Örnek: Evrime inanmıyorlarsa bilimsel değil

“Balyoz” davasının tutuklu sanığı eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, TÜBİTAK ile ilgili eleştirilerde bulunarak ''Bu kurumun içine siyaset bulaşmıştır. Evrim teorisine inanmıyorlarsa bilimsel bir kurum değildir, inanıyorlarsa konmaması için siyasi baskı vardır'' dedi.

Örnek: Evrime inanmıyorlarsa bilimsel değil

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ''Balyoz Planı'' davası duruşmasında eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, esas hakkındaki savunmasını yaptı.

Oramiral Örnek, mahkemeye sunduğu 18 klasörün 17'sinin delil mahiyetinde belgeler olduğunu ifade ederek, klasörlerde 305 farklı konu olduğunu belirtti.

Örnek, ''Bu konuların yüzde 80'den fazlası sahtekarlıkla ilgilidir. 305 konu içerisinde 1309 adet söylediklerimi kanıtlayacak belgeler bulunmaktadır” diye konuştu.

Örnek, Kasım 2002-Ağustos 2003 döneminde TSK içerisinde hiyerarşi dışı bir darbeye teşebbüs hareketi olmadığını ifade ederek, iddia makamı tarafından bu amaca yönelik olduğu kabul edilen sayısal dosyaların sahte olduğunu savundu.

Özden Örnek, ''Bütün 'Balyoz' olayı bir komplo olup darbe ile beslenen, darbe olmasa bile yaratan, hatta ortalığı boş bulursa kendisi sivil darbe yapan bir siyasi partinin ve onun yöneticilerinin siyasi getiri sağlamak için düzenledikleri veya düzenlenmesine göz yumdukları bir kurgudur'' iddiasında bulundu.

İddia makamına göre sadece sanıkların bilmediği konular için bilirkişiye gereksinim olduğunu belirten Örnek, dosyada 30 bilirkişi raporu ve uzman görüşü bulunduğunu anlattı.

Örnek, Gölcük belgeleriyle ilgili bilirkişi raporunun mahkemeye gelişinin bir trajikomedi olduğunu ifade ederek, 14 Ocak 2011'de tamamlanan raporun mahkemeye 24 Mart 2011'de ulaştığını söyledi.

Raporun CMK 250. maddeyle ilgili yetkili savcılık tarafından, tutuklamaların yaşandığı 11 Şubat 2011 tarihine kadar mahkemeye gönderilmediğini dile getiren Örnek, ''Soruşturma savcıları kendi lehlerine gördükleri Ahmet Erdoğan'ın raporunu bir veya iki gün içinde 1. Ordu Komutanlığı'ndan aldırmışlardır. Ama iş sanıkların lehine olan bir raporu aldırtmaya gelince kaplumbağa kurye olarak seçilmiştir. Eğer rapor 11 Şubat 2011 öncesi gelseydi tasarlanan tutuklama gerçekleşemezdi'' diye konuştu.

Mütalaadaki ''Belgelerin tamamı 2003 yılı ve öncesine ait'' sözüyle ilgili bilirkişi raporlarında bir tespit olmadığını ifade eden Örnek, ''İddia makamının bahse konu olan iddiası kanıtsız ve dayanaksızdır. Bilirkişi raporları kasten çarpıtılmıştır. Çarpıtmayı kim yapmıştır?'' dedi.

TÜBİTAK’A ELEŞTİRİ
Örnek, dosyadaki iki TÜBİTAK raporuna değinerek, TÜBİTAK ile ilgili de şu eleştirilerde bulundu:

''Bu kurumun içine siyaset bulaşmıştır. Kendi dergilerinin kapağına evrim teorisi mizansenini koyamamışlardır. Evrim teorisine inanmıyorlarsa bilimsel bir kurum değildir, inanıyorlarsa konmaması için siyasi baskı vardır.

Bu kuruluşa 30'u aşkın proje verdim ve bir kısmının sonuçlarını aldım. Acaba iddia makamı kaç adet proje verdi? Eğer cevap hiç ise söylenti üzerine iddia inşa edilir mi? Size bildik bir lisandan söyleyeyim, kasaptan iyi fırıncı olmaz.''

TÜBİTAK raporlarında açık bir şekilde eksiklik ve yanlışlıkların, hatta aldatmacaların olduğunu ileri süren Örnek, TÜBİTAK raporlarına itiraz ederek, mahkemeden bunların kabul edilmemesini istedi.

