Savcı farklı olsa CHP'ye kapatma davası açılır

Başbakan Yardımcısı Arınç, CHP'ye seslendi: 'Her şeye rağmen anayasa taslağını iptal ettireceğiz' diyorlarsa 'halktan korkuyorlar' derim. Bugünkü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bir başkası olsaydı, CHP hakkında dava açardı.

Savcı farklı olsa CHP'ye kapatma davası açılır

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, NTV Ankara Temsilcisi Murat Akgün'ün gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Anayasa değişiklik paketine yönelen eleştirileri yanıtlayan Arınç, siyasi partiler hakkında kapatma davası açılmasıyla ilgili şunları söyledi:

''Bize siyasi içerikli karşı çıkmalar bizi endişeye düşürmez ama bu kurumları yıpratır. Yüksek yargıdan bir tek şey rica ediyorum. Biz şimdi Cumhuriyet Başsavcısının gelişigüzel dava açmasının önüne geçmek istiyoruz. Bu, demokratik hayatın vazgeçilmez unsuru saydığımız siyasi partiler için gerekli. Başsavcı akşamdan sabaha bir parti hakkında dava açabilir. Açmalı mı? Hayır, açmamalı. Bir filtreye, süzgece ihtiyaç var. İkincisi Anayasa Mahkemesinin, kendi bünyesinde de parti kapatma davalarına kendi bakış açısıyla bakması lazım.

Cumhuriyet Başsavcısı başka bir kişi olsa CHP hakkında da kapatma davası açabilirdi. Grup toplantılarında genel başkan kürsüyü Silivri'deki mahkeme salonuna döndürüyor. Avukatlık cübbesini giyiyor, sanıkları savunuyor, hakimlere, savcılara eleştirilerde bulunuyor. Bir genel başkan, 50 kere tezgahtan geçmiş ve imzanın filan kişiye ait olduğu bizzat kendi kurumu tarafından kabul edildiği yerde, 'hayır, parmak izi lazım, filan makineden geçirilmesi lazım' diyor. Hukuk devleti ilkeleri nerede kaldı, Silivri sanıklarını savunmak bir genel başkana düşer mi?

Başsavcı, 'sen yargıya müdahale ediyorsun, adli görevini yapan insanları suçluyorsun ve bu eylemlerinden vazgeçmiyorsun. Sen hukuk devleti prensiplerine aykırı eylemlerin odağı oldun ey CHP' dese... Ben bugünden ikaz ediyorum. CHP hakkında en azından 10 dava açılır, en azından biri Anayasa Mahkemesi'nde karara bağlanır. Hem kendi eylemlerine dikkat etsinler, hem bizim yaptığımız düzenlemeye memnun olsunlar.''

2007 SEÇİMLERİNİ HATIRLATTI
CHP lideri Deniz Baykal'ın, anayasa değişikliği taslağına ilişkin ''bu pakete AK Parti'nin korkuları yön veriyor. İktidardan düştükleri zaman Yüce Divan'a gitmemek için Anayasa Mahkemesi ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yapısını değiştirmeyi hedefliyorlar'' şeklindeki sözleri hatırlatılarak, değerlendirmesinin sorulması üzerine Arınç, bu düşüncenin fevkalade yanlış olduğunu söyledi.

AK Parti'nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana anayasada bazı konularda değişiklikler yapılmasının gereğine inandıklarını ve bu yönde bazı düzenlemeler yapıldığını ifade eden Arınç, 2007 seçimlerine gidilirken de anayasanın yeni baştan ele alınarak, sivil ve demokrat yeni bir anayasa yapılması konusunda çalışma yürüttüklerini anlattı. Bu niyet, azim ve kararlılıklarının değişmediğini belirten Arınç, ''Dolayısıyla yeni bir çalışmayı bugün ortaya koymuş değiliz. Geçmişten bu yana elimizde olan ama revize ettiğimiz, zaman zaman değişiklikler yaptığımız bir anayasa değişikliğini bugün taslak olarak sunuyoruz ve inanıyorum ki Pazartesi'den sonra da artık teklif haline gelebilecek ve milletvekillerimizin imzasıyla Meclis Başkanlığına verilecek. Sayın Baykal'ın sözleri bu anlamda dayanaksız kalıyor. Çünkü biz bugün, dün üç gün önce, beş gün önce böyle bir çalışma yapmış değiliz'' diye konuştu.

