Obama’ya Kral FM teklifi

Kral FM’de Mehmet’in Gezegeni programına konuk olan 2 Beyaz Saray danışmanı, Obama’nın Kral FM’e konuk olacağı radyo programı projesini gündeme aldığını söyledi.

ABD Başkanı Obama tarafından başlatılan ‘Nefrete Karşı 2011 Saat’ kampanyasıyla ilgili bilgiler veren ABD Beyaz Saray danışmanları, bir süreden beri Kral FM ile birlikte üzerinde çalıştıkları, Kral Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akbay ile Başkan Obama arasında yapılacak ve dünyanın 100 ülkesinde aynı anda yayınlanacak radyo mülakatının hangi safhada olduğunu dinleyicilere duyurdu.

ABD Dışişleri Bakanlığı Müslüman Toplumlar Özel Temsilcisi Farah Pandith, geçen sene Kral FM tarafından kendilerine iletilen bu radyo programı fikri ve teklifinin, hem Başkan Obama, hem de Dışişleri Bakanı Hillary Clinton tarafından büyük bir heyecanla karşılandığını dile getirirken, bu programın muhakkak yapılması yönünde kanaatin oluştuğunu, tüm dünyaya, özellikle dinler arası barışın sağlanması yönünde ABD Başkanı’nın vereceği mesajların çok önemli olduğunun altını çizdi.

’de Kral FM’in 15 milyon dinleyicisyle çok önemli bir noktada olduğunun altını çizen Beyaz Saray temsilcileri, bu projeye çok inandıklarını ve bu projenin hayata geçmesiyle birlikte çok önemli etkileri olacağını kaydetti.

Mehmet Akbay: Sevgili Özlem Denizmen şu an karşımda, Özlem hoşgeldin.

Özlem Denizmen: Merhaba.

Mehmet Akbay: Evet, şimdi tabi önemli bir bağlantı yapacağız. Tam da Ramazan ayında, barış ayında, merhamet ayında bulunuyoruz biz Müslümanlar için. Amerika’ya bağlanacağız. Beyaz Saray’a mı bağlanıyoruz şu anda?

Özlem Denizmen: Dışişleri Bakanlığına, evet Beyaz Saray’a bağlı.

Mehmet Akbay: Evet, nefrete karşı.

Özlem Denizmen: 2011 saat Kampanyası. Aslında bir hareket, kampanyadan ziyade. Bu hareketin amacı herkesi kendisinden farklı olanlar için bir şeyler yapmaya çağırıyor. “Gelin nefrete son verelim” diyor hareket. Irk, din, sınıf, kültür, cinsiyet ayrımı olmasın. Hepimiz birbirimizi sayalım.

Mehmet Akbay: Şimdi öncelikle hattımızda kim var?

Özlem Denizmen: Hattımızda Farah Pandith var. Müslüman Toplumlar Özel Temsilcisi ve aynı zamanda Yahudi Karşıtlığıyla Mücadele Özel Temsilcisi Hannah Rosenthal var.

Mehmet Akbay: Evet, o zaman şimdi ben hemen mikrofonu açıyorum seni onlarla başbaşa bırakıyorum ama öncesinde Amerika Birleşik Devletlerinde bir deprem oldu Beyaz Saray’ın da boşaltıldığını biliyoruz. Bu depremden dolayıda geçmiş olsun dileklerimizle bir açılış yapalım istersen.

Özlem Denizmen: Merhaba, Hannah, Farah. Nasılsınız? Şu anda 15 milyon insanın dinlediği KRAL FM’de canlı yayındayız. Gezegen Mehmet’de burada. İlk önce yaşadığınız deprem sonrasında geçmiş olsun dileklerini iletiyor.

Farah Pandith: Dün bayağı bir hareketli geçti diyor. Şu an Dışişleri Bakanlığı’nda oturuyoruz ve camdan dışarı bakıyoruz, güneş var herşey iyi, Allah’a şükür iyiyiz diyor. Teşekkür ediyor.

Mehmet Akbay: Evet hemen bu kampanyayla ilgili soracağım, “Nefrete Karşı 2011 saat” harekinde neler yapılıyor çok kısa özetini alabilir miyiz?

