Saba Sembolleri

Gerçeğin ve güzelliğin mistik bir şekilde birbirlerine karşılık gelmeleri, sanatın felsefesi ve teorisinde her zaman cazibeli bir kavram olarak yer almıştır. Bu fikrin özüne dokunmaya ise Saba sembolleri döngüsünü oluşturan 360 resim kadar yaklaşabilen pek az olgu vardır.

Saba Sembolleri

Filozof ve astroloji öğretmeni olan Marc Edmund Jones, 1920’lerin başlarında, zodyağın her bir derecesine karşılık gelen antik sembol motiflerinin yenilenme ve dönüştürülme projesine başladı. Birkaç denemeden sonra, 1925 yılında fiziksel engelli psişik Elsie Wheeler’la birlikte çalışmaya başladı. Bu sembollerin, sadece kendisi için değil, astrolojinin gelişimi için de ne kadar belirleyici bir rol oynayacağını asla hayal edemezdi.

Elsie Wheeler, Jones kendisiyle bağlantı kurmadan önce de başarılı bir profesyonel medyum olarak tanınıyordu. Jones, sembollerin anlamlarının son derece belirleyici ve önemli nitelikleri olduğunu biliyordu ama bunların modern dünyada daha iyi anlaşılabilmesi bir yeniden doğuşa ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. Bu yeniden doğuşa katkıda bulunmak için çalışmalara başladı ve çabalarını geniş astroloji ve ökültizm bilgileri ile destekleyerek sürdürdü. Yine de, onu hedefine ulaştıran, vizyoner bir aklın egodan bağımsız algısı ve kolektif bilinçsizlikle yakın bağlantısı oldu.

Jones ve Wheeler Güney California’daki bir parkta oturdular ve bir gün içerisinde tüm sembol setini tamamladılar. Sembolleri, başlangıçta, hangi zodyak derecesine karşılık geldiğini ikisinin de bilmesini engelleyecek şekilde hazır etmişlerdi. Jones, tüm sembolleri ayrı ayrı kartlara çizmiş ve parkta da rastgele kartlar seçe seçe, Elsie’nin aklında oluşan görüntüyü tarif etmesini istemişti. Elsie’nin gördükleri ile ilgili kısa notlar aldıktan sonra, sembolleri düzenlemeye ve tanımların “dilbilgisini” düzeltmeye koyuldu. Bütün bu çalışmalarının sonuçları, “The Sabian Symbols in Astrology” (Astroloji’de Saba Sembolleri) kitabında, sembollerin derin bir kavrayışla hazırlanmış felsefi yorumları ile birlikte yayımlandı. Bu kitap, bugün bile konu üzerine yapılmış en derin ve kapsamlı çalışma olma niteliğini korur.

Ancak, bu sembolleri bilgelik, doğruluk ve güzellikle dolduran nedir? Yanıtın bir parçası, yazılı sembollerin şiirsel niteliklerinde bulunabilir. Kelime ve resimlerin dolaysızlığı, sembollere–her ne kadar belli bir kavrama işaret etseler de–tüm zamanlara yayılan bir kişilik katarlar. Bazen acayip ve anlaşılamaz, bazen de her gün görülen resimler gibi aşinalık yaratır cinstendirler ama yine de bir benzersizlik niteliklerini koruyarak, sosyal veya metafizik anlamda bir belirleyicilik bağlamı içerisinde kalmaya devam ederler.

Saba sembollerinin doğaları, astroloji gibi bir konu üzerinde çalışabilmek için ne kadar inançlı olmak gerektiği konusundaki tartışmaları da alevlendirirler. Bu derece sembolleri, herhangi bir edebi sembol kadar gerçektir ve aynı zamanda onlar kadar çok boyutludur. Ancak bu, astrolojiye veya kehanete inanmayan bir kişiyi, onların kehanete yönelik bir değer veya bir doğum haritası üzerindeki gezegenlerin konumları hakkında belirleyici birer gösterge olduklarına ikna etmeye yetmez.

