Kemal Kılıçdaroğlu NTV'de soruları yanıtladı

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, seçim bildirgesini açıkladıktan sonra Ankara CHP Genel Merkezi'nde NTV'ye özel açıklamalarda bulundu.

Kemal Kılıçdaroğlu NTV'de soruları yanıtladı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün seçim bildirgesini açıkladı ve ''Yaşanacak bir '' sloganıyla ekonomi ağırlıklı vaatlerini tek tek sıraladı.

Partisinin seçim bildirgesini açıkladıktan sonra ilk kez NTV'ye konuk olan Kılıçdaroğlu, Oğuz Haksever'in moderatörlüğünde Mustafa Karaalioğlu, Murat Yetkin ve Funda Görey'in sorularını yanıtladı.

Ekonomik vaatlerine  ilişkin iktidardan gelen eleştirilere yanıt veren CHP Lideri, Başbakan Davutoğlu'nu da AK Parti ve CHP'nin projelerini canlı yayında karşılıklı tartışmaya davet etti.

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), milletvekili geçici aday listesinde İzmir 2. bölgeden CHP 6. sıra adayı olarak yer alan Atilla Sertel'in adaylığını, "Basın İlan Kurumu'ndaki görevinden süresi içinde istifa etmediği" gerekçesiyle yapılan itiraz sonucu düşürmüştü.

Kılıçdaroğlu, Sertel'in adaylığının düşmesiyle ilgili olarak ise ''Önseçime girdi başarılı oldu iyi bir gazeteci. Şikayet edenleri araştırıyorum. Eğer bizim partili ise kesinlikle bu partide kalmayacaklar'' dedi.

''CHP-MHP-HDP KOALİSYONU GERÇEKLEŞMEZ''

Kemal Kılıçdaroğlu, ''CHP-MHP-HDP koalisyonu sizin için bir koalisyon markası mıdır?'' sorusuna da ''Böyle bir koalisyonun gerçekleşebileceğine inanmıyorum'' yanıtını verdi.

Oğuz Haksever: Sosyo-ekonomik vaatleriniz çok konuşuluyor. Bu parayı nereden bulacaklar diye. Maliye Bakanı ‘Bu 150 milyara denk geliyor, hemen IMF’nin kapısına gider. Kaynağını açıklasınlar hemen ikna olayım, ben de Cumhuriyet Halk Partisi’ne üye olayım’ demiş.

Sayın Bakanı bekliyoruz, gelip üye olursa mutlu oluruz. Ben size bugüne kadar konuşulmamış rakamları vereceğim. Ben eski bir hesap uzmanıyım, devlet bütçesinden sonraki en büyük bütçeyi topladım. Bu konuda hiç mütevazi değilim. Maliye camiası da sosyal güvenlik camiası da bunu çok iyi bilir ki, bu ülkede 10 kişi ‘Ben bu ülkede vergi toplamasını bütçe yağmasını harcanmasını biliyorum’ diyorsa birisi benim. Sayın bakanın hiç maliye deneyimi yok, benim var. Verginin nasıl toplandığını bilmez ama ben bilirim. Cumhuriyet Halk Partisi’ne üye olması için önce kısaca bizim eğitimizden geçmesi lazım. 1923-2002 toplam 57 hükümet bu ülkeye hizmet verdi. 57 hükümetin harcadığı kaynak 79 yılda 546 milyar dolar vergi toplayıp harcamışlar. 95 milyar dolar iç borç yapmışlar, 130 milyar dolar dış borç, 8 milyar dolarda özelleştirme geliri elde etmişler. Toplam 779 milyar dolar para harcanmış. AKP iktidarına geliyorum; 2003-2014 arasında vergi gelirleri 1.5 trilyon dolar. İç borç 96 milyar dolar, dış borç 273 milyar dolar, özelleştirme geliri 52 milyar dolar. Toplam harcanan para 1 trilyon 869 milyar dolar. 79 yılda harcanan paradan çok daha büyük para harcandı son 12 yılda. Şimdi bütün vatandaşlarım elini vicdanlarına koyup cevaplasınlar 12 yılda ne yapıldı? Atatürk barajı mı yapıldı, Keban mı yapıldı? Elbette bir şeyler yapıldı ama 1 trilyon 90 milyar dolar bugün liyakatli bir hükümetin elinde olsaydı bugün Türkiye bilgi toplumunu yakalamıştı. Şimdi bana para var mı diye soruyorlar. Üstelik 79 yılda yapılan bütün tesisleri de satarak bunu yaptınız. Türkiye onların düşündüğünden daha zengin bir ülke. Siz 1 trilyon 90 milyar doları nasıl buldunuz? 31 milyar dolarlık net hata ve noksan burada yok, yani kaynağı belirsiz. Aile sigortasını getireceğiz yoksulluğu tarihe gömeceğiz.

720 lira veriyoruz 3 milyon aileye diyoruz vay efendim parayı nereden bulacaksınız. Sorun parada değil nasıl kullanacağınızda. Bu rakamların hiç birisine maliye bakanı itiraz edemez onun rakamları çünkü. Bu ülkede kaynak var ama yerli yerinde kullanılmıyor. Türkiye'nin geleceği düşünülerek kullanılmıyor.

Funda Görey: Yoksulluğu tarihe gömeceğiz dediniz dünde seçim bildirgesinde de dediniz ve iktidarı 12 yıldır yoksullukla mücadele etmemekle suçladınız. Sizde de yoksul kesime verilmiş vaatler üzerine bir bildirge görüyoruz. Siz AKP’yi yoksulluğu yönetmekle suçluyorsunuz ama sizde bir taraftan yoksullara yapılacak yardımlar üzerinden seçim vaatlerini şekillendiriyorsunuz. Burada bir tezat yok mu?