'DARBE TEŞEBBÜSÜNDEN HABERLERİ OLURDU'
Örnek, mahkemenin 31 tanık dinlediğini, bunlardan Gölcük Donanma Komutanlığı'nda ele geçirilen belgelerle ilgili beyanda bulunan 7'sinin, sanıkların aleyhine tek bir kelime dahi etmediklerini söyledi.

Tanık Melek Üçtepe'nin 11, 16, 17 No'lu CD'ler için ''Bizim arşivimize ait değildir. Üzerine arşiv no verilmemiş CD arşive giremez'' dediğini hatırlatan Örnek, 11, 16, 17 No'lu CD'lerin üzerinde arşiv numarası olmadığını, tanığın beyanları dikkate alındığında bu CD'lerin kesinlikle 1. Ordu Komutanlığı'nın arşivine ait olmadığını vurguladı.

Eski Genelkurmay başkanları emekli orgeneraller Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ'un duruşmada tanık olarak dinlenildiğine atıfta bulunan Örnek, ''Her iki orgeneralin ifadeleri Aytaç Yalman'ın alınamayan ifadesi kadar önemlidir. 2003 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı (Yalman) ve Genelkurmay Başkanının (Hilmi Özkök) haberi olduğu bir darbe teşebbüsü olsaydı bu iki orgeneralin kesinlikle haberi olurdu. Ama her ikisi de böyle bir konudan haberleri olmadığını defalarca tekrarlamışlardır'' dedi.

Örnek, mahkemenin, sanıkların tezinin ortaya çıkmasına yardımcı olacak tanıklar Mehmet Baransu, TÜBİTAK bilirkişileri, bilirkişiler Ahmet Erdoğan ile Hakan Erdoğan ve Aytaç Yalman'ı çağırmadığını ifade ederek, ''Hem iddianamede, hem de esas hakkında mütalaada Kasım 2002-Ağustos 2003 döneminde bir darbeye teşebbüs hareketinin Aytaç Yalman tarafından engellendiği yazılıdır. Bu konuda hiçbir yerde bir delil yoktur. Yalman'ın soruşturma aşamasında ifadesi de alınmamıştır. Bu iddia Aytaç Yalman tarafından gerçeklenmediği sürece havada boşlukta duran bir iddiadır.''

Özden Örnek, davanın tutuklu sanıklarından emekli Orgeneral Ergin Saygun'un mahkemede yapılan sorgulaması sırasında ''seminer ses kasetlerinin Başbakan tarafından Aytaç Yalman'a verildiğini bizzat Aytaç Yalman'dan öğrendiğini söylediğini'' belirterek, ne mahkeme heyetinden bir kişinin, ne de iddia makamının bu konuda bir tek soru bile sormadığını dile getirdi.

Örnek, iddianameye göre, MİT, Emniyet Genel Müdürülüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı'nın soruşturmayı yürüten savcılara, ''Balyoz'' davasıyla ilgili kendilerinde basında çıkan bilgilerden başka bir belge veya bilgi olmadığını resmi olarak bildiklerini ifade ederek, şöyle devam etti:

''Bu dört kurum, devletin istihbarat toplayan yegane yasal kuruluşlardır. Bu kuruluşlar, 'bizde belge yok' diyorsa Başbakana, bu kasetleri bunların dışında birileri, yani bir çete, yasa dışı bir örgütün vermiş olması lazımdır. Bu kasetlerin yasal yollardan ele geçirildiğine dair bir tek bilgi, bir tek belge yok. Bavullu adam da yok. Kasetleri Aytaç Yalman kimden almıştır? Eğer kaset içindekiler suç ise neden bu suçlular hakkında bir işlem yapılmamıştır? Seminer o zamanlar suç değildi de 7 sene sonra mı suç oldu? Biz doğru olduğundan eminiz ama hukuki yönden Ergin Saygun'un söyledikleri neden mahkemece teyit edilmiyor?

'NEDEN BAŞKA EZAN SESİ YOK'
Mahkemede ses kasetleri dinlenilirken sayın başkan her sesin sahibini sordu ama kaset kaydında geçmiş olan 'ezan' sesi hakkında 'bunu kim okuyor?' diye sormadı. Eğer bu sesler orijinal kayıtsa size haberim var. Kaydın yapıldığı yer ses geçirmezdir. Şimdi bu kayıtlarda ezan sesinin olması nasıl izah edilecek? Acaba Başbakanın verdiği kasetlerden mikrofon kullanarak kayıt yapılırken mi geçti? Yoksa kasetlerin üzerinde oynanırken mi oldu? Seminer üç gün sürdüğüne göre neden başka ezan sesi veya trafik sesi yok? Bu arada Başbakanın eline geçen kasetlerden bir kopya muhakkak Başbakanlık'ta kaldığına göre bu kasetler nerededir? Aytaç Yalman'a verilen kasetler nerededir? Bu kasetler bulunup buraya getirilmeli ve mahkemenin elindekilerle mukayese edilmelidir. Bavullu adam olmadığına göre Baransu'ya bu kasetleri kim vermiştir? Polis mi?''

