Mete Çubukçu yazdı: Diyarbakır’daki 'referandum'

Diyarbakır’daki herkes 29 Mart’ın yerel seçim olmaktan çıkıp bir referandum gibi algılandığını düşünüyor.

Kadim kent Diyarbakır’ın kadim mekanlarından Ulu Cami’nin önünde AKP Belediye Başkanı adayı Kudbettin Arzu, İçişleri eski bakanı Abdulkadir Aksu ile esnaf gezisi yapıyor. Partililer bildiri dağıtıyor.

Yoldan geçen bir kadın yüksek sesle Kürtçe bazı şeyler söylüyor. Yanımdaki genç, kadının AKP için “ne sizin 200 milyonunuzu alacağım ne de size oy vereceğim” dediğini söylüyor. Tam o sırada DTP’nin seçim minibüsü yüksek sesli, cızırtılı Kürtçe bir marşla yanımızdan geçiyor.

Güneydoğu Anadolu bölgesi bu seçimlerde ilginç sonuçlara gebe. Sandıktan çıkacak sonuçlar bölgedeki dengeler açısından önemli. Çünkü 29 Mart sonrası yeni analizleri gerektirecek gibi görünüyor; tıpkı 2007 seçimlerinde AKP’nin yaptığı sürprizde olduğu gibi.

Özellikle Diyarbakır’daki herkes 29 Mart’ın yerel seçim olmaktan çıkıp bir referandum gibi algılandığını düşünüyor. Bunun anlamı ise DTP ve AKP’nin bu yarışı gövde gösterisine, biraz abartırsak bir varoluş savaşına dönüştürdüğü.

AKP’nin adayı, milletvekili Kudbettin Arzu DTP’yi “yerel anlamda hiçbir icraat gerçekleştirmeyip seçimi kimlik siyaseti üzerinden Kürt olup olmamak” parantezine sıkıştırdığını ve Diyarbakır’ın buna layık olmadığını” söylüyor. Mevcut Belediye başkanı ve yine aday olan Osman Baydemir’e göreyse Diyarbakır, başbakanın iddiasının aksine, DTP’nin seçimi kazanmasıyla “Barış Kalesi” olarak tescil edilecek.

İBRE DTP’YE DÖNMÜŞ
Kentte seçimlere yönelik herhangi bir kamuoyu araştırması yapılmamış. Her iki parti de kendiden emin görünüyor. Sokaklarda dolaşıp “kime oy vereceksiniz” diye sorduğumuzda 10 kişiden neredeyse 8’i karar vermediğini söylüyor.

Aslında herkesin kararı belli ama bölgede eski dönemlerden kalma korku hala kendini hissettiriyor; bir konuşmama hali hala söz konusu. Bu yüzden Diyarbakır’da yapılacak kamuoyu yoklamalarının gerçeği yansıtmayacağı biliniyor. AKP’ye göre 2007 Genel seçimlerindeki yüzde 40’lık oy oranı daha artacak, AKP bölgede alternatif değil ana parti olacak.

Zaten başbakanın “Diyarbakır’ı istiyorum” sözü de bu oy artışındaki güvenden kaynaklanmıştı. Yine de TRT 6’nın yayına başlaması, Ergenkon davası, Silopi’deki ölüm kuyularının kazılmaya başlanması iktidar partisinin bölgedeki artıları. Ancak, Başbakanın Diyarbakır’ı istemesi, “ya sev ye terk et” sözleri, DTP’lilerin elini sıkmaması gibi tavırlar AKP’nin yükselişini durdurmuş.

Başbakanın bölge ile ilgili sözleri rüzgarı tersine çevirmiş.

Diyarbakır Ticaret Odasının restore edilen tarihi binasında Başkan Galip Ensarioğlu ile konuşuyoruz. Durumu net ifade ediyor: “Bölge halkının AKP’ye teveccühü varken AKP siyaseten bunu tersine çevirdi. Eğer bölgeye dair siyasi polemiğe girerseniz millet oyunu siyaseten kullanır. Kimlik politikası öne geçer. AKP açılımları kabul görüyor. Bu oya da yansıyacaktı. Ancak milletin değerleriyle uğraşınca hava tersine döndü. Ya ben ya o deyince bence kaybetti”.

