Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan muhalefete “seçim vaadi” eleştirisi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin seçim vaatlerine yönelik eleştirlerde bulundu. Erdoğan, "Herkese bol keseden dağıtıyorlar" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan muhalefete “seçim vaadi” eleştirisi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen MÜSİAD'ın 23. Olağan Genel Kurulu'na katıldı.

Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

Ülkemizde son yıllarda demokrasiye yönelik her saldırı, aynı zamanda ekonomiyi hedef alıyor. Gezi olayları başladığında ne dediler? Burada, az önce Sayın Başkan'ın ifade ettiği örgütün mensupları da vardı, 'Ekonomiyi durduralım' dediler. Bunların mensuplarından bazıları önlükler takarak yürüdüler, yürüyüş yaptılar. Şimdi de bazı özel mahfillerde, hep bunların haberleri bize geliyor, kadeh tokuşturuyorlar, 'İktidar partisinin iktidarı kaybı yakındır. Şerefine' diyorlar. Bu millet size bu kadehleri tekrar tattırmayı Allah'ın izniyle nasip etmeyecek. Çünkü siz, milli iradeye aykırı olarak bu ülkeyi yönetmek istiyorsunuz. Bu ülke, sermayenin yönettiği bir ülke olmayacak. Bu ülke, milli iradenin egemen olduğu bir ülke olarak inşallah bu yolda devam edecek.

Bu tezgah tutmayınca, milli iradeye çarpıp darmadağın olunca bu defa ne yaptılar 17-25 Aralık darbe girişimini devreye aldılar. Kimlerle? “Paralel devlet” yapılanmasıyla beraber, müşterek çalışıyorlar, dayanışma beraber. Bunların hepsinin tespiti var. Muz cumhuriyetinde pazarlıkları yapanlar, oralarda ihaleleri alanlar, birlikte yürüttükleri iş, operasyonlar birlikte. Orada da en öncelikli hedeflerden biri, 'nin milli kurumlarıydı. Onlarla birlikte özel sektörümüzün önemli aktörleriydi. Yani hedefte yine ekonomi vardı, ekonomiyi çökertme gayesi vardı. Allah aşkına, soruyorum sizlere ülkesini, milletini gerçekten seven kim Hangi kesim böyle bir çabanın içinde olabilir Türkiye ekonomisi zarar gördüğünde, bunun ceremesini hepimiz çekmeyecek miyiz?

Bir zamanlar bunlar bazı malum sendikalar tarafından işgal edildiğinde, feryat edip ağlayanlar değil miydi 'Devlet nerede ' diye kapı kapı dolaşanlar bunlar değil miydi Çünkü bunlar o dilden anlıyorlar, o dilden anlıyorlar. Biz o dile müsaade etmeyelim ülkemizin çıkarı, menfaati için diye gayret sarfediyoruz, bunlar ise bize hala bent oluşturma gayretinin içindeler. Niye biliyor musunuz Sadece taşıdığımız kimlik sebebiyle. Tüm mesele bu. Bu işten öyle de olsa böyle de olsa bizler hiç kulak asmadan faydanın geleceği yana bakalım.

Faiz lobileri şu anda o malum kurumların içerisinde var mı? Var. Oradan çok ciddi bir gücü devşiriyorlar mı? Devşiriyorlar. Maalesef buna hizmet edenler kim olursa olsun ben onlara iyi nazarla bakmıyorum, onu da söyleyeyim. Kim olursa olsun...
ABD, Batı, Japonya bu işi hiç bilmiyor mu? Ya bunlar 1 puan eksi faiz uygulamasını yaparken bize ne oluyor da şöyle aralığa baktığımız zaman 11 civarında, komisyonlara baktığımız zaman 15-16-17-18'lere kadar çıkıyoruz. Bu ülkede Allah aşkına yatırım olur mu?