Farah Pandith: Teşekkür ediyor. “Nefrete Karşı 2011 saat”in hakikaten en önemli konulardan birisi olması gerektiği için bu kampanyayı beraber başlattıklarını anlatıyor.

Mehmet Akbay: Şimdi hemen şunu sormak istiyorum. 11 Eylül’le dünya çok farklı bir boyuta girdi. 11 Eylül’de bana göre iki mağdur var. Bir Amerika. Amerika’da ölen insanlar. Masum insanlar bu saldırının mağdurları. Diğer tarafta da terörist muamelesi gören müslümanlar. Yani suçsuz, adı sadece Ayşe, Fatma, Mehmet olduğu için adeta terörist gibi karşılanan müslümanlar burada mağdur oldu. Bunu nasıl değerlendiriyor?

Farah Pandith: Amerika’da özellikle son senelerde çok olay oldu ama altını çizmek istediğim önemli bir konu var ki Amerika deyince bu müslüman toplulukları da içeriyor. Çünkü Amerika’da da birçok müslüman yaşıyor bunun altını çizmek istiyorum. Birçok olay oldu ama bunların en önemlisi New York’un ortasında Times Square Meydanı var biliyorsun. Artık oraya da bir terör planı olduğu öğrenilince çok acilen birşeyler yapılması gerektiği konuşulmuş aralarında ve bu kampanyayı başlatmaya karar almışlar. Koalisyon olmak, dünya çapında bir koalisyon kurmak ve karşılıklı saygıyı yaratma amaçlı ama Amerika’da da müslümanlar var diye de altını çizmemi istedi.

Mehmet Akbay: Amerika deyince sadece hristiyanların olduğu yahudilerin olduğu bir ülke düşünmememiz gerektiğinin altını çiziyor anladığım kadarıyla. Burada da Müslümanlar var diyor.

Özlem Denizmen: Evet.

Mehmet Akbay: Peki gerçek müslümanlar diyelim,  gerçek olan ve gerçek olmayan müslümanlar var. Şiddete yönelen, müslümanlığı kullanarak amaçlarına ulaşmaya çalışan canilerde var. Gerçek müslümanların inancında; bunun altını özellikle çizmek istiyorum Özlem, bunu söylersen bu mesajımızı iletirsen: bizim inancımızda kim bir insanı öldürürse bütün insanlığı öldürmüş sayılır. Yani, kim bir müslümanı öldürürse, kim bir din kardeşini öldürürse demiyor; kim bir insanı öldürürse bütün insanlığı öldürmüş sayılır. Kim bir insanın hayatını kurtarırsa bütün insanlığın hayatını kurtarmış sayılır. Son olarakda “yaradılanı seviyoruz, yaradandan ötürü.” deriz sürekli. Amerikan toplumu gerçek müslümanların bu tarafını biliyor mu acaba? Yoksa hepimizi intihar eylemcisi olarak mı algılıyorlar?

Hannah Rosenthal: Şu an konuşan Hannah kendisi Yahudi Karşıtlığıyla Mücadele Özel Temsilcisi şunu söylüyor.
Burada bugün Hannah ve Farah olarak bizim ikimizin beraber olması (ki birisi Müslüman Temsilcisi diğeri Yahudi Temsilcisi) bu bir tesadüf değil. Ben Müslümanları onlara karşı olan şeylerden korumak için konuşabiliyorum, Müslüman olan arkadaşım Farah’da bunun aynısını Yahudilikle ilgili yapabiliyor. Biz burada örnek olmak istiyoruz ki çoğu zaman mesajı kimin verdiği de çok önemli alınan mesajlarda. Burada sadece terörizm değil, birbiri hakkında kötü konuşmalar, tehditler bütün bunları da içeriyor. Dolayısıyla biz bunu düşündük ki bu dünya çapında bir koalisyon yaratmazsak, özellikle gençleri içine alan, bunu durduramayız ve böyle de başladık, diyor.

