'Ne sen sormuş ol, ne de ben duymuş olayım'

Domuz bağlı işkenceli katliamlar, adam kaçırmalar, Gaffar Okkan suikasti... Hizbullah nasıl ortaya çıktı, kimler tarafından desteklendi, hangi MİT müsteşarı "PKK’nın baskılarına karşı kendini koruyan, dini inançları kuvvetli vatandaşlar" dedi?

, TCK 102. maddenin yürürlüğe girmesiyle serbest kalan Hizbullah liderleri ve üyelerini tartışıyor.

Peki bir dönem 'nin en çok konuştuğu örgütlerden Hizbullah'ın serüveni ne? DHA'dan Serhat Alaattinoğlu'nun kalemiyle Hizbullah'ın öyküsü...

"Hizbullah kelimesi, "Allah'ın yolu, taraftarları, Allah'ın safında yer alanlar, Allah'ın partisi" gibi anlamlarını taşıyor, Hizb ve Allah kelimelerinin birleşmesinden oluşuyor. Hizbullah, örgütsel anlamda Allah adına, İslam uğruna gruplaşma olarak da ifade ediliyor.

Hizbullah'ın amacı; Anayasal rejimi yıkarak Türkiye’de şer'i hükümlerle yönetilen İran benzeri bir İslam devleti kurmak. Örgüt, bu amaca ulaşmak için Tebliğ-Cemaat-Cihat safhalarından oluşan üç aşamalı bir stratejiyi benimsiyor.

Hizbullahi düşünceyi esas alan örgütlenmelerde takip edilen stratejideki en belirgin özellik, yeterli sayı ve imkan bulunduğunda cihat aşamasına geçilmesi ve silahlı mücadeleye özel önem verilmesi.

İSRAİL'E KARŞI HİZBULLAH
Örgüt İran ile bağlarını, Şii dünyasının lideri olan bu ülkenin İsrail işgaline karşı yürüttüğü mücadelesine verdiği destekle açıklarken İran Devrim Muhafızları'ndan aldığı desteği de gizlemiyor. Hizbullah'ın siyasi doktrini de Humeyni söylemi üzerine kurulu: 'Büyük Şeytan'la savaş..."

Hizbullah’ın eylem ve çalışmalarıyla ilgili ilk bilgi 1973 yılında Tahran'da elde edildi. Ayetullah Mahmut Gafari'nin temelini attığı bu oluşum, dini bir hareket olarak ortaya çıktı. İran Devrimi'nin gerçekleşmesinde aktif rol oynayan örgüt, 1983 yılında Lübnan'a yerleşti. Şii grupları çevresinde toplayarak, bugünkü Hizbullah örgütlemesine yöneldi. 16 Şubat 1992'de örgüt Genel Sekreteri Abbas Musavi'nin İsrail helikopterlerinden açılan ateş sonucu öldürülmesinden sonra örgütün liderliğine Hasan Nasrallah getirildi.

'Ne sen sormuş ol, ne de ben duymuş olayım' - 1 Hüseyin Velioğlu

HİZBULLAH'IN İLK TOHUMLARI
Türkiye'nin terör olaylarından henüz kurtulduğu 1980'li yıllar. Derneklerin, partilerin kapatıldığı bu dönemin şaşkınlığını atan ve genellikle Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) ve Ülkücülere karşı İslami hareketin aksiyoner temsilcisi “Akıncılar” içinde faaliyet gösteren kimi kökten-dinci gruplar, 1980 yılı ortalarında Diyarbakır'da Vahdet Kitabevi'nde bir araya geldiler. ''Fikri toplantılar''ın yapıldığı bu kitabevindeki tartışmalar, 12 Eylül askeri müdahalesi ile önemli sarsıntılar geçiren sağcı-dinci grupların yeniden toparlanması için bir başlangıç oldu.

Örgüt Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin muhafazakâr yapısından da istifade etmek suretiyle bu bölgede kendisini daha fazla hissettirdi. Bu çerçevede, kendilerini yetiştiren Abdulvahap Ekinci, Ahmet Tufan, Fidan Güngör, Hüseyin Velioğlu ve Veysi Kaykaç gibi şahıslardan oluşan grup 1980 yılı başlarında "Vahdet Hareketi" adı altında bir birlik oluşturarak tebliğ faaliyetlerine başladı.

TÜRKİYE’YE SIÇRAYIŞI
Özellikle İran ve Mısır gibi ülkelerde yetişen Müslüman filozof ve alimlerinin İslami radikal anlayışları, İran’da meydana gelen İran İslam Devrimi, 1980 sonrası devrimi ihraç gayesiyle kurulan teşkilatların yapmış oldukları kültürel çalışmaları örgütün ilham kaynağı ve düşensel ve fiziki platformu oldu.

VAHDET HAREKETİ'NDEN HİZBULLAH’A
Türkiye’nin son 20 yılına damgasını vuracak olan kanlı bir örgütün beyin takımından olan Fidan Güngör, Hüseyin Velioğlu, Mansur Güzelsoy, Abdullah Yiğit (Mehmet Ali Bilici), Ubeydullah Dalar’dan müteşekkil bu örgüt ilk toplantılarını işte böyle bir atmosferde yaptı ve örgütün temellerini attı.

İkinci toplantı 1981'de Batman'daki Cem Kitabevi'nde düzenlendi. Batmanlı Ekrem Baytap'ın sahibi olduğu kitabevindeki toplantıyla aynı yıllarda üçüncü toplantı ise İstanbul Kasımpaşa'da gerçekleştirildi. Akıncılar Derneği'nden 8 kişilik bir grup ''kitap okumak ve fikir tartışması'' için bir araya geldiler. Batman, Diyarbakır, İstanbul hattı, örgütün bu etkinliğini sürdürdüğü rota açısından da ilginç ipuçları veriyor.

TÜRKİYE ÖRGÜTLENMESİ VE İLK EYLEMLERİ
Hizbullah’ın Türkiye örgütlenmesi 1 Aralık 1984 tarihinde İstanbul’da bir kuyumcu soygununa müdahale eden güvenlik güçlerinin, kendileriyle çatışmaya giren örgüt mensuplarından birini yakalamaları ile ortaya çıktı.

Genişletilen operasyonlarda İrfan Çağırıcı kaçtı, kardeşi Rıdvan Çağırıcı'nın da aralarında bulunduğu örgüt üyesi 13 kişi yakalandı. Militanlarla birlikte Sten marka makineli tabanca, dört adet çeşitli çapta tabanca, bine yakın mermi de ele geçirildi.