Örnek, Genelkurmay Başkanının emriyle ve onun başkanlığında 15 Temmuz 2003 günü Harp Akademileri Komutanlığı'nda ''Genç Subaylar Rahatsız (Cumhuriyet Gazetesi'nden çıkan haber)'' olayı ve 4 Temmuz 2003 çuval krizinden sonraki çıkan durumu görüşmek için bir toplantı yaptıklarını hatırlattı.

Toplantıya kendisi, Çetin Doğan, Halil İbrahim Fırtına, Genelkurmay Başkanı, Aytaç Yalman ve Şener Eruygur'un katıldığını ifade eden Örnek, bu konuyla ilgili 5 Aralık 2009'da ifade verdiğini, ''Ergenekon'' sanıkları Muzaffer Tekin ve Fikret Emek'te birtakım belgeler ele geçirildiğini ve bu toplantıyla ilişkilendirildiğini kaydetti.

''Şimdi biz bu belgeler ile suçlanıyoruz. Suçlayanlar, toplantıya Genelkurmay Başkanının başkanlık ettiğini, soruları onun sorduğunu, bu belgelerin üzerinde benim ismimin yazmasının benimle illiyet bağı kurulmasına yetmeyeceğini görmezlikten geliyor'' diyen Örnek, bu konuları açıklığa kavuşturacak tek kişinin Yalman olduğunu, ancak ısrarlı taleplerine rağmen mahkemenin tanık olarak davet etmediğini söyledi.






Örnek, mahkemenin 31 tanık dinlediğini, bunlardan Gölcük Donanma Komutanlığı'nda ele geçirilen belgelerle ilgili beyanda bulunan 7'sinin, sanıkların aleyhine tek bir kelime dahi etmediklerini söyledi.

Tanık Melek Üçtepe'nin 11, 16, 17 No'lu CD'ler için ''Bizim arşivimize ait değildir. Üzerine arşiv no verilmemiş CD arşive giremez'' dediğini hatırlatan Örnek, 11, 16, 17 No'lu CD'lerin üzerinde arşiv numarası olmadığını, tanığın beyanları dikkate alındığında bu CD'lerin kesinlikle 1. Ordu Komutanlığı'nın arşivine ait olmadığını vurguladı.

Eski Genelkurmay başkanları emekli orgeneraller Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ'un duruşmada tanık olarak dinlenildiğine atıfta bulunan Örnek, ''Her iki orgeneralin ifadeleri Aytaç Yalman'ın alınamayan ifadesi kadar önemlidir. 2003 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı (Yalman) ve Genelkurmay Başkanının (Hilmi Özkök) haberi olduğu bir darbe teşebbüsü olsaydı bu iki orgeneralin kesinlikle haberi olurdu. Ama her ikisi de böyle bir konudan haberleri olmadığını defalarca tekrarlamışlardır'' dedi.

Örnek, mahkemenin, sanıkların tezinin ortaya çıkmasına yardımcı olacak tanıklar Mehmet Baransu, TÜBİTAK bilirkişileri, bilirkişiler Ahmet Erdoğan ile Hakan Erdoğan ve Aytaç Yalman'ı çağırmadığını ifade ederek, ''Hem iddianamede, hem de esas hakkında mütalaada Kasım 2002-Ağustos 2003 döneminde bir darbeye teşebbüs hareketinin Aytaç Yalman tarafından engellendiği yazılıdır. Bu konuda hiçbir yerde bir delil yoktur. Yalman'ın soruşturma aşamasında ifadesi de alınmamıştır. Bu iddia Aytaç Yalman tarafından gerçeklenmediği sürece havada boşlukta duran bir iddiadır.''

''Yalman kasetleri kimden aldı?''
Özden Örnek, davanın tutuklu sanıklarından emekli Orgeneral Ergin Saygun'un mahkemede yapılan sorgulaması sırasında ''seminer ses kasetlerinin Başbakan tarafından Aytaç Yalman'a verildiğini bizzat Aytaç Yalman'dan öğrendiğini söylediğini'' belirterek, ne mahkeme heyetinden bir kişinin, ne de iddia makamının bu konuda bir tek soru bile sormadığını dile getirdi.