Gezi olayları sadece içeride tezgahlanmış bir olay değil, dışarıda uzantıları var. Malum medya dünyada, yazılı ve görsel medya, nasıl zil takıp oynadıklarını gördünüz. Neler yazdılar, neler görüntülediler bunları hep gördünüz. Benzer şeyleri bundan sonra da yapabilirler. Onlara ekonomik kriz üzerinden siyasi sonuç elde etme aklı verenler, elbette ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar. Bu oyuna alet olanlar ise gözlerini bürümüş kinden ve hırstan kendilerini kurtaramadıkları müddetçe birer maşa olarak kalmaya mahkumdur. Sayın Başkan'ın söylediği bu kurumun başkanı, malum Demirbank ve Tarişbank olayında onun suç layihası aslında bayağı kabarıktır. Bunu ben geçenlerde de söyledim. Bunların Lüksemburg bağlantısını bilenler de zaten bu işin aslında geri planını, MÜSİAD bunu aslında yapmalıdır, ki bu ülkede bu tür kurumların başlarında kimler var, bunları milletimizin bilmesi bakımından bunlar çok önemli. Bunlar bizim üzüntümüze mucip oluyor. Ne olursa olsun elden ele dolaşan her maşa gibi bunlar da işe yaramaz hale gelince bir kenara atılacaklar, hiç merak etmeyin.

Türkiye'yi 2023 hedeflerine ulaşmaktan ne yaparlarsa yapsınlar alıkoyamayacaklar. Her hesabın üzerinde bir hesap olduğuna inanan insanlar olarak bu mücadeleye devam edeceğiz. Daha çok üreteceğiz, daha çok ihracat yapacağız, daha çok istihdam oluşturacağız, dünyanın neresinde olursa olsun mazlumlara kollarımızı daha çok açacağız, zalimlerin karşısında daha gür sesle itirazlarımızı dile getireceğiz çünkü 'Dünya 5'ten büyüktür' diyerek yola devam edeceğiz.

Türkiye'nin 12 yıllık birikimini yok etmeyi hedefleyen her saldırı aynı zamanda milletimizin hanesine yazdırmak için mücadele ettiğim kazanımlara yöneliktir. Dolayısıyla bir yerde de şahsıma yöneliktir. Cumhurbaşkanı olmakla ülkenin geleceğine ilişkin sorumluluklarımdan azad olmuş değilim. Tam tersine bu sorumluluklarımın daha da arttığına inanıyorum. Seçim sürecinde bu şekilde ortaya saçılan vaatleri, nasıl olsa iktidara gelemeyeceğini bilenlerin sorumsuzluklarının ürünleri olarak görüyorum. Sırtlarında yumurta küfesi olmadığı için akıllarına düşeni, ağızlarına geleni vaat diye ifade ediyorlar. Birisi çıkıyor bakıyorsunuz '1500' diyor. Birisi çıkıyor bakıyorsunuz '1600' diyor. Birisi çıkıyor diyor ki '5 bin.' Eğer bu vaatlere oy verilecekse herhalde 5 bine oy vermek lazım. Böyle bir şeyin olması mümkün mü Ancak bu ülkeyi yönetme sorumluluğu üstlenenlerin, ağızlarından çıkan her sözün mutlaka bir karşılığı olması gerekenlerin böyle bir lüksü olamaz diye düşünüyorum. Vaadlerine bakıyoruz emekliden ev kadınına, öğrenciden kredi kartı borçlusuna kadar herkese bol keseden dağıtıyorlar. Halbuki bunlar, yıllarca bizim sosyal yardım politikalarımızı eleştirdiler.

Ramazan ayında dağıttığımız yardım paketlerinden dolayı bize ''makarnacı'' denildi. Vatandaş ısınsın diye, Çorlu'dan Şırnak'a kadar olan kömür rezervini kullanmak amacıyla dağıttık. Göreve geldiğimizde kamyonlar yatıyordu. Bununla kamyonlara ve şoförlere ciddi manada nakliye imkanı sağlamak istedik. Bununla hem fakir fukaraya yakacak kömür gönderdik hem de bütün bu boş alandaki kamyon ve şoförlerine böyle bir imkan getirdik. Ama bunu tabii şu anda vatandaş bilmiyor.