Sanıklar emniyette verdikleri ifadelerde, örgütü 1983 yılında kurduklarını, çeşitli soygun ve gasp olaylarından oluşan 19 eylem gerçekleştirdiklerini ve Türkiye'de Darü-l Harp (harp kapısı) oluştuğunu söylediler. Örgütün Teşkilat Genel Emiri'nin irfan Çağırıcı, Askeri Kol Başkanı'nın Selim Gülcan, İçtimai Kol Başkanı’nın Nejat Atiker, İstihbarat Kol Başkanı'nın Mehmet Balmaz, Tebliğ Kol Başkanı’nın da Metin Torun olduğu belirlendi.

HİZBULLAH İKİYE BÖLÜNDÜ
Hizbullahi yapılanmalara ilk kez Hüseyin Velioğlu'nun Diyarbakır'dan ayrılarak Batman'a gittiği 1987 yılında rastlandı.

Hüseyin Velioğlu, Batman'da İlim Kitabevi'ni kurdu. İlimciler olarak adlandırılan Hizbullah'ın tehlikeli kanadının yapılanması burada sürdü.

Hizbullah' ilk tohumlarını atan Fidan Güngör ve Mansur Güzelsoy ise ''Silahlı mücadeleye karşı çıktıkları'' gerekçesiyle Velioğlu’ndan ayrılarak Menzil Kitabevi çevresinde örgütlenmeye başladı. Akrabalık ve aşiret bağları örgütlenmeyi güçlendirdi.

DERİN DEVLETİN ŞEMSİYESİ ALTINDA HİZBULLAH
Menzil hareketinin şiddet yanlısı olmayan tutumu İlim kanadının ateşli eleştirileriyle karşılaştı. Fikri çatışmalar zamanla şiddet platformuna taşındı. Çatışmanın doruk noktası ise Menzil kanadının dini lideri Ubeydullah Dalar’ın sopalarla öldürülmesi oldu. Fidan Güngör’ün de İstanbul’da kaçırılarak kendisinden bir daha haber alınamaması İlim hareketini Hizbullah’ın tek söz sahibi yapmasını sağladı.

PKK İLE HİZBULLAH’IN KANLI İKTİDAR SAVAŞI
PKK terörü tırmanırken Hizbullah yapılanması önce Batman, ardından da Diyarbakır ve ilçelerinde hızlandı. Hizbullahçılar, PKK sempatizanlarıyla küçük sürtüşmelere girmekten kaçınmadı.

Güneydoğu'da 1991'den itibaren faili meçhul cinayetlere rastlanmaya başlandı. Diyarbakır'da, Mardin'de, Silvan'da, Gercüş'te, Nusaybin'de birileri günün herhangi bir saatinde sürekli tetiğe bastı. Enselerinden TAKAROV, MAKAROV ve STEN marka tabancalarla kurşunlananlar da bölgelerinde solcu, aydın ya da laik kişilerdi. Bu saldırılarda telaffuz edilen adres hep aynıydı: Hizbullah.. Yada başka bir deyişle devletin Hizbullahı: Hizbulkontra.

Bu kapsamda 1991-1995 arasında yapılan eylemler sonucu aralarında PKK militan ve sempatizanı, imam, molla, HADEP-DEP yöneticisi ve üyeleri, çeşitli basın mensupları ile Hizbullah taraftarları ve vatandaşların olduğu 700'e yakın insan öldürüldü. Bu cinayetlerin 500 kadarı yasa dışı Hizbullah- İlim grubu tarafından, 200 kadarı ise yasa dışı PKK terör örgütü tarafından gerçekleştirildiği ileri sürülüyor.

İlimcilerin Güneydoğu'da devletin gizli güçleri tarafından her zaman korunduğu ve PKK’nın toplumsal tabanını kesmek için kurulduğu söylendi. Emniyetin Menzilcileri hedef alan operasyonlarına karşın İlim grubuna karşı bir müdahale olmaması bu şüpheleri güçlendirdi.

Dönemin en etkili ismi olan JİTEM’in kurucularından Binbaşı Cem Ersever bir söyleşisinde şunları söylüyordu:

"Hizbullah'ın tetikçileri itirafçılar; Hizbullah ile bağlantıda olan iki kişi Alaattin Kanat ile Adem Yakın'dı. Bunların bize hep söylediği şu olmuştur; 'Hizbullah PKK'nın düşmanıdır. Düşmanımın düşmanı benim dostumdur. Güvenlik güçleri kesinlikle Hizbullah ile uğraşmasın, onun yolunu açsın'. Adamların dediği de oldu. Güvenlik kuvvetleri Hizbullah'ı koruyup güçlendirmişlerdi. Hizbullah'ın tetikçilerinin çoğu itirafçıdır."

Devletin örgütü muhafaza edişinin resmi ağızlara yansıması da Hizbullah’ın misyonunun belirtiyor gibi. Dönemin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Tümgeneral Teoman Koman kendisine Hizbullah’ı soran gazetecilere şu cevabı vermişti: "Hangi Hizbullah? Bir İran’daki Hizbullah vardır bir de PKK’nın baskılarına karşı kendini koruyan, dini inançları kuvvetli vatandaşlar."

İsmet Sezgin de bir gazetecinin "Hüseyin Velioğlu aranıyor mu?" sorusuna "Ne sen sormuş ol, ne de ben duymuş olayım" şeklinde cevap vermişti.

HİZBULLAH’A YAPILAN OPERASYONLAR
1993-94 yılları arasında kadınlar ve liseli çocukları da öldürmeye başlayan örgüt, giderek eylemlerini laik cumhuriyeti tehdit edecek boyutlara ve güvenlik kuvvetleriyle çatışmaya kadar vardırdı.

Gerçekleştirdiği cinayetlerin ardından çok az militanı yakalanan Hizbullah’a yönelik kapsamlı operasyonlar 1995 yılında sıklaştırdı. Güvenlik güçleri aynı yıl örgütün en etkin olduğu yer olan Silvan’ın Suse Köyü’ne kapsamlı bir operasyon düzenledi. Militanların karşı koymasına olanak tanımayacak biçimde gerçekleştirilen operasyonda, Hizbullah’ın çok sayıda militanı gözaltına alındı. Operasyonlarda, örgüte ait dökümanların yani sıra çok sayıda silah ve patlayıcı da ele geçirildi.






