O toplantı Ankara'da yapılmayacak

Başbakan Davutoğlu, partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nın bundan sonra Ankara'da yapılmayacağını her ay farklı illerde dönüşümlü olarak gerçekleştirileceğini açıkladı.

O toplantı Ankara'da yapılmayacak

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin 98. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu.

MYK'da alınan kararla, artık AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nın Ankara'da yapılmayacağını açıklayan Davutoğlu, ''Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı, her ay dönüşümlü olarak 'nin batısında, doğusunda, kuzeyinde, güneyinde, ortasında yapılacak'' dedi.

Yeni Güvenlik Paketi'ndeki soyadı değiştirme düzenlemesine de değinen Davutoğlu, bundan sonra isminden, soyisminden memnun olmayanların gidip de mahkeme kapılarında sürünmeyeceklerini söyledi.

"Ben şu ismi, şu soyismini istiyorum" diye bir dilekçe yazacaklarını anlatan Davutoğlu, "Vaktinde soyismi kanunu çıktığında köyleri dolaşanlar öylesi ne soyisim vermişlerdir ki bir kısım benim akrabalarımda da var. Memnun değiller soyisminden, burada ifade etmek istemiyorum, birçok tanınmış ismin dahi soyisimlerinden memnun olmadıklarını biliyorum" diye konuştu.

'BİZİM İLK SOYADIMIZ KALKAN'MIŞ'
"(Çamur) diyor soyismi olarak. Ama değiştirmek için mahkeme kapılarında uğraşıyorsunuz. Şimdi diyecek ki o vatandaşımız "Ben şu ismi ve soyismi' diyerek Nüfus İdaresine bildirecek, Nüfus İdaresi de öyle kaydedecek" bilgisini veren Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Ben kendimi biliyorum. Soyadı kanunu geldiğinde soyadımız 'Kalkan'mış. Benim hala ilk nüfus cüzdanımda 'Kalkan' yazar. Neden? O zaman 'oğlu' soyadı koymak yasakmış, hani ailelere atfetmesin diye. Kanun değiştirince babam gitmiş değiştirmiş, Kalkan'ı silmişler, Davutoğlu yazmışlar. Davutlar sülalesi diye bilinen bir aile on yıllarca başka bir soyadı taşımış.

Şimdiyse yine mahkeme gerekiyor. Bundan sonra serbest. İsim sahibi olmak herkesin zati hakkıdır, kendisinin hakkıdır, başka kimse karışamaz. O isim Kürtçe mi Arapça mı Türkçe mi ilgilendirmez seni. İsim o kişiyi tanımlıyorsa onun zati hakkıdır. Zaten bu kültürün içinden isimler konacak, şimdi bu hak değil mi, bu özgürlük değil mi "

Ehliyetler, pasaportlar için eskiden Emniyete gidildiğini dile getiren Davutoğlu, "Polisimize saygımız sonsuz ama ehliyet, araba kullanmak ve pasaport sahibi olmak sivil bir konudur, Emniyetle ilgili bir konu değil. Sanki potansiyel suçlu gibi hepimiz Emniyet'e gidip pasaport şey yaparken, yurt dışına kaçacak adam muamelesi görüyormuşuz gibi hissediyorduk. Emniyet, o tedbiri alır" ifadelerini kullandı.

'ÖLÜM İÇİN BİLE BÜROKRASİ YARATILMIŞ'
Bundan sonra ehliyet alanların da pasaport alanların da Nüfus İşlerine gideceğini belirten Davutoğlu, pasaportun bir kimlik olduğunu, suçla da ilgisinin bulunmadığını vurguladı.

