MHP Lideri Devlet Bahçeli, seçim sonuçlarını değerlendirdi

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Birinci koalisyon, başlangıcından bu yana birliktelikleri devam eden AKP ile HDP arasında olması lazımdır. İkinci bir koalisyon modeli olarak AKP, CHP ve HDP'yi bir araya getirebilirsiniz. Böyle bir yapılanma içinde MHP, şerefi ve haysiyetiyle, ilkeli ve dürüst davranışıyla, politikalarıyla, çok güzel ve Meclis'te denetimi esas alan bir anamuhalefet partisi görevini üstlenmeye de hazırdır" dedi.

MHP Lideri Devlet Bahçeli, seçim sonuçlarını değerlendirdi

Bahçeli, parti genel merkezindeki açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin "Mevcut tablo karşısında 2 olasılık konuşuluyor; ya erken seçim ya da koalisyon. Siz bu iki olasılığı nasıl değerlendiriyorsunuz AK Parti'den size yönelik bir koalisyon teklifi gelirse yanıtınız ne olur " sorusu üzerine, televizyonlarda, uzun zamanlardan bu yana araştırmacı, yazar ve düşünür olarak 'ye yönlendirmeye, 'ye yeni yeni senaryolar çizmeye gayret gösterenlerin, daha seçim sonuçları henüz netleşmeden veya genel bir kanaat oluşmadan tek başına AKP'nin iktidar olamayacağı varsayımını temel alarak, koalisyonlar üzerinde bir tartışma başlatmak istediğini kaydetti.

"Şimdi zannediyorum sabaha kadar seçim sonuçları üzerindeki yorumlardan ziyade bu yeni senaryolar üzerinde Türkiye meşgul edilecektir" ifadesini kullanan Bahçeli, "Türkiye'de anayasa geçerlidir. Seçimlerde eğer tek başına bir siyasi parti iktidar olmuyor ise ülkeyi iktidarsız bırakmamak için diğer siyasi partilerle beraber nasıl bir çalışma düzenine girileceğine dair geçmişte kazanılan tecrübeler vardır" değerlendirmesinde bulundu.

"MHP ANAMUHALEFET GÖREVİNİ ÜSTLENMEYE DE HAZIRDIR"

Cumhurbaşkanının öncelikle demokratik eğilime göre en fazla oy almış olan siyasi partinin genel başkanına yönelmesi ve dolayısıyla AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nu görevlendirmesi gerektiğini belirten Bahçeli, şunları söyledi:

"Davutoğlu'nun Meclis'te bulunan partilerle nasıl bir hükümet oluşturacağına dair çalışmaları başlatması gerekir. Bu çalışmalar başlamadan, hiçbir siyasi partiyle hiçbir görüşme yapmadan 'şunlarla şu koalisyon olsun' gibi bir dayatmayla ülkeyi karşı karşıya bırakmak doğru değildir. Şimdi bazı alternatifler üzerinde sizlere düşüncemi paylaşmak istiyorum. Bir defa tek başına siyasi iktidar oluşmamış ise koalisyon kurma zarureti doğmuş ise ülkeyi istikrarsızlığa sevk etmemek, ekonomik sıkıntılara sokmamak, piyasayı alt üst etmemek için bir koalisyona ihtiyaç duyuluyorsa, bu koalisyonun önce uyumlu bir koalisyon olması lazım. AK Parti uyumu çözümde aramıştır ve Oslo görüşmesinden bu yana bir çözüm sürecini sürdürmüştür. Bu çözüm sürecinin bir kanadı şu an yüzde 10 barajını aşmak suretiyle 79 milletvekiliyle TBMM'de bulunmaktadır. Demek ki birinci koalisyon, başlangıcından bu yana birliktelikleri devam eden AKP ile HDP arasında olması lazımdır. AKP ve HDP arasındaki örtülü işbirliğini kamufle etmek, gizlemek, koalisyon arayışlarıyla Türkiye'yi bir erken seçime mecbur bırakacak şekilde tehdit altına alarak bir dayatmaya başka partileri katmak siyasi ahlaksızlıktır."