KÜRT KİMLİĞİ SEÇİME DAMGASINI VURUYOR
Ensarioğlu’nun tespiti önde gelen birçok Kürt aydını tarafında da destekleniyor. Zaten Güneydoğu bölgesi ve özelde Diyarbakır için söylenecek en net tespit şu: Kürt kimliği sadece DTP değil tüm partiler tarafından açık ya da gizli biçimde dile getiriliyor. Ve bundan böyle Kürt meselesini, Kürt sorunun çözümünü, Kürt kimliğini dile getirmeden oy istemek mümkün olmayacak. Bu açıdan 2009 seçimleri bir dönüm noktası.

DTP’nin adayı Osman Baydemir ise kendinden emin. 13 ilçeyi de alabileceklerini, oy oranını yüzde 60'a yükselteceklerini iddia ediyor: “ Seçmen zorunlu oldukları için Kürt kimliğini dile getiren AKP’lilere inanmayacak” diyor ve kendi dışındakileri “sahte” olduğunu iddiasında.

Baydemir “ inançlılardan, inançsızlardan, liberallerden, sosyal demokratlardan herkesten oy bekliyor. Sadece Kürt kimliği üzerinden siyaset yapmadığını söylüyor. “ Zaten bu bir realite. 30 Mart sabahı Barış kalesi Diyarbakır’dan Ankara’ya, başbakana barış elini uzatacağız” diyor. Baro Başkanı Emin Aktar’a uğruyoruz. Aktar için de bu seçim bir referandum. “Halk DTP ve AKP arasında seçim yapacak.” Diyor. Eski Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu ise Diyabakır’daki seçim sonucunun Nevruz’da belli olduğunu belirtiyor. Bu yılki Nevruz yılların en kalabalık ve en coşkulu kutlamasına sahne olduğunu söylemek gerek.

CEKET TARTIŞMASI
Tüm bölgedeki yarış da AKP ile DTP arasında. İstisnalar Urfa ve Bingöl. Bingöl’de devrede Saadet Partisi var. AKP adayı zayıf. Ama AKP-Saadet çekişmesi DTP’nin işine yarayabilir. Ama Urfa Türk siyasi jargonuna 1950’li yıllarda giren “ceket” tartışmasıyla gündemde. AKP’li Urfa milletvekillerinin AKP’li Belediye başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba’yı devre dışı bıraktığı söylentileri var. Urfalı vekillerin “oyları zaten başbakan alıyor. Urfa’dan ceket koysak seçilir” sözleri Urfa’yı karıştırdı.

Kentte ciddi bir desteğe sahip ve sevilen bir sima olan Fakıbaba da “ceket mi ben mi göreceğiz” diyerek yarışı bırakmadı. Secime bağımsız girse de arkasında Saadet Partisi var.

AKP’nin mitinginde ceketler çıkarılarak protesto edildi. Renkli bir süreçten geçen Urfa’da AKP’nin kendine fazla güveninin sandığa nasıl yansıyacağını göreceğiz. Tabii bir de Tunceli’de seçim öncesi devlet eliyle yapılan yardımların sandığa nasıl yansıyacağı merak ediliyor. İzlenimimiz ise Tunceli’de bu kampanyanın AKP’nin aleyhine döndüğü yönünde.

Güneydoğu’da 30 Mart sabahı seçimi kaybeden bölgeyi de siyaseten kaybedecek. Çünkü seçim neredeyse bazıları için var ya da yok olma meselesi haline gelmiş durumda. Ama her şeyden önemlisi bu sürecin barış ve sükunet içinde geçmiş olması. Güneydoğuyu bilenler bunun kıymetini de iyi anlarlar.

Sayfa Yükleniyor...