POLİSE İLK KURŞUN
Bu kapsamlı operasyonun ardından örgüt yeraltına çekildi. Ancak 1996 yılında Hizbullah militanları Diyarbakır’da ilk kez "devlete silah sıktılar."

Pirinçlik beldesine baglı Hatuni Köyü’ne operasyon düzenleyen özel tim mensuplarına köyde örgütlenen Hizbullah militanları otomatik silahlarla ateş açınca çatışma çıktı. Örgüt üyelerinden oluşan Hatuni köylüleri, bu olaydan birkaç ay sonra da Güle Çoban Köyü’nden kent merkezine gelen korucu minibüsünü pusuya düşürerek 3 korucuyu öldürdü. Çıkan çatışmada bir Hizbullahçı da öldürüldü.

"Hizbullah’ı devlet kurdu", "cinayetleri Hizbul-kontra işliyor" suçlamalarının ardından örgüt üyelerinin direnmesiyle karşılaşan güvenlik güçleri bu tarihten itibaren operasyonlarını yoğunlaştırdı.

Hizbullah’ın hücre evleri, çevresinde topladıkları kitabevleri, başta Batman’ın Seki, Diyarbakır’ın Hatuni ve Silvan’ın Suse olmak üzere kamp olarak kullandıkları köylerde, özellikle Silvan, Batman ve Diyarbakır’da yoğunlaştıkları mahalleler yakın takibe alındı.

Güvenlik güçlerinin 5 yılda hücre evlerde düzenlediği operasyonlarda çok sayıda öldürme, yaralama, tehdit ve adam kaçırma olayından yakalananların sayısı 1578’e ulaştı. 225 öldürme, 219 yaralama 55 de adam kaçırma ve kundaklama olayına karıştıkları saptanan bu kişilerden 444’ü çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklandı, 1134’ü ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Hizbullahçıların hücre evlerinde 77 Kalaşnikof otomatik silah, 251 tabanca, 6 bin mermi ile 40 el bombası da ele geçirdi.

İTİRAFÇILAR ve BİLGİSAYARDAKİ BİLGİLER
Güvenlik birimleri örgüte en büyük darbeyi, Hizbullah'ın Mardin sığınağındaki arşivi çökerterek vurdu.

Bilgisayar disketleri ile 20 bin sayfalık arşivin ele geçirilmesini sağlayan Abdülaziz Tunç ile Şaban Elaltunteri ile önce örgütün Akdeniz sorumlusu olduğu öne sürülen Mehmet Emin Ekinci'ye ulaştı. Mevlüt Ateş sahte kimliğiyle yakalanan Ekinci, Tunç ve Elaltunteri ile birlikte İstanbul'a getirildi. Konca Kuriş 'i kaçırtan kişi olarak bilinin Ekinci, İstanbul'da örgütün kaçırdığı kişiler ve hücre evleriyle ilgili olarak da önemli bilgiler verdi.

Aynı dönem içerisinde İstanbul’da aralarında Zehra Vakfı yöneticisi İzzettin Yıldırım’ın da bulunduğu onlarca Müslüman işadamı kayboldu. Tam da örgütün izini süren polis kaçırılan işadamlarının Hizbullah tarafından alıkonulduğu bilgisine ulaştı.

BEYKOZ BASKINI VE "BAŞSIZ KALAN GÖVDE"
Örgütün Beykoz'da karargâhının bulunduğunu belirleyen polis, buraya düzenlediği ve 4,5 saat süren operasyonda Hüseyin Velioglu'nu öldürdü, örgütü ayakta tutan 8 kişiden ikisi olan Cemal Tutar ile Edip Gümüş'ü de yakaladı. Bu kişiler ise kaçırılan işadamlarının Çamlıca'daki örgüt evinde gömülü olduğunu itiraf ettiler.

MEZAR EVLER
Bunların arasında feminist-islamcı yazar Konca Kuriş ve Malki cinayeti davası sanığı Mehmet Sümbül'ün sorgulandığı video kasetler, kayıp 11 işadamının da aralarında bulunduğu yüz kişilik "kaçırılacak insan listesi" de bulundu.

Beykoz'daki Hizbullah villasının eski sahibi Mehmet Altan, evi yılbaşından beş gün önce kendisini "Mustafa Demir" diye tanıtan bir kişiye 211 milyar lira karşılığında sattığını söyledi.

Operasyondan iki gün sonra Edip Gümüş'ün ifadesi doğrultusunda Üsküdar Hasip Paşa Caddesi 2. Çıkmaz Sokak 26 numaraya yapılan operasyonla da Hizbullah'ın, eşi görülmemiş bir toplu mezar vahşetine giriştiği ortaya çıktı.

Evin kazılan her köşesinden toprağa gömülmüş cesetler çıktı. Elleri ve ayakları bağlı olan ve cenin pozisyonunda gömülen on cesetten bazılarının kafatasında beton çivisi bulunduğu, kol ve bacaklarının kırıldığı ve kesildiği, maktullerin işkenceye maruz kaldıkları belirlendi.

ESRARENGİZ AİLE
"Mezar ev"in dört ay önce İETT emeklisi Ziyaettin Yer'den, kendilerini depremzede olarak tanıtan iki çocuklu bir karı kocanın kiraladığı tespit edildi.

Mahalle sakinleri, esrarengiz komşularıyla ilgili şu bilgileri verdi:

"Adamlar 25-26 yaşlarındaydı. Kadın sürekli çarşaf giyiyor, gözlerine kadar kapanıyordu. Gece yarısı bir kez siyah poşet ve beyaz çuvallar içinde eve bir şeyler getirdiklerini gördük. Gece geç saatlerde evlerine başkaları da geliyordu. Ramazan ayının 15'inden sonra evlerinin bahçesini siyah perdelerle kapattılar. Adamın tutucu olduğunu ve karısını kıskandığını düşündük. Bir ara evden kötü kokular geldi, mahalledeki lağım sandık."

MEZAR EVLER YAYILIYOR
Öte yandan Üsküdar'daki evde bulunan ve teşhis için Adli Tıp Kurumu'na götürülen cesetlerin hiçbirisi kayıp işadamlarının aileleri tarafından uzun süre teşhis edilemedi. Örgüt lideri Velioğlu'nun cesedi ise ağabeyi Hayrettin Velioğlu tarafından doğrulandı.

