Samanyolu’nun kovduğu gurbetçi yıldız!

100 milyon yıl önce gökadanın merkezindeki karadeliğin uzaya fırlattığı yıldız hız rekorlarını alt üst etti.

Samanyolu’nun kovduğu gurbetçi yıldız!

Hubble Uzay Teleskopu’nun gökadamız Samanyolu’ndan inanılmaz bir hızla kaçarken keşfettiği bir yıldızın olaylı öyküsü, hafiye gibi çalışan gökbilimcilerce ortaya çıkarıldı: Yıldız, gökadamızdan kovulan iki dev yıldızın yaşamak için buldukları bir çözüm. Üçüncü kardeşlerini aç bir canavara kaptıran yıldızlar, gurbet yolunda yaşamanın çaresini birbirlerine sarılmakta bulmuşlar.


Hubble’ın keşfettiği, Gökada’nın merkezinden saatte 2,6 milyon km hızla hareket eden süperdev mavi yıldızın adı HE 0437-5439 (Böyle bol rakamlı “ad”lara ad demeye insanın dili varmasa da milyarlarca yıldıza Ayşe, Fatma gibi ad bulmanının zorluğu karşısında kaydedildikleri kataloglardaki numaraları kullanılıyor.) Hubble’ın yaptığı gözlemler, yıldızın gökadamızın merkezinden yola çıkmış olduğunu gösteriyor. Daha önce de Smanyolu’nun merkezinden uzaya fırlamış olduğu düşünülen 15 başka “hiper hızlı” yıldız keşfedilmiş. Ancak bu, çıkış noktası ve öyküsü “belgelenebilen” ilk yıldız.

Harward-Smithsonian Astrofizik Merkezi’nden gökbilimci Warren Brown, yıldızın “akıllara zarar” hızının, gökadanın kütleçekiminden kurtulmak için gerekenin iki katı olduğuna işaret ediyor. “Dolayısıyla egzotik birşeyler cereyan etmiş olmalı!”

Açıklaması güç bir başka olgu da, HE 0437-5439’un yaşı. Yıldızın hızı ve konumundan yola çıkan araştırmacılar, Samanyolu’nun merkezinden 100 milyon yıl önce hareket ettiğini hesaplamışlar. Ama yıldızın Güneşimizin 9 katı olan kütlesi ve mavi rengi, bu yaşa kada erimesine izin vermez. Bu kütlede bir yıldızın merkezi, kütlesinin muazzam gücünü dengeleyebilecek enerjiyi üretebilmek için yakıtını çok daha hızlı biçimde yaktığından ömrünü 20 milyon yılda tüketir (karşılaştırmak için, Güneşimizin ömrü 10 milyar yıl.) Yani, yıldızın bugünkü konumuna erişebilmesinden çok önce bir süpernova patlamasıyla yok olması gerekiyordu. Bu paradoksu açıklamak için iki alternatif var: Ya yıldız bir “mavi hantal” olmalı, ya da Samanyolu’ndan değil, ya da gökadamızın uydularından olan, 65.000 ışık yılı uzaklıktaki Büyük Magellan Bulutu adlı gökadadan fırlatımış olmalı.

2008 yılında bir grup gökbilimci HE 0437-5439’un kimyasal içeriğinin Büyük Magellan Bulutu’nun ortalama içeriğiyle örtüşmesi nedeniyle ikinci alternatifin geçerli olduğu sonucuna vardılarsa da, Hubble gözlemleri, yıldızın yolculuğuna Samanyolu’nun merkezinden yola çıkmış olduğunu kesinleştirmiş bulunuyor.

Bu durumda yeni senaryoyu açıklamadan önce “”mavi hantal” (blue straggler)ın ne olduğuna bakalım. İngilizce’de “straggler”, en geride kalan, ayak sürüyen anlamına gelir. Çok özel bazı yıldızlara bu adın verilmesi, modellerde öngörülenin çok ötesinde ömürlere sahip olmaları. Bunlar, genellikle Samanyolu dahil büyük gökadaları çevreleyen (Samanyolu’nda 200’e yakın olduğu düşünülüyor) “Küresel yıldız kümeleri”nde bulunuyor. Bunlar, çok küçük hacimlere sıkışmış (örneğin 30-40 ışıkyılı) yüzbinlerce hatta milyonlarca yıkldızlardan oluşan kümeler. Bu kümelerin yaşları Samanyolu’nunkinden de eskiye gidiyor. Dolayısıyla içinde genç mavi yıldızların çoktan ölmüş olmaları, ve milyarlarca yaştaki yıldızlarla dolu olmaları gerekiyor. Ama içlerinde gencecik mavi dev yıldızlar var. Gökbilimcilerin bu olguya getirdikleri açıklama, ömürlerini tamamlayacak yerde hala ayak sürüyen bu “hantal” yıldızların, küresel yıldız kümeleri içindeki yoğun kalabalık içinde küçük kütleli (ve dolayısıyla uzun ömürlü) iki yıldızın çarpışıp birleşerek “gençlik pınarına” dalmaları ve büyük kütleli bir mavi yıldız haline gelmeleri.

Sonuçta, araştırmacılar bu ikinci seçeneğin geçerli olduğu sonucuına vararak şöyle bir senaryo geliştirmişler:

Gökadamızın merkez bölgesinde üçlü bir yıldız sistemiyle yola çıkıyoruz. (Samanyolu’nda Güneş gibi tek yıldızlar azınlıkta; yüzmilyarlarca yıldızın çoğunluğu, birbirinin çevresinde dolanan ikili ya da üçlü yıldız sistemlerinden oluşuyor. Bu üçlü, birbirine çok yakın bir ikili sistem ile, daha dışarıda bunlara kütleçekimsel bağ içinde bir üçüncü yıldızdan meydana geliyor. Sistem, gökada merkezinin büyük karmaşası içinde, son bulgulara göre 4 milyon Güneş kütlesindeki dev karadeliğe fazlaca yaklaşıyor. Dev kütleli karadelik, üçlünün en dıştaki yıldızı yakın ikiliden koparıp yutuyor. Bu kurbanın momentumu ikiliye transfer olarak bunların hızını gökadanın çekiminden kaçabilecekşleri düzeye yükseltiyor. İkili sistemdeki yıldızlar gökadadan uzaklaşırken bir yandan da normal yıldız evrimini yaşıyorlar.

Yıldızlardan biri ömrünün sonlarına yaklaştığında merkezindeki yakıtı tüketip “kırmızı dev” aşamasına geçiyor. Bu aşamada yıldızlar çaplarının yüzlerce katına kadar şişiyor (Ömrünün yarısını tüketmiş olan Güneşimiz, bu aşamada Dünya’yı yutacak) . İkilide kırmızı dev olan yıldızın dış katmanları genişleyerek ikinci yıldızı içine alıyor. İki yıldızın kütlesi birleşiyor ve sonuçta “dev kütleli” , gençleşmiş, sıcak ve mavi tek bir yıldız ortaya çıkıyor.

Senaryo’nun sonu acıklı: kazanılan gençliğin bedeli yalnızlık. Ve de fazla uzak olmayan bir gelecekte bi,r süpernova patlamasıyla yok oluş.

Sayfa Yükleniyor...