Bizim amacımız sosyal devleti inşa etmek. Ben 4 yıllık süre istiyorum. Aile sigortası Amerika’da, AB ülkelerinin hepsinde var. Sosyal devlet ailenin çocuğunun, yaşlının işsizin geleceğini güvence altına alan devlettir. İşsizlik sigortası var mı var ama işsizlikte var. Hastalık sigortası var ama hastalıkta var. Analık sigortası var mı var. Uluslar arası çalışma örgütünün kabule ettiği 102 sayılı uluslararası sözleşme. Türkiye bu sözleşmeyi 1974 yılında kabul etmiş. Neden son madde olan aile sigortası hayata geçirilmiyor? Çünkü yoksullar siyasal iktidarın arka bahçesine dönüştürülmek isteniyor. Aile sigortası sosyal devletin koruması demektir. Emeklilik yaşı 65’e çıktı. 60 yaşındasınız ve patron senin iş akdini feshediyorum ayrıl. 60 yaşında kimse iş vermiyor nasıl geçineceksiniz? Aile sigortası orada devreye girecek. 102 sayılı sözleşme çocuğun doğumundan ölümüne yaşamını garantiye alan bir sözleşmedir. Biz bu sözleşmenin gereğini yapıyoruz. AKP bunu yapmak istemiyor. Ben senin sayını azaltacağım demiyor. Yoksul sayısı arttı. Bizim iktidarımızda yoksul olmayacak. Sağ elin verdiğini de sol el görmeyecek. Aile sigortasından ömür boyu yararlanmayacak tabi ki. İstihdam politikalarımızı da buna göre oluşturuyoruz. Devlet önce bu ailelerin çocuklarını alacak önce. Çocuk, anne veya baba işe girince aile sigortası kapsamından zaten çıkıyor. 720 lira veriyoruz, 3 milyon aileye diyoruz. Vay efendim parayı nereden bulacaksınız. Sorun parada değil, nasıl kullanacağınızda. Bu rakamların hiçbirisine Maliye Bakanı itiraz edemez, onun rakamları çünkü. Bu ülkede kaynak var ama yerli yerinde kullanılmıyor. Türkiye'nin geleceği düşünülerek kullanılmıyor.

Funda Görey: Yoksulluğu tarihe gömeceğiz dediniz, dünde seçim bildirgesinde de dediniz ve iktidarı 12 yıldır yoksullukla mücadele etmemekle suçladınız. Sizde de yoksul kesime verilmiş vaatler üzerine bir bildirge görüyoruz. Siz AKP’yi yoksulluğu yönetmekle suçluyorsunuz ama siz de bir taraftan yoksullara yapılacak yardımlar üzerinden seçim vaatlerini şekillendiriyorsunuz. Burada bir tezat yok mu?

Bizim amacımız sosyal devleti inşa etmek. Ben 4 yıllık süre istiyorum. Aile sigortası Amerika’da, AB ülkelerinin hepsinde var. Sosyal devlet ailenin çocuğunun, yaşlının işsizin geleceğini güvence altına alan devlettir. İşsizlik sigortası var mı? Var ama işsizlikte var. Hastalık sigortası var ama hastalıkta var. Analık sigortası var mı, var. Uluslararası çalışma örgütünün kabule ettiği 102 Sayılı Uluslararası sözleşme... Türkiye bu sözleşmeyi 1974 yılında kabul etmiş. Neden son madde olan aile sigortası hayata geçirilmiyor? Çünkü yoksullar siyasal iktidarın arka bahçesine dönüştürülmek isteniyor. Aile sigortası sosyal devletin koruması demektir. Emeklilik yaşı 65’e çıktı. 60 yaşındasınız ve patron senin iş akdini feshediyorum ayrıl. 60 yaşında kimse iş vermiyor, nasıl geçineceksiniz? Aile sigortası orada devreye girecek. 102 sayılı sözleşme çocuğun doğumundan ölümüne yaşamını garantiye alan bir sözleşmedir. Biz bu sözleşmenin gereğini yapıyoruz. AKP bunu yapmak istemiyor. Ben senin sayını azaltacağım demiyor. Yoksul sayısı arttı. Bizim iktidarımızda yoksul olmayacak. Sağ elin verdiğini de sol el görmeyecek. Aile sigortasından ömür boyu yararlanmayacak tabii ki. İstihdam politikalarımızı da buna göre oluşturuyoruz. Devlet önce bu ailelerin çocuklarını alacak önce. Çocuk, anne veya baba işe girince aile sigortası kapsamından zaten çıkıyor. 

Mustafa Karaalioğlu: Siz bu vaatlerin yıllık maliyetini hesapladınız mı? Bu sabah yine Maliye Bakanı “Yıllık 150 milyar liraya yakın fatura çıkar” dedi. Siz diyelim seçimden sonra iktidardasınız ve bütçeye koyarken kaç liralık kaynak çıkıyor. Bir kaynak kaynağı bize gösterebilir misiniz? Mesela böylesine büyük bir paketin kaynağı ne olabilir?

Bir devletin kaynağı bütçedir. Bütçede hangi harcamaya öncelik vereceksiniz bütün mesele bu. Eğer bunu yaparsanız iyi yönetirseniz kaynak var. Türkiye'de olağanüstü bir gelir dağılımı bozukluğu var. 2002 yılında Türkiye nüfusunun yüzde 1’i Türkiye servetinin yüzde 39.4’üne sahip. 2014’te Türkiye nüfusunun yüzde 1’i toplam servetin yüzde 54.3’üne sahip. Biz bunu yapmayacağız. Refahı tabana yayacağız. Üç ana eksen vardır, her siyasal parti bu üç ana yola başvurur. Vergi politikası, bütçe politikası, sosyal harcamalar. Refahı tabana yayma bu politikalarla olur. Kayıt dışı ekonomiyi kontrol ederek biz alacağız. Bizim bütün projelerimiz birbirini tamamlıyor. Kobi’lere dedik ki, ödediğin sigorta primi kadar 1 yıl süreyle sıfır faizli kredi açacağız. Üretim artacak, işini büyütecek, devlet şu anda 30 milyar lira tahsil edemediği vergi ve sosyal güvenlik primi var. Biz üretimi, istihdamı artırıyoruz, vergi tahsilatını artırıyoruz. Vergi artacak, istihdam artacak. Bizden saygın bir işadamı çip üretmek istedi ve bunun için benim 1 milyar dolar paraya ihtiyacım var. Emin olun, başbakan olsaydım 1 milyar dolar parayı verirdim. Türkiye teknolojide müthiş bir sıçrama yapacaktı. Türkiye'nin en iyi iktisatçıları, sosyologları, uygulamacılarıyla çalıştık. Her kurulun hesabını yaptık. Bakın konut için 277 lira taksitle diyoruz. Biz bunu müteahhitlere gönderdik olur mu olmaz mı diye test ettirdik, yapılabilir dendi bize. Kaynak sorunumuz yok. Sayın Başbakan kaynakla ilgili bizim seçim bildirgemizle ilgili kuşkuya düşüyorsa burada oturur birlikte tartışırız. Bizim projelerimiz mi daha tutarlı yoksa kendi projeleri mi oturur, tartışırız uygar iki insan olarak.

Mustafa Karaalioğlu: Maliyetini sordum ama…

Bütün onların hesabı yapıldı ama rakamları keşke getirebilseydik. Biz bir anlamda bir seçim bildirgesinin ötesinde bir hükümet programı sunduk.