Mehmet Akbay: Şimdi hazır Yahudi Karşıtlığı Elçisi Hannah Rosenthal karşımızda iken şu soruyu sormak istiyorum. Bende zaten bu bağlantıyı istiyordum. Dünyada müslümanlarla özellikle hıristiyan ve yahudilerin arasındaki veya müslümanlarla Amerika arasındaki gerginliğin başlıca nedeni İsrail olarak karşımıza çıkıyor. Yani müslümanların algısı bu. İsrail – Filistin meselesi problem noktasında adeta sembol haline geldi. Burasını özellikle sormanı istiyorum: İsrail, Amerika’nın şımarık çocuğu gibi de değerlendiriliyor ve hep Amerika’nın kayıtsız şartsız İsrail’in arkasında olduğu algısı da var. Hatta daha da ileri gidiliyor; Amerika’yı İsrail’in yönettiği noktasında da bazı iddialar var. Filistin meselesi çözülmeden acaba tam bir barış, tam bir huzur sağlanabilecek mi dünyada?

Hannah Rosenthal: Facebook’ta bir paylaşım sayfaları var. 2011oursagainsaid diye ingilizce bir sayfa var. Burada birçok örnekler var. Kampanyanın şu anda bile başarılı olduğunu söylüyor Hannah ve diyor ki, kampanya aslında şunu söylüyor; bizi dinleyen 15 milyon KRAL FM dinleyicilerine sesleniyorum diye altını çizdi, dünyanın her yanında en az bir saat bir servis bir yardım yapın bu kampanya ile ilgili. Burada hedef ilişkileri oluşturmak ve birbirimizin yaşantılarına diğerinin gözleriyle, bakış açısıyla bakabilmek. Yani bir anlamda hani, “o” olabilmek bir müddet için. Çünkü tarih hikâyelerden ibarettir, diyor. Bizim hikâyeler yaratmamız lazım, diyor. Güzel hikâyeler ki, bunlar ileriye doğru, geleceğe doğru bizi taşısınlar. Örneğin, diyor. Şu an dinleyen bir müslümansan sen bir hıristiyana gidip onların mutfağında çalışıp birşey yapabilirsin. Dinleyen sen hıristiyansan, sen gidip müslüman bir çocuğa 1 saat kitap okuyabilirsin.

Özlem Denizmen: Burada bende Facebook’ta gördüğüm bir örneği paylaşmak istiyorum.
Katolik bir kişi 14.13 saat servis yaptım, diyor. Müslüman arkadaşlarını anlamak için “Oruç” tutmuş birgün boyunca. Örnek olarak hani onların bakış açısından anlayalım, hikayeler yaratalım, sizde buna katılın., diyor.

Mehmet Akbay: Peki İsrail konusunda pek cevap alamadık galiba. O soruya?

Özlem Denizmen: Burada mesajı şu. Burada bizim odaklanmamız gereken şey gelecek ve karşılıklı saygıyı nasıl yaratacağımız. Hem kendisi hem Hannah bütün dünyayı geziyorlar. Afganistan’dan, Lübnan’a bütün ülkeleri geziyorlar ve özellikle genç gruplarla konuşuyorlar ve neler hissettiklerini soruyorlar. Burada hakikaten sadece kendini düşünme devri bitmiştir. Yaşadığımız bu dünyada artık elele verip bütün hepimiz karşılıklı saygı içinde olmamız gerektiği mesajı. Şu anda söz veriyorlar Mehmet, diyorlar ki “ ben 12 saat burada görev alacağım, 100 saat bunu yapacağım.” Şu anda 2011 saati doldurmuşlar verilen sözlerle. Türkiye’den de birçok arkadaşımız varmış buna katılmış olan.

Mehmet Akbay: O zaman şöyle diyelim, süremizde doluyor bu arada. Sayın Obama, seçildikten hemen sonra şöyle bir ifadesi olmuştu, bizi gerçekten heyecanlandırmıştı, bütün dünyayı heyecanlandırmıştı: “Amerika’nın çıkarları herşeyin üstünde değildir” demişti. “Amerika’nın çıkarları için şımarıkça ve pervasızca davranmayacağız bundan sonra, daha dikkatli olacağız” ve müslümanlara bir dost eli bir anlamda uzatmıştı. Bu mesaj ne kadar yerine getirildi? diyelim. Bunu bir soralım sonrasında da program davetiyle ilgili altını çizeceğimiz bir konu var.