Birileri tutmuş yine 8 yıllık kesintisiz eğitimi seçim bildirgesine 'proje' diye koymuş. Biz bu şifrenin ne anlama geldiğini gayet iyi biliyoruz. Milletimizin imam hatip okullarına olan teveccühünü gördüler, hemen bunun önünü kesmenin arayışına girdiler. Amaçları imam hatiplerin kapısını yeniden kilitlemek. Türkiye'nin önüne eğitim projesi diye 28 Şubat uygulamasını getirenler, milletimizin buna vereceği cevaba şimdiden hazır olsunlar. 28 Şubat'ta imam hatiplere ve meslek liselerine gözlerini dikenlerin hiçbiri bugün ortada yok. Hiçbiri hayırla yad edilmiyor. Ama bu okullar hamdolsun dimdik ayakta. İşte 60 bine düşmüştü öğrenci sayısı şu anda 1 milyon. Niye Millet istiyor. Bunlar zorla oralara getirilmiyor. Bu milletin talebi. Milletin eğitim özgürlüğü talebini engelleyebilir misin Bir taraftan özgürlükçüyüz diyeceksin, öbür taraftan engellemeye kalkacaksın.

'Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kapatacağız' diyen zaten bu milletten nasıl ders alır belli. Anamuhalefet, sen de kalk çok açık net 'Biz Diyanet İşleri Başkanlığını kapatacağız' de. Öyle mi? Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kuruluşuna baktığımız zaman Gazi Mustafa Kemal'e dayanıyor. Çık söyle bunu açıkça. Söyleyemez" ifadelerini kullandı.
Bir başka parti seçim bildirgesinde 'Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılacak' dedi. Açıkça yazdı. Demek ki o anamuhalefet partisine göre herhalde biraz daha dürüst. Cumhuriyetin ilk kurumlarından olan Diyanet İşleri Başkanlığımıza karşı gösterilen bu husumeti doğrusu anlamakta zorlanıyorum. Hani sen Cumhuriyetçiydin, hani sen GaziMustafa Kemal Atatürk'ün partisiydin. Niye değiştiriyorsun, nereden çıktı bu İmam hatip okulları ve Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden bu milletin inancına saldıranlar, milli birliğimize ve beraberliğimize çok büyük zarar veriyorlar.

Şimdi içimizde maalesef bu tür namahrem elleri türedi. Bugün aynı niyeti taşıyanlara şunu hatırlatmak isterim. Bu vatan topraklarında kök salma iddiasındaki her parti milli birliğimizin ve bekamızın sembolü olan kutsallarımıza ve onun kurumlarına saygı duymak mecburiyetindedir. Kendi dünya görüşüne ve hayat biçimine saygı gösterilmesini isteyen herkes önce bu milletin kahir ekseriyetinin inancına hürmetle yaklaşacak. Tek taraflı demokrasi, özgürlük olmaz. Saygı göstermek istiyorsan, saygı görmek istiyorsan, önce sen saygı göstermesini bileceksin. İmam hatipler bu milletin bağrında filizlenmiş okullardır. Diyanet İşleri Başkanlığı da yine milletimize hizmet veren böyle bir kurumdur. Bu kurumlara saldıranlara, yanlış yolda olduklarını, bunun yerine ülkenin ve milletin hayrına işlere yönelmelerini tavsiye ediyorum. Hem milletin değerlerine saldırıp hem de kazanamadıklarında millete hakaret edenler, hatta milleti tehdit edenler en büyük demokrasi düşmanları. Ağızlarından hiç düşürmedikleri özgürlükleri sadece kendileri için isteyenleri samimiyete davet ediyorum.

Biz dünyaya barış mesajı vermek için mücadele ederken aralarında Rusya, Fransa, Almanya, Avusturya gibi devletlerin de bulunduğu kimi ülkeler, Ermenilerin yalanları üzerine inşa edilmiş bir iddiaya destek vererek, kinin, nefretin, husumetin, düşmanlığın tarafında saf tuttular. Her zaman söylüyorum, burada bir kez daha ifade ediyorum. Maalesef buna ABD de değişik bir ifade şekliyle katıldı. 100 yıl önce bu coğrafyada yaşanmış acılar hepimizin ortak acılarıdır. Osmanlı'nın mukaddesatını, vatanını, şerefini koruma mücadelesi sırasında gerçekleştirmek zorunda kaldığı zorunlu göç sırasında yaşananları biz gayet iyi biliyoruz. Bunu arşivlerimizden biliyoruz. Aynı şekilde bu uygulamaya yol açan sebepleri de çok iyi biliyoruz. Diyoruz ki 'Bu gerçekleri ortaya siyasetçilerin, parlamentoların işi değildir; bu işi tarihçilere bırakalım.