Murat Yetkin: Çok büyük projelerden söz ediliyor. Örneğin; 4 sene önceki seçimde o zaman Sayın Başbakan, şimdi Sayın Cumhurbaşkanı Kanal İstanbul’dan söz etti, 3. Havalimanı ve 3. Köprü Projesi vardı. Biz orada nedense hiç sorgulamadık, bunların parası nereden diye. Sanki çalışanlara çalışmayanlara, emeklilere bir şey geldiğinde biz gazeteciliğimizi hatırladık herhalde... “Nereden kaynağı bulacaksınız?” diye soruyoruz. İşin kinayesi bir yana, siz seçim bildirgenizi açıklarken işsiz sayısından, emekli sayısından söz ettiniz. Acaba Cumhuriyet Halk Partisi’nin sosyal demokrat kökleri hatırlayıp çıkarması mı bütün bu tartışmaya yol açıyor sizce?

Bütçeye gerçek anlamda yük diye tanımladığımız harcama 720 liralık aile sigortası olacak. Bunun da 720 ile 3 milyon 750 bin haneyi çarparsanız rakam çıkar ortaya. En ciddi rakam borçları sileceğiz dedik, kredi kartı ve tüketici kredisi borçlarını sileceğiz dedik. Sayın Maliye Bakanı diyor ki, “Bunu nasıl yapabilirler”. İki kez yaptı bunu AKP hükümeti. Efendim, bu olursa muhalefet Anayasa Mahkemesi’ne gidermiş. Biz gitmedik. Vatandaşın lehine olan bir konu için niye Anayasa Mahkemesi’ne gidelim. Kendi yaptıklarından bile haberi olmayan bir Maliye Bakanı Cumhuriyet Halk Partisi’ne üye olacaksa vay halimize. Borçlar silinecek. Evet, faizini en az yüzde 80’ini sileceğiz dedim. 2008-2014 satın alınan batık alacak tutarı varlık yönetim şirketleri tarafından bankalardan satın alınan miktar 19 milyar lira. Bankalar 19 milyar liralık alacağı varlık yönetim şirketine 2 milyar 800 milyon liraya sattılar. 16-17 milyar liralık bir alacağından banka kendi isteğiyle vazgeçiyor. Varlık yönetim şirketleri bu 19 milyarlık alacağı devralıyor bir avukat ordusu kuruyor bütün vatandaşların üzerine gidiyorlar borcunuzu ödeyeceksiniz, yoksa hapse girersiniz. Biz de bundan vatandaşı kurtarmak istiyoruz. Uyguladıkları faizde tefeci faizi yüzde 34. Merkez Bankası’nın uyguladığı yüzde 7 faize itiraz ediyorsunuz vatandaşa uygulanan yüzde 34 faizle ilgili konuşmuyorsunuz. Bunun devlete maliyeti kocaman bir sıfır.

Murat Yetkin: Benim dediğim madem bunu yapabiliyordunuz önceki seçimde niye yapmadınız? Bu seçimde ne sizi sevketti?

Anadolu’ya indiğimizde böyle vahim bir tablo yoktu. Çok daha karamsar bir tablo çizebiliriz aslında ama bunu bilinçli olarak yapmıyoruz. Biz ekonomide kriz vardır lafını hiç kullanmadık ama Sayın Cumhurbaşkanı kullandı. Biz ülkenin içinde bulunduğu koşulları, vatandaşın şartlarını bildiğimiz için buna çözüm üretmek zorundayız. Vatandaş gerginlikten de kavgadan da bıktı. “Hepiniz siyasi partisiniz uygarca tartışın ama vatandaşa bize ülkeye ne yapacaksınız bunları bize anlatın” diyor. Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlar böyle devam ederse çok şey kaybedecek. İran’daki üniversiteler Türkiye'dekinden daha fazla bilimsel yayın yapıyorsa bunu hepimizin düşünmesi lazım. Ne oldu 13 yılda bu ülkede? Sosyal demokrasiye gelince, sokaktaki vatandaşın derdini dert edinen parti sosyal demokrat partidir zaten. Seçim bildirgesi bir vizyon belgesi olmanın yanında bir hükümet programıdır.

Oğuz Haksever: Aslıdan seçim bildirgesinde değil ama önde bir konu olduğu için iletiyorum, Cumhurbaşkanı “koalisyon iflastır” dedi. Ne dersiniz buna?

Bizim hedefimiz tek başına iktidar olmaktır. Eğer size dokunan bir devlet, size hizmet eden, elinde sopa olmaya, sizin yaşam tarzınıza, inancınıza, kimliğinize saygı gösteren bir devlet istiyorsanız bizi iktidar yapın. Benim siyasi geçmişim de bürokratik geçmişim de bellidir. Ben siyaseti zenginleşme değil, halka adanmışlık aracı olarak gördüm.Bu ülkede çocuklar, aileler mutlu olsun. Koalisyon her ülkede olabilir. Vatandaşı korkutarak oy alma gibi ucuz politika Türkiye'de üretilmemelidir. Vatandaşın tercihi öyleyse koalisyon da olabilir. “Koalisyon iflastır” diyorsunuz ama 13 yılın sonunda geldiğimiz noktada budur. Kendisi diyor, “kriz vardır” bu ülkede diyor. Dönüp halka şantaj yapıyorsunuz, “Başka yere verirsen iflas olur”. Hiçbir şey olmaz. Sayın Cumhurbaşkanı’nın da sıcak siyasetin dışında olması lazım. Namusu ve şerefi üzerine yemin etti. Namus ve şeref kavramları bizim toplumumuzda çok önemli kavramlardır. Bunların içini siyaseten boşaltırsanız, topluma en büyük kötülüğü yapmış olursunuz. Bir insan namusu ve şerefi üzerine söz verdiği andan itibaren ölümüne sözünün arkasında durur.

Funda Görey: Siz de bütün partiler gibi tek başına iktidar olma vaadiyle yola çıkıyorsunuz. Ama siz de “Belirli ilkeler ve değerler temelinde uzlaştığımız bir partiyle koalisyon yapabiliriz” dediniz. HDP, MHP ve AK Parti bunların üçüyle de koalisyon yapar mısınız tablo bunu gerektirse?

AB Büyükelçileri ile yediğim yemekte yaptığı konuşmam kamuoyuna çok farklı şekilde yansıdır. Orada koalisyonlardan söz edildi, bir koalisyon olasılığı olursa bu konuda neler düşünebileceğimiz ifade edildi. Halk böyle bir tablo çıkarırsa buna saygı duymamız gerektiğini ifade ettim. Halk nasıl bir siyasal tablo Meclis’e çıkarırsa biz onun gereklerini yerine getirmek zorundayız.

Mustafa Karaalioğlu: Mesela Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, HDP koalisyonu sizin için bir koalisyon markası mıdır?

Böyle bir koalisyonun gerçekleşebileceğine inanmıyorum. Gerçekçi olmamız lazım. Ben iki sayın lider adına konuşmak doğru değil, benim açımdan ama bugüne kadar ortaya çıkan tablonun böyle bir koalisyona izin veremeyebileceğini ifade ediyorum.