Farah Pandith: Çok kritik soru sorduğunu söylüyor. Obama Başkan olduğu ilk akşam bunlardan bahsetti ve sonra da Ankara’da TBMM’ne konuşma yaptı ve Kahire’de de konuştu; bunu sürekli dile getiriyor bütün olduğu ortamlarda. Dünyayı bizim değiştirebilmemiz için insan ilişkisine dayalı bir şey kuruyor olmamız lazım. Dünyada 1.6 milyar müslüman var. Bunların çoğu 30 yaşın altında. Dolayısıyla biz bu gençler arasında olan ilişkiyi, hikâyeler yaratabilirsek, güzel ilişkiler yaratabilirsek, karşılıklı saygıyı yaratabilirsek ki yaratılıyor bu programla ve ondan beri, bunun ilerleyerek dünyanın değişimine ve barışa öncülük edeceğine inanıyoruz.

Mehmet Akbay: Şimdi o zaman 3 tane somut soru soracağım; sonrada noktalayalım istersen Özlem. Tabii ki çok güzel, çok kutsal bir iş yapıyorlar. Yani bu yaptıkları işin önünde eğilmemek mümkün değil ama 3 tane nokta var. Birincisi; Filistin meselesi çözülmeden, ikincisi; Irak olayı biliyorsun kitlesel imha silahları var nedeniyle Irak’a girilmişti. Sonrasında Birleşmiş Milletler böyle bir şey olmadığını açıkladı. Irak’tan dolayı pişmanlar mı Irak’a girdikleri için bir pişmalık var mı? Filistin ve İsrail sorunu konusunda nasıl bir görüşleri var, ne yapmayı düşünüyorlar? Yani, bunlar hep bunun önünde hep bir engel. Müslümanlarla Amerika’nın ve hıristiyanların, yahudilerin arasındaki en büyük problem ve bu problemleri kullanıp şiddete yönelen insanlarında elini güçlendiriyor. Bu noktada çok kısa cevaplar istiyorum, yani Filistin – İsrail meselesi ne olacak, Irak’a girdikleri için pişmanlar mı,  Ladin’i yakalamaları daha doğrusu öldürmeleri müslüman ülkelerde nasıl karşılık buldu?

Farah Pandith: Burada hemen şunu belirtmek istiyorum ki, müslümanlık deyince bütün dünya akla geliyor olması gerek, burada Stockholm’den, San Paolo’dan dünyanın bütün heryerinden var. Dolayısıyla Başkan Obama şunu söz verdi: “Biz bütün dünyada yaşayan müslümanlık için daha da fazlasını yapacağız. Burada bununda alt başlıkları var. Daha fazla iş yaratılması, eğitimlerinin ilerletilmesi, sağlık sorunlarının çözülmesi ve özellikle girişimcilik konusunda sözler verdi Başkan Obama ve çeşitli yerlerde bunlarla ilgili çalışmalar başladı. Bunların altını çizmek istiyorum dedi.

Mehmet Akbay: Şunu istiyoruz, çok kutsal bir iş yapıyorlar her şeyden öte. Biz yaptıkları işin yanındayız, destekliyoruz can-ı gönülden. Tekrar söylüyoruz bir İsrail – Filistin sorunu önümüzde masada dururken, diğer tarafta Irak’a kitlesel imha silahları olduğu için girdiler, dünyayı tehdit ettiği için girdiler ama böyle bir silah olmadığı ortaya çıktı Birleşmiş Milletler raporlarında. İki soru soracağım; İsrail – Filistin meselesini nasıl görüyorlar, ne yapmayı düşünüyorlar bu konuda, diğer tarafta da Irak’a girdikleri için pişmanlar mı?

Farah Pandith: Çok kısaca aktarmaya çalışacağım. Olay sadece bizim için bir din ya da bir ülkenin sorunu değil. Burada 50’den fazla ülkeyi gezdim, diyor ve sürekli zaten geziyorlar. Biz buralarda birçok görüş alıyoruz. Bu bahsettiğin İsrail konusu, Irak konusu tabii ki herkesin çok kuvvetli görüşleri olabiliyor fakat gençlikte şunu görüyoruz diyor, bir ümit görüyoruz o da ileriye dönük olarak eğitim, bilim, teknoloji, iş alanı, girişim konusunda hangi fırsatlar var. Bize burada Amerika elini uzatacak mı? Yardım edecek mi? Bunu nasıl yapacak? Toplumlarda ve topluluklarda nasıl daha ileri gitmelerini sağlayacaklar? Özellikle şunun altını çizmemi istedi; Amerika’da Türkiye gibi, herkesi toplumları dinleyip buna çözüm bulmaya çalışan bir ülke. Dolayısıyla burada bir benzetme yaptı. Hillary Clinton’ın da içinde olduğu yeni bir başlangıç için ortaklık projesi Türkiye’de başlamış ve özel sektörden de birçok şirket buna gönüllü olarak katılmış. Bu eğitim, bilim, teknoloji, girişim alanlarında gençliğe fırsat verip onları bir seviye daha üste çekmek ve Amerika’ya burada Amerika’nın yardımını verebilmek üzere.

