MHP'den Barış Manço'lu 'Hayır'

MHP, 12 Eylül'deki referandumda hayır kampanyasını ,"Ülkem için bir hayır yeter" sloganı ve Barış Manço'nun "Yüzbin kere hayır" şarkısıyla başlattı.

MHP'den Barış Manço'lu 'Hayır'

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP'nin referandumda izleyeceği yol haritasını milletvekilleri, il ve belediye başkanlarının da katılımıyla Anadolu Gösteri Merkezi'nde açıkladı.

MHP lideri, referandumun açısından bir dönüm noktası olduğunu belirterek partisinin referandumda daha önce de açıkladığı gibi ''Hayır'' oyu kullanacağını bildirdi.

İnsanlar yaşadıkça, toplumun yaşantısı ve ihtiyaçları değiştikçe ve insanlık değerleri geliştikçe anayasaların da değişmesinin kaçınılmaz olacağını ve Türk anayasasının da değişebileceğini ifade eden Bahçeli, ancak bu değişikliklerin ülkenin şartlarına göre yapılması gerektiğini aksi takdirde ''Başka toplumları demokratik ve özgürlükçü yapan bir anayasanın, bir diğer toplumu ayrışmaya kadar götürebileceğini'' vurguladı.

''Bizim tarihimiz; dayatmacı, kopyacı ve taklitçi özgürlük ve rejim hayranlarının bize özgü milli niteliklerimizi ihmalinin sonucu, yabancı başkentlerden taşınan formüllerin bir ülkeyi nasıl felakete götürebileceğinin en belirgin örneğidir'' diyen Bahçeli, şöyle devam etti:

''Elbette ki Osmanlı'nın çöküşündeki tek nedeni Tanzimat'ı ilan eden Mustafa Reşit Paşa'da, Avrupa ile işbirliğine açık Mithat Paşa’da ve hatta sömürgecilerle el ele veren Damat Ferit Paşa’da arayamayız. Ancak bu çözülmenin bir süreç içinde gerçekleştiğini; yaklaşık yetmiş sene içinde batılı dayatmalara teslim olan elitlerin, hatta bu dayatmaları bir sevda olarak yorumlayan idarecilerin, yabancılarla iş birliği yapılmasını bir ideoloji haline getiren aydınların kusurunun ve körlüğünün eseri olduğunu da söyleyebiliriz.

1839’da Gülhane’de heyecan içinde ferman okuyan aciz devlet adamı, hayatta bile olmadığı 1920’lere gelindiğinde ülkesinin yıkılacağını muhtemelen beklemiyordu da, öngörmüyordu da. Elbette ki, sözde özgürlük, eşitlik ve adalet gibi önemli kavramların peşine takılmış olanlar mesela on sene sonra devletin ortada kalmayacağını hesaba katmıyorlardı.

Döneminde masum talepler olarak görülenlerin altı yüz yıllık bir koca imparatorluğu dağıtacağını, etnik kimliklerin dirileceğini, kaynakların sömürüleceğini ve yüzyıl içinde toplumların birer birer ayrılarak, devleti Anadolu'ya hapsedeceğini istemiyorlardı ve beklemiyorlardı.''

Türkiye'nin geçmişten dersler alması gerektiğini ifade eden Bahçeli, ''Biz bu konuda, ecdadımızın bu yıkımı en iyimser haliyle, istemeden ama gelişmeleri de hesaba katmadan yaptığına yormak gerektiğini düşünüyoruz. Onların gerisinde ders alacakları yaşanmış tecrübeler yoktu. Ama bir asır sonra aynı küresel oyunlara bir kez daha düşenler için masum diyemeyeceğimiz gibi, cahil veya gafil tanımı bile bunları karşılamaya yetmeyecektir. Geride kalan yüzyıllarda başımıza nelerin geldiğini bilerek yine aynı karanlık yollara sapmak isteyenleri bugün tanımlayacağımız tek kavram kalmıştır, o da ihanettir'' görüşünü savundu.

Konuşmasında ''Masum talepler olarak başlanılan adımların, yarın ülkemizde hangi badirelere mal olacağını dikkate almayan, hesabını yapmayan vizyonsuzluğa artık ülkemizin tahammülü yoktur'' diyen Bahçeli, ''Tanzimat ve Meşrutiyet yöneticilerinin yaptığı yanlışları tekrarlamanın da ne anlamı vardır, ne de ısrarı halinde farklı bir sonuç karşımıza çıkacaktır. Geçen asırdaki sapma ve körlüğün bedelini Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına kadar çekilerek ödedik'' dedi.

Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bir millet bu zillete bir kere düşer, bir devlet bu hatayı bir kere yapar, ve aydın ise bu şuursuzluğu şayet ders çıkarmışsa tekrarlamaz. Yıkımın yenisine ne Türkiye'nin, ne Türk milletinin tahammülü vardır.