Emniyetin ayrıca suçlu varsa takip edeceğini anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Şimdi bu otoriterleşme mi polisiye tedbir mi? Olması gerekeni yapıyoruz. Doğum, ölüm hallerinde, boşanma hallerinde, doğum, ölümde özellikle gidip de bildirimde bulunmak gibi bir telaşa girmeyecek artık. Herkes yas içinde, ölümden sonra bir araya gelir, aileler kendi aralarında bölüşür, 'Sen Nüfus'a git, bildirim yap', 'Sen bunu yap.' Ölüm için bile bürokrasi yaratılmış. Herkes acı içindeyken, yakın akrabaları bir de kapı kapı beklenirler, 'Benim yakınım öldü, hastane raporu da var.' e-Devlet ile bildirimini yapacak ama kendi taziyesini yaşayacak bir de devlet kapısında bekletmeyecek.

Eski buydu. Devlet mutlaka kendini gösterirdi, 'Ben buradayım' diye. 'Bir huzuruma gelsin şu vatandaş, bir hesap sorayım, bakayım gerçekten doğdu mu öldü mü boşandı mı ne yapıyor  Yeni devlet halkının hizmetinde ve emrindeki devlettir, vatandaşın devletidir. Yeni Türkiye bu."

Artık devletin amir, vatandaşın memur olmadığını vurgulayan Davutoğlu, vatandaşın amir, devletin o amire tabi memur durumunda bulunduğunu söyledi.

"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' felsefesinin de esasının bu olduğunu bildiren Davutoğlu, "Bu felsefeyi hakim kılma projesidir bu" dedi.

"Yine jandarmamızı ki her birine tekrar teşekkürlerimi ifade ediyorum, yanlış da anlaşılmasını istemem. Kesinlikle Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde jandarmamız büyük hizmetler vermiştir" ifadelerini kullanan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Ama epeydir çalıştığımız bir reform olarak jandarmamız, İçişleri Bakanlığına askeri hizmetler bağlamında ve askeri hiyerarşi gerektiren rütbe, eğitim ve diğer bağlamlarda, Silahlı Kuvvetlerin parçasıdır ama performans, görev dağıtımı, sicil ve diğer konularda da İçişleri Bakanlığına zaten bağlıydı, bütün işlemleri İçişleri Bakanlığında yapılacak. Bu da bir demokratikleşme, bir sivilleşme paketidir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçları da ki bu dönemde sanayi savunma üzerinden ne kadar büyük hamleler yaptığımızı herkes biliyor. Türk Silahlı Kuvvetlerimizi de en güçlü şekilde tahkim ve teçhiz etmeye devam edeceğiz. Jandarmamız kendi kıyafetiyle, halkımızla daha yakın, daha iç içe çalışma ve görevini yapma kararlılığını sürdürecek."

'BİZDE TECESSÜS DAHİ HARAMDIR'
"İş güvenliği yasası çıkarıyoruz" diyen Davutoğlu, bunun yine bir güvenlik meselesi, reform olduğunu bildirdi.

Kişisel verilerin korunması kanunu çıkaracaklarını belirten Davutoğlu, "Herkes bundan sonra sizinle ilgili bir veriyi, kimse öyle depolayıp, işleyip, bu paralel yapının geçmişte yaptığı gibi, hala önümüze utanç verici dinleme şeyleri geliyor. Kimler, nasıl dinlenmiş, dün İçişleri Bakanımız bir şey daha getirdi önüme" diye konuştu.

Hiç kimsenin, herhangi bir vatandaşın kişisel bilgilerini işleyip depolama hakkına sahip olmadığını vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bizde tecessüs dahi haramdır, yani merak. 'Acaba şunun aile hayatı nasıl ' Ailelerimiz, babalarımız anlatırdı bize, dedelerimiz anlatırdı. 'Aman hiçbir evin içine merakla bakmayın.' Bu ahlaken de inancımızca da yanlış bir davranıştır. Suç işliyorsunuz takip ayrı bir şey. Bundan sonra kimse başkasının özel hayatıyla ilgili herhangi bir kişisel veriyi barındıramayacak, işleyemeyecek, depolayamayacak. Bunları biz bir özgürlük, vatandaşımıza, insanımıza saygının gereği olarak yapıyoruz."