Mehmet Akbay: Sen girişimciler zirvesine katılmak üzere Amerika’ya gitmiştin ve benim bir raporumu götürmüştün. Sayın Clinton’a da ulaşmıştı. Buradan ben bu teklifimi tekrarlayarak teşekkür etmek istiyorum. Nedir teklifimiz? Sayın Obama’yı özellikle müslüman ülkelerin tamamını kapsayan diyelim ki 100 tane radyo tespit edelim, bütün müslüman ülkelerde dinlenen 100 radyoyu ortak yayınla bir araya getirelim ve Sayın Obama’da konuğumuz olsun. Bu 100 radyodan ve bu ülkelerden de temsilciler seçelim demiştik ve Sayın Obama’ya bunu iletmiştik ve prensipte de böyle sıcak bakıldığı konusunu sen aktarmıştın bize. Yani bu ortak yayın teklifimizi müslüman ülkelerin tamamını kapsayan yüzlerce radyonun belki bu ülkeden temsilcilerinde olduğu bir ortak yayında Sayın Obama’yı konuk etmek isteriz. Bu teklifimizi kendilerine iletmiştik zaten, daha önce de konuşmuştuk bir yemek ortamında bir araya gelmiştik seninle beraber.

Özlem Denizmen: Evet onların İstanbul ziyaretinde.

Mehmet Akbay: Evet, bu teklifimizi tekrarlayalım.

Özlem Denizmen: Çok sevmişlerdi bu teklifini Mehmet. Ben hemen aktarıyorum.

Farah Pandith: Ben çok teşekkür ederim, diyor. Mehmet’in fikrini ilk duyduğumda da sana söylemiştim şahane bir fikir ve Hillary Clinton da diyor ki; “herşeyi devletler yapamaz, bizim Mehmet gibi bu tip fikirlerle işini iyi bilen ve alanında neyin etkili olduğunu bilen ortaklıklarla, beraberliklerle hep beraber ancak bunu yapabiliriz ve bunun üzerinde ben çalışacağım. Bu fikire hakikaten çok inandım ben” hep zaten söylüyor biliyorsun Mehmet. Üzerinde çalışıyormuş hala. Hatırlattığın için ayrıca teşekkür etti. Hannah birşeyler söylemek istiyormuş.

Hannah Rosenthal: Mehmet’in bir kaç sorusuna geri dönmek istiyorum, diyor.  Mehmet sana teşekkür ediyoruz. “Kral FM gibi saygın ve 15 milyon dinleyiciye ulaşan bir radyoda ve senin 100 radyoyu biraraya alalım ve onlarla beraber ortak yayın yapalım” inanılmaz bir fikir ve sosyal medya da burada çok güçlü, buradan bütün gençliğe sesleniyorum; facebook’tan, telefondan, computerdan, her yerden bu kampanyaya katılarak onlarda kendilerinden farklı olan ve bu fark din, ırk, sınıf, kültür, cinsiyet olabilir. bir şeyler yaparak buna katılabilirler. Yani herkes oldukları yerden katılabilir, bir fikir üretebilir. Senin ürettiğin gibi.