''Kapatılma ihtimaline karşı anayasayı değiştiriyorlar'' iddiasının da yanlış olduğunu kaydeden Arınç, bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi 'de de artık partilerin kapatılmaması gerektiğini, AK Parti'nin her zaman bu görüşte olduğunu belirtti.

Arınç, CHP lideri Baykal'ın parti kapatma konusunda şartlı refleksle hareket ettiğini ifade ederek, ''Yani 'bir parti kapatılacaksa bu AK Parti olmalı, Sayın Başsavcı ne güne duruyor, elini niye boş tutuyor' şeklinde bir heyecan içerisinde. Düşünsün ki kendisi de bir siyasi partidir. Ve CHP hakkında da dava açmak için onlarca sebep bulunabilir'' dedi. Arınç, AK Parti'nin siyasi parti rejimini güçlendirmeye çalıştığını bundan CHP'nin de memnun olması gerektiğini söyledi.

HSYK DEVE KUŞ MESELESİ GİBİ...
Arınç, anayasa değişikliği taslağına ilişkin olarak ''Yargıdan gelen sert tepkilere yorumunuz nedir?'' sorusu üzerine de şunları söyledi:

''Şüphesiz oldukça sert ama oldukça da dayanaksız. Yani yüksek yargı dediğimiz zaman başta Anayasa Mahkemesi'ni, Yargıtay'ı, Danıştay'ı anlamamız gerekiyor. HSYK bir yargı kuruluşu değil, bir idari kuruluş aslında. Onlarda kendilerini zaman zaman yargı yerine koyuyorlar, zaman zaman da 'biz yargıya ilişkin bir kurul değiliz, hakimler ve savcılar konusunda bir idari kuruluz' diyorlar. Yani ne deve ne kuş meselesi gibi. Şimdi ben bunları siyasi içerikli buluyorum. Yüksek yargıdan bu tür bir siyasi parti liderinin söylemleriyle adeta örtüşen beyanlarda bulunmalarını çok yadırgıyorum. Ama 'de yargının geldiği nokta maalesef biraz da bu. Onun için elimizi çok tutarak hem yargıyı siyasallaştırmaktan kurtarmak hem de yüksek yargıyı kendi içinde kapalı devre çalışan bir kurul olmaktan çıkarmamız lazım.''

AL GÜLÜM VER GÜLÜM...
HSYK'nın işleyişine bakıldığında, karar verme noktasında bir blok halinde hareket eden beş kişinin Türkiye'de neler yaptığının özellikle son bir kaç yıl içinde çok iyi anlaşıldığını ifade eden Arınç, ''HSYK Türk halkının gündemine olumsuz bir şekilde oturdu. Bir kapalı devre çalışması var. HSYK'nın beş üyesi Yargıtay üyelerini seçiyor Yargıtay üyeleri de bu teşekküre bir başka teşekkürle mukabele ediyorlar. Böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde yok'' dedi.

Arınç, HSYK'nın yeniden yapılandırılması ve çalışmasına ilişkin başka ülkelerdeki benzer uygulamaların incelendiğine işaret ederek, ''Hiçbirisinde beş kişinin birbirlerini 'al gülüm ver gülüm' seçtiği bir yapı mümkün değil. Tabanı genişletmemiz lazım. Ve bu taban daha çok özellikle hakim ve savcıların idari yargıyla birlikte kendileri hakkında karar almada tek yetkili olan kurulda söz sahibi olmaları lazım'' diye konuştu.