Bu çerçevede, son tecrübeler ışığında güvenlik tedbirlerini de artıracaklarını dile getiren Davutoğlu, "Suç işlemeye niyeti olmayanların telaş etmesine de mahal yoktur ama niyetli olanlar bilsinler ki bundan sonra molotofkokteyli ile bir yere yaklaşan ateşli silahla yaklaşmış muamelesi görecek. Şimdiden uyarıyorum. Toplantı, gösteri yürüyüşü diye izin alıp, bir takım teröristlerle eğer ellerinde molotofkokteyli ile ambulansa, iş yerlerine yaklaşırlarsa, içinde insan olan, genç bir kızımızı kaybettiğimiz belediye otobüslerine yaklaşırlarsa terörist muamelesi görecekler ve durdurulacaklar, kimse şikayet etmesin sonra" değerlendirmesinde bulundu.

"O saldırganın canı ne kadar kıymetliyse o mağdur genç kızımızın canı da öylesine kıymetli. O ambulansta giden yaralının da yüzü yanan polisin de canı kıymetli" diyen Davutoğlu, hırsızın elinin serbest kaldığı, vatandaşın elinin bağlı olduğu bir dönemin bulunmadığına işaret etti.

Bunun özgürlük de olmadığını dile getiren Davutoğlu, Amerika'da, Avrupa'da molotofkokteylinin, müebbet hapse kadar cezaları olduğunu bildirdi.

Davutoğlu, "Çünkü nihayet basit gibi görünse de yapımı, kolay elde edilebilir olması onun öldürücü niteliğini yok etmiyor. Bir anda öyle bir panik oluşturuyor ki 5 tane molotofkokteyli, dumanlar yükseliyor, yangın yeri gibi" değerlendirmesinde bulundu.

Kendilerinin önce bu paniği engelleyeceklerini anlatan Davutoğlu, "Onlar panik çıkarmak istiyorlar millet arasında. Biz de buradan söylüyoruz, paniğe izin vermeyeceğiz. Bu toplumda panik havası yaratmanıza, terör havası yaratmanıza izin vermeyeceğiz. Türkiye'nin her köşesinde, kimse molotofkokteylini eline almaya cesaret etmesin. Uyarıyorum ve sonra 'şu yaştaydı', 'şu gençteydi' değil. O zaman bizi dönüp suçlamasın kimse" diye konuştu.

'TAVİZ VERMEYECEĞİZ'
"Yine aynı şekilde, maske takıyor, öyle resimler var ki elimizde, bütünüyle yüzünü, her yerini kapatmış. Şimdi maske taşıyarak toplantı, gösteri yürüyüşü yapılır mı?" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Amasya'da konuşma yaptığımda, oradaki değerli kardeşlerime hitap ederken söyledim, 'Hiçbirinizin yüzünde bir şey görmüyorum. Çünkü siz toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanmak için buradasınız. İdeolojik olarak bize ne kadar karşı olursa olsun, en uç ve ekstrem noktadaki vatandaşın, siyasi görüş farkı olan vatandaşın özgürlükleri de bizim özgürlüğümüz kadar kıymetlidir. Özgürlüklerini istedikleri kadar kullanabilirler, bizi istedikleri gibi eleştirebilirler hiçbir sınır yok, bunu da ilan ediyorum, hiçbir sınır yok ama şiddet yapamazlar, terör yapamazlar, toplantı ve gösteri yapıyorum görüntüsü altında halkı paniğe sevk edecek eylemlerde bulunamazlar. Onun için de maskeyle birisi herhangi bir yere doğru yürüyorsa toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmıyordur. Bir suç işlemeye hazırım diyor o görüntüsüyle. O suç işlemeye hazırsa biz de suçu engellemeye hazırız. Hiçbir şekilde bunlara taviz vermeyeceğiz.''