Murat Yetkin: Gerçekçi olan koalisyon ne olabilir? Öyle bir tablo oluştu ki, AK Parti ile Cumhuriyet Halk Partisi koalisyonu mesela olur mu? HDP ile mesela olur mu?

Doğmamış çocuğa don biçmek gibi bir şey bu. Biz önce halka bir gidelim. Ben bir seçim bildirgesi ile bir Türkiye vizyonu, gelecek vizyonu, mevcut koşulların nasıl iyileştirileceğine ilişkin bir seçim bildirgesi sundum. Kabul göreceğine inanıyorum. Bizim sunduğumuz seçim bildirgesinin özelliği tek boyutlu olmaması. İş dünyasını da kapsayan, üretimi önceleyen, katma değeri yüksek ürün üretmeyi önceleyen bir program bizimki. Bir ildeki fabrikayı söküp başka ile götürüyorsunuz teşvik olmuş oluyor. Çalışan işçi aynı ama devletten çıkan sadece fazla para. Bunların tamamen önüne geçeceğiz. Bir de devlete olağanüstü bir israf var. Devlet liyakat esasına göre, ehli kişiler tarafından yönetilebilirse, bürokrasi bu bağlamda bu ele alınabilirse Türkiye'nin aşamayacağı hiç bir sorun yoktur.

Oğuz Haksever: Bu seçimlerde dikkat ettik; HDP konusu son derece hassas bir konu, seçmen ve vatandaş nezdinde. AK Parti’nin konforlu bir parlamento çoğunluğuna sahip olmaması için Cumhuriyet Halk Partisi tabanından HDP’ye bir takım kaymalar olabileceği söyleniyor. Buna karşın sizin seçmeninize bir mesajınız ya da bu konuya ilişkin argümanınız nedir?

Bizim tabanımızdan HDP’ye oy kayışı olabileceğine katılmıyoruz. Tabanımız belli zaten. Bu seçimlerde bırakın oy kaymasını yeni seçmen kitlesi gelecek. Bugün içinde bulunan koşullardan Türkiye'yi çekip çıkarak tek partinin biz olduğuna inanıyoruz. Dürüstlüğü, ahlaki değerleri,  hesap vermeyi görev kabul edişliyle her kuruşun hesabını vermeyi kabul ediyoruz. Biz yeni seçmen kitlesi kazanacağımıza inanıyoruz. İki, demokrasimizde milli iradenin üzerinde gölge var. Gölgeyi yapan kişi 12 Eylül askeri darbesidir, yani yüzde 10 seçim barajıdır. Bunun kalkması lazımdır. Benim şahsi kanaatim, yüzde 1 oy alan bir partinin genel başkanı da parlamentoya gelebilmeli. O açıdan bu seçimde Cumhuriyet Halk Partisi tek başına iktidara gelirse, emin olun bu ülkeye birinci sınıf demokrasiyi getireceğiz. AB yeni fasıl açtı mı açmadı mı hiç düşünmeyeceğiz. Demokrasi nasıl çalışıyorsa orada, aynısını kendi ülkemize getireceğiz. Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrası gittik, medeni kanunu getirdik. Bu ülkede kadın seçme seçilme hakkını İsviçre’den çok daha önce Türkiye verdi. Hülle yoluyla partiler parlamentoya şu veya bu şekilde geliyorlarsa onun ayıbı hülle yoluna yol açana  yasa ve o yasayı savunan siyasal anlayıştır.

Murat Yetkin: HDP’nin bu yüzde 10 barajını aşıp aşamayacağı en çok tartışılan konulardan biri. Sizce HDP’li olan veya olmayan Meclis açısından milli iradenin yansıması açısından fark olduğunu söylediniz. Peki siyasetin akışı bakımından mesela Erdoğan’ın “Ben süper başkanlık” diyorum dediği sistemin kurulması ya da başka türlü bir Meclis dengesini nasıl değerlendirirsiniz?

HDP’nin parlamentoda olması doğrudur. HDP’nin de Saadet’in de BBP’nin de gelmesi lazım. Siz eğer temsiliyet alanını daraltırsanız sokağı hareketlendirmiş olursunuz. Yüzde 10 seçim barajını niye kaldırmıyorsunuz? “Askeri vesayete karşıyız” diyorsunuz ama darbe  hukukunu savunuyorsun.

Murat Yetkin: Sayın Başbakan “istikrar için” diyor.

Bunun istikrarla ilgisi yok. İşte geldiğimiz nokta da 6 milyon 200 bin işsiz.

Mustafa Karaalioğlu: HDP’nin baraj meselesi ile Cumhuriyet Halk Partisi’nin tabanı arasında bir ilişki kuruluyor siz bunun olmayacağını söyleseniz de. HDP’nin bazı politikalarının kritik edilebileceği dönemler oldu yine de Cumhuriyet Halk Partisi olarak çok bu alan girmiyorsunuz, HDP’nin şiddetle ilişkisi konularına. Rakibiniz değil mi HDP? Yoksa iktidar partisi dışında bir alan açmamak için mi bunu yapıyorsunuz?

Biz muhalefetteki hiçbir parti ile özel bir tartışma alanı yaratmak istemiyoruz. Muhalefet kendi arasında kavga ederse o da demokrasiye zarar verir. İktidarda olmayan bir parti ile niye kavga edeceğiz biz. Ama kesinlikle şiddet olaylarını, terörü reddediyoruz. Kim olursa olsun, arkasında kim olursa olsun. Eğer bir siyasal parti teröre destek veriyorsa oradan besleniyorsa biz bunu doğru bulmayız. Eğer terörle işbirliği varsa onun demokrasiden söz etmeye hakkı yoktur.

Funda Görey: Kürt sorunu, demokrasi, temel haklar, insan hakları başlığı altında yer buldu seçim bildirgenizde ve bunun TBMM çatısı altında bir uzlaşma içinde şeffaf biçimde çözülmesi gerektiği şeklinde bir genel çerçeve belirlediniz. Fakat çözüm sürecinin geldiği nokta olarak bakıldığında bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisi’ne yöneltilen tamam bunları söylüyorsunuz ama somut olarak ne adım atılacak? Yine bu bildirgede bu eleştiriler sizin karşınıza çıkabilir mi?