Olaydan üç gün sonra 20 Ocak 2000'de Ankara Etimesgut'ta bulunan mezar evle birlikte Hizbullah vahşetinin sadece Üsküdar'daki evle sınırlı kalmadığı gözler önüne serildi. Sabaha karşı Etimesgut'ta üç eve baskın yapan polis ikisi kadın beş kişiyi gözaltına aldı.

Yapılan baskınlarda örgütün Ankara sorumlusu "Mehmet Yaşar" kod adlı Selman İpek'le "Recep" kod adlı örgüt üyesi Burhan Özlük de yakalandı. Yakalananların ifadeleri doğrultusunda Etimesgut'ta bir gecekondu olan evin bodrum katında yapılan kazılarda İstanbul'daki gibi elleri arkadan bağlı ve çıplak gömülmüş üç ceset bulundu.

Türkiye genelinde sürdürülen operasyonlar çerçevesinde 21 Ocak 2000'de Konya'da düzenlenen operasyonda da toplu mezar bulundu. Meram ilçesindeki bir evin bodrum katında, biri kadın üç cesede ulaşıldı.

VAHŞETİ VİDEO KASEDE ALDILAR
Yapılan operasyonlarda bulunan cesetler üzerindeki incelemeler ve ele geçirilen dökümanlardan örgüt üyelerinin kaçırdıkları kişileri önce işkenceyle sorguladıkları saptandı.

Kurbanların ağız ve burunlarının bantlandığı, el ve ayaklarının bağlandığı iplerin boyunlarında düğümlendiği, demir tellerle birbirlerine bağlanıp asma kilitle kilitlendikleri, henüz ölmeden toprağa gömüldükleri ve vahşetin videoya kaydedildiği belirlendi.

DEVLET İÇİNE SIZMIŞLAR
21 Ocak 1999'da ise Hizbullah'ın devlet içine kadar sızdığı anlaşıldı. Hizbullahçı olduğu öne sürülen Başbakanlık'ta idari ve mali işlerde görevli Abdussamet Yıldız, bir operasyonla görev başında gözaltına alındı.

Necmettin Erbakan'ın başbakanlığı döneminde Başbakanlık'ta göreve başlayan Yıldız'ın, devletin hassas kayıtlarına ulaşabilecek Pozisyondaki kritik görevinin "bilgisayar operatörlüğü" olduğu tespit edildi.

KONCA KURİŞ’İN CESEDİ DE BULUNDU
Konya'daki operasyonlarda bulunan ve Adli Tıp Kurumu'nda incelemeye alınan kadın cesedinin 18 aydır kayıp olan İslamcı feminist yazar Konca Kuriş'e ait olduğu 22 Ocak 2000'de ailesi ve diş doktoru tarafından diş haritasından anlaşıldı.

Kuriş, Türkçe namaz kılmak, cuma ve cenaze namazlarında kadınların da erkeklerle aynı hakka sahip olması gibi görüşleri savunmuştu.

Ayrıca örgüt evlerine yapılan baskınlar sonucu 35 gün boyunca direndiği belirlenen Kuriş'in otopsi ön raporunda, dış etkenlerle boğulma nedeniyle öldüğü belirtildi. 22 Ocak 2000'de Konya'nın Selçuklu ilçesinin Sakarya Mahallesi Naşhi Sokak'taki iki katlı bahçeli evin bodrumunda yapılan kazılarda sekiz erkek cesedi bulundu.





KASETLERE 10 DAKİKA DAYANABİLDİLER
Örgüt evlerinde ele geçirilen ve vahşeti ortaya döken sorgu kasetleri, siyasiler arasında da şok yarattı.

İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın koalisyon ortaklarını bilgilendirmek için verdiği görüntülü brifing, liderlere zor anlar yaşattı. Başbakanlık Konutu'nda Başbakan yardımcıları Devlet Bahçeli, Hüsamettin Özkan ve ANAP lideri Mesut Yılmaz, örgütün telle boğma, boğaz kesme ve bıçakla işkence sahnelerini içeren üç sorgu kasetini izlemeye ancak 10 dakika dayanabildiler.

Liderler, görüntüleri izledikten sonra yaptıkları değerlendirmede, kasetlerin bilim adamlarının da yer aldığı bir uzmanlar heyeti tarafından incelenmesine ve dava aşamasına kadar kamuoyuna açıklanmamasına karar verdiler.

KARTAL'DAKİ BİR EVDE 9 CESET
Hizbullah'ın mezar evleri bu kadarla sınırlı kalmadı. Örgütün İstanbul'daki ikinci mezarevi, 28 Ocak 2000'de Kartal'da ortaya çıkarıldı. Kartal Çavuşoğlu Mahallesi Samanyolu Caddesi Görkemli Sokak 12 numaralı villa tipi evde yapılan aramada 9 ceset bulundu.

İŞKENCE ALETLERİ
Bu evin yakınında, Çobanyıldızı Caddesi 45 numaralı evde de araştırma yapan polis, örgüt üyelerinin imha etmeye çalıştığı bir bilgisayarla çok sayıda disket buldu.

Evdeki aramada depremzedeler için toplandığı görüntüsü veren çocuk ve büyük giyecekleri, ayakkabılar, öldürülen Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım'ın yakınlarıyla çekilmiş fotoğrafları ve işkence aletleri ele geçirildi.

Aynı gün Pendik Güzelyalı Mahallesi Ankara Caddesi Hayat Sokak 22 numaralı eve düzenlenen operasyon sonucu örgütün beyni olarak bilinen Hacı İnan, askeri kanat sorumlusu Hacı Bayancık yakalanırken, Velioğlu'nun yerine örgütün liderliğini üstlendiği ileri sürülen Mehmet Sudan'ın eşinin de aralarında bulunduğu dört kadın gözaltına alındı.

Hizbullah örgütüne yönelik Beykoz operasyonunda ölü ele geçirilen lider Hüseyin Velioğlu ancak on gün sonra toprağa verilebildi. Batman'da toprağa verilen Velioğlu'nun cenaze töreninde polisle çoğu çarşaflı kadınının aralarında bulunduğu grup arasında gerginlik yaşandı.

30 Ocak 2000'de Beykoz'daki baskında ele geçirilerek uçakla Diyarbakır'a götürülen ve bir süre burada sorgulanan Edip Gümüş ve Cemal Tutar, polisteki sorguları tamamlandıktan sonra Diyarbakır DGM'ye sevk edildi. Burada ifade veren Gümüş ve Tutar, tutuklanarak cezaevine gönderildi.