Gözaltı sürelerine değinen Davutoğlu, "Gittiğim her vilayette şunu söylüyorlar, bu olaylarda da. Polis görüyor. Bunlar bilinsin, iyice anlatın değerli il başkanlarım. Her yerde anlatın ki milletimiz bunu doğru anlasın. Polis görüyor, molotofkokteyli atan birisi, alıyor, topluyor, götürüyor. Savcıya sevk edecek ama gözaltına alma hakkı yok. Hasbelkader o anda savcı orada değilse ya da ola ki savcı şu ya da bu kanaatte, şu veya bu ön yargıyla ki savcılarımıza, hakimlerimize de saygımız var ama 'Elimizde delil yok, bir şey yok' deyip bıraktığı anda, işte tam bu Vandallara en büyük hizmeti yapmış oluyorlar" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, "Çünkü bir kapıdan giriyor, diğer kapıdan çıkıyor, tekrar molotofkokteyliyle saldırıyor. Etrafındakilere de şunu diyor, 'Bakın ben bu suçu işledim, hala aranızdayım. Dolayısıyla suç işlemekten korkmuyor" diye konuştu.

Bundan sonra böyle olmayacağını kaydeden Davutoğlu, "Bu tür problem çıkaranlar 24 saat gözaltında tutulup, daha sonra savcılığa teslim edilecek, 4 gün içinde de hakim karşısına çıkartılacak. Hiçbir şekilde insan haklarına aykırı bir durum yok" dedi.

Avrupa'da en az gözaltının 24 saat olduğunu ve polis tarafından yapıldığını dile getiren Davutoğlu, "Savcı tarafından gözaltı olan tek yer biziz. Polisin bizde gözaltına alma hakkı yok. Biz bunu tabii çok önemli bir, Avrupa'yı da aşan demokratik değişiklik olarak yapmıştık yıllar önce. Ama şartlar ve çevremizdeki konjonktür öyle değişti ki bizim bu tedbirleri almamız ihtiza ediyor. Bunlar istismar edilmeseydi yine olmazdı" şeklinde konuştu.

Sıradan vatandaşın hayatını olumsuz etkileyecek, özgürlükleri kısıtlayacak tek bir maddenin dahi bu pakette bulunmadığına işaret eden Davutoğlu, "Ama suçluların özgürlüklerini, suç özgürlüğünü kısıtlamak devletin asli görevidir. O da özgürlük değildir zaten" diye konuştu.

'CHP, TÜRKİYE'NİN BAAS PARTİSİ'
Türkiye'nin Baas partisinin CHP olduğunu söyleyen Davutoğlu, şunları kaydetti:

''Bugün haddini bilmeden dün ve bugün yaptığı açıklamalarda, 'Türkiye'de parti ile devlet içiçe geçiyor' diyor, bizim AK parti dönemini kastederek, tarih bilmediği için. Bari Türk tarihini bilmiyorsun, insanlık tarihini bilmiyorsun, Kerbela tarihini bilmiyorsun. Bari CHP tarihini bil. 1936'da İçişleri Bakanı, CHP Genel Sekreteri oldu bu memlekette. Devletle, partiyi özdeşleştiren tek parti var, o da CHP. Tek parti dönemini bari oku, Şükrü Kaya'yı oku. Hem İçişleri Bakanı 1936'da, hem de CHP Genel Sekreteri, valiler il başkanı. Kendi tarihini oku Kılıçdaroğlu. Ondan sonra çık konuş karşımızda. Cahillerle konuşmak zor oluyor arkadaşlar. Önce öğretmek gerekiyor, önce karşına alıp ders vermek gerekiyor.''

'KOBANİ ALASKA'DA BİR ADA DİYEBİLİRDİ'
İnsanın rakibinin de denk olmasını isteyeceğini ifade eden Davutoğlu, ''Kobani nerede dersin. Suriye'de bir şehir der. Ama yine de şaşırdım, 'Alaska'da Pasifikler'de bir ada' diyebilirdi'' şeklinde konuştu.

Kılıçdaroğlu'nun, Kobani'nin Suriye'de bir şehir olduğunu canlı yayında keşfettiğini belirten Davutoğlu, ''Peki neresinde deseniz, emin olun biraz daha düşünür. Hani Kağıttepe demesiyle Akşehir'e gelip Kırşehir demesi gibi bir yer bulurdu. Yazık'' değerlendirmesinde bulundu.

