"Onlar için açlık 14 gün sonra bitmeyecek"

İklim Orucu tutan Dr. Uygar Özesmi: Bu oruçla konunun hayati önemi olduğunu görmelerini istiyorum...  Şu anda bu kararlardan dolayı açlık çeken milyonlarca insan var ve hergün bu sayı artıyor… Onlar için açlık 14 gün sonra sona ermeyecek. Dünyanın geleceğiyle ilgili kararların alınacağı İklim Zirvesi bugün başlıyor. Liderler küresel ısınma gerçeğini kabul edip Kopenhag'da ilk kez bir araya gelecek. Zirveyi 'zırva' gören muhalif kesim de fikirlerini paylaşacak. Küresel ısınma, Kyoto protokolü ve zirve hakkında merak edilenler...

"Onlar için açlık 14 gün sonra bitmeyecek"

Danimarka'nın başkenti Kopenhagen'da başlayan iklim zirvesinde "Climate Justice Fast" hareketine katılarak 14 günlük iklim orucu tutmaya başlayan Dr. Uygar Özesmi sorularımızı yanıtladı:


- Kopenhag insanlık tarihi için neden önemli?

Resmi adıyla Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 15. Taraflar Konferansı insanlık tarihinin belki en önemli toplantılarından biri. Sonucuna ve açtığı yola bağlı olarak dünyamızda ya büyük felaketler yaşayacağız ve milyarları aşan sayıda insan acı çekecek, ya da bağlayıcı somut kararlar alınacak ve sonra da uygulanacak. Adil, cesur ve bağlayıcı kararlar alınırsa o zaman bu felaketlerden kıl payı kurtulma şansını yakalamış olacağız.

Başta “gelişmiş” dediğimiz ülkeler olmak üzere üretim ve tüketimin doğaya etkisini gezegen kaldıramıyor, hatta atmosferin kimyasını bile insanlar değiştirdi. Sanayi Devrimi’nden başlayarak dünyamızı çok hızlı kirlettik ve tükettik. Milyonlarca yıldır yeryüzündeki tüm canlıları besleyen ve sürekli kendini yenileyen sulak alan, orman ve deniz gibi ekosistemleri onarılmaz biçimde tahrip etmeye başladık. Ve dünyada yaşam için son derece tehlikeli gazları atmosfere salmaya başladık, ve buna hala da devam ediyoruz. Üstelik, benim söylemekten dahi hoşlanmadığım zengin ülke-fakir ülke ayrımını yarattık ve bu ikisinin arasındaki uçurum her geçen gün daha da büyüyor. Ve tüm bunlara yavaş yavaş çözüm bulmamız mümkün değil, gezegenimizin ve dolayısıyla hiçbirimizin böyle bir zamanı kalmadı. İşte bu nedenle, Kopenhag yapılmış hatalardan ve geç kalışlardan dönülebilecek, gezegenin sürdürülebilirliği için ciddi kararlar alınacak son nokta. Tüm dünya liderleri, sadece iklim değişikliği hakkında tartışacaklar. Ayrıca bu zirve, Kyoto Protokolü’nün ötesini, yani 2012’den sonrasında yapılacakları belirleyecek. Tüm bu nedenlerle toplantı hepimiz için hayati önemi var.

- Sizce Kopenhag'da neler olmalı?

Aslında Kopenhag’da neler olması gerektiğinin herhangi bir bakış açısı kalmadı artık, ne olması gerektiği belli. Kopenhag, iklim değişikliğiyle mücadelede adil, kesin, kararlı ve somut ve hukuken bağlayıcı yüksek hedeflerin belirleneceği bir yer olmak zorunda. Liderler, kısa vadeli ekonomik çıkarlarına göre değil, gezegenin ve ekonominin sürdürülebilirliğine gore hareket etmeliler. Tüm ülkeler için ciddi sera gazı salımında azaltım hedefleri belirlenmeli, toplamda 1990 seviyesine göre 2020’de %40, yenilenebilir enerjilerin arttırılmasıyla ilgili ciddi yatırım kararları alınmalı, ormansızlaştırma tamamen bitirilmeli. Ayrıca gelişmiş ülkelerin gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele edebilmeleri için 140 Milyar dolar yıllık maddi yardımda bulunmasına ilişkin de çok ciddi bir karar verilmesi gerekiyor.