Dikkat ediniz, yüz otuz yıllık çözülmenin bütün aktörleri bugün de karşımızdadır; dayatmalara teslim olmuş idareciler, iş birlikçi basın mensupları ve lobiler, Batı;ya tapınan yabancı hayranı yerli misyonerler, çareyi dışarıda arayan çağdaş muhip cemiyetleri, geri kalmış olmayı milletine vehmeden taklitçiler, Paris'te, Londra'da olanı kullanarak, takarak, giyerek gelişeceğimizi zanneden ahmaklar, kalkınmayı yalnızca parlamento, gelişmeyi yalnızca demokrasi, zenginliği lüks semtlerdeki vitrinlerden ibaret görenler, yabancıların denetim ve kontrolüne geçmiş elitler, kurtuluşu ve çözümü dış dünyanın vizyonunda arayanlar ile nihayet o gün ülkemizi çöküşe el birliğiyle, ama bilerek ama bilmeden götürenlerin tamamı bugün de mevcuttur. Dışarı çıktığınızda etrafınıza bakınız, o günkü aktörlerin hepsi istisnasız şimdi de vardır.''

Konuşmasında ''Elbette 12 Eylül ile hesaplaşacağız'' diyen Bahçeli, ancak bunun yönteminin farklı olacağını bildirdi.

''Biz, başkaları günübirlik çıkarların peşinde koşuyor diye, ucuz hesaplaşmaların tuzağına takılıyor diye, küresel bir sarmalın dibine çekiliyor diye, başımıza gelecek felaketleri öngöremiyor diye ve sırf siyaset olsun diye, ülkemizin geleceğini ateşe atamayız'' diyen MHP lideri, şöyle devam etti:

''Elbette ki 12 Eylül 1980’le hesaplaşacağız. Elbette ki yapılanları unutmayacağız. Çekilen çileleri hafızalarımızda taşıyacağız. Haklarımızı asla helal etmeyeceğiz. Bunlar bizim iki cihanda namusumuza emanettir. Ve bu emanete asla hıyanet etmeyeceğiz. Ama bizim unutmayacaklarımız sadece bunlar mıdır? Soracağımız hesaplar, yalnızca bu dönemden mi ibaret olmalıdır? Bizim mağduriyetlerimiz sadece bu döneme mi aittir? Devrin şartlarında, en müşkül anlarda gösterdiğimiz fedakarlıkları bir gün bile hayırla hatırlamayanların oyuncağı mı olacağız? Gencecik fidanlarımız toprağa verilirken, 'kim bu can verenler' diye merak edip ardımızdan bir Fatiha'yı bile esirgeyenlerin tuzağına mı düşeceğiz? Bunlar 'neyin mücadelesini veriyorlar, ne yiyip ne içiyorlar, nasıl yaşıyorlar' diye merak ederek Allah rızası için hatırımızı bile sormayanların, figüranı mı olacağız?

Hayır, yüreğinde millet sevgisi olan hiçbir arkadaşım buna kanmaz. Yedi buçuk yıldır milliyetçi kadrolara her görevde, en az ihtilal hükümeti kadar kan kusturan bu alçaklara inanmaz. Bunların yıllar sonra, neden bizim peşimize düştüklerini sorgular. Neden başka hiçbir konuda bizleri önemsemiyorken, konu sözde ihtilalle hesaplaşmaya gelince ülkücüleri sahaya sürmeye çalıştıklarını düşünür. Bugün ekran ekran gezerek bize yanaşmaya çalışanların, dün karşımızda hıyanet kusanlar olduğunu bilir.

Ve şayet bu yanlışa düşmüş olanlar etrafına bakarak; sırf ülkücü olduğu için, sırf partimize yakın bulunduğu için; işinden atılmış, sürgün yemiş, kimliğini gizlemek zorunda bırakılmış, görevinden alınmış, terfisi engellenmiş, çoluk çocuğundan ayrı düşürülmüş, mahkemelere gönderilmiş mağdurlara bakar ve utanır.''

Sözlerinin devamında ''Dün 'halklara özgürlük' diyerek ülkücülere kurşun sıkan hainler karşımızdaydı. Verilen mücadele millet adına bunlarlaydı'' diyen Bahçeli, ''Bugün ise aynı sloganın yeni sahibi, milletimizi otuz altıya bölmek isteyen Recep Tayyip Erdoğan karşımızdadır. Milletimizi kimliklere ayırmak isteyen PKK ve uzantıları karşımızdadır. Bugün demokrasi içinde vereceğimiz mücadele yine bu yıkıcı ve bölücü zihniyetlerledir. Bu itibarla, geçmişte verdiğimiz şerefli mücadeleyi de, maruz kaldığımız haksızlıkları da hatırlayacağız, hatıralarını yaşatmaya devam edeceğiz'' şeklinde konuştu.

Sayfa Yükleniyor...