Bu İsrail – Filistin sorusuna geri dönmek istiyorum der, Yahudi Karşıtlığı Mücadelecisi olan Hannah. ve burada Arap Baharı denilen, biliyorsun bazı arap ülkelerinde olan ayaklanmalar ve burada gençlerin sosyal medyayı özellikle kullanarak, medyayı kullanarak yani iletişim gücünü kullanarak biraraya gelmeleri ve “özgürlük” istiyoruz demeleri, özgürlük; istediğimiz dini, istediğimiz şekilde dua edebilmek, burada istediğimizi söyleyebilmek, burada medyayı kullanabilmek yani burada gençler bu isteklerini dile getirirken, onların özgürlük isteklerini dile getirirken bunu İsrail ve Filistin sorununa dayanarak getirdiklerini düşünmüyorum. İleride gençlik olarak yani bir ümit var bir fırsat var. Hep aynı mesajı alıyorum Mehmet özetlemek gerekirse. Yani gençlik ileriye dönük olarak daha iyi bir hayat istiyor. Daha iyi bir hayat için gençliği bir araya getirip onların bu farklıklara karşı saygılı olması konusu çok önem kazanıyor.

Mehmet Akbay: Daha önceden bir yemekte biraraya geldiğimizde ben bir şey söylemiştim, onunla da noktalayalım, daha fazla zamanlarını almayalım. Sevgili Kralcılar şu anda Amerika’ya bağlandık. Amerika ile görüşüyoruz. Kiminle görüşüyoruz? Hannah Rosenthal Yahudi Karşıtlığıyla Mücadele Özel Temsilcisi aynı zamanda Farah Pandith Müslüman Toplumlar Özel Temsilcisi hattımızda, konuşuyoruz. Direkt Hilary Clinton’ın da danışmanlığını yapıyorlar.

Şunu söyleyeceğim burada tabii ki yaptıkları iş çok kutsal bir iş. Kampanyayı canı gönülden destekliyoruz. “2011 Saatle Nefrete Son” kampanyası olağanüstü bir şey. Burası çok önemli Özlem; Hepimizin dinleri farklı olabilir, inançları farklı olabilir, yaşam biçimleri farklı olabilir ama biz şuna inanıyoruz ki, hepimizi yaradan Allah bir. Şu an onlar Amerika’da, bizler burada ve insanlar şimdi dünyanın dört bir tarafında bizi dinliyorlar. Bizim inancımıza göre 3 kişi – 5 kişi 100 kişi biraraya gelip insanlık için güzel bir hayal kuruyorlarsa eğer, insanlık için ortak bir nokta da buluşuyorlarsa. Eğer 3 kişi varsa dördüncü Allah oluyor. Yani Allah’da bir anlamda bu hayırlı işe destek vermiş oluyor. Allah yapılan bu güzel işin yanında olacaktır, ortağı olacaktır. Şimdi daha fazla ortak bulabilmek için “2011 Saatle Nefrete Son” kampanyası ile ilgili bizde radyomuzda, haberlerimizde ve özel spotlarımızda dinleyicilerimize bu kampanyayı duyurmaya devam edeceğiz. Evet çok teşekkür ediyorum.

Farah Pandith – Hannah Rosenthal: Çok teşekkür ediyoruz, herkese mübarek Ramazanlar dileriz, iyi günler dileriz, diyorlar.

Mehmet Akbay: Şimdi burada bir analiz yapmak gerekirse Özlem ve Abdullah da şuan yanımda. Bir gerçek var. Ortada bir İsrail problemi varken tabii tam bir cevap alamadık, ne yazık ki. Bu sorulara cevap alamadık. Yani ortada bir İsrail meselesi varken, Filistin meselesi varken diğer tarafta kitle imha silahları var diye Amerika Irak’a girdi, sonrasında bunun olmadığı ortaya çıktı. Böyle bir mesele varken, bu siyasi sorunlar ortada durduğu sürece biraz iş zor. Yani, masanın bir ayağı hep kırık kalacak.

Çok kutsal bir iş yapıyorlar. Bir kere takdir ediyoruz, değerli bir iş yapıyorlar. “2011 Saatle Nefrete Son” kampanyası. Bütün inançları birleştirmeye, herkesin birbirine saygılı olmasını sağlamaya çalışıyorlar ama ben en azından cevap alamamış olsam bile soruları sordum, diye düşünüyorum.

Özlem Denizmen: Çok kritik sorular sordun bence Gezegen. Burada tabii, herkesin cevap verme alanı da oluyor biliyorsun.

Mehmet Akbay: Evet, belki yetkileri yoktu. Ama en azından bu programı, raporunu Sayın Clinton’a ilettiklerinde.