Kürt sorunu Türkiye'nin en temel sorunlarından birisidir. Bu sorunu da biz çözeriz. Bu sorunu çözmek için samimi ve dürüst olacaksınız. O yok. Gizli kişisel bir ajandanız olmayacak. Millete hesabını veremeyeceğiniz angajmanlara girmeyeceksiniz. Kapalı kapılar ardında nelerin konuşulduğunu bilmiyoruz. TBMM’ve millete bilgi vereceksiniz. Biz neden çözeriz gayet açık ve net. Biz bununla ilgili kanun teklifi de verdik parlamentoya ama gelin görün ki, AKP’lilerin oylarıyla reddedildi. Onlar çözemezler. Hele hele karşılıklı güvensizlik üzerine inşa edilen bir sorun çözüm bulamaz. Biz samimi olduğumuz kanıtlamak için söylediğimiz her şeyi parlamentoya milletvekillerimizin imzası ile kanun teklifi olarak verdik. Biz faili meçhullerle ilgili zamanaşımı kalksın dedik. 8 ayrı araştırma önergesi verdik faili meçhuller araştırılsın diye. Biz gerçekten samimiyiz. Sorunun çözümünün demokrasi ve özgürlüklerden geçtiğini de defalarca söyledik. Bizim dışımızdan birisi niye çıkıp ben şu kanun teklifini verdim diyemiyor. Biz İRA olayını da ETA olayını da inceledik, oralarda yapılan toplantılara arkadaşlarımızı gönderdik. Üstelik biz muhalefetteyken araştırıyoruz ama iktidara geldiğimiz de bu sorunu çözeriz.

Mustafa Karaalioğlu: Anayasa’nın malum 66. Maddesi “Herkes Türktür” diye bitiyor. Kürt sorununun çözümünden bahsediyorsak bu maddenin değişmesi konusunda güçlü bir eğilim var. Bu madde değişmeli mi?

Türk milleti kavramını savunuyoruz. Biz bunu kaldıralım peki hangi gerekçe ile kaldırıyoruz. Bildirgeyi okurken “Yüce Türk milletine sunuyorum” dedim. Ben yurtdışına çıktığımda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Şunu kimse unutmasın; Türkiye Cumhuriyeti etnik kimliğe dayanan bir yapılanma değildir, bir siyasal bilinç devletidir. Bir imparatorluktan her kesimden insanımızı bir çatı altında tutuyoruz. Türk bir üst kimliktir, onun altında pek çok kimlik var. Ama biz etnik kimliğe dayalı bir siyaseti kesinlikle reddediyoruz. İnanca dayalı bir siyaseti de kesinlikle reddediyoruz. İşte bugün bazı gazetelerde vardı Cumhuriyet Halk Partisi’nin seçim bildirgesinde iktidara gelince imam hatipleri kapacak diye. Nerede yazıyor bu? Herkesin inancına saygı gösteren birisi çocuğumu göndermek istiyorum inancını öğrensin. Biz bunu niye engel olalım. Önyargılarla zaman zaman siyaseti partileri eleştiriyoruz. Önyargılardan Türkiye'nin artık kurtulması lazım. Dünya değişiyor. Cumhuriyet Halk Partisi değişiyor, biz de değişiyoruz.

Mustafa Karaalioğlu: 2011 seçimlerine giderken vatandaşlık tanımının değişebileceğini söylemiştiniz ama şimdi o noktanın biraz gerisindesiniz.

Anayasa Komisyonu’nun katılan arkadaşlarımız var orada CHP’nin önerdiği vatandaşlık tanımı var. Bu tanım büyük ölçüde iktidar partisi tarafından da kabul edildi.

Murat Yetkin: PKK ile diyalog; 2012’de Kürt sorununa barışçıl bir çözüm bulmak için önemli bir adım attı hükümet. Siz bunu şeffaflık kısmını eksik buluyorsunuz. Bence de Meclis kısmı aksayan bir projedir. Sayın Başbakan açıkladığı seçim beyannamesinde bu yer almadı. Almaması eleştirilince unutulduğu ifade edildi. Acaba bu unutma ifadesi gerekçe bulmak mıdır yoksa seçim dönemi iktidar partisi bu Kürt diyaloğunu öne çıkarmak istemiyor mu?

Benim okuduğum kadarıyla Sayın Başbakan Kürt sorununun çözümüyle ilgili bazı sayfaların basılmak üzere matbaaya götürülürken dijital ortamda düştüğü ifade ediliyor. Şimdi böyle bir şeyse çok vahim. Seçim bildirgesinde düşmüşse bu kadar temel sorun ve siz bunun çözümü ile ilgili düşüncelerinizi açıklayamamışsanız başbakanlık koltuğunda niye oturuyorsunuz. Ben doğru bulmuyorum, çıkıp açık net zaten şu ana kadar iktidar kanadı bu sorunun nasıl çözüleceğine ilişkin hiçbir düşünceyi açık net ifade etmemiştir.

Oğuz Haksever: Sizin planlarınızda İmralı olacak mı?

Hayır. Az önce söyledim AB’nin yeni fasıl açmasını beklemeden biz birinci sınıf demokrasiyi getireceğiz. Bizim gidip kapalı kapılar ardından görüşme yapmamızın hiç ama hiçbir önemi yok. Siz demokrasiyi getirecekseniz, o zaman sorunu çözüyorsunuz. PKK o zaman marjinalleşmiş olur. Teröre devam ederse bütün dünya karşısında durur. Bu özgüven eksikliğinden kaynaklanıyor. Kapalı kapılar ardından görüştünüz de ne oldu? Ufak bir anlaşmazlık çıktı, herhalde aralarında olaylar çıktı, çok sayıda insan hayatını kaybetti. Bundan kim sorumlu? İktidarda AKP yok mu? Niye sorumluluğu almadı üstüne? “Bu hükümet Türkiye'nin başına çok daha büyük felaketler açacak” dedim. Doğru ve Güneydoğu’da PKK’nın vergi dairesi var, askere alma dairesi var, mahkemeleri var. Paralel yapı diyorlar, zaten var burada. Önlem var mı? Yok. Ben bildiğim halde dillendirmiyordum bunu ama Sayın Başbakan çıktı kendisi ifade etti. Sen Başbakan değil misin, ikinci duruşma olur mu? Senin valin, kaymakamın neden orada? Onun için diyoruz bunlar sorunları çözemez.

Funda Görey: Bölgede yaşayanlar için birinci sınıf demokrasiyi getirdiğimiz zaman terör örgütü marjinal olacak kendiliğinden belki ortadan kalkacak diyorsunuz ama bu çözüm sürecinin de hep tıkandığı bir nokta vardır eve dönüşler ve genel af ilan edilecek mi? Sizin parti olarak bu konudaki görüşünüz nedir, bir genel af taraftarı mısınız?

Toplumsal uzlaşma bizim ana anahtarımız. HDP’yi siz gayrimeşru bir oluşum diye tanımlayamazsınız. Parlamentoda olan bir yapı. Bayrak hepimizin bayrağı, ülke hepimizin ülkesi anlaşamayacağımız sorunlar yok. Oturur bütün bu sorunların üstesinden geliriz. Şu aşamada bir genel af düşüncesi son derece yanlıştır.

