Şafak: Yazarları takım tutar gibi seviyoruz

Elif Şafak, ''Biz yazarları ya çok seviyor ya çok kızıyoruz. Bu da biraz futbol takımı tutmak gibi. Böyle bir söylemin yazara da kültür hayatına da bir katkısı yok'' dedi.

Şafak: Yazarları takım tutar gibi seviyoruz

Crowne Plaza Otel'de yapılan ''5. Ulusal Yayın Kongresi''nin açılış oturumunda konuşan yazar Elif Şafak, ''Yazar Gözüyle Türk Yayın Dünyası'' konulu sunumunda, 'de okuyucuların büyük bir kısmını kadınların oluşturduğunu, bu endüstriyi kadınların ayakta tuttuğunu savundu.

Buna rağmen yayın dünyasının erkek egemen bir yapısı bulunduğuna, yazarlar, yayıncılar ve editörlerin genellikle erkek olduğuna dikkati çeken Şafak, Türkiye'de kadın yazar olmanın güzelliklerinin, zorluklarından daha fazla olduğunu dile getirdi.

Türkiye'de edebiyat eserlerine yönelik eleştirilerin yazar odaklı olmasını doğru bulmadığını, bunun yazarları yıprattığını ifade eden Şafak, ''Biz yazarları ya çok seviyor ya çok kızıyoruz. Bu da biraz futbol takımı tutmak gibi. Ya çok yanlarındayız ya çok karşılarında. Böyle bir söylemin yazara da kültür hayatına da bir katkısı yok'' diye konuştu.

'YAZARDAN ÇOK ESERE ODAKLANILMALI'
Şafak, sanatçının kişiliğinden çok esere ve metne odaklanılması durumunda daha ''insancıl, yapıcı ve esnek'' eleştirilerin gündeme geleceğini söyledi. Yazarların egoist olduğunu, yaptıkları işin gereği olarak paylaşmayı bilmediğini ifade eden Şafak, aylarca, yıllarca kendi dünyasında bireysel bir üretimde bulunan yazarların ekip çalışması yapamadıklarını kaydetti.

Bu açıdan editörlük kurumunun önemine dikkati çeken Şafak, romanla senelerce yaşayan, romana içten bakan yazara, eksiklerini gösterecek sakin bir dış sese ihtiyaç olduğunu vurguladı. Şafak, ''İyi bir editör, yazar için şanstır. Editörünün kıymetini bilmeyen yazar akılsızdır'' değerlendirmesinde bulundu.

'KORSAN YERİNE HIRSIZLIK DENMELİ'
Kayıt dışı yayıncılığın hala büyük bir sorun olduğuna işaret eden Şafak, ''korsan'' kelimesinin olaya sevimli bir hava kattığını, bunun yerine ''hırsızlık'' kelimesinin kullanılmasının daha doğru olacağını söyledi.

''Kayıt dışı yayıncılık, sadece yazarın cebinden ve emeğinden çalınan bir hırsızlık değil, çevirmeninden editöründen, matbaa işçisine kadar herkesin cebinden çalınan bir para'' diyen şafak, bu konunun üzerinde daha fazla durulmasını istedi.

Türkiye'de iyi bir edebiyat okuru olduğunu belirten Şafak, bunun önemli bir kesimini de her kesimden, her kılık ve kıyafetten, her görüşten kadınların oluşturduğunu söyledi. Yabancı ülkelerin aksine, Türkiye'de yazılan kitapların buharlaşmadığını dile getiren Şafak, ''Okur kitabı sevdiği zaman hayatının içine buyur ediyor. Yengesine okutuyor, anneannesine veriyor, Almanya'daki kuzenine gönderiyor. Bizim enerjimizin büyük bir kısmı okurdan geliyor'' diye konuştu.

'DOĞURDUĞUNUZ ÇOCUĞU CAMİ AVLUSUNA BIRAKMAK GİBİ...'
Yazar Doğan Hızlan da ''Türkiye'de Yayın ve Yazın Hayatı'' konulu sunumunda, yayıncılığın sadece bir ticaret alanı olmadığını belirterek, yayıncıların işlerini, ''çabuk kırılan, alıngan'' yazarlarla beraber yürüttüklerini söyledi. Hızlan, yayıncıların yazarlar ve şairlere incelik göstermesi gerektiğini dile getirdi.

Kendisi de yazar olan yayıncıların, yazarın halinden iyi anladıkları için daha başarılı olduklarını ifade eden Hızlan, ancak yayıncının sadece kendi edebiyat zevki doğrultusunda eserler basmasının yayınevini tekdüzeliğe götüreceğini kaydetti.

Türk yayıncılığının henüz bir endüstriye dönüşemediğine dikkati çeken Hızlan, çok satan yazarlar sayesinde bu durumun gerçekleşeceğini söyledi.

Hızlan, kitapların tanıtımında medyadan yararlanmanın doğru olduğunu, yayınevlerinin bütçelerinde reklama mutlaka yer ayırmaları gerektiğini belirterek, şöyle konuştu: ''Bazı yazarlar televizyona çıktığı için eleştiriliyor ancak yazar, kısmet bekleyen paşa kızları gibi köşede oturmamalı. 'Yazarı orada burada görüyoruz' diyenler var. Göreceksin ki kitabını alasın. Televizyon elbette kullanılacak. Kitapla ilgili röportajlar verilecek. Yayınevleri de çıkardıkları kitap için tanıtma çalışmaları yürütecek. Kitabı çıkardıktan sonra tanıtmayıp ortaya bırakmak, doğurduğunuz çocuğu cami avlusuna bırakmak gibi bir şey. Yayınevi kitabı satmak için büyük çaba harcamalı, yazar da ortada gözükmeli.''

Sayfa Yükleniyor...