- Hangi noktalarda görüşmeler tıkanabilir?

Kopenhag’dan önce birçok adım vardı, New York, Singapur ve Barcelona gibi birçok şehirde liderler bir araya gelerek Kopenhag öncesi somut bir plan çıkarmak için görüşmeler yaptılar. Ancak her aşamada o kadar çok anlaşmazlık yaşandı ve harekete geçmek konusunda o kadar yavaş davrandılar ki, görüşmeler zaten birçok kez tıkandı. Fakat hepsinde neyse ki BM Genel Sekreteri, BM İklim Sözleşmesi Genel Sekreteri gibi arabuluculular sayesinde yeniden düzeldi. Kopenhag’da da özellikle büyük sera gazı sorumlularının üstlerine düşen görevi yerine getirmemeleri, yani anlamlı azaltım hedefleri koymamaları halinde diğer ülkeler de kendileri için hedef koymayı reddedebilir. Afrika, Singapur’da yaptığını tekrarlayarak, gelişmiş ülkeler gelişmekte olan ülkelere iklim değişikliği fonu sağlamadıkları takdirde anlaşmaya katılmayabilir. Yine de ben görüşmelerin tıkanmayacağından ve iyi bir sonuca ulaşacağından umutluyum, bunun için mücadelemiz sürüyor.

- 'nin sorumlulukları neler?

Türkiye, her şeyden önce Kopenhag’da Başbakanlık seviyesinde temsil edilmeliydi. Erdoğan, Kopenhag’a giderek görüşmeleri bizzat takip etmeliydi. Üstelik, Türkiye, daha önce de birçok ülke arasında arabuluculuk yapmış bir ülke, orada üst düzeyde temsil edilmesinin uluslararası anlamda da önemi çok büyüktü.
Bunun dışında, Türkiye halen gelişmekte olan bir ülke. Ancak büyüyen ekonomisi ve artan nüfusu nedeniyle daha çok enerji kaynağına ihtiyaç duyuyor. Rüzgar ve güneş ülkesi olan Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynakları için çok büyük potansiyel var. Fakat ülkemizde, hali hazırda hayata geçirilmeyi bekleyen 50’ye yakın kömürlü termik santral projesi var. Öncelikle artık sera gazı salımını bu kadar arttıran ve çevreye bu kadar zarar veren bu santrallerden vazgeçilmeli. Diğer yanda, 4 kez başlatılan ve her seferinde başarısız olan nükleer santral planları var. İklim değişikliği ile mucadele yatırımlarının yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğinin önünde büyük engel. Yenilenebilir enerjilere teşvik sağlanmalı. Çevreyi korumaya yönelik yasalar çıkarılmalı ve sıkı yaptırımlara bağlanmalı. Yani Türkiye, once kendi içinde gezegene saygılı olmalı. Kopenhag’da 2020’ye kadar referans senaryo üzerinden %30 indirim yapmali.

"HERKESİN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE TEHLİKELERİ KONUSUNDA BİLİNÇLİ OLMASI GEREK!"

- İklim değişikliğ sadece hükümetlerin çözebileceği bir sorun mu? Bireylere ne sorumluluk düşüyor?

İklim değişikliği, çok büyük ölçekli bir tehlike. Bu nedenle bunu durdurabilecek esas güç hükümetler. Ancak hükümetler, bireylerin seçtiği ve yönlendirdiği makamlar. Bu nedenle öncelikle herkesin iklim değişikliği ve tehlikeleri konusunda bilinçli olması gerekiyor. Bilgi sahibi olan bireylerin, devletlere gezegeni koruyacak kararlar almaları yönünde baskı yapmaları gerekiyor. Örneğin bu ülkede 1 milyon kişi nükleer santrallere hayır derse, hükümet bunu görmezden gelemez. Birlikte harekete geçerek devletten taleplerde bulunmanın böyle bir etkisi var. Ayrıca herkes, Anayasa’da belirtilen “sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı” ihlal edildiği zaman, bu konuyu adli makamlara taşıyarak hakkını aramalı. Ve tabii ki bireysel olarak da, gerekenden fazlasını tüketmemek ve tüketim alışkanlıklarını doğaya zarar vermeyecek biçimde değiştirebilmek çok önemli.