Mustafa Karaalioğlu: Siz de dediniz, “İRA’ya gitti, araştırdık”. Son 10 yılda görece bir takım adımlar atıldı ama PKK o marjinalleşme seviyesine gitmedi. Sorun daha derin ve daha kesin önlemler gerektiriyor olabilir mi? Anadilde eğitim mesela, yerel yönetimler şartının kaldırılması ve özerkliğe yaklaşan bir takım talepler var. Daha ileri demokratik adımlar atılması gerekiyor sanki.

Yerel yönetimlerin özerklik şartına evet diyoruz. Ama bu Hakkari’ye, Diyarbakır’a özgür bir kural değil; bütün belediyeler için geçerlidir. Belediye yasasının 1. maddesi “Belediyeler idari ve mali açıdan özerktir” diyor. Belediye başkanını beldedeki insanlar seçiyor, meclis üyelerini seçiyor, bütçesi var. Bundan kim yararlanacak, bu zaten çıkmış daha önce uygulamayı Bakanlar Kurulu’na bırakmış. Yerel yönetim özerklik şartından en büyük faydayı emin olun en çok İzmir Belediye Başkanımız sağlayacak. Gelip Ankara’da bakanların kapılarının önlerinde saatlerce beklemeyecekler. Merkezi yönetimin denetimi dışında anlamına gelmiyor bu. Merkezi yönetimler kuruşun hesabını sormak zorundadır, Sayıştay hepsini denetlemek zorundadır. Belediyeler mali kaynakları daha güçlü hale gelsinler, bölgeye özerklik verelim bunun yakından uzaktan ilgisi yoktur. Bölgesel özerkliğe de karşıyız. Ayrımcılık yok, bölge halkına sorun onlar da benim gibi düşünüyordur. Terör örgütü farklı düşünebilir. Biz hükümete ne bir engel getirdik, ne sakın bunu yapma dedik. Parlamento’ya son bir yasa getirdiler çözüm adresi meclistir diye. Bir madde vardı yeni faili meçhullere imkan hazırlayan bir madde vardı ona karşı çıktık. Hemen hükümet sorunu çözeceğiz Cumhuriyet Halk Partisi karşı çıkıyor diye koroya başladı. Nitekim hükümet kendi arasında görüştü ve geri çekti. Bir madde daha vardı o yasada hükümet belli aralıklarla çözüm süreciyle ilgili kamuoyunu bilgilendirir. Yasa çıktığı tarihten bu yana tek cümle kurulmuş değil.

Oğuz Haksever:  Ağrı Diyadin’de ne oldu Sayın Genel Başkan?

Ağrı Diyadin’de sorun çıkmayabilirdi. Ama sorunun çıkması için hükümet tarafından her şey yapıldı. Bir anlamda askerler ölüme gönderildi. Bu doğru değildi.

Mustafa Karaalioğlu: Orada PKK’nın silahla şehre veya köye indiği söyleniyor, müdahale edilmemeliydi anlamında mı söylüyorsunuz?

PKK silahlı iniyorsa git yakala, devlet değil misin? Şehre silahlı geldikleri ve halka baskı yaptıkları HDP’ye oy verin diye. Varsa öyle bir şey müdahale edersiniz. Silahlı geldi görmezden gelin iddiamız yok bizim. Valinin, kaymakamın, emniyet müdürünün bütün bunların kamuoyuna sağlıklı duyurulması gerekirdi. Efkan Ala’nın o olayda ne işi var? Kimsiniz siz neden talimat veriyorsunuz?

Funda Görey: Başkanlık sistemi AKP’nin seçim beyannamesine girdi, burada nasıl olacağı anlatıldı. Siz buna karşılık olarak dediniz ki, “Cumhurbaşkanı sembolik yetkilerle donatılacak, eski görevine dönecek ve parlamenter sistemde sorun sistemin kendisi değil, bunu uygulamayan aksaklıkları yaratanlarda.” Bu noktadan cumhurbaşkanının yetkileri kısma gibi bir adım da Cumhuriyet Halk Partisi’nin vaatleri arasında görülüyor.

Daha önceki cumhurbaşkanları bulundukları konum gereği ve sorumsuzlukları gereği icraya verilmesi gereken yetkileri kendilerine verilmesini doğru bulmadılar. En son bunu Sayın Gül de açıkladı. Biz de seçim bildirgemizde “Bir üniversite kendi rektörünü seçemez mi? dedik. Koca koca bilim insanları kendi rektörlerini seçmekten aciz insanlarmış gibi yansıyor kamuoyuna. Cumhurbaşkanlarının parlamenter sistemde sorumluluğu esastır, vatana ihanet hariç suçlanamaz. O nedenle icranın dışındadır. Kenan Evren o yetkileri üzerine almak istediği için güçlüdür. Ona göre hukuk sistemi oluşturulmuştur. Yasama, yürütme ve yargı arasındaki dördüncü güç de medyadır. Eğer bunlar denge ve denetleme dediğimiz süreç çok iyi kurgulanırsa parlamenter sistem güçlüdür. Bu parlamento Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı verdi, pek çok başarıya imza attı. Biz gazi parlamento diyoruz, şimdi de bu parlamento beceriksizdir diyoruz.

Mustafa Karaalioğlu: Cumhurbaşkanının yetkilerinin azaltılması bir Anayasa değişikliği gerektiriyor. Mevcut cumhurbaşkanı ve bundan sonrakiler halk oyuyla seçilecekler. Dolayısıyla halk oyuyla seçilmesi modelinin de kaldırılmasını mı öneriyorsunuz?

Kaldırılabilir ama halk da seçebilir. 12 Eylül askeri darbesinin öngördüğü koşullara göre Anayasa düzenlendiği için “Kenan Evren arzu ettiği zaman Bakanlar Kurulu’na başkanlık yapabilir” diyor. Ama biz bunu reddediyoruz, vesayeti kabul etmiyoruz ama şimdi tahkim ediyoruz o vesayeti. Lider sultasının olmadığı, her siyasi partinin ön seçimle aday belirlediği bir sistem bizim parlamenter sistemimizi güçlendirir. Vatandaş kendi milletvekilini kendisi seçme hakkın sahip olacak. Parlamentoda milletvekilleri liderin ağzına bakıyor, yanlış el kaldırırsa bir daha Meclis’te olamayacak. Bunun değişmesi isteyen Cumhuriyet Halk Partisi, “değişmesin” diyen iktidar partisi. Bize hep derlerdi ki statükocu. Değişimden yanayız artık halk kim değişimden yana kim statükocu daha net görüyor.

