My Fantasia 'karaya oturuyor'

Armatör Kahraman Sadıkoğluna ait My Fantasy adlı barcın 10 yıldır tartışma konusu olan deniz serüveni bitiyor. Lüks barcın sergi salonu olması için işlemlere başlandı.

My Fantasia 'karaya oturuyor'

Ünlü armatör ve sanayici Kahraman Sadıkoğlu'nun Göcek'e demirleyen devasa büyüklükteki ‘My Fantasia’ isimli barcı, kapladığı alan ve çevrede alınan güvenlik önlemleri nedeniyle koy işgalini gündeme getirdi.

Yaklaşık 800 metrekarelik alana sahip lüks barcı 14 yıl önce İstanbul Tuzla'daki tersanesinde yaptıran Sadıkoğlu, 10 yıl önce Göcek koylarına geldi.

Sadıkoğlu, dubleks daire şeklindeki yüzer evine, 10 yıl önce ‘duba-yat’ belgesi aldı ve lüks barcın ilk adresi Salsala Koyu oldu.

Yüzme havuzu, helikopter pisti, saunası, spor salonu bulunan ’My Fantasia’ yıllar içinde yüzer villa haline geldi.

Denizcilik Müsteşarlığı’ndan ‘seyahat ve gezi amaçlı barc’ yani deniz araçlarına ikmal yapılan duba olarak tonilato belgesi aldığı için vergi ödemeden ve denize elverişlilik belgesine gerek kalmadan koy işgaline devam etti.

Yıllarca ünlü isimleri ağırladığı ‘My Fantasia’ hakkında sık sık şikayet edilen Sadıkoğlu, tepkiler üzerine, geçen yıl ekim ayında lüks barc için, ‘sergi gösteri gemisi’ belgesi çıkardı. Böylece barc artık kâğıt üzerinde de olsa resmen ‘gemi’ halini almış oldu.

Lüks barcın çevreyi kirletip kirletmediğini birçok kez kontrol eden Çevre ve Orman Bakanlığı, bu hafta yapılan son denetimde herhangi bir yaptırım ya da ceza uygulamasına gitmedi. ‘My Fantasia’ bu incelemenin ardından da Mopak işletmelerine ait iskeleye çekildi.

Marmaris'e götürüleceği bildirilen barc, bu bölgede yer olmadığı gerekçesiyle Göcek Körfezi'nde tutuluyor.

Armatör Sadıkoğlu'nun Göcek'teki temsilcileri, liman başkanlığına başvuru yaparak sınıf değişikliği talebinde bulundu. Barcın sergi salonu olarak kullanılması için yasal işlem başlatıldı.

Uygun yer bulunduğunda barc karaya çekilecek ve sergi salonu olarak kullanılacak. Böylece Sadıkoğlu'nun 10 yıldır tartışma konusu olan lüks deniz taşıtının deniz serüveninin noktalanmış olacak.

Bu gelişmeler yaşanırken konunun tarafları NTV’ye konuştu.

FATİH ÇEKİRGE: GECEKONDU GİBİ DENİZKONDU
Son yazılarında konuyu gündeme getiren ve 'Yüzerkondu' olarak tarif ettiği barcın Göcek Kıyıları'na büyük zarar verdiğini yazan Hürriyet Gazetesi yazarı Fatih Çekirge şunları söyledi:

"Aslında bu, biz birkaç yunusla birlikte yelken yaparken başladı. Önce yunuslar korktu, sonra balıklar 'Ne oluyor?' dedi. Acayip bir şey geldi ve o koylara yerleşti. Bunun başlaması işte budur. Biz denizciler olarak hakikaten çok yadırgadık bunu. Devam etti tabii. Yani şikayetler, çevrecilerin duyarlılığı sürdü. 'Bu nedir, bu kadar büyük bir şey bir koya gelip bir gecekondu gibi, bir deniz kondu gibi yerleşiyor' diye çok sorguladık.

Orası koruma alanı, çok özellikli bir yer. Ben iki yıldır Hürriyet Gazetesi'nde yaza doğru, bu 'şey'in; tırnak içinde özellikler söylüyorum; 'şey'in orada ne yaptığını, nasıl izin verildiğini sorguladım ve gördüm ki yasal bir boşluk var. Yani üç bakanlık bu işle ilgili, ama üçü de 'Ya, bu nedir?' demiyor, 'Sesimizi çıkarmayalım' diyor. Oraya bir kulübe bile yapamazsınız ama yasal boşluktan faydalanılmış."