14 BOYUNCA İKLİM ORUCU TUTACAK

- Sen bireysel olarak neler yapacaksIn?
Ben kendi hayatımda bireysel seçimlerime dikkat ediyorum. Örneğin, araba kullanmak yerine metroyu tercih ediyorum, et yemiyorum, ihtiyacım olmayan hiçbir şeyi tüketmiyorum, evde enerji tasarruflu ampuller ve ev aletleri kullanıyorum, geri dönüşüm yapıyorum… Her zaman insanları iklim değişikliğinin tehlikelerine karşı bilgilendiriyorum. Kopenhag sürecinde ise, toplantıları takip etmek ve liderler üstünde oluşturulacak toplumsal baskıya katılmak için Kopenhag’a geldim. Kopenhag’da 14 gün boyunca, toplantıda ciddi kararlar alınması için iklim orucu yapacağım.

- İklim orucu tutmak kolay bir süreç değil, bu eylemle nasıl bir sonuca ulaşmayı hedefliyorsun?

Oruç, şiddetsiz eylem yöntemlerinden biri. Bir insanın, bir amaç uğruna kendini aç bırakmasının sembolik anlamı çok büyük. Bu oruçla konunun hayati önemi olduğunu görmelerini istiyorum. Eğer eksik kararlar almayı düşünüyorlarsa, bir kez daha düşünülmesi gerek… Şu anda bu kararlardan dolayı açlık çeken milyonlarca insan var ve hergün bu sayı artıyor… Onlar için açlık 14 gün sonra sona ermeyecek.

- Yaşamınız boyunca bir bilim adamı ve doga sevdalısı olarak zaten çevre hareketinin içindeydin... Ama bugün dünyada geldiğimiz noktada artık çevreci aktivistlerin daha farklı yöntemler kullanması mı gerekiyor?

Elimizden gelen herşeyi yapmamız gerek, artık Dünya ve üstündeki muazzam çeşitlilik ve güzellik ölüyor… Üstelik bizim yüzümüzden, seçtiğimiz politikacılar, içinde yaşadığımız ekonomik sistem, üretim ve tüketim şekilleri yüzünden…

Dr. UYGAR ÖZESMİ KİM?
Genç yaşta doğa koruma çalışmalarına başladı ve Kayseri Fen Lisesi'nde okurken 3 TÜBITAK ödülü aldı.  Orta Doğu Teknik Üniversitesinden mezun olduktan sonra Fulbright Burslusu olarak Ohio State Üniversitesi'nde Çevre Bilimleri Masterı ve ünlü MacArthur Bursu ile Minnesota Universitesi'nde Koruma Biyolojisi, Kalkınma ve Sosyal Değişim konularında doktora yaptı ve aynı üniversitede dersler verdi. Sonra Erciyes Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümünü kurma çağrısı üzerine yurda döndü ve 7 yıl öğretim üyeliği yaptı. Ankara Kuş Gözlem Topluluğu'nu 1990 senesinde arkadaşlarıyla beraber kurdu. GEF Küçük Destek Programının Yönlendirme Komitesinde görev aldı, Biyolojik Çeşitlilik Sivil Toplum Kapasite Geliştirme Planı'nı, Doğa Derneği'nin kurucu başkanlığını yaptı. Türkiye'de ilk olarak Karadeniz STK'ları ve TURÇEK ile KarDoğa - Karadeniz Doğa Koruma Federasyonu'nun kurulmasını sağladı. Sivil Toplum Geliştirme Merkezi kurucu üyesi ve halen yönetim kurulu üyesi.2004 senesinde Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nda görev almak üzere New York'a yerleşti. Küresel Çevre Fonları, Küçük Destek Programı (SGP) Genel Merkezinde Çevre Uzmanı olarak çalıştı. 2006-2008 arasında TEMA Vakfı Genel Müdürü olarak görev yapan Özesmi şu an Greenpeace Akdeniz’in Genel Direktörü. 90’in üzerinde uluslararası ve ulusal bilimsel yayınları bulunan Özesmi’nin “Yasak Meyva: Cehennemden Çıkış” adlı kitabı ise yayına hazırlanıyor.


Sayfa Yükleniyor...