GERÇEKER'İN TEHDİT SÖZLERİ...
''Yeni düzenlemelerden gocunmanın, bunları devletin temeli batacak, rejim çökecek gibi abartılı sözlerle değerlendirmenin, yalnızca bu sözlerin sahiplerini yıpratacağını'' kaydeden Arınç, yasama, yürütme ve yargının kendi görev alanları içinde hareket etmesi gerektiğini söyledi. Arınç, şöyle devam etti:

''Yargıtay'la ilgili bir kanun çıkaracak diyelim. Neresi çıkaracak bunu? Yasama yetkisini Meclis kullanıyor. Ama anlatılanlara bakılırsa, 'biz size bir şeyler yazacağız, siz de ona göre bir kanun çıkaracaksınız. Çünkü buna da kendimiz karar vereceğiz' diyorlar. Ben senin yargına karışmıyorum, bırak da yasama bu konudaki düzenlemeleri yapsın. Yani biz teklifimizi 184'le getireceğiz, 330'la 367 ile çıkarsa senin bir şey söylemeye hakkın var mı? Nitekim Sayın Hasan Gerçeker, 'biz itirazlarımızı yaparız ama Meclis de görevini yapar sonra da çıkana biz uymak zorundayız' demişti. Şimdi bu sözünü bir kenara koyacağız, Sayın Gerçeker'in ondan sonra tehdit ifade eden sözleri ve bunlara benzer konuşmalar yapan diğer yüksek yargı başkanlarına bakacağız. Yasama görevini yapacaktır, sen de ona müdahale etmeyeceksin. Biz nasıl istersek öyle olacak mantığını demokratik bulmuyorum''

Arınç, ''Siz 'yüksek yargıdan gelen açıklamaları not ediyoruz' dediniz. Neyi not ediyoruz dediniz?'' sorusunu yanıtlarken de ''Bugünkü konuşmaları tabii. Biz bunları değerlendireceğiz bir noktada. Biz yargıyla karşı karşıya gelip de birbirimize bu şekilde hitap edecek değiliz. Konuşmalarımızda da her eleştiriye, her öneriye, her teklife sıcak baktığımızı... Nihayetinde biz bir taslak götürüyoruz ve herkesten de katkı bekliyoruz. Bu konuşma meyanında söyledim. Dikkatle not ediyoruz sözü biraz da ironik anlaşılmalı'' şeklinde konuştu.

KAPAĞINI AÇMADAN MI KONUŞUYORSUNUZ?
Anayasa değişiklik taslağı görüşmeleri kapsamında yargıyla bir temas olmayacağını açıkladığı hatırlatılarak, ''Daha önce mi oldu, yoksa gereksiz mi görüyorsunuz ?'' sorusuna karşılık olarak da Arınç, kendisinin ziyaret programında yüksek yargının bulunmadığını söyledi. Arınç, yüksek yargının eleştirilerini çok uzun zamandır yaptığını, bu nedenle de ''bizim önümüze teklif gelmedi'' demelerinin kendilerini inkar anlamına geldiğini ifade ederek, ''O zaman niye konuşuyorsunuz? Bilmeden mi konuşuyorsunuz? Kapağını açmadan mı konuşuyorsunuz? Peşin hükümle mi konuşuyorsunuz?'' dedi. Yüksek yargıyla Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in bu konuları konuşmuş olacağını tahmin ettiğini söyleyen Arınç, bir siyasi parti heyeti olarak yapılacak ziyaretin yanlış anlaşılabileceğini de söyledi.

Arınç, anayasa değişiklik taslağına CHP ve MHP'den katkının gelmeyeceğinin görüldüğü, ancak BDP'de ''müzakereye açık bir havanın hakim olduğu'' ifade edilerek, böyle bir müzakere başlatılmasının söz konusu olup olmadığının sorulması üzerine de taslağa ayrıntılı olarak incelenmeden karşı çıkmanın yanlış olduğunu söyledi.

''Liderlerinin ağzıyla konuşan bazı grup başkanvekili ve parti temsilcilerinin aynı sözleri tekrarlamalarının o partilerin bütününü temsil etmediğini'' ifade eden Arınç, milletvekillerinin partinin baskısı olmadan vicdanı kanaatleriyle oy kullanmaları halinde bu partilerden yüzde 25 oranında destek gelebileceğini savundu.