SADIKOĞLU: BELGELERİ VAR
NTV canlı yayınına Irak'tan bağlanan Kahraman Sadıkoğlu, Fatih Çekirge'nin eleştirilerine şu sözlerle karşılık verdi:

"Barcın tonilato belgesi var; denize elverişlilik belgesi var. Ben bu belgeleri gidip Migros'tan almıyorum, bağlı olduğumuz bölgeden alıyorum.

Fatih Bey çok incelediğini söylüyor, ben 15 gün evvel Fatih Bey'i aradım, telefona çıkmadı, haber bıraktım. Üç senedir aynı yazıyı yazıyor; 'Bunun makineleri yoktur, arıtma tesisi yoktur' diye... Böyle bir şey varsa tonilato belgesiyle, denize elverişlilik belgesini, müsteşarlık vermez. Biz muz cumhuriyeti değiliz, biz Cumhuriyeti'yiz. Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlı olan müessese bunun belgesini verir."

ÖZEL ÇEVRE KORUMA: İZİN VERMEYECEĞİZ
Sadıkoğlu, her şeyin yasal olduğunu belirtirken, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkan Vekili Ahmet Özyanık, tartışmaya nokta koydu:

"Bizim elimizdeki son veriler, bu deniz aracının Göcek Liman Başkanlığı tarafından Mopak iskelesinde tutulduğu, resmi işlemleri tamamlandıktan sonra seyrü seferine izin verileceği şeklindedir. Koylarda kalmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Bunlarla ilgili tedbir aldık.

Göcek koylarında, belki üstadlarımız da, bu işin öncüleri de, Göcek'te bizi dinliyorlardır. Onların girişimleriyle 1988'de Göcek Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmiş. Göcek'te hangi koyda kaç tane deniz aracının demirleyebileceğini belirledik, hatta demirlemeyi de yasakladık. Mapalar kurduk ve mapalara bağlanmasını öngörüyoruz. Göcek koylarında demirlemeyi de yasaklıyoruz."



HUKUK NE DİYOR?
Konunun hukuksal boyutunu çevre hukuku uzmanı ve İstanbul Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Eski Başkanı Avukat Ömer Aykul ntvmsnbc’ye değerlendirdi.

Aykul’a göre kıyı kanunu bu duruma izin vermiyor ve devletin bu ‘yüzen villa’yı derhal çekmesi gerekiyor:

KIYI KANUNU GEÇERLİDİR
“Kanunda boşluk hiçbir zaman olmaz, boşluk bizim kafalarımızın içindedir. Burada uygulanacak temel mevzuat kıyı kanunudur. Kıyılar ve karasularımızı, aynı ormanlar gibi devletin hüküm ve tasarrufu altında olan alanlardır. Bu tip alanlarda mülkiyet hukuki işlemez. Bu alanlarda hukukun temeli egemenliğe dayanır. Devlet, bu alanlardan yararlanılması için kiralama hukukunu değil, irtifak hakkı verme hukukunu işletir. Bir kişinin, kıyıya bitişik bu şekildeki yararlanma elde edebilmesi için kendine bir irtifak hakkı tesis ettirmei gerekir. Eğer bunu haksız yani işgal biçiminde yapıyorsa, devlet o bölgede yetki olan polis, jandarma ya da sahil güvenlikten hangisi yetkiliyse o kolluk gücüyle bu haksız işgali önler. Haksız işgal süreci içerisinde de ecrimisil yani haksız işgal tazminatı alır.

Ayrıca kıyı kanunuda bu, kanuna muhalefetin idari para cezası da vardır. Onun için bu olaya müdahale edememek, 'bu olayda hukuk boşluk var' gibi bir durum bizim hukukumuz için söz konusu değildir. Böyle bir hukuk dışılığa kanunlarımız çerçevesinde müdalale edilebilir.

DEVLET ÖNLEMİNİ ALIR
İşgalin önlenmesi hukuku, devletin her zaman uyguladığı bir hukuktur. Hiç kimse 'ecrimisil ödedim, istediğim kadar kalırım' diyemez. Devlet buraya gemisini yollar, bu yapının halatını ya da çapasını keser, çeker götürür. Devlet, bu şekilde kalmasını önler.

