Oscar adayı belgesel 'Çöplük' NTV'de

Belgesellerin 'Slumdog Millionare'i olarak tanımlanan, bol ödüllü 'Çöplük', 10 Temmuz pazar akşamı NTV'de ve yüksek çözünürlük kalitesi ile HD-en’de.

Oscar adayı belgesel 'Çöplük' NTV'de

NTV Yeşil Ekran, dördüncü yılında yeşile adanmış programlar ve çok önemli belgeselleri ekrana getirecek.


Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin NTV Belgesel Kuşağı’nda gösterilen ve büyük ilgi gören 2011 Oscar adayı, 2010 Berlin İnsan Hakları Ödülü, Panorama–İzleyici Ödülü, 2010 Seattle En İyi Belgesel, 2010 Sundance İzleyici Ödülü sahibi “Çöplük/Wasteland” 10 Temmuz Pazar günü saat 21:00’de NTV’de yayınlanacak. Yüksek çözünürlük kalitesi ile de aynı anda HD-en’de ekrana gelecek (HD-en, D-Smart 116. Kanalda).

Eleştirmenlere göre belgesellerin “Slumdog Millionare”i olarak tanımlanan, bol ödüllü Çöplük / Wasteland, dünyaca tanınan sanatçı Vik Muniz’i Brooklyn’deki evinden memleketi Brezilya’daki dünyanın en büyük çöplüğüne kadar takip ediyor ve çöplükteki sanatçılarla tanışmasının hikâyesini anlatıyor.

Muniz, Rio de Janeiro’nun dışında yer alan dünyanın en büyük çöplüğü Jardim Gramacho’da geri dönüşüme uygun atıkları toplayan ve bunlardan sanat üreten “Catador” grubunu fotoğraflıyor. Film, sanatçının çöplüğü ziyaretini ve oradaki çalışmalarını takip ediyor, çöp toplayan catadorların yaşamlarına dahil olup onları anlamaya çalışıyor. Catadorlar kendilerine umut olan Muniz sayesinde yeniden hayal etmeye başlıyorlar. Diğer yandan da Muniz ile yaptıkları çalışmalarla değişen hayatlarına tanık oluyor... Yönetmen Lucy Walker yardımcılarıyla birlikte tüm süreç boyunca sanatın dönüştürücü gücü ve insan ruhunun simyasının etkileyici kanıtlarını ortaya koyuyor.

Oscar adayı belgesel 'Çöplük' NTV'de - 1

Çöplük, 2011 Oscar ödüllerinde “En İyi Belgesel” dalında aday gösterilirken, 2010 yılında Berlin’de İnsan Hakları ve Panorama İzleyici Ödülü, Seattle’da En İyi Belgesel, Sundance’te ise İzleyici Ödülü kazandı.

Belgeselin yönetmeni Lucy Walker, İstanbul Film Festivali’nde NTV Belgesel Kuşağı’nın konuğu olarak İstanbul’a gelmiş ve Türk izleyicisi ile buluşmuştu.

Yönetmen : Lucy Walker
Yapımcı : Angus Aynsley, Hank Levine
Müzik : Moby

Yönetmen Lucy Walker, filmin öyküsünü şöyle anlatıyor:

''Daima çöplere karşı bir ilgim olmuştur; bizim hakkımızda ne söylüyorlar, içinde bizi utandıracak ne var, nereye gidiyorlar ve ne kadarlar? Nasıl tahammül ediliyor? Her gün çöplerle uğraşmak neye benziyor? Bir kadının New York’ta çalışan tüm çöp işçilerine verdiği değeri göstermek için her birini kucaklayarak gösterdiği mücadeleyi okudum ve bu duyarlılığı alkışladım. Ve benim için de bu değeri göstermenin başka yolları olmalıydı.

Oscar adayı belgesel 'Çöplük' NTV'de - 2

New York Üniversitesi’nde bir yüksek lisans öğrencisiyken Triatlon Kulübü’ne eğitim vermeye başladım. Sabah 06:00’a kadar süren çok yorucu bir eğitime katlanmak zorunda kalırken diğer bir triatlet olan ve aynı zamanda çöp hakkında eğitim veren parlak profesör Robin Nagle ile bağlantı kurdum. Çlaışmaları hakkındaki konuşmalarını dinlemek son derece büyüleyiciydi. Doktora seminerlerine katılmaya başladım ve sosyoloji ve etkileri hakkındaki düşüncelerimin derinleşmesi hoşuma gitti. Özellikle de çöplerle ilgili gerçekler hakkında...

Robin master öğrencilerini Staten Adası’ndaki çöp deposu Fresh Kills’i ziyarete götürdüğü zaman çok merak ettim ve davetsiz misafir olarak ben de katıldım. Bu gün Dünya Ticaret merkezi’nin enkazından kalan yer olarak bilinir. Ancak bu Mart 2000’den önceydi. Çok şaşırtıcı bir yerdi, çitlerle kaplı, plastik poşetlerin çıkardığı korkunç gürültü ve metan gazı. Özgürlük Heykeli’nden daha yüksek bir çöp tepesi ile bir şehir parkının kötü bir takliti gibiydi. Köpekler, martılar ve farelere baktık ve berbat kokuyu görmezden gelmeye çalıştık. Filmlerde büyük yerleri severim ancak daha önce hiç bu kadar büyük bir depo alanı görmemiştim. Bu ekranda gördüğüm en unutulmaz yerdi. Ve New York’ta yaşayanların tüm çöpleri orada bir yerlerdeydi. Tüm eşyalarımın mezarlığıydı. Diğer herkesle birlikte. Artık çöplükle ilgili bir film yapmak istediğimi biliyordum.