Örnek, iddianameye göre, MİT, Emniyet Genel Müdürülüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı'nın soruşturmayı yürüten savcılara, ''Balyoz'' davasıyla ilgili kendilerinde basında çıkan bilgilerden başka bir belge veya bilgi olmadığını resmi olarak bildiklerini ifade ederek, şöyle devam etti:

''Bu dört kurum, devletin istihbarat toplayan yegane yasal kuruluşlardır. Bu kuruluşlar, 'bizde belge yok' diyorsa Başbakana, bu kasetleri bunların dışında birileri, yani bir çete, yasa dışı bir örgütün vermiş olması lazımdır. Bu kasetlerin yasal yollardan ele geçirildiğine dair bir tek bilgi, bir tek belge yok. Bavullu adam da yok. Kasetleri Aytaç Yalman kimden almıştır? Eğer kaset içindekiler suç ise neden bu suçlular hakkında bir işlem yapılmamıştır? Seminer o zamanlar suç değildi de 7 sene sonra mı suç oldu? Biz doğru olduğundan eminiz ama hukuki yönden Ergin Saygun'un söyledikleri neden mahkemece teyit edilmiyor?

Mahkemede ses kasetleri dinlenilirken sayın başkan her sesin sahibini sordu ama kaset kaydında geçmiş olan 'ezan' sesi hakkında 'bunu kim okuyor?' diye sormadı. Eğer bu sesler orijinal kayıtsa size haberim var. Kaydın yapıldığı yer ses geçirmezdir. Şimdi bu kayıtlarda ezan sesinin olması nasıl izah edilecek? Acaba Başbakanın verdiği kasetlerden mikrofon kullanarak kayıt yapılırken mi geçti? Yoksa kasetlerin üzerinde oynanırken mi oldu? Seminer üç gün sürdüğüne göre neden başka ezan sesi veya trafik sesi yok? Bu arada Başbakanın eline geçen kasetlerden bir kopya muhakkak Başbakanlık'ta kaldığına göre bu kasetler nerededir? Aytaç Yalman'a verilen kasetler nerededir? Bu kasetler bulunup buraya getirilmeli ve mahkemenin elindekilerle mukayese edilmelidir. Bavullu adam olmadığına göre Baransu'ya bu kasetleri kim vermiştir? Polis mi?''

''Mahkeme ısrarla çağırmadı''
Örnek, Genelkurmay Başkanının emriyle ve onun başkanlığında 15 Temmuz 2003 günü Harp Akademileri Komutanlığı'nda ''Genç Subaylar Rahatsız (Cumhuriyet Gazetesi'nden çıkan haber)'' olayı ve 4 Temmuz 2003 çuval krizinden sonraki çıkan durumu görüşmek için bir toplantı yaptıklarını hatırlattı.

Toplantıya kendisi, Çetin Doğan, Halil İbrahim Fırtına, Genelkurmay Başkanı, Aytaç Yalman ve Şener Eruygur'un katıldığını ifade eden Örnek, bu konuyla ilgili 5 Aralık 2009'da ifade verdiğini, ''Ergenekon'' sanıkları Muzaffer Tekin ve Fikret Emek'te birtakım belgeler ele geçirildiğini ve bu toplantıyla ilişkilendirildiğini kaydetti.

''Şimdi biz bu belgeler ile suçlanıyoruz. Suçlayanlar, toplantıya Genelkurmay Başkanının başkanlık ettiğini, soruları onun sorduğunu, bu belgelerin üzerinde benim ismimin yazmasının benimle illiyet bağı kurulmasına yetmeyeceğini görmezlikten geliyor'' diyen Örnek, bu konuları açıklığa kavuşturacak tek kişinin Yalman olduğunu, ancak ısrarlı taleplerine rağmen mahkemenin tanık olarak davet etmediğini söyledi.





Örnek, gazeteci Mehmet Baransu'nun ifadesine göre seminerle ilgili 4 DVD'nin gazete binasında teslim alındığını ifade ederek, bu CD'leri Taraf Gazetesi'ne getirenlerin görüntülerinin bulunduğu kamera kayıtlarının incelenmediğini söyledi.

