Yasama, yürütme, yargı denetleme ağını oluşturur. 

Kuvvetler ayrılığını ayak bağı olarak gönderen anlayış, Meclis'e gölge düşürmektedir. Bu Meclis'in yetkilerini gasp etmeye çalışan bir anlayış demokrasinin derinleşmesi önündeki en büyük engeldir. Çocuklarımıza daha güçlü daha zengin bir ülke bırakmalıyız."  

BAHÇELİ: TÜRK MİLLETİ GEREĞİNİ YAPMIŞTIR

MHP lideri Devlet Bahçeli ise konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

"TBMM bağımsızlık aşkının meşruiyet arayışının milli iradeye saygının mahsulüdür. İlk Meclis'le birlikte Türk tarihinde onurlu bir sayfa açılımıştır. Bozgun yılları Ulus'taki taş binaya çarpmış ve Türk milleti ayağa kalkmıştır.

İmparatorluğumuzun yıkıntıları arasında yeni bir devlet kurulmuşsa bunun şeref payesi TBMM'ye aittir. Etnik kökenler farklı da olsa ortak noktada buluşmuşlardır. Bölücülüğün amaçları Meclis'e yaklaşamamıştır.

Adına ne derse densin, ister tehcir ister göç, Türk milleti gereğini yapmış, geleceğini teminat altına almıştır."

BALUKEN: SEÇİM BARAJI UTANÇ KAYNAĞI

HDP adına Grup Başkanvekili İdris Baluken kürsüye çıktı. Baluken, şunları söyledi: 

"95 yıl önce halklar, ortak yaşam arzusuyla bir araya geldiler. Erzurum ve Sivas kongrelerinde, 1921 Anayasası'nda farklılıkları zenginlik olarak gören bir anlayış hakim oldu. 1921 ruhunun temsilcisi olan kurucu Meclis, il merkezlerine geniş yetkiler vererek yönetime katılma hakkını ortaya çıkardı. 

Ne yazık ki çoğulcu anlayış yerine 1924'te merkeziyetçi ve çoğulcu bir anlayış geldi. Tek bir etnisiteyi ve inancı merkeze alan anlayış toplumsal çatışmaların yaşanmasına neden oldu. 

Uzak ve yakın tarihimizde trajedilerin kaynağı haline gelen darbeler etkinliğini halen devam etmektedir. Anayasanın cuntacılar eseri olduğu, 33 yıl geçmesine rağmen sivil bir anayasa yapılmaması bir utanç kaynağıdır.

Her türlü muhalefet dinamiğini Meclis dışında tutmak için oluşturulmuş olan yüzde 10 seçim barajı bir utanç kaynağıdır. Barajları, milli irade ve istikrar adına savunan partilerin olması bir utanç kaynağıdır.

Basın özgürlüklerin dair hiçbir somut adım atılmadığı, farklı inanç ve kültürlerin yok sayıldığı, kadının eşit yurttaşlık hakkının tanınmadığı bir sistem işlemeye devam ediyor." 

Sayfa Yükleniyor...