Bununla ilgili tüm yasal gereklilikler kıyı kanunda vardır. Bu kişiye ancak Türk karasularının dışında karışamazsınız. Uluslararası sularda zarar oluşuyorsa devletlerin müdahale hakkı oluşur. O da devletler hukukundan kaynaklanır.

TEKNE OLARAK GÖSTERMEK HAKKIN KÖTÜYE KULLANIMIDIR
Burada söz konusu olan tekne de değil tabii ki. Siz teknenizle gidersiniz bir koyda birkaç gün demirlersiniz, bu turizm amaçlı da olabilir, kişisel de olabilir. Onların statüsü daha farklıdır. Ama siz tekne görüntüsü adı altında bir yüzer ev yaptırmışsanız, o zaman siz bir hakkı kötü niyetle kullanıyorsunuzdur. Medeni kanunumuzun ikinci maddesi buna izin vermez. Hiçbir hak, zarar vermek ya da amacı dışında kullanılmak yönünde sürdürülemez, kullanılamaz. Bu yönüyle de hukuka aykırıdır.

Bu yapıya tekne ya da gemi olarak izin alınması da durumu değiştirmez. Gemiler su üzerinde seyrü sefere müsait yapılardır. Seyrü sefere müsaitliğin de gemi mühendisliğinde özellikleri var. Söz konusu olan araç seyrü sefere müsait midir? En ufacık bir dalgada alabora olabilecek bir yapıdır bu.

Bu yapı için gemi statüsünde izin alınmış olabilir. İzin alınırken, yapının özellikleri gözden kaçmış olabilir. Ama nasıl kaçak yapı ya da projesine uygun olmayan yapılar bir türlü iskan alamıyorsa burada da benzer bir durum söz konusudur. Verilen iznin amacı dışında kullanılıyorsa bunun hukuktaki tek adı ‘bir hakkın suistimali’dir. Ve bu konuda devlet mutlaka müdahale eder ve bu konuda yeterli hukuki dayanak ve güç mevcuttur.

TONİLATO BELGESİ DURUMU DEĞİŞTİRMEZ
Kahraman Sadıkoğlunun konuyla ilgili gösterdiği Tonilato belgesi, bu yapının koyu işgal etmesi hakkını kendisine vermez. Bu belge geminin kapasitesi ile ilgili, 24 metrenin üstündeki tekneler için kullanılan bir belgedir bu. Bu belgenin, yapılan işgalle, burdaki hukuk dışılıkla bir ilgisi yok. Bu teknenin yapısıyla ilgilidir. Biz bu durumda, kıyı hukukuna, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki alanlardan haksız yararlanmaya dair hukuka bakıyoruz.

Oraya bir yelkenli tekne ya da motor yat ile gitseydi ve orada belli bir süre kalsaydı o zaman turizm mevzuatı işlerdi. Teknelerin koylarda kalma süreleriyle ilgili bir sınırlama yok ama bir konuda düzenlemenin olmaması bunun sınırsız olarak kullanılacağı hakkını vermez. Tekne ile gezinti ve tatille ilgili yasalarda görünmeyen de olsa bir sınır vardır. Öyle olsaydı herkesin kendi kafasına göre yaratacağı hukuk dışılıklıklara göre her durumun kanun konması gerekirdi ki bu zaten mümkün değildir. O zaman ceza kanununuz 20-30 bin maddeden oluşurdu.

Siz gidip, 'bu benim teknemdir' deyip bir koya teknenizi bağlayıp, burayı aylarca, haftalarca ev kullanamazsınız. Teknelerin marina ya da liman gibi sabit kalacakları yerler vardır. Bunun ‘duba villa’dan hiç bir farkı yok, burada da hakkın kötüye kullanımı var. Burada önemli olan, hak sınırla içinde mi kullanılıyor, yoksa kötü niyetle mi kullanılıyor? Devlet buna müdahale eder.

YARGI EN UYGUN KARARI VERECEKTİR
Konuyla ilgili yapılan haberlerden sonra, söz konusu yerin kaymakamı hareket etmek durumundadır. Kaymakamlık, önce konuyla ilgili tedbirini alır, sonra gerekirse valiliğe ya da diğer makamlara başvurur. İdarenin bu konuda tereddüt göstermeyip hukuku net bir şekilde uygulaması gerekir ama o kişinin de elbette yapılan uygulama ile ilgili dava açma hakkı vardır. sonuçta Yargıya gider, yargı da en uygun kararı verir.”

Sayfa Yükleniyor...