KUŞ İÇİN 2 ÇOCUĞU ÖLDÜRDÜLER
İstanbul Kartal'daki evden sonra Diyarbakır Melikahmet semti Savaş Mahallesi Küçükkavas Sokak'taki yan yana iki evde de 30 Ocak 2000'de altı ceset çıkarıldı.

Cesetlerin ikisinin eve kuşlara bakmak için giren ve 21 Ocak'tan beri kayıp olan 17 yaşındaki Ayetullah Dalgın ile 19 yaşındaki Ali Çelik'e ait olduğu ortaya çıktı.

Ankara polisince gözaltına alınan örgütün askeri kanat sorumlularından Mahmut Demir, poliste verdiği ifadede, "Pişmanım. Bundan sonra devletin tarafındayım" dedi. Hizbullahçılardan Mustafa Selman İpek ve Mehmet Emin Alpsoy ise pişman olmadıklarını belirterek, "Eylemleri şeriat ve Allah için yaptık" dediler.

HİZBULLAH BİLANÇOSU
Şubat ayı başında Diyarbakır ve Batman'da yapılan kazılarda dört, Mardinkapı'da üç ve Gaziantep'te bir ceset daha bulundu. Hizbullah operasyonunda gözaltıların binin üzerine ulaştığı 4 Şubat 2000'de İçişleri Bakanlığı'nın hazırladığı raporla Hizbullah bilançosu çıkarıldı.

Örgütün lider kadrosunun ve arşivinin Beykoz'daki villada uygulanan "Malazgirt" operasyonuyla ele geçirildiği, hemen arkasından Ankara'da "Çelebi", Konya'da "Konya", İçel'de "Hicret", Batman'da "Sis Dağı" ve Mardin'de "Şura" operasyonunun gerçekleştirildiği ve toplam 57 cesete ulaşıldığı belirtildi. Aralarında İslami kesimin kaçırılan 11 işadamının da bulunduğu birçok kişinin cesedi teşhis edildi.

KAMU GÖREVLİLERİ
Operasyonlarda örgüte mensup 119 kamu görevlisinin yakalandığı açıklandı. Yakalanan kamu görevlilerinden 30'unun öğretmen, 17'sinin işçi, 21'inin imam, altısının sağlık memuru ve üçünün doktor olduğu bildirildi.

2000 İNTİHAR KOMANDOSU ADAYI
10 Şubat 2000 tarihi itibariyle Hizbullah'a karşı yürütülen operasyonlarda, örgüte kayıt olmak amacıyla özgeçmiş gönderen 6 bine yakın kişinin bulunduğu, bunlardan 2 bininin intihar komandosu olmaya aday oldukları belirlendi. Yapılan operasyonlarda bu listede kayıtlı görünen dört kişi yakalandı.

İRAN’A HİZBULLAH DOSYASI
17 Mayıs 2000'de Hizbullah'ın dış bağlantılarına ilişkin bir dosyanın diplomatik kanallarla İran'a iletilmesine karar verildi. Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Sermet Atacanlı, "Soruşturmaları süren cinayetlere ilişkin bize resmi kanallardan gelen bir bilgi yok. Harrazi'nin beyanlarının ilişkilere olumlu bir katkı sağlayacağını söylemek mümkün değildir" dedi.

İKİNCİ DARBE
İstanbul Emniyet Müdürlüğü ekipleri, "Umut Operasyonu" adı verilen çalışmalar sonucu Uğur Mumcu suikastına karışan sanıklara da ulaştı. Yakalanan kişilerin soruşturmanın sürdürüleceği Ankara'ya gönderilmesinin ardından "2. Hizbullah Operasyonu"na başladı.

20 Mayıs 2000'de İstanbul Emniyet Müdürlüğü ekiplerince, Beykoz'daki hücre evinde yasadışı Hizbullah terör örgütü lideri Hüseyin Velioğlu'nun ölü ele geçirilmesinden sonra örgütün üst düzey sorumlularına yönelik operasyonlarda, İstanbul sorumlusu İlyas Kutulman'ın da aralarında bulunduğu 10'un üzerinde örgüt mensubunu yakalandı.

HİZBULLAH'IN YENİ LİDERİ DE YAKALANDI
Polis, Velioğlu’nun öldürülmesinden sonra örgütün yeni lideri olan Mehmet Sudan, askeri kanat sorumlusu Eyüp Kişi, mali işler sorumlusu Medeni Kağan, Diyarbakır ve diğer il sorumluları Selim Kağan, Faruk Ünaltın ve Yasin Demir’i İstanbul’da yakaladı.

İstanbul Emniyeti'nin terör örgütü Hizbullah'a yönelik Agustos 2001 yılı içerisinde gerçekleştirdiği operasyonda ise 6 kişi yakalandı.

Zanlıların toplam 26 kişinin öldürülmesi ve çok sayıda kişinin yaralanması olayına karıştıkları bildirildi. Esenler'de Hizbullah itirafçısı Şaban Elaltuner ile oğlu Mehmet Elaltuner'in öldürülmesi, Küçükçekmece de üç polis memurunun şehit edilmesi eylemlerini gerçekleştirdikleri belirtildi. Gözaltına alınan kişiler şunlardı: Tetikçi Rıfat Demir, askeri kanat sorumlusu Ahmet Durmaz, Ahmet Şahin, Tahir Ak, Garip Özer ve Davut Şahin.

GAFFAR OKKAN SUİKASTI
Terör örgütü, Hüseyin Velioğlu’nun öldürülmesinin ardından, prestij kazanmak, örgütü canlandırmak, varlığını göstermek için Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ı hedef seçti.

Medyada popüler olması bunda etkili oldu. Son derece profesyonelce işlenen cinayette Gaffar Okkan ile birlikte 6 emniyet görevlisi şehit edildi, yedi poliste yaralandı. Suikastin talimatını vermekle suçlanan Hizbullah’ın Şûra üyesi, ’Melle Mizgin’ kod adlı Mehmet Beşir Varol’un, Hizbullah’ın çekirdek kadrosunu oluşturan kişiler arasında yer aldığı belirtildi.

