‘Şahane’den çok uzakta

Hayaletli hikayesi ve Cem Yılmaz’ın varlığıyla ilgi çeken ‘Şahane Misafir’, maalesef Ferzan Özpetek sinemasının iyilerinden değil…

‘Şahane’den çok uzakta

Ferzan Özpetek, son filmi ‘Şahane Misafir’de (Magnificia Presenza) hikayesini geçmişe, 1930’lara kadar götürüyor ve yalnız, mutsuz ama iyimser başkarakterini hayaletlerle dolu bir evin içine sokuyor. Pastanede çalışan ve ünlü bir aktör olmak isteyen Pietro, Roma’ya gelerek hem bu hayalini gerçekleştirmek hem de sevdiği adama daha yakın olmak ister. Yeni bir ev iyi bir başlangıçtır ancak evdeki misafirler Pietro’nun hayatını alt üst eder!

Ferzan Özpetek, Sinema dergisine verdiği söyleşide filmdeki misafirler için ‘hayalet’ kelimesi yerine ‘kaybettiğimiz varlıklar’ demeyi tercih ettiğini söylemiş. Filmin anlatısına baktığımızda ise iki kelimenin de yerini bulduğunu söylemek mümkün. Evdeki misafirler ilk kez ortaya çıktığında hikaye korku-komedi arasında gidip geliyor, ikinci bölümde, özellikle sonlara doğru ise hikaye drama kayıyor ve ‘kayıp’ kelimesi üzerinden ilerliyor. Böylece hayaletler, dramatik yönü ağır basan korku filmlerinde karşımıza çıkanlara benzer şekilde korkutmaktan öte hikayesi olan varlıklar haline geliyor.

Öncelikle, Özpetek’in dünya sinemasında – özellikle Amerikan sinemasında ve son zamanlarda İspanyol sinemasında – sıkça karşımıza çıkan bu hayalet hikayesini kendi sinema diline yedirmeyi başarabildiğini söylemek zor. Özpetek, seyircinin aşina olduğu ‘evde hayalet var’ motifini aynen kullanıyor ve yaptığı ‘küçük numaralar’la da klişelerden uzaklaşmayı beceremiyor. Hayaletlerin ve başkarakterin komedi öğesi haline geldiği sahnelerde ise sıradanlığa mahkum oluyor. Pietro, hayaletlerden korktukça Özpetek mizah dozunu artırıyor fakat burada dozajdan çok mizahın kendisi sorunlu olduğu için bunun pek de bir anlamı kalmıyor.

‘Şahane Misafir’in ana izleğinde Pietro var ve filmin en güçlü yanı da Pietro’nun hikayesi zaten. Saplantılı şekilde sevdiği adam hayatında değil kafasındadır, aktör olmak ister ama başarılı olamaz, yeni bir hayata başlamak ister o da olmaz. Evdeki misafirlerle bir değişim bekleriz ancak o sırada da hikaye Pietro’dan kopar, misafirlerin hikayesi dahil olur. Yine de son kertede hayaletlerin ve geçmişin hikayesinden çok Pietro kalır akılda. Onun küçük hikayesi, kendini bulmaya, mutlu olmaya çabalaması Özpetek sinemasının da hissedildiği küçük alan bir nevi. (Pietro rolündeki Elia Germano’nun performansının filmin artılarından olduğunu belirtmek gerek)

Misafirlerin gizemi ise tam olarak öykünün merkezinde olmasa bile ‘merak unsuru’ olarak dramatik yapının bir parçası ancak bu ‘gizem’in fazlasıyla zayıf kaldığını da belirtmek lazım. Misafirlerin geçmişi, neden evde oldukları sorusunun cevabı ‘Şahane Misafir’in seyircisinden geri kaldığını gösteriyor; ne şaşırtıyor, ne hikayeyi topluyor ne de özgün bir şey sunuyor. Belki bunların hiçbirini yapmak zorunda değil ‘Şahane Misafir’ ama ‘iyi bir şey’e ihtiyacı olduğu da gerçek! Misafirlerin evveliyatı belirginleştiği zaman filmin dramatik yanı ağırlığını hissettirdiği gibi politik göndermelerde de bulunuyor Özpetek. Nazi dönemi ve komünizm üzerinden günümüz İtalya’sını mizahi bir dille eleştiriyor. (Hikaye, bunun gibi birçok alt okuma ve göndermeye açık olmasına rağmen Ferzan Özpetek bunu çok tercih etmiyor.)

Özpetek sinemasından aşina olduğumuz görsel, işitsel birçok şey ‘Şahane Misafir’de de var; İtalyan sokaklarında mobiletler, Sezen Aksu şarkıları, mutfakta iştah açan yemekler gibi… Fakat, bunlar ‘güzel şeyler’ olarak Özpetek’in önceki filmlerini hatırlatmaktan ileri gitmiyor.

Film korku, komedi ve dramı bir arada sunmakta ve türler arası geçişte sıkıntı çekmiyor, ancak asıl sorun türün kodlarını sıradan bir şekilde kullanmasında. ‘Şahane Misafir’in onuncu filmini çeken yönetmenin filmografisinde birkaç özelliğiyle farklı bir yerde durduğu kesin ama aynı şeyi sinemasal açıdan söylemek maalesef mümkün değil.

Son bir not da Cem Yılmaz için, şart: Böyle bir buluşmada ondan bahsetmemek olmaz. Cem Yılmaz’ın övgüye ihtiyacı yok elbette, ama yine de her filmde ‘neden dahil olduğu her iş heyecanla bekleniyor?’ sorusunun cevabını veriyor, tekrar tekrar. ‘Şahane Misafir’de ‘büyük’ oynamıyor, ekibe fazlasıyla yakışıyor, zaten ne yapsa izlenir denmiş bir kere...

Sayfa Yükleniyor...