Yine de, saba sembollerini anlamak için çaba göstermeyecek olanları psikolojik bir yaklaşımla belki ikna edebilecek bir yöntem de vardır. Mars Jones’un sembollere bakışında, kutupsallık fikri büyük önem arz eder. Kutupsallık, zodyakta birbirlerinin tam karşısında yerleşmiş olan derecelerin yakın ilişki içinde olduğunu, farklı “seviyelerde” birbirlerini tamamlayan benzer özellikleri ifade ettiğini öne sürer. Bu fikir, astrolojinin en eski kurallarından biridir ve Saba sembolleri de aynı fikri doğrular görünürler. Birbirlerinin tam karşısında bulunan derecelerin sembolleri yüzeysel bir bakış ile belki bağlantısız görünseler de, üzerlerinde düşünüldükten sonra, ilişkileri güçlü bir biçimde kendini açığa çıkarır.

Aslan’ın 18.derecesinin (“kimya öğretmeni” sembolü) karşısındaki Kova’nın 18.derecesi (“maskesiz bir adam” sembolü), karşıtların bu bağlantısına en iyi örneklerden birini teşkil edebilir. Marc Jones, birinci sembolü, günlük hayatın gizemlerinin derinliklerine bakmakla, ikinci sembolü ise benzer bir şekilde insan doğasının iç yönelimlerine odaklanan analiz gücüyle ilişkilendirmiştir.

Bir diğer örnek, 30 derece Boğa’daki “Çayırda yürüyen tavus kuşu” ve 30 derece Akrep’teki “Cadılar Bayramı soytarısı” çiftiyle verilebilir. Sembollerin anahtarı, enerjinin anlık ve “dramatik” bir şekilde serbest bırakılmasıdır ve bu enerji, ne kadar yüzeysel olursa olsun, bir şeyleri kendi kapasitelerinin üzerine çıkarabilir veya belli bir süreliğine başka etmenlerden bağımsız hale getirebilir.

19 derece Koç’taki “Sihirli halı” ve karşısındaki burç Terazi’nin aynı derecesindeki “Saklanan soyguncu çetesi” de yine bir kutupsallık gösterir. Bu semboller, birer inandırma (kandırma) veya kaçış temsil eder gibidirler. Marc Jones, sihirli halının, insan ruhunun daha geniş alanlara yayılma özgürlüğünü; soyguncuların ise içsel özgürlüğün, geçici bir süre için de olsa, sapmasını ifade ettiğini açıklamıştır. İki derece de gerçek özgürlüğün kişisel olduğuna, gerçeklikle ilgili endişeler veya fiziksel kısıtlarla engellenemediğine, hatta belki de içinde bir nevi gizem taşıyormuş gibi hissettirdiğine dair fikirlere işaret eder.

Saba sembolleri, derin bir kuyunun kenarında duran kova gibidir. Kendilerinden bilinçli bir şekilde faydalanacak olanları tertemiz bir su ve kavrayış ile ödüllendirirler. Sayıları çok fazla ve anlamları çok derin olduğu için, kendileriyle ilgili, tümünü kapsayacak bir bulgusal kavrayış geliştirmeye yönelecek araştırmacıları oldukça zorlayacakları kesindir. Dikkatli şekilde faydalanıldıklarında ise, bu sembollere hep bir karşılık gelmesinin, kendilerinin sürekli dönüştürülmesinin ve anlamsız bir dogma içerisinde sıkışıp kalmalarını engelleyecek şekillerde yorumlanmaya devam edilmelerinin önemini kavrayan kişiler için önemli birer araç olurlar. Sembollerin güzellikleri, görmek isteyen herkes için apaçık ortadadır–aynı ifade ettikleri gerçekler gibi.

http://www.astroroom.com/sabian-theory.html

Sayfa Yükleniyor...