Ermeni iddialarına destek veren ülkeleri önce kendi tarihlerindeki lekeleri bir bir temizlemeye davet ediyorum. Bu konuda en son söz söyleyecek ülkelerden bir tanesi Almanya. Rusya, Fransa... Almanya'nın, geçtiğimiz yüzyılda yol açtığı 2 ayrı dünya savaşında yaşananlar ortada. Kaldı ki Almanya bu açıklamaları yaparken, 1 milyona yakın bizim soydaşımız, onların vatandaşı. 2 milyon da vatandaş olmayan Türkler var. 3 milyon Türkün yaşadığı Almanya'da Cumhurbaşkanı'nın böyle bir tavrın içerisine girmesi anlaşılır bir şey değildir. Ben Holokost filan falan bunlara girmeyeceğim, onları zaten herkes biliyor.

Bizim I. Dünya Savaşı şartlarında tamamen nefsi müdafaa amaçlı yaptığımız zorunlu göç uygulamasını eleştirenler, önce kendi geçmişlerindeki bu kanlı izlerin hesabını vermek zorundadır. Biz, kendi vatanımızı korumak için mücadele ederken, onlar emperyalist amaçları için tüm bu insanlık suçlarını işliyorlardı. Fransa'dan kalkıyorsun ta Cezayir'e, Ruanda'ya gidiyorsun. Ne işin var senin  Ruanda'da? Bunlar yaşandı.
Biz isterdik ki Sayın Putin, Ermenistan'a gitmesin, Sayın Hollande Ermenistan'a gitmesin. Biz Çanakkale'de Ermenistan'a yönelik herhangi bir cevap vermedik, böyle bir adım da atmadık. Oraya 2 tane devlet başkanı gitti, hamdolsun bize 20 tane devlet başkanı geldi. Çünkü biz böyle bir şeyin gayreti içine girmedik. Teşekkür ediyorum gerek alteslerine gerek Yeni Zelanda Başbakanına, Avusturalya Başbakanına ta oralardan buraya geldiler. Niye? Çünkü biz bir Barış Zirvesi düzenlemiştik.

Buradan bir kez daha Ermeni toplumuna ve onları destekleyenlere sesleniyorum: Tarihteki olayların hesabının bugün verilmesi gibi bir yol açılacaksa, bu konuda en rahat olan ülke, hiç şüpheniz olmasın, Türkiye'dir, hiç endişeniz olmasın. Yine iddia ile söylüyorum; ey Avrupa Birliği bize akıl verme, kendine sakla. Niye Bak, diyorsun ki, 'Arşivlerinizi açın'. Biz 15 yıldır arşivlerimizi açmaya hazır olduğumuzu söylüyoruz. Bunların kulakları var duymuyor, gözleri var görmüyor, dilleri var hakikati konuşamıyor. Biz, arşivlerimizi açmaya hazırız. Bizim 1 milyon şu anda belge, bilgi, arşivlerimizde. Hemen şurada, mevcut, var. Gerekirse askeri arşivimizi de açarız. Buna da hazırız. Ermenistan'ın varsa arşivi, o da açsın. Üçüncü ülkelerde varsa, onlar da açsınlar. Bırakalım tarihçilere, bırakalım araştırmacılara, onlar araştırmalarını yapsınlar. Bütün çalışmalarını hazırlasınlar, getirsinler bizim önümüze, ondan sonra biz yüzleşmekse biz yüzleşmeye varız, biz rahatız. Bundan sonraki süreç çok daha farklı olacak, onu da söyleyeyim. Biz, hiçbir zaman savunmada olmayacağız. Biz, bilginin, ilmin, araştırmanın her zaman net olarak delillerle ortaya koyduğu ve konulduğu bir ülke olacağız.

Sayfa Yükleniyor...