Örnek, ''Danıştay cinayetindeki OYAK kamerası arızalı olduğu için kıyamet koparanlar, 19 CD geldikten sonra Taraf Gazetesi girişini gösteren kameranın hangi tarihten itibaren ve neden arızalı olduğunu araştırmamışlar ve kamerayı tetkik için TÜBİTAK'a göndermemişlerdir. Danıştay cinayetinde kameraların arıza yapması önemlidir ama 'Balyoz' davasında önemsizdir. Herhalde adil yargılama böyle olsa gerekir'' diye konuştu.

Örnek, yargısal zeminin istenilen şekilde hazırlandığını belirterek, ''Kısaca bir hesap yapılırsa bu davanın kararı 1 yılda ancak buradan Yargıtay'a gidebilir. En az 1 yıl Yargıtay incelemesi ve kararı, 4-5 yıl Anayasa Mahkemesi kararı, 5 yıl AİHM kararı. Yani bizim durumumuz ancak en iyi ihtimalle 12-15 yıl sonra kesinleşecektir. Kim öle kim kala. Zaten de amaçlanan bu değil midir?'' ifadelerini kullandı.

''Şimdi durum Osmanlı'nın çöküşü gibi''
Özden Örnek, iktidar ve cemaat yanlısı basın ve görsel medya sayesinde ''Balyoz'' olayının gerçekte bir darbe olayı olduğuna bütün kamuoyunu inandırmak için hiçbir gayretten kaçınılmadığını, her türlü yalanın söylendiğini ileri sürerek, TBMM'de geçmiş darbeleri araştırmak üzere kurulan komisyonun araştıracağı darbeler arasında ''Balyoz''un olmadığını, dilekçeler verilmesine rağmen bunun gündeme alınmadığını söyledi.

''Balyoz komplosunun yegane hedefi TSK'dır. Bu hedefin iki amacı vardır. Geçmiş 80 yılın intikamını almak ve ülkeyi totaliter bir rejime doğru götürülmesinin yegane engeli olan TSK'yı aşağılayarak, küçük düşürerek uydurma bahanelerle suçlayarak tasfiye etmektir'' diyen Örnek, hazırlanan komplonun içinde yargı, emniyet, medya ve TSK'dan da bazı hain kişilerin olduğunu öne sürdü.

Örnek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Ne yazıktır ki yaşadığımız olaylardan, duyduklarımız ve gördüklerimizden sonra ülkemizde hukukun üstünlüğüne inanarak Ankara'da yargıçlar var diyemiyorum. Bence yargı intihar etmiştir. Bizler burada bulunan emekli ve muvazzaf TSK mensubu subay ve astsubaylar hiçbirimiz ne bir darbe girişiminde bulunduk ne de böyle bir olaydan bilgimiz vardır. Ama şimdi Türk kamuoyunun gözleri önünde kimin darbeye, hem de sivil darbeye teşebbüs ettiğini herkes çok daha iyi görüyor. Demokrasiyi ulaşılacak amaç değil, bir araç olarak kullanan zihniyet istediklerini elde ettikçe demokrasiyi parça parça rafa kaldırıyor ve kaldırmaya da devam edecektir. Tabii bu arada ülkemizin bölünmesinde çıkarları olan birçok ülke veya ülkeler birliği de onları desteklemektedirler. Aynen Osmanlı'nın çöküşünde olduğu gibi.

Ülkemizi yönetenler sadece kimin amacına piyonluk yapacağımıza karar veriyorlar. Umarım bu karanlık tablo en kısa zamanda aydınlığa kavuşur. Zira hukuksuz bir toplumu yönetemezsiniz ve bir gün herkes hukuka gereksinim duyar.''

''Bu davada, eylem, örgüt, iştirak, örgüt üyeliği, hukuken geçerli delil ve adil yargılama yoktur, usul hataları çoktur'' diyen Örnek, şöyle devam etti:

''Şahsıma atılı hiçbir suçu kabul etmiyorum. Umarım bu incelemedeki tespitler mahkemece karar aşamasında dikkate alınır. Bizler bu komployu hazırlayanları ve onlara yardımcı olanları tahmin edebiliyoruz. Bundan sonraki hayatımızda bu kişilerin en perişan hale gelip süründüklerini görmek en büyük arzumuz olacaktır. Bunun için de elimizden gelen hiçbir şeyi esirgemeyeceğiz.''

Özden Örnek'in 132 sayfalık savunmasını tamamlamasının ardından duruşma, diğer sanıkların esas hakkındaki beyanlarının alınmasıyla devam ediyor.

Bu arada, bir süredir rahatsızlığı nedeniyle duruşmalara katılamayan Örnek'in safra kesesinden taş aldırdığı öğrenildi.

Sayfa Yükleniyor...