Özlem Denizmen: Tabii, Sayın Obama’ya da iletecekler.

Mehmet Akbay: En azından bu kaygılarımızı, ben bu soruları sormasaydım kendi inançlarıma ihanet etmiş olurdum. Yani onların istediği soruları sorarak Kral FM dinleyicileri dinliyorlar şu anda, milyonlarca insan dinliyor. “Bunlar kendileri çalıp, kendileri oynuyor” gibi bir tablo çıkacaktı ortaya. Hayırlı işi kim yaparsa yapsın biz onun yanındayız. Amerika olması, İsrail olması ve ya bir başkasının olması önemli değil. Yeter ki doğru işler yapsınlar. İnsanlık için.

Sonucu da şöyle kapattık zaten, 3 kişi bir araya geldiği zaman güzel bir şey yapıyorsa, dördüncü Allah olur. Allah ortak olur o işe. Biz inanıyoruz ki, bu bağlantı çok hayırlı oldu. Direk o kritik sorulara cevap alamamış olsak bile soruları sorduk en azından.

Özlem Denizmen: Evet ama farkındaysan, bir soruya cevap bir on dakika sonra geldi. Demek ki hakikaten düşündürdü Gezegen bu İsrail – Filistin konusuna değindi Hannah. Gençlik daha iyi bir hayat istiyor, hepimiz daha iyi bir hayat istiyoruz.

Mehmet Akbay: Ama gençlikte İsrail’i izliyor ve İsrail’in Filistin’e uyguladığı politikayı görüyor. Nefretle de doluyor bu arada. Yani o gençlik sürekli sevgiyle dolmuyor.

Özlem Denizmen: Onlarda bunun bilincinde olduğunun altını çizdiler ama tabi ona burada zaten çözülemeyen bir soruna çözüm getiremedikleri için bunu gençliğin içindeki ateşle çözme kampanyası gibi, insanlık uğruna iyi bir şeyler yapmak için uğraşıyorlar.

Mehmet Akbay: Ben sorumu sordum, benim için bu soruyu sormuş olmam. Çok teşekkür ederim sana da.

Tekrarlayalım radyolarını yeni açanlar için.

Biraz önce sevgili Kralcılar Amerika’ya bağlandık. Yahudi Karşıtlığıyla Mücadele Özel Temsilcisi Hannah Rosenthal’la konuştuk. Müslüman Toplumlar Özel Temsilcisi Farah Pandith’le görüştük. Bu organizasyonu organize eden sevgili Özlem Denizmen’e çok teşekkür ederim. Bu arada teklifimizi tekrarladık; müslüman ülkelerin tamamını kapsayan 100 – 150 – 200 civarında radyoyla bir ortak yayın yapalım teklifimizi ilettik tekrar, daha önceden bunu iletmiştik.

Sayın Obama’ya teklifimizi ilettik. Kendileri sıcak baktıklarını ifade ettiler.

Özlem Denizmen: Seninle tanışmak istediler zaten hemen İstanbul’a geldiler. Tanıştılar. Şimdide söylediler hakikaten, tam birlik, beraberlik, ortaklık adına yapılabilecek birşeyden bahsediyorsun. Çok etkilemiş onu.

Mehmet Akbay: Şimdi radyo başındakiler şunu diyebilir “yaa Gezegen rüya mı görüyorsun, hayal mi görüyorsun?” Geçen bir film izledim, film “Alice Harikalar Diyarı” Alice’e babası şunu söylemiş; “kızım her sabah kalktığında 6 imkansız hayal kur.”

Bugün eğer marangoz Mehmet Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı veya Kılıçdaroğlu’nu konuk alıyorsa herhalde Mehmet Gezegen’de Obama’yı da zamanı geldiğinde belki konuk alabilir. Bu da bir hayal, ben alamadım diye kafamı duvarlara vurmayacağım. Ama hayal kuruyorum yani bırakın hayal kurayım.

Özlem Denizmen: Herşey hayalle başlıyor, hayırlısı demek lazım.

Mehmet Akbay: Evet, marangoz Mehmet hayallerini gerçekleştirdi bakalım Gezegen Mehmet gerçekleştirebilecek mi?

Sayfa Yükleniyor...