BritDoc ve Londra Film Festivali’nde yapımcı Angus Aynsley ve yardımcı yapımcı Peter Martin ile tanıştım ve anında onlarla çalışmak istedim. Projeler üzerine konuşurken Angus Vik Vuniz ile tanıştığını ve sanat tarihi ve sosyal projeler ile ilgili çalışmalarından çok etkilendiğini anlattı. Angus ve Peter zaten Vik’le bir kısa film projesi üzerinde çalışıyorlardı ancak çok daha fazlası için bir potansiyel olduğunu farketmişlerdi. Vik’in çalışmalarını görümüştüm ve hoşuma gitmişti ve onunla çalışabilme fikri beni oldukça heyecanlandırmıştı. Vik’in bazı yazılarını okudum ve Angus ve Peter ile birlikte Baltic’te bir açılış için bulunduğu sırada onunla Ocak 2007’de Newcastle – İngiltere’de bir buluşma ayarladık.

İki ay sonra Vik’in New York’taki stüdyosunda biraraya geldiğimizde konu çöplere geldi. Birden yedi yıl önce Fresh Kills’e yaptığım gezi aklıma geldi Bu bir şimşek çakma anıydı. Vik daha önce hurdaları kullanarak güzel bir dizi yapmıştı. Ayrıca sokak çöpçüleri üzerine de çalışmaları vardı. Çalışmalarında çikolata sosu, şeker vb. gibi malzemeleri kullanmak onun imzasıydı. Bu proje daha önceki çalışmalarının bir uzantısı olabilirdi. Bu konuda konuşmaya başladıktan sonra artık diğer fikirlerle ilgilenmiyorduk. Vik ve catadorlar arasındaki işbirliğinin çok dramtik bir potansiyeli olduğunu biliyordum. Vik Sao Paolo’da sokak çocukları ile ilgili bir proje yapmıştı ve Rio’da varoşlardan gelen çocukların istihdamı ile ilgili bir proje ile devam etti. Tamamen bu projelerden ilham aldım.

Oscar adayı belgesel 'Çöplük' NTV'de - 3

Bir ay sonra Angus ve ben heyecan verici bir haber aldık. Fabio uyuşturucu trafiğinin kontrol dışı olduğu bir çöp deposu buldu. Vik ile işbirliği yapabilecek catadorları organize eden karizmatik genç bir liderleri vardı. Hepimiz oldukça endişeliydik; humma hastalığından kaçırılmaya kadar korkmamız gereken bir çok şey vardı. Fakat her şeye rağmen hepimzi gitmeye istekliydik. Ağustos 2007’de Rio de Janeiro’ya vardık. Yoksulluk ve zenginlik arasındaki büyük uçurumu arabanın penceresinden görebiliyorduk. Dağlar ve okyanus arasındaki kontrast, çöp ve sanat, sanat yıldızları ve catadorlar... Rio de Janeiro’da farklılıklar daha yalın çizilemezdi. Bu düzenlemeyi Rio’da yapmamızın bir tesadüfi olmadığını farkettim. Bu mükemmeldi.

Normalde tanımak istemeyeceğiniz insanlarla birarada olmak sadece işimin bir parçasıydı. Eğer işimi yapıyorsam izleyicilerin kendilerini filmin içinde hissetmelerini ve filmdeki insanlarla duygusal bir bağ kurmalarını amaçlarım. Valter ilk defa görüş alanıma girdiğinde bir filmimiz olduğuna emindim. O gün ilk keşif için gitmiştim ve kendimi korumak için baştan aşağıya bir astronot gibi giyinmiştim. Onun bisikleti hurdalarla son derece yaratıcı bir şekilde süslenmişti ve kartal şeklindeki kornasını çok tatlı bir nükteyle çaldı. Tamamen vurulmuştum.

Vik’in en büyük hayranlarından biriyim. İnsan faktörü, insanları tanımadaki mesafeler ve protreler benim için filmin konusunu oluşturuyordu. Kimsenin buna dikkat edip etmediğine emin değilim. Ancak filmde karıncalara üç gönderme yapılıyor; Vik Gramacho’nun üzerinde uçarken insanların günlük işlerini yapan küçük karıncalar gibi göründüğünü söylüyor. Daha sonra Isıs ölü oğlunun yüzünde gezen karıncalarda bahsediyor. Ve son olarak Vik’i stüdyoda resimfırçasıyla bir karınca ile oynarken görüyoruz. Bu oyun uzaklardaki insanların sadece karıncılar olduğunu gösteriyor.

Vik portrelerini catadorların kendilerini gördükleri bir ayna gibi yapmak istiyor. Bu nedenle umarım bu film bizden çok uzaktaki insanların umudunu görmemize yardımcı olur.

Bu filmi Valter’a adıyoruz. Ve onu 99 100 değildir diyerek hatırlıyoruz. Tek bir teneke kutu ya da tek bir catador fark yaratabilir. ''

Sayfa Yükleniyor...