Oğuz Haksever: 100 gün ve bir yıl süre vermeniz konuşuldu. 100 gün fikri nasıl doğru ve neye göre yaptınız?

200 günde yapacaklarımız doğrudan doğruya karar verip gerçekleştirdiğimizde uygulamasına başlatacağımız bir süreç. Aile sigortası kanununu sevk edeceğiz ama onun bir alt hazırlıkları ona göre organizasyon ve onu daha sonra yapacağız. Emekliye iki maaş ikramiye onu rahatlıkla yapabileceğiz. Bir yıllık süre mazotla ilgili çiftçiye vereceğimiz mazotun değişmesi diğerinden farklı olması lazım onun için bir yıl süre lazım farklı rengi için. Böylece denetleme yapılırken kolaylık olacak.

Mustafa Karaalioğlu: Paketlerinizin için mega projeler yok köprü yok yol yok. Bunların bilinçli olarak mı tercih etmiyorsunuz?

 Onlar zaten yapılacak En büyük projeleri yap-işlet-devret modeliyle yapıyor devlet. Devletten çıkan bir para yok ki. Bu model yanlış değildir. Elbette büyük projeler yapılmalı. Ben söyledim 3.köprü yerine keşke 2. 3. tünel olsaydı. İstanbul'da zaten insanlar nefes alamaz noktada o yeşil alanları da yok ederseniz ne yapar insanlar? Büyük proje dediğiniz asıl siz katma değeri yüksek ürün üretiyor musunuz büyük proje odur. Eğer siz katma değeri yüksek ürün üretemiyorsanız dünyada saygınlığınız olmaz. Hepimizde cep telefonu var, Türkiye bunu üretemiyor ama montajını yapıyor. Asıl büyük proje çip üreten Türkiye. Asıl büyük proje bilgi toplumu. Her yıl 15 bin üniversite mezununu her yıl yurtdışında doktoraya göndereceksiniz. Hadi diyelim 5 bini orada kaldı 10 yılda 50 bin yurtdışında doktora yapmış bir Türkiye portresi düşünün. İşte proje budur. Bunun için birinci sınır demokrasi yapacaksınız. İki, katma değeri yüksek ürün üretimine geçeceksiniz. Sosyal politikaları yapacaksınız refahı tabana yayacaksınız. Devletin sürekliliğini sağlayacaksınız.

Funda Görey: Partinizin bir inandırıcılık sorunu  var mı sizce? 12 yıldır şunu şunu yaptı iktidarda yaptıkları ortada ama Cumhuriyet Halk Partisi bu kadar zamandır muhalefette ama ben nereden bileyim bu söylediklerini yapacağını diyen bir seçmeni nasıl ikna edeceksiniz?

Onun için söylüyorum zaten 4 yıllık süre istiyorum. Taahhüt ettiğimin ilk 6 ayından bunları yapamazsam hem başbakanlığı hem siyaseti bırakacağım. 1 yıl içinde yapamazsam başbakanlığı da siyaseti de bırakacağım. Çünkü ilk kez bu kadar açık bu kadar net rakamlandırılmış hedefleri toplumun önüne koyuyoruz. Ben kişisel hayatımdan örnekler verdim Anadolu'nun kuş uçmaz kervan geçmez bir köyünde doğdum. Bu kişisel bir başarı. Bunu toplumsal başarıya dönüştürmek hepimizin ortak çabası. Annesi okuma yazma bilmeyen bir çocuk bugün Cumhuriyet Halk Partisi'ne başkan oluyorsa Türkiye Cumhuriyetine karşı sorumlulukları vardır. Siyaseti kirlilikten ayıralım. 19.büyük ekonomiyiz ama tartışımız konu emekliye iki ikramiye verirsek kaynak var mı yok mu? 3 buçuk milyon haneye 720 lira vermeyi tartışıyor dünyanın en büyük 19.ekonomisi. Biz Güney Kore'den önce otomobil üreten bir ülkeyiz ama bugün bir markamız yok. Güney Kore'nin dünya çapında üç otomobil markası var. Bizim ne eksiğimiz var? Cevap kirli siyaset. Bana dünyanın hiçbir yerinde Sayıştay'ın mali raporu gelmeden bütçe kanunu çıkmaz ama bizde çıktı. Hesap vermeyi utanılacak bir olay güren bir siyaset toplumu ileriye taşıyamaz. Benim bütün akrabalarım meydanda ben devletin en büyük hazinelerini yönettim niye birisi köşeyi dönmedi. Her kuruşun hesabını vermeye hazır görev yaptım ben Türkiye'de. Devlet kinle öfkeyle ve kibirle yönetilmez, akılla ve mantıkla yönetilir. Devleti yönetmek zor değildir. Kurumlar saat gibi çalışıyorsa zor değildir. Eğer siz devletin kurumlarına doğrudan müdahale ediyorsanız kamu ihale kurumuna bizim adamları atadık bizim arkadaşlara ihaleyi verecekler dediğiniz andan itibaren orada sorun çıkar.

Murat Yetkin: Bu seçimde ağırlığınız sosyal devlet. Türkiye'nin ticaret yolları kapanıyor. Özellikle güney ve doğusu ile ilgili yollar kapanıyor Avrupa'da da hala krizin etkileri var. Dış politika 2009 yılına kadar sıfır siyaset şeyiyle gidiyordu ama ondan sonra bir ticaret yolları kesiliyor. Bunları nasıl açacaksınız? Suriye'de bir iç savaş var ve bir diktatör orada, Irak'ta bir iç savaş var, İsrail ve Mısır'la sorunlar ortada.

Kemal Kılıçdaroğlu: Mısır'daki olaydan sonra biz Mısır'a iki milletvekilimizi gönderdik ve Mısır halkıyla dost olduğumuzu söyledik. Suriye içinde aynı şeyi yaptık. Irak'a ben bizzat kendim gittim. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında hiçbir komşumuzla asla kavga etmeyeceğiz ve onların iç işlerine hiç müdahale etmeyeceğiz. Mezhep eksenli bir dış politikayı şiddetle reddediyoruz. Asıl tehlike 23 Nisan Mısır Ro-Ro sözleşmesini yeniden imzalamazsa asıl sorun oradan başlayacak. Dış politikada 4 merkezde bizim büyükelçimiz yok. Libya'da, Mısır'da, Suriye'de ve İsrail'de yok. Bu bağlamda bizim yeni bir dış politika izlememiz gerekiyor. Bütün komşularımıza sizin içişlerinize Türkiye asla müdahale etmeyecek güvencesi vermemiz lazım. İktidar Suriye ile vizeleri kaldırdı, bir zaman  bahar havası vardı hiçbir zaman eleştirmedik. Ama ne zaman Türkiye içişlerine müdahale etti yanlış yapıyorsun dedik biz kaybederiz dedik ve kaybettik. Mazi Marmara en büyük hatalardan birisiydi. Üstelim Mavi Marmara'ya AKP milletvekilleri de binecekti ama gece siz binmeyin dediler. Türkiye kendi karasularında korsan gemi çıkaracak bir ülke değildir. Bütün dünya biliyordu ki bu gemi İsrail'e gidecek. Gazze'de Kızılay'ın çadırı var yardım yapacaksan gönder.