'BİZ ANA MUHALEFET PARTİSİ ARIYORUZ'
'Türkiye'de koltuklar boş' iddialarını hatırlatan Davutoğlu, herkesin hangi koltuğu kimin nasıl doldurduğunu bildiğini söyledi.

Türkiye'de anamuhalefet partisinin boş olduğunu savunan Davutoğlu, ''Biz anamuhalefet partisi arıyoruz, anamuhalefet partisi. Karşımıza çıkacak, tartışacak kalibrede bir lider arıyoruz. Yok. Kerbela'yı anlamak için bir emekli müftüyle bir başka Kerbela'yı bildiğini düşündüğü bir siyasetçi adamla da olmuyor, onlar da öğretemiyorlar'' ifadelerine yer verdi.

'TOPLANTI ANKARA'DA YAPILMAYACAK'
Davutoğlu, bir haberinin olduğunu ifade ederek, ''MYK'da arkadaşlarla konuştuk ve şöyle bir karar aldık: Bundan sonra Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı Ankara'da yapılmayacak. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı, her ay dönüşümlü olarak Türkiye'nin batısında, doğusunda, kuzeyinde, güneyinde, ortasında yapılacak" dedi.

Davutoğlu, ''Ve göstereceğiz ki AK Parti, Edirne'nin de partisidir, Hakkari'nin de Rize'nin de Muğla'nın da... Ve oraya gittiğimizde omuz omuza Şırnaklı'yla Aydınlı, Hakkarili'yle, Edirneli, Muğlalı'yla Bitlisli İl Başkanları kol kola girecekler, bir Edirne sokağında görülecekler, bir İzmir sokağında, bir Mardin sokağında, bir Van sokağında. Dost ve düşman görecek ki bu kardeşliği kimse bozamaz, kimse çözemez, dağıtamaz'' görüşüne yer verdi.

SİYASİ PARTİLERE "HER BÖLGEDE MİTİNG" ÇAĞRISI
Siyasi partilere Türkiye'nin tüm illerinde miting ve etkinlik düzenleme çağrısında bulunan Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Yürekleri yetiyorsa halk desteğine güveniyorlarsa onlar da aynısını yapsınlar, o da barışa katkıda bulunur. CHP; bayraksız gittiği Hakkari'ye bir kere de Türk bayrağı ile gitsin. MHP; Ankara'da milli birlik adına nutuklar atmak kolay, kendi ideolojik mahallelerinde çok cazibeli alkışlar eşliğinde bayrağa, vatana sadakat nutukları atmak kolay. MHP il başkanları, Doğu'da, Güneydoğu'da toplansın. Türkiye, demokratik hukuk devleti, herkes her yerde toplanabilir ama acaba teşkilatları var mı? Acaba CHP'nin teşkilatı var mı Doğu'da, Güneydoğu Anadolu'da? Toplandıklarında kaç kişi bir araya gelebilecekler? Türkiye'nin bir bölgesinin ruhundan kopanlar, bütün bölgelerinin ruhundan kopmuş olurlar. HDP; gelsin Trabzon'da, Konya'da, Edirne'de toplansın, her yerde bu toplantıları yapabilelim, biz bunu istiyoruz. Ama onlar, kendi ideolojik mahallelerine çekilip orada nutuk atmayı severler. HDP'li gelip İç Anadolu'da mesaj veremez. MHP, gidip Doğu, Güneydoğu Anadolu'da mesaj veremez. CHP, İç Anadolu'da, seçimlerde gördük, miting yapamadı. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nı Türkiye'nin her yerinde toplayarak omuz omuza olduğumuzu, Türkiye'nin bütün bölgelerinden temsili olan, her yerde bulunan, her bölgenin ruhuna nüfus edebilen tek partinin AK Parti olduğunu dünyaya, aleme göstereceğiz."

