Erdoğan: Bombalardan kaçan insanları almaya mecburuz
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet Vakfı'nın İyilik Ödülleri töreninde yaptığı konuşmada mülteci sorununa değindi ve "Bombalardan kaçan insanlar ne olursa olsun, onları almaya mecburuz" dedi.
Cumurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye Diyanet Vakfı’nın İyilik Ödülleri töreninde konuştu.
Suriye'deki gelişmeler ve mülteci sorununa değinen Erdoğan, Türkiye'de 3 milyon mülteci olduğunu hatırlattı.
Erdoğan, "Şu anda 3 milyon insan var burada 3 milyon ve bundan sonra da yine biz açık kapı politikasıyla o bombalardan kaçan insanlar ne olursa olsun, onları almaya mecburuz, mahkumuz, çünkü bu medeniyetin evlatları bunu yapmakla yükümlüdür" diye konuştu.
Cumhurbaşkanının konuşmasından satır başları şöyle:
"Kadınlar, gençler ve çocuklar kazanılması gereken kesimlerin başında geliyor. Öğrencilerin yetiştirilmesi konusunda vakıflarımza büyük görev düşüyor. Terör örgütlerinin pusuda beklediği bu dönemde çocuklarımıza, gençlerimize, genç kızlarımıza daha fazla sahip çıkmalıyız.
Paralel yapıların hizmet ve adanma kılıfları altında nesillerimizi kendi kirli emellerine alet etmesine seyirci kalamayız. Ümmeti parçalayan, ümmeti birbirine düşürenlerin bu gayretlerine seyirci kalamayız. Anneyi evladına, evladı annesine - babasına düşman kılan bu anlayışa seyirci kalamayız. Yeni nesilleri maddi ve manevi olarak beslerken, bu şer odaklarına karşı da azami derecede dikkatli olmalıyız. Burada bir şey özellikle dikkati çekiyor; Diyanet Vakfımızdan bu anlayışla Milli Eğitim Bakanlığımız ve Diyanet İşleri Başkanlığımız ile hareket ederek, çalışmalarını daha da yaygınlaştırmalarını bekliyoruz.
Bugün bütün dünyada kabul gören vakıf anlayışının kaynağı bu topraklardadır. Bizim ecdadımız gittiği yerlerde gerektiği zaman kılıç kullanmış olsa bile kalıcılığını gönülleri fethederek sağlamıştır. Bugün bu görev vakıfların üzerindedir.
Bugün Balkanlarda nereye giderseniz, bir Osmanlı eseri çıkar. Herkesin sömürmek için gittiği Ortadoğu’ya biz demiryoluyla gittik, kültürümüzle gittik.
"BİZİ ÇABUK ANLAYIN"
4 Afrika ülkesine gittik ve bizlere, “Batı bize elmaslarımızı, altınlarımızı, bakırlarımızı yağmalamak için geldi. Ama Osmanlı’nın tutumu farklıydı şimdi baktık ki, siz de tekliflerinizle Osmanlı’yla aynı şeyleri yapıyorsunuz dediler. Bizim de cevabımız, “Biz bunun için varız. Bizi çabuk anlayın bizi çabuk anlamazsanız, kaybetmeye devam edeceksiniz” şeklinde oldu.
"KUDÜSTE BARIŞI YAŞATTIK"
Bugün huzurun mumla arandığı Kudüs'te biz asırlarca Müslümanıyla, Hıristiyanıyla, Musevisiyle tüm dinlerin mensuplarını kardeşlik ve barış içinde yaşatmayı başarmıştık. Bugün de insanlığın ihtiyaç duyduğu barış özleminin bizim medeniyetimizin çağrısına yankısını bulduğunu görüyorum ve buna inanıyorum. Bu dönemde asıl büyük görev yine bize düşüyor.
Dünyanın siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel ve ahlaki her bakımdan mihengini kaybettiği, büyük savrulmaların yaşandığı günümüzde biz önce kendi ölçülerimizi, kendi değerlerimizi sağlam tutmalıyız.
Biz de bu savrulmaların içine yuvarlanıp, istikametimizi şaşırırsak kaybeden sadece kendimiz olmayız. Bugün büyük bir dönüşümün sancıları içinde kıvranan tüm kardeş toplumlar, gözlerini Türkiye'ye dikmiş durumda.
Umutla çıkış yolu arıyorlar. Rehber olarak da bizleri görüyorlar, sizleri görüyorlar. Biz nereye yönelirsek, onlar da aynı tarafa yöneliyorlar, yönelmek istiyorlar. Bu büyük medeniyetin günümüzdeki varisi olarak gördükleri Türkiye'nin kendilerine de rehberlik etmesini bekliyorlar.
Ne kendi evlatlarımızı, ne de bu insanları hayal kırıklığına uğratmaya hakkımız var, böyle bir vebali asla üstlenemeyiz.
"AÇIK KAPI POLİTİKASI"
Biz sınırlarımıza dayanan Suriye'deki o mazlumlar, Irak'taki mazlumlara kapımızı açtıysak iyilik medeniyetinin mensupları olduğumuz için açtık. Kaç kişi gelecek diye sormadık, Batı ne yapıyor Biz diyor 300 kişi alırız, biz 500 kişi alırız, sonra ne yaptılar Dikenli telleri koydular. 'Hayır almayız, Türkiye bize rakam versin, şu kadar rakam, bu kadar rakam.' Ne rakamı Şu anda 3 milyon insan var burada 3 milyon ve bundan sonra da yine biz açık kapı politikasıyla o bombalardan kaçan insanlar ne olursa olsun, onları almaya mecburuz, mahkumuz, çünkü bu medeniyetin evlatları bunu yapmakla yükümlüdür.
Bu müessif olaylar dünyanın kalanı nezdinde tüm Müslümanları töhmet altında bırakmaya, tüm Müslümanları terörist gibi göstermeye çalışanlara fırsat veriyor ama biz onlara vermeyeceğiz.
Kötü vasıtalarla, yanlış araçlarla doğru sonuçlar elde edemeyiz. Müslümanı terörist göstermeye çalışanlara karşı kendi değerlemizle mücadele edeceğiz. Onlar masumları öldürebilir biz yapmayacağız. Onlar milyarlarca insanın üstüne refah kurabilir ama biz asla.
Bizim inancımız, bizim medeniyetimiz, bizim tarihimiz, bizim kültürümüz bize bunu emrediyor.
Ne diyor sevgili peygamberimiz, “müslüman elinden ve dilinden insanların selametli olduğu kişidir. Bu Mümin ise insanların canları ve malları konusunda güven içinde olduğu kişidir”, bu emri, alan hiçbir mümin masumlara saldıramaz eziyet edemez.
Bizim medeniyetimizin olduğu hiçbir yerde “DAİŞ” olamaz “Boko Haram” olamaz.
Bizim medeniyetimiz olduğu yerde PKK olamaz PYD olamaz. Klu Klux Klan da olamaz Holocost da olamaz.
Tabiat boşluk kabul etmez. Bizim medeniyetimizin boş bıraktığı her yer hoyrat yıkıcı kanlı ellerle dolduruluyor. Bunu da medeniyetimizin tüm unsurlarıyla birlikte vakıflarımızı güçlendirerek yapacağız.
İmkan konusunda kaynak konusunda en küçük bir endişeniz olmasın. Çünkü bu millet evelallah hayırseverdir.
Milletimiz iyilikle ihlasla, yapılan her işin arkasında olur. Yeter ki bu yola revan olalım yeter ki bu yola baş koyalım."
- Etiketler :
- Haberler -
- Türkiye