Bahçeli, ikinci olarak çözüm süreciyle ilgilenen, ileri demokrasiden yana olan, "daha gelişmiş bir özgürlükler" cümlesiyle siyasetini sürdüren partilerin bir ortak koalisyonu düşünüldüğü takdirde, ikinci bir koalisyon modeli olarak AKP, CHP ve HDP'nin bir araya getirilebileceğini anlatarak, şöyle devam etti:

"Bunları şu an gayriresmi rakamlarla ifade edersek, söz gelimi AKP artı HDP koalisyonu, 258 artı 79, toplam 337 milletvekiline dayalı güvenoyu alabilecek, anayasa üzerinde değişiklik yapabilecek bir koalisyon modeli olarak ortaya konulabilir. Bunun oransal olarak temsili yüzde 53,9'dur. İkinci modeli esas alacaksanız, AKP, CHP, HDP'yi, çözüm süreci, ileri demokrasi, daha geniş özgürlükler için bir model arıyor ve uluslararası destek de bulabiliyorsanız, işte size 258 artı 132 artı 79, toplam 469, yüzde 78,9 orana dayalı bir geniş tabanlı bir koalisyon olur. Böyle bir yapılanma içinde MHP, şerefi ve haysiyetiyle, ilkeli ve dürüst davranışıyla, politikalarıyla, çok güzel ve Meclis'te denetimi esas alan bir anamuhalefet partisi görevini üstlenmeye de hazırdır. Eğer bunların hiçbirisinden uygulanarak sonuç alınamıyorsa, Türkiye'yi AKP'nin azınlığına, birtakım çevrelerin senaryosuna mahkum etmeye de kimsenin hakkı yoktur. En erken seçim ne zaman olacaksa o zaman da seçim olsun."

"OYLARIMIZ YÜZDE 33 ARTTI"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin 2011 seçimlerine göre oyunu yüzde 33 oranında artırdığını belirterek, "Kim ne söylerse söylesin, partimiz 7 Haziran seçimlerinden başarıyla, alnının akıyla çıkmıştır. Tuzak, fitne ve istismar felaketine rağmen milletvekili sayımıza 31 yeni ilave olmuştur. Müfterilerin yoğun gayretine rağmen gücümüze güç eklenmiştir" dedi.

Bahçeli, partisinin genel merkezinde yaptığı basın toplantısında, 25. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerinde tüm elverişsiz şartlara rağmen milletin iradesinin sandıkta tezahür ettiğini, seçim sonuçlarının da büyük oranda belli olduğunu kaydetti.

Partisinin milli iradenin tercihine şüphesiz saygı duyduğunu ifade eden Bahçeli, "Türk milleti vahşice kurgulanan dayatma, karartma ve aldatma mekanizmalarına rağmen hür iradesini sandıkta göstermiştir. Bu şartlar altında Türkiye'de yeni bir siyaset tablosu belirmiştir. Tüm siyasi partiler öncelikle bu tabloyu samimi ve dürüst şekilde okumalı, milli iradenin verdiği mesaja kafa yormalıdır" değerlendirmesinde bulundu.

Bahçeli, seçim sonucuna göre hiçbir siyasi partinin tek başına hükümet kuracak bir sayısal çoğunluğa ulaşamadığını anlatarak, şöyle devam etti:

"Adalet ve Kalkınma Partisi yaklaşık 13 yıldır süren tek başına iktidarını kaybetmiştir. AKP için sonun başlangıcı görünmüştür. Türk milleti kutuplaşma simsarlarını açıkça ikaz etmiştir. Gerilim ve gerginliğe dayalı siyaset anlayışı bugün ağır bir yenilgi almıştır. Dahası milli iradeyi karartmaya, demokrasiyi çarpıtmaya dönük her türlü algı operasyonunun tutmayacağı artık net olarak anlaşılmıştır. Şurası inkar edilemeyecek bir gerçektir ki, AKP 7 Haziran seçimlerinde devletin tüm imkanlarını pervasızca kullanmıştır. Devlet kanalı TRT, yandaş medya AKP'nin siyasi kampanyası için seferber edilmiştir. Valiler AKP'ye çalışmıştır. Hazine kaynakları AKP'nin emrinde ahlaksızca israf edilmiştir. Demokrasiye aykırı ne kadar tutum ve tavır varsa bizatihi AKP tarafından hevesle uygulanmıştır. Haksızlık, usulsüzlük, eşitsizlik hiçbir dönemde olmadığı kadar vasat bulmuştur. Yalan, riya, iftira, dedikodu hiç bu kadar hakimiyet kurmamıştır. Esasen demokrasinin ruhu gasbedilmiş, vicdani, hukuki ve ahlaki tüm sınırlar çiğnenmiştir. Hepsinden önemlisi, Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı olduğunu inkar edercesine meydanlara çıkmış, kişisel ego ve hırsları uğruna Türkiye'nin huzurunu kaçırmıştır."

"YA ANAYASAL SINIRLARDA KALMALI YA DA İSTİFAYI DÜŞÜNMELİ"

"Türk milleti siyasete doğrudan müdahale eden, tarafsızlığını çok açık biçimde ihlal ve imha eden bir Cumhurbaşkanı profiliyle ilk kez karşılaşmıştır" diyen Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlık propagandasının amacına ulaşamadığını, milletten kabul ve ilgi görmediğini öne sürdü.

