Nükleere karşı dava

TEMA Vakfı, Mersin Akkuyu’da yapılması planlanan nükleer santrali engellemek ve yapımını durdurmak için dava açtı.

Nükleere karşı dava

TEMA'dan yapılan açıklama şöyle; "Çevresel sorunların hiç yaşanmadan çözülmesi hedefiyle illere ait kesinleşmemiş Çevre Düzeni Planlarını yakın takibe alan TEMA Vakfı, Mersin Akkuyu’ya nükleer santral yapılması amacıyla, 1/100.000 ölçekli Mersin-Karaman Çevre Düzeni Planı’nda yapılan tadilata itiraz etti. İtiraz kabul edilmeyince de santralin işlendiği Çevre Düzeni planlarının kısmi iptali ve yürütmenin durdurulması talepleriyle dava açıldı.

Nükleer enerjiyle ilgili tartışmaların ’de ve dünyada on yıllardır devam ettiğine dikkat çeken TEMA Vakfı, Üç Mil Adası ve Çernobil gibi felaketler hala hafızalarda iken 2000’li yıllardan itibaren nükleer enerji tartışmalarının ‘Nükleer Rönesans’ söylemiyle yeniden başlatıldığına dikkat çekti. Nükleer enerji ile ilgili gelişmeleri ‘doğayı ve yaşamı savunmak’ birincil ilkesini temel alarak izlediğini ifade eden TEMA Vakfı, dava gerekçelerini dört başlık altında özetledi.

Nükleer Santraller, herhangi bir kaza yaşanmaması durumunda bile toprak varlıkları kaybı, soğutma sularının deniz, akarsu ve göl habitatlarını olumsuz etkilemesi gibi çevresel tahribatlarla doğaya ve yaşama zarar verir.  Japonya Fukişima’da 11 Mart 2011’de başlayan ve hala devam eden nükleer santral felaketinin ‘ne denli büyük bir tahribata neden olduğu’ açıkça görüldü.

Nükleer enerji santralleri daha yapım aşamasında neden oldukları yüksek karbon salım miktarlarıyla iklim değişikliğini hızlandırıcı rol oynamaktadır. Üstelik, nükleer atıkların ‘güvenli bir şekilde nasıl ve nerede depolanabileceği konusu bugünün teknolojisiyle bile çözülememiş son derece tehlikeli bir sorun’ olarak varlığını devam ettirmektedir.

Nükleer gibi eski moda ve yenilenemez bir enerji kaynağı ‘geleceğin teknolojisi’ olarak gösterilmeye çalışılıyor. Oysa Nükleer enerjinin ‘iddia edildiği gibi ucuz ve güvenli olmadığı’ Japonya Fukişima’da yaşanan felaketle örtbas edilemeyecek şekilde ispatlandı. Almanya 2022, İsviçre ise 2034’e kadar ülkelerindeki tüm nükleer santralleri kapatma kararı alırken İtalya halkı da referandumda nükleere ‘Hayır!’ dedi. Hatta dünyanın önemli nükleer santral üretici firmalarından biri çok yüksek ekonomik zararları da göze alarak bu alanı terk ettiğini açıkladı.

Nükleer santral yapılmak istenen Mersin Akkuyu, Aydıncık ve Ovacık Kıyıları Önemli Doğa Alanları sınırları içindedir. Bu nedenle bölgedeki ekosistem son derece kırılgandır ve burada yaşayan bir çok türün nesli tehlike altındadır. “Türkiye Atom Enerjisi Kurulu (TAEK) dahi nükleer santrallerin ‘nesli tehlikeye düşmüş, koruma altına alınmış veya önemli sayılan biyolojik türlerin varlığına herhangi bir risk anında zarar vermeyecek’ bir bölgeye yapılması gerektiğini savunmaktadır.

Bakanlar Kurulu tarafından 27.08.2010 tarihinde onaylanan uluslararası sözleşme ile Akkuyu Nükleer santrali iç hukukun denetiminden çıkarılmaktadır. Anayasa 90. madde/son gereği ve en geniş (üçüncü kuşak haklar dahil) yorumu ile temel insan hak ve özgürlükleri ile ilgili hukuk, uygulanması gereken öncelikli hukuktur. Ayrıca Anayasanın 13. maddesinde 'Temel hak ve hürriyetlere yönelik kısıtlamaların ancak kanunla ve Anayasanın özüne ve ruhuna aykırı olmadan yapılabileceği' hükme bağlanmaktadır. Yine Anayasanın 11. Maddesinde “Anayasanın üstünlüğü”, 138/1. maddesinde de 'Yargı kararlarının Anayasaya göre verileceği'  hükme bağlanmıştır. Bu nedenlerle, Akkuyu NGS Anlaşması gerek Anayasa’da yazılı, gerekse Türkiye’nin imzaladığı uluslararası anlaşmalarla kazanılmış temel hak ve özgürlüklere yönelik bir kısıtlama ve tecavüz oluşturmaktadır.

Tüm bu nedenlerle TEMA Vakfı, Mersin Akkuyu’da yapılmak istenen nükleer enerji santrali için Mersin-Karaman Çevre Düzeni Planı’nda işlenen değişikliğin kısmen iptali ve öncelikle yürütmenin durdurulması istemiyle dava açmıştır.

Sayfa Yükleniyor...