Mustafa Karaalioğlu: Bir de Suriye'de 300 bin civarında vatandaşını öldürmüş ve ülkenin yarıdan fazlasını nüfus hareketini zorlamış gerçek bire diktatör var. Mısır'da askeri bir darbe yapıldı. Mavi Marmara fikri tartışılabilir ama orada da uluslar arası sularda bizim insanlarımızı katleden bir rejim var. Olayların bir de bu boyutu yok mu? Bunlara rağmen ilişkileri nasıl kurmayı düşünüyorsunuz?

Uluslararası alanda bizim insanlarımızın katledilmesini şiddetle kınadık zaten İsrail'in yaptığı asla doğru değil. Kendi karasularına girmediği sürece müdahale etmek korsanlığın başka bir adıdır. Suriye'yle ilgili hiçbir zaman Esad'ın yaptıklarını savunmadık. Ama Türkiye'nin birilerinin eline silah vermesini de doğru bulmadık. Akan kanın sorumlusu siyasi iktidardır. TIR'larla giden yardım malzemesi gizlenir mi? İnsani bir yardım dünyadan gizlenir mi? Silah göndermek Türkiye Cumhuriyeti'ne yakışır mı? İki aylık iki haftalık ömrü kaldı dediniz. Oraya müdahale etmemeliydik ama uluslararası alan nasıl mücadele ediyorsa bizde o sürecin bir parçası olabilirdik. IŞİD belası var. Musul konsolosluğumuzu bastılar rehin aldılar. THY kadar pratik davranamadı bu hükümet. O bile seferi durdurdu biz orada tuttuk çalışanlarımızı ve konsolosumuzu. Teslim ol talimatını veren dönemin başbakanı ben gayet iyi biliyorum. Mısır'da darbe olduğu gün eleştirenlerden birisiyim. Ama eleştirmek ayrı Mısır halkına hakaret etmek ayrı. Mısır'da da demokrasi olsun, hukukun üstünlüğü olsun.

Mustafa Karaalioğlu: Mesela siz iktidar olduğunuz Esad'la diyaloga girme gibi bir seçeneğiniz var mı?

Bu konuda bizim bir önerimiz oldu. Biz uluslar arası Suriye konferansının Suriye'de toplanmasını istedik. Hükümet reddetti bunu ve sonra Cenevre'de görüşmeler oldu. Bazı önemli adımlar atıldı. O toplantıya Türkiye davet edilmedi. Bu benim zoruma gidiyor.

Oğuz Haksever: Suriyeliler ne olacak?

Dış politikada bir defa Suriye dahil Ortadoğu dahil barışı getiririz. Ekmeleddin beyi cumhurbaşkanı adayı olarak belirlememizin temelinde de bu unsur vardı. Ortadoğu'da çok güçlü bir isimdi. Ortadoğu'ya biz barışı getirebiliriz. Türkiye müdahil olmazsa başvurulan ülke konumunda olursa müdahale değil sorunları çözme konusunda başvurulan ülke olursa o zaman sorunları çözeriz. Bu yönetim yüzünde Türkiye o şansını kaybetti. Biz seçildiğimizde Ortadoğu'daki bütün liderlere sizin ülkenizde barışa ve huzura biz katkı vermek istiyoruz diyeceğiz. Ne yapmamızı istiyorsanız biz onu yapmaya hazırız yeter ki siz ülkenizde barışı huzuru güveni sağlayın. Bu güvenceyi vereceğiz onlara.

Funda Görey: Ekmeleddin bey dediniz Milliyetçi Hareket Partisi'nden milletvekili adayı oldu. Siz teklif ettiniz mi kontenjan kullanmayı düşündünüz mü?

Parlamentoda Ekmeleddin bey gibi sadece Ortadoğu'da değil dünyada da saygınlığı olan bir insanın olması önemli. Bizim bu seçimde ağırlıklı olarak ön seçim yaptık kontenjan sayımız son derece sınırlıydı.

Oğuz Haksever: Atilla Sertel olayını soracağım. Yasal sorunu gerçekten CHP'liler mi duyurdular?

Önseçime girdi başarılı oldu iyi bir gazeteci. Şikayet edenleri araştırıyorum. Eğer bizim partili ise kesinlikle bu partide kalmayacaklar.

Mustafa Karaalioğlu: Zorunlu din derslerini kaldıracağız diyorsunuz, neden?

AİHM'in kararı var. Bir hukuk devletiysek ve mahkeme kararlarına uyacaksak peki uymazsak ne olur başımıza bir sürü bela açılır. Kim kendi inancını öğrenmek istiyorsa ona hiç bir sınırlama getirilmeyecektir güvencesini de veriyoruz. Zorunlu din dersi diyelim ki Hıristiyan dünyasından bir çocuk okula geliyorsa hangi dersi vereceksiniz? Cumhuriyet Halk Partisi geldi imam hatip okullarını kapacak işte aynı şey hiç aklımızdan geçmeyen bir şey. İmam hatip okullarını kuran zaten Cumhuriyet Halk Partisi. Bu ülkede din adamlarımızın toplumu aydınlatması, birikimli olması bizimde en büyük arzumuzdur.İnsan bir şey öğrenmek istiyorsa her imkanı vereceksiniz ama öğrenmek istemiyorsa zorlayamazsınız.

Murat Yetkin: Bu seçim bildirgenizde iş garantili eğitim dediniz. Bunu nasıl yapacaksınız?

Her organize sanayi bölgesinde yatılı meslek lisesi kuracağız. Hangi organize sanayi bölgesine gitsek nitelikli ara eleman bulamıyoruz. Liseden mezun oluyor işsiz, iş bulmak için ayrıca kursa gidiyor. Şimdi biz aileye yük olmayacak şekilde bu okulları kuracağız. Tabi her organize sanayi bölgesinin isteklerine göre. Çocuk orada yatılı okuyacak, aileye yük olmayacak, 3.sınıftan itibaren kendi kolunda staja gidecek. O okullara gidenlere iş garantisi yani. Bu okulların hiçbirisi boş olmaz kesinlikle. Devlete de bir yükü yoktur bunun. Sanayiciler böyle bir okul planlanırsa biz bu okulları yapmaya hazırız dediler. Bursa'da bunun güzel bir örneği var.

Sayfa Yükleniyor...