"Sistem ve rejim düşmanlarının başkanlık kılıfına bürünmelerinin bir işe yaramadığını, herhangi bir sonuç doğurmadığını" savunan Bahçeli, konuşmasında şu görüşlere yer verdi:

"AKP'deki ciddi erimenin en büyük müsebbibi de hiç kuşku yok ki Erdoğan'ın yasa ve anayasa tanımaz hırçın, hasis ve seviyesiz üslubu olmuştur. Erdoğan acı bir mağlubiyet almış, anti demokratik ve gayriahlaki zihniyeti ayağına dolaşmıştır. Açılış ve temel atma kisvesi altında mitingler düzenleyip AKP'ye oy dilenen, yeni Türkiye propagandasına yeltenen Erdoğan kaybetmiş, miadını doldurmuştur. Ve nitekim 10 Ağustos 2014'teki oy oranının çok gerisine düşmüştür. Artık Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturması telafi edilemeyecek, kaldırılamayacak hasarlara neden olabilecektir. Bu itibarla 7 Haziran'ın başlıca kaybedeni olan Erdoğan görevine devam edecekse ya anayasal sınırlarda kalmalı ya da istifayı düşünmelidir."

"TUZAK, FİTNE VE İSTİSMAR FELAKETİNE RAĞMEN..."

Bahçeli, Türkiye'nin yeni dönemi, kriz ve kaos aktörlerinden arınarak karşılaması gerektiğini belirterek, "Toplumsal dengenin, siyasal istikrarın ve ekonomik güvenliğin sağlanabilmesi, keskinleşen cepheleşmenin törpülenebilmesi için Erdoğan'ın devre dışı kalması demokratik bir zorunluluktur. Ve inanıyorum ki, Başbakan Davutoğlu da kendisini gözden geçirecektir" dedi.

Milletin dirliğe, birliğe ve sağduyuya ihtiyacı bulunduğunu söyleyen Bahçeli, ülkenin toparlanması ve yüklerinden kurtulmasının acilen temin edilmesi gerektiğini aktardı.

Bahçeli, demokrasinin rayından çıktığını, iç barış ve huzur ortamının yaralandığını iddia ederek, şunları söyledi:

"Türkiye risk ve belirsizliğin koyulaştığı bir dönemdedir. AKP'nin hızlı düşüşü şikayet ve sorunların sandığa yansıdığının açık kanıtıdır. Türk milleti AKP'den tamamen kurtuluş sürecini başlatmış, tercihini yapmıştır. Bu olumsuzluklara karşı Milliyetçi Hareket Partisi 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri'ne göre oyunu yüzde 33 artırmıştır. Kim ne söylerse söylesin, partimiz 7 Haziran seçimlerinden başarıyla, alnının akıyla çıkmıştır. Tuzak, fitne ve istismar felaketine rağmen milletvekili sayımıza 31 yeni ilave olmuştur. Müfterilerin yoğun gayretine rağmen gücümüze güç eklenmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi adım adım hedefine ilerlemektedir. Hiçbir engel yolumuza çıkamayacaktır. Hiçbir karalama kampanyası önümüzü kesemeyecektir. Partimizin başarısını küçültmeyi, verdiğimiz mücadeleyi sulandırmayı aklından geçiren, geçirmeye tevessül eden kim varsa yanlıştadır, yanlış taraftadır."

"TEŞKİLAT MENSUPLARINA İÇTENLİKLE TEŞEKKÜR EDİYORUM"

"Bugün AKP kaybetmiş, Türkiye umutlanmıştır. Bugün zalimler, zorbalar, zulüm havarileri kaybetmiş, Türkiye için yeni bir dönem başlamıştır" diye konuşan Bahçeli, Türkiye'yi kimseye teslim etmeyecek milliyetçi iradenin TBMM'de etkin bir şekilde temsil edileceğini kaydetti.

Bahçeli, partisinin millet varlığını idame ettirme, tarihsel haklarını savunma, birliğini koruma ve güvenceye alma konusunda her zamankinden daha çok azimli olduğuna vurgu yaparak, şunları dile getirdi:

"Bu vesileyle siyasi kampanyamız boyunca üstün bir mücadele kararlılığı sergileyen fedakar teşkilat mensuplarımıza içtenlikle teşekkür ediyorum. Partimize oy veren, dua eden, açık hava toplantılarımıza katılan ve desteklerini esirgemeyen aziz vatandaşlarıma, muhterem dava arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum. Ve her şeye rağmen seçim sonuçlarının ülkemize, milletimize, Türk siyasetine ve demokrasimize hayırlı olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum."

Sayfa Yükleniyor...