Eylem ile ilgili mahkeme tutanaklarına şu cümleler geçti:

"Hüseyin Velioğlu’nun 2000 yılında öldürülmesi üzerine büyük darbe alan Hizbullah’ı yeniden canlandırmak için, Adana’da öldürülen Sulhaddin Ürük, Mehmet Beşir Varol, Mehmet Sudan ve Hacı Bayancık’ın bir araya gelerek tekrar şura oluşturdukları, eylemin Hüseyin Velioğlu’nun öldürüldüğü 17 Ocak tarihine denk gelecek şekilde planlandığı, medyatik olması nedeniyle Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’a yönelik yapılması yönünde karar alındığı anlaşıldı."

Davada, Varol 18 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılırken, Nurullah Gülsever suikast keşfini yaptığı gerekçesiyle 12 yıl 6 ay, Mehmet Çiçek ise Diyarbakır’da bir polisi şehit etmekten müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı.

ELE GEÇİRİLENLER
Örgüt hakkında bugüne kadar güvenlik güçlerine en detaylı bilgiler yine örgütün itirafçıları tarafından verildi.

Operasyonla yakalanan ve örgütün üst düzey sorumlusu olduğu belirtilen Abdülaziz Tunç, örgüt hakkında bildiği her şeyi güvenlik güçlerine anlattı. Örgüt bu sırada kendisine ihanet eden örgüt elemanlarının tasfiye edilmesi kararını aldı. Bu arada, örgüt içi infaz edilecek olan 17 militanın ismi polisin eline geçti.

Güneydoğu'da son yıllarda işlediği birçok faili meçhul cinayet ve iç hesaplaşma ile adını duyuran Hizbullah terör örgütüne yönelik en ciddi operasyon Diyarbakır'da yapıldı.

Mart 1998'de Diyarbakır'da bir hücre evine yapılan baskında, örgüte ait 80 sayfalık doküman, bu dökümanların incelenmesi sonucunda da 400 kişi yakalandı. Dökümanların incelenmesi sonucu faili meçhul olaylara ait dosyalar raflardan indirildi. Polis, Mardin'de Hizbullah'ın bilgi işlem merkezini ele geçirdi. Ankara'da uzmanlar tarafından çözülen disketlerden 15 bin sayfalık döküman elde edildi.

Bölgede operasyonlarını yoğunlaştıran polis, isimleri tespit edilen yaklaşık bin kişiyi yakalayarak mahkemeye sevk etti. Örgüt elemanlarının deşifre olmasıyla örgüt kendi içine dönük bir hesaplaşmaya gitti. Bu arada deşifre edilen örgütün yüzlerce elemanı İç Anadolu bölgesine hicret etti. Dökümanlarda adı geçen ve örgüt ile bağlantılı olduğu tespit edilen yaklaşık yedi bin kişi aranmaya başlandı.





CEPHANELİK
Şubat 2000'de Hizbullah'ın Gaziantep askeri kanat sorumlusu Sadık Arslan'ın nikahsız yaşadığı eşi Adile Çiçek'e ait Emek mahallesindeki villa ve çevresinde yapılan kazı çalışmalarında ise örgütün cephaneliği ortaya çıkarıldı.

120 Kaleşnikof  tüfek, 28 RPG-7 roketatar, 64 tabanca, 2 uzun namlulu mavzer tüfek, 1 Kanas marka süikast silahı, 1 pompalı tüfek, 1 G1 piyade tüfeği, 1 G3 piyade tüfeği, 1 Fors Sait marka otomatik tüfek, 1 mat marka tüfek, 3 uzi marka tabanca,  48 RPG - 7 roket, 7 bombaatar tabanca, 124 MKE yapılı el bombası, 24 Rus yapımı savunma tipi el bombası, 21 taarruz tipi el bombası, 4 RDG - 5 el bombası, 3 DM - 41 NATO standardı elbombası, 3 topuk koparan mayını, 3 yangın el bombası, 1 lançer bombası, bol miktarda mühimmat, boğma telleri, kimyasal bomba malzemeleri, örgütün olası kanlı eylemleri için ipucu verdi.

HANÇEPEKLER
Örgütün, aralarından çok sayıda tetikçi sağladığı "Hançepek Kırıkları" adı verilen proleter altkültür grubuna mensup gençler bir dönem Hizbullah'ın en önemli satırlı ve silahlı saldırı grubu olarak hafızalara kazındı.

Diyarbakır'ın tümüyle gecekondulardan oluşan ve işsizliğin yüzde 100'e yakın oranlarda seyrettiği Hançepek Mahallesi'nde yaşayan ve kendisini "Kırık" diye tanımlayan bu kişiler örgüt tarafından PKK'ya karşı tetikçi ve satırlı saldırgan olarak kullanıldı.

BİNGÖL VE HİZBULLAH
Emniyet güçlerinin araştırmalarına göre Hizbullah, Bingöl'deki örgütlenmesini, Yamaç aşiretine mensup Elaltuntaş, Elaltunteri, Elaltunkara ve Börü aileleri üzerinden gerçekleştirdi. Bingöl'ün Genç İlçesi'ne bağlı Yamaç Köyü'nden 80 yıl önce göç etmeye başlayan Yamaç aşiretinin mensupları Diyarbakır ve Bingöl kent merkezlerine yerleşti.

Bingöl'e yerleşenler, bir Ermeni ustasından kadayıfçılık mesleğini öğrendi. Zamanla kadayıfçılık aşiretin diğer kolları gibi Elaltuntaş ailesinin de mesleği haline geldi. Diyarbakır'a yerleşenler ise fırıncılık yapmaya başladı. Yamaç aşireti çevrede daha çok 'Kadayıfçılar' olarak anıldı. Çocuklarının dini eğitimine önem veren aile, kendilerini Kürt değil Zaza olarak tarif etti.

KİLİT İSİM 'BÖRÜ'
Hizbullah'ın Bingöl'deki örgütlenmesi 1985'li yıllarda başladı. Bu örgütlenmedeki kilit isim Bingöl'den Diyarbakır'a göç eden bir ailenin üyesi olan Hacı Bayancık üstlendi. Zamanla Hizbullah'ın Şura üyesi olan Bayancık, Bingöl'deki faaliyetlerini, Yamaç aşiretinin önemli isimlerinden Şevket Börü'yle birlikte gerçekleştirdi.

Böylece 'Kadayıfçılar' arasında Hizbullahçılık yayılmaya başladı. Şevket Börü, Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu'na manevi bağlılığının göstergesi olarak soyadını Velioğlu olarak değiştirdi. 1992'de Hizbullah'ın Diyarbakır'daki Askeri Kanat Sorumlusu oldu. Örgütün Diyarbakır'daki dini sorumlusu ise Hacı Bayancık'tı.