Genişletilmiş il Başkanları toplantısının değişik illerde yapılmasıyla Tekirdağ, Edirne il başkanlarının, Şırnak ve Mardin il başkanlarının vandalların baskıları altında çektiğini daha yakından anlayacağını anlatan Davutoğlu, böylece aynı ruhla hareket edileceğini ifade etti.

Türkiye'nin her yerinin aynı ruhu, bilinci barındırdığını dile getiren Davutoğlu, "Birileri parçalamaya, bölmeye, zihinlerinde bölmeye başlamışlarsa hani birisi bölücülük yapıyor, doğru, diğerleri de zihinlerinde bölüyorlar. 'Şu bölgede siyaset yapılamaz' gibi bir kanaati yaygınlaştırıyorlar" dedi.

'KAĞITHANE'YE GİDİP KAĞITTEPE DİYEN KILIÇDAROĞLU'
Davutoğlu, "Kapımızı kapatmış olsaydık, ey Kılıçdaroğlu, Ebu Eyyüb el-Ensari'nin huzuruna varamazdık. İnsanlığa ihanet etmiş olurduk, insanlığa. Onlar anlamazlar, onlar bilmezler. Çünkü Kağıthane'ye gidip 'Kağıttepe' diyen Kılıçdaroğlu, Eyüp semtini bilmez. Eyüp semtinin ruhuna sinmiş olan yetimlere, mazlumlara sahip çıkma bilincini bilmez, anlamaz. Kalbi de mühürlenmiştir, merhameti de mühürlenmiştir. Ama biz biliriz" diye konuştu.

"Yine bu sefer bir başka parti, HDP" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Biz Esed'in zulmünden kaçan Araplara, Türkmenlere, Kürtlere, IŞİD'in zulmünden kaçan Araplara, Kürtlere, Türkmenlere hiçbir ayrım yapmadan kapımızı açarken 3 yıldır bizi eleştiren HDP'liler, hani hep barış ve demokrasiden bahseden, insanlıktan bahseden ama bunlardan nasibi olmamış olanlar, onlar da şunu diyorlar: 'Kapımızı açalım ama sadece bizimkilere açalım. Diğerlerine kapatalım. Bırakalım diğerleri ölsün'. Üç yıldır ölüyordu insanlar. Size tabi olmayan Kürtler ölüyordu, Araplar ölüyordu, Türkmenler ölüyordu. Neredeydiniz, neredeydiniz? Onlar şunu diyorlar: 'Eğer bizim klanımız gelecekse, bize tabi olanlar'... Sakın ha bunu Kürtler olarak anlamasın kimse. Çünkü bize gelen ilk Kürt mülteci grubu Suriye'den, geçen sene geldi ve PYD'nin zulmünden kaçarak geldi Haseke'den. PYD'nin zulmünden kaçarak geldi. Bir kısmı bize, bir kısmı Kuzey Irak'a sığındılar. Onların da dediği şu; (Benim partimdense, benim ideolojimdense yardım edelim, kapıları açalım. Yok ama benim ideolojimden değilse, benim örgütümden değilse ne olursa olsun.)"

Davutoğlu, "İşte aramızdaki fark bu. Hicret'i bilenlerle bilmeyenler arasındaki fark bu. Tarih bilincine sahip olanlarla olmayanlar arasındaki fark bu. AK Parti ile diğerleri arasındaki fark bu. Bunu anlatacağız Türkiye'nin her yerinde, dünyanın her yerinde" değerlendirmesinde bulundu.

'KARŞIYSAN, ÇIK SÖYLE'
İç Güvenlik Reformu'na ilişkin açıklamaların ardından muhalefetin şaşırdığını, ne diyeceğini bilemediğini belirten Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Bu sefer Kılıçdaroğlu çıktı, 'Biz de molotofkokteyline, şiddete karşıyız' dedi. Peki bunu Kobani olayları olurken niye söylemedin Kılıçdaroğlu? Niye söylemedin? Senin Genel Başkan Yardımcın, 'sokaklara çıkın' diye çağrı yaptığında, Türkiye'yi karıştırmak için mesajlar yolladığında neredeydin? Her zaman olduğu gibi kış uykusundaydı herhalde. Haberi yok. Şimdi baktı ki millette bir tepki var, o tepkiyi kaçırmamak için 'Biz de şiddet eylemlerine karşıyız' diyor. Karşıysan, çık söyle."