AŞİRETİ ÖRGÜTLEDİ
Börü, 1980'li yılların ortalarında ailenin gençlerini de Hizbullah'ın içine çekmeyi başardı. Börü'nün 'Kadayıfçılar' arasından örgüte kazandırdığı en önemli isim ise Şaban Elaltunteri oldu. Elaltunteri, kısa süre içinde Hizbullah'ın lideri Hüseyin Velioğlu'nun makam arabasını kullanan bir militan olup çıktı. Diyarbakır'da bir çok cinayet işledi. Velioğlu'nun yanından ayırmadığı Elaltunteri, zamanla Hizbullah şefinin sonuna hazırlayacak itirafçıların en ünlüsü oldu.

ERKEKLERLE KONUŞAN KIZLARA KEZZAP
Hizbullah'a katılan 'Kadayıfçılar' ailesinde Elaltunkara ailesine mensup gençler de oldu. Bunlar arasında bulunan ve Diyarbakır DGM'de yargılanan Muhittin Elaltunkara, erkeklerle konuşan genç kızları okul çıkışlarında yüzlerine kezzap atarak ya da bacaklarına jiletle keserek cezalandıran "Kezzap Timi'nin şefiydi. Ancak asıl eylemlerini 1992-1993 yıllarında PKK yanlılarını öldürerek gerçekleştirdi.

EL KAİDE BOMBACISI GÖKHAN ELALTUNTAŞ'IN AMCAOĞLU
Neve Şalom'a yönelik saldırıyı gerçekleştiren Gökhan Elaltuntaş ise ailesindeki tek örgütçü değildi. Hizbullah'ın tetikçileri arasındaki en ünlüsü amcasının oğlu Ramazan Elaltuntaş'tı. Ramazan Elaltuntaş, 1991-94 yılları arasında Diyarbakır'da 60 kişiyi öldürmekten yargılanıyor. Elaltuntaş ailesinin diğer ünlü tetikçisi ise Gökhan Elaltuntaş'ın kuzeni olan Gıyasettin Elaltuntaş'tı. Gıyasettin Elaltuntaş da halen Diyarbakır 3 No'lu DGM'de, Bingöl ve Diyarbakır'daki adam öldürme eylemlerine karışmak suçlamasıyla yargılanıyor.

ŞOFÖRÜ ELE VERDİ
Hacı Bayancık'tan sonra Bingöl'den çıkan en bildik Hizbullahçı ise Mehmet Sudan. Velioğlu'nun öldürülmesinden sonra bir dönem için Sudan'ın örgütün başına geçtiği ileri sürüldü. Sudan, MİT ve Emniyet'in ortak operasyonuyla İstanbul Maltepe'de yakalandı.

Velioğlu'nun şoförü Şaban Elaltunteri, Abdülaziz Tunç ile birlikte itiraflarda bulunarak örgütün çökertilmesini sağladı. Elaltunteri, İstanbul'da yakalandıktan sonra örgütün Akdeniz Bölge Sorumlusu Mehmet Emin Ekinci'yi deşifre etti. Ekinci'yi yakalayan polis, Velioğlu'nun öldürüldüğü Beykoz operasyonunu gerçekleştirdi.

ÖRGÜTÜN MANİFESTO VE YAPILANMASI
Örgüt camilerde zekat adı altında para toplayarak, kadınların bileziklerini alarak, infak adı altında gıda, yiyecek malzemesi toplayarak finans sağladı.

Genellikle dini sömürü aracı olarak kullanıp yardım toplayan örgüt, silahlarının büyük bir kısmını ise 1992-1993 yılları arasında şiddetin tırmandığı Güneydoğu'da köylerden yardım adı altında topladı. Bu silahlar, Kalaşnikoflar ile Makarof ve takarof tabancalardan oluşuyor. Örgütün diğer gelir kaynakları arasında ise bağış, kurban derileri, kaset satışları, çiftçi hasat mahsülünden pay, kaçırılan şahıslar için alınan fidyeler, çeşitli adlarla camilerden toplanan paralar, fitre, sadaka ve hibeler.

ÖRGÜTÜN ÇALIŞMA ŞEKLİ

Hedef belirlenmesi:
1- Bilgi toplama
2- Bilgilerin değerlendirilmesi
3- Eylem kararı alma
4- Planlama ve görev bölümü

Eylemin gerçekleştirilmesi:
1- Tetikçi, eylemi fiilen gerçekleştirir
2- Korumalar, eylem sırasında tetikçiyi korur ve merak nedeniyle toplanan kalabalığı havaya ateş atarak dağıtır, kaçar.
3- Gözcü eylemin gerçekleşmesi esnasında dışarıdan gelebilecek engellemeleri takip eder.

Eylem sonrası kaçış:
Eylemi gerçekleştirenlerden bir tanesi verilen zamanda kontrol noktasına gelmediği takdirde yakalandığı düşünülerek, diğer eylemciler örgüt tarafından hemen hicret ettirilirler.

Hizbullah Terör Örgütü yaptığı eylemlerde genellikle başka örgütlerin adını kullanır. Şaibe yaratmak için bazen gerçekleştirdiği eylemleri devletin yaptığı yolunda yıpratma politikası geliştirerek kendisi için taban oluşturur.

MAHKÛM EVİ
Eylemden sonra deşifre olmuş veya beşeri ilişkileri örgüt açısından sakıncalı hale gelmiş, yakalanması söz konusu olan örgüt elemanları, tedbir olarak 'mahkum evi' tabir edilen yerlerde hiç dışarıya çıkmadan aylarca, bazen yıllarca zorunlu ikamet ettirilir. Mahkum evi, yerleşim merkezlerinde hiç dikkati çekmeyecek mevkilerden seçilir. Kaçağın, hiç deşifre olmamış örgüt elemanlarının kendi ailesiyle birlikte ikamet ettiği evinde de misafir ya da akraba rolü oynayarak bulunması da mümkündür. Bu evlerde kalan şahısların bütün ihtiyaçları deşifre olmamış örgüt elemanları tarafından karşılanır. Harcamalar da örgütçe sağlanmaktadır.

Yakın hedefler:
1- Askeri kanadın tamamlanarak şehir ordusu ve kırsal kesim ordusu şeklinde tesis edilmesi.
2- Cami yapılanmasının Türkiye genelinde tam olarak oturtulması.
3- Devletin Hizbullah içine sızmasını imkansızlaştırmak ve bu konuda hiçbir taviz vermemek.
4- Türkiye'deki diğer İslami örgütlerin dağıtılarak, tabanın Hizbullah'a kaydırılması sağlamak.