'ÇÖZÜM SÜRECİ MİLLİDİR, ÖZGÜNDÜR'
Çözüm sürecini Türkiye'nin her yerinde anlatmak zorunda olduklarını belirten Davutoğlu, "Çözüm süreci millidir çünkü bütün Türkiye'nin kardeşliğini hedeflemektedir. Çözüm süreci yereldir çünkü bizim tarafımızdan yürütülüyor, Türkiye'deki aktörler, Türkiye'deki muhataplar tarafından. Çözüm süreci özgündür, başkaları ile karşılaştırılmaz çünkü biz çözüm süreci ile birlikte kendi enerjimizi, dinamizmimizi tarih sahnesine çıkarmak istiyoruz" diye konuştu.

Çözüm sürecinin Malazgirt'te başlayan kardeşliği 21. yüzyıla taşımayı amaçladığını vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Birileri çözüm sürecini İç Anadolu'da, Karadeniz'de, Marmara'da, Batı'da tahkir etmeye, eleştirmeye çalışabilir. Onlar, o eleştirileri yapacaklarına ne çözüm üretiyorlar onu söylesinler. Niye teklif ediyorlar ve bunları sadece Ankara'da değil, diğer şehirlerde değil, Diyarbakır'da söylesinler, Mardin'de söylesinler. Ondan sonra onların söylediklerine önem veririz. Ama konforlu odalarda ahkam kesenler, milli birliği temin edecek zihniyeti de politikaları da geliştiremezler, bu topraklara ait olma anlamında da vatanperverliği, milliyetçiliği temsil edemezler."

'ORTADOĞU COĞRAFYASINDAKİ TEK GÜZEL HABER'
Çözüm sürecinin, 1. Dünya Savaşı'ndan sonra parçalanan Ortadoğu coğrafyasındaki tek güzel haber olduğuna işaret eden Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Ortadoğu coğrafyasında açılan yaraları, kapatma çabasıdır. Misak-ı Milli'dir. Bir tren yolu geçti diye parçalanan şehirleri tekrar birleştirme projesidir. Parçalanan köyleri, parçalanan aşiretleri, parçalanan aileleri birleştirme projesidir. Önce biz, Türkiye'de birleştireceğiz gönülleri sonra Suriye'deki Araplar da Kürtler de Türkmenler de birbirlerine daha yakın kardeş olacaklar. Türkiye'ye bakacaklar ve görecekler ki Hatay'da Arap, Kürt, Türkmen ya da Urfa'da ya da Mardin'de kardeş olduğunu görecekler ki Suriyeliler ve Iraklılar da bunun parçası olsunlar. Önce biz, bunu gerçekleştireceğiz. Kesinlikle Irak'ta veya Suriye'de olduğu gibi ülkemizin şehirlerinin, 'Şu şehir bu etnik kimliğe, şu şehir bu mezhebi kimliğe aittir' diye bölünmesine izin vermeyeceğiz.

Ateş çemberinin ortasındayız ama ateş çemberinin ortasında bir umut ışığı olmaya devam edeceğiz. Etrafımızdaki ülkeler büyük problemlerle karşı karşıya, parçalanmalarla çatışmalarla yüzyüzeler. Türkiye, istikrarın, demokrasinin, özgürlüklerin adası olarak, tek ümit ışığı olarak duruyor. Bu ümit ışığını yok etmeye çalışanlara karşı omuz omuza vereceğiz. Omuz omuza vermemiz esnasında da kamu düzenini inşa etmede kararlıyız. Herkes bunu bilmelidir."

Sayfa Yükleniyor...