Uzak Hedefler:
1- Halkın devlete karşı gösterilen şekilde, harekete geçmesi.
2- Milyonlarca kişiden oluşturulacak Muhammed Ordusu'nun fiili olarak devletin güçlerine karşı harekete geçmesi.
3- Devlet kurumlarının işgali ve islam devletinin resmen işgali.

HİZBULLAH ŞEHİTLİĞİ
Bölgede öldürülen Hizbullah mensuplarının toprağa verildiği ve örgütün şehitlik adını verdiği Silvan'ın Yolaç ile Çınar'ın Bulutçeker köyünde iki mezarlık bulunuyor.

Öldürülen örgüt elemanları bu mezarlıklarda toprağa veriliyor. Özellikle dini bayramlarda mezarlığı yüzlerce kişi ziyaret ediyor.

CEZAEVLERİ VE ÖRGÜT
Örgütün cezaevlerini birer eğitim merkezi olarak gördüğü ve buralara giren örgüt sempatizanlarının militanlaştırılarak, tahliyelerinden sonra eylemlerde faal bir şekilde kullanıldıkları biliniyor.

Mensuplarının yatmakta olduğu cezaevlerinde yürütülecek faaliyetlerle ilgili olarak Hizbullah tarafından görevlendirilen cezaevi sorumlusu bulunur. Cezaevine giren her örgüt mensubu ilk etapta polis sorgusunda neler sorulduğunu ve kendisinin polise anlattıklarını da içeren bir rapor hazırlayarak en kısa sürede örgüte ulaştırır.

Cezaevi sorumlusu perde arkasında kalarak, yönetime karşı göstermelik birini öne çıkarır. Cezaevi sorumluları ile örgüt yönetimi arasında haberleşme özel olarak seçilmiş kuryeler (avukatlar) ile sağlanır. Cezaevlerinde tutuklu bulunan örgüt mensupları hasta oldukları bahanesiyle aldıkları ilaçları kuryeler vasıtasıyla örgüte gönderirler.

Koğuşlar, örgüt elemanları tarafından nöbet tutulmak sureti ile kontrol altındadır.

Cezaevinde örgütsel faaliyetlere iştirak etmeyenler, uyarı olarak dövülür veya hakkında infaz kararı alınanlar tahliye olduktan sonra öldürülür. Bu da sempatizan dahi olsa, cezaevine giren tüm örgüt mensupları üzerinde büyük bir otorite ve baskı unsuru kurar.

ÖRGÜTÜ BİTİREN RAPOR
Hizbullah hakkında hazırlanan ve devletin zirvesine sunulan 21 sayfalık özel istihbarat raporunda örgütün yapısı tanımlandı.

Raporda, Hizbullah'ın gerçek amacının bir Kürt-İslam devleti kurmak olduğu ve devletin ilgili mekanizmalarının örgüte karşı bir an önce harekete geçmesinin gereğine işaret ediliyor.

Çöküş süreci yaşayan PKK'nın kötü durumunu fırsat bilerek güçlenme hesabı içinde olduğu belirtilen Hizbullah, raporda, ‘Örgüt, sadece laik demokratik rejim açısından değil, ülke bütünlüğü açısından da tehlikeli bir özellik göstermektedir' şeklinde tanımlanıyor.

YAPILANMA
İl grupları 1-3 kişi arasındadır. Eylem timleri ise 2-6 kişi arasındadır. A eylem grubuna bağlı olan militanların kod isimleri A ile, B eylem grubuna bağlı olan militanların isimleri ise B ile başlamaktadır.

İRAN DESTEĞİ
Özellikle son operasyonlarda ele geçirilen dinci teröristlerin sorgulamasında, üst düzey örgüt mensuplarının İran'a gittikleri, burada askeri ve siyasi eğitim gördükleri, doğu illerinden klavuzlarla yaya olarak sınırı geçtikleri veya pasaportla yasal yollardan İran'a gittikleri, kendilerini Hizbullah örgütünün, İranlı yetkililerin ve Devrim Muhafızları Komutanı Resul'un karşıladığını, lüks bir villada siyasi eğitim verilmesinin ardından Tahran yakınlarında bir dağda askeri eğitim aldıklarını, eğitimin yaklaşık 1,5 ay sürdüğünü, İran'ın Kum kentinde Cemaati/Hizbullah örgütünü Silvanlı Melle Enver'in temsil ettiğini itiraf etmişlerdir.

TEBLİĞ-CEMAAT-CAMİ
Hizbullahın temel stratejisi yeterli sayı ve imkan bulunduğunda silahlı mücadeleye, cihat aşamasına geçilmesidir. Örgüt ‘tebliğ, cemaat ve cihat' üçlü stratejisi doğrultusunda hareket eder.

KEZZAP-SATIR-KALAŞNİKOF
Hizbullahçıların gerçekleştirdikleri eylem türlerini 11 ana başlıkta toplamak mümkündür: A. Silahlı saldırı, B. Kundaklama, C. Satırla vurma, D. Zincir ve kezzap kullanma, E. Adam kaçırma, F. Darp, gasp, G. Tehdit, H. Propaganda, I.Sorgulama, J. Yol kesip silahla tarama, K. İntihar eylemi.

SÖZDE ÖRGÜT GENEL EMİRİ
Örgüt genel emiri (Genel Başkan) herşeyi belirler. Ondan sonra şura (Yürütme Kurulu/Merkez Karar Kurulu) gelmektedir. Şura üyeleri, Tebliğ, İçtimai, Askeri ve İstihbarat olarak dört ana kolun sorumlularından oluşmaktadır.

KARA KİTAPLAR
Örgüt mensupları Cuma günleri hariç bazı camilerde illegal olarak gençlere İran rejimini anlatmakta, İran ve Mısırlı yazarlara ait Mevdudi, Hasan El Benna, Seyid Kutup, Dr. Seyid, Ali Korani, Muhammed Kutup, Humeyni, Dr. Ali Şeriati ve Mufaharri'nin yazdığı kitapları okutmaktadır. Hizbullah, üyelerine ‘Cemaate karşı gelenlere, kendi ailenizden de olsa kin besleyin' emrini verir.

Sayfa Yükleniyor...