Kamuoyu yoklamalarının. referanduma gidilmesi halinde CHP'nin seçmeninin yüzde 40'ından MHP seçmeninin ise yüzde 50'sinden fazlasının anayasa değişikliğine ''evet'' oyu kullanacağını gösterdiğini belirten Arınç, ''Elimizde 10'lara yakın anket var. Hepsinde de bugün halk tabanında bu tekliflere sıcak bakan müthiş bir potansiyel olduğunu gösteriyor'' dedi. Arınç, ''Siyasetçiye ilkeli olmak yakışır. 'Hayır' diyeceklerse çıksınlar Anadolu'ya 'hayır' deyin desinler. Göreceklerdir ki sözlerine hiç itibar edilmeyecek'' dedi. 

Arınç, ''Meclis'teki oylama sırasında kendi partinizden fire bekliyor musunuz?'' sorusuna da ''Birkaç kişinin farklı oy kullanması mutlaka mümkündür. Ama ben AK Parti'nin kendi tekliflerine milletvekilleri olarak 'hayır' diyeceğini prensip olarak kabul edemem. Ama kabine girince de kimin nasıl oy kullanacağını da bilmediğim için mümkündür diyebilirim. Gizli oylamadır, her partinin milletvekillerinden farklı oy kullanan olabilir'' karşılığını verdi.



İKİ ŞEYDEN KORKUYORUM
Arınç, CHP'nin, kabul edilmesi halinde Anayasa değişikliği paketinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine gitme olasılığını değerlendirirken, ''Buna şaşmam çünkü Amentü gibi CHP Meclisten ne çıkarsa çıksın AK Parti'nin 'ak' dediğine mutlaka 'kara' demeyi kendisine düstur edinmiştir'' dedi.

Bu konuda iki şeyden korktuğunu dile getiren Arınç, şöyle konuştu:

''Yüksek yargıyla bir pazarlığı var ya da önceden bir haberleşmesi var da bunu çok büyük bir güvenle mi söylüyorlar, 'Bak biz bunu Anayasa Mahkemesi'nde iptal ettiririz. Zaten onların da niyeti böyle' anlamındaysa bu yüksek yargıya yapılabilecek en büyük saygısızlıktır. İkinci olarak, 'Biz bunu her şeye rağmen sonuna kadar takip edip iptal ettireceğiz. Yeter ki halka gitmesin' diyorlarsa o zaman halktan korkuyorlar demektir ve gerçekten korkuyorlar.

CHP ve MHP'nin genel başkanlarına sorun, açıktan söylemeseler de 'referandumda halk buna evet diyecektir' cevabını verirler. Halkın evet diyeceği referandumu mutlaka iptal ettirip veya yürütmeyi durdurmayla, 367'nin Anayasa  Mahkemesi'ndeki serencamına herhalde güveniyorlar, o zaman halk bunların cezasını veya bunlara tepkisini uzak olmayan bir zamanda gösterir.''

'HAYIR' ÇIKSA DA ERKEN SEÇİM YOK
Bülent Arınç, referanduma gidilmesi ve ''hayır'' sonucu çıkması halinde seçimin kesinlikle zamanında yapılacağını, seçime de 15 ay kadar uzak olmayan bir zaman kaldığını vurguladı.

Toplum hayatında 15 ayın bazen çok kısa bazen de uzun bir süre olabileceğini ifade eden Arınç, ''Bundan sonraki gelişmeler, seçime ulaşacağımız zamanda halkın tepkisini daha da büyütecek, katmerleştirecek bir planda cereyan  edebilir. Dolayısıyla ben halk oylamasına gitmeden Mecliste kabul edilmesi açısından Meclisteki muhalefet partileri açısından çok daha şık olacağını düşünüyorum ama desteklemeyip referanduma gitme konusunda halkın vereceği 'evet' oyları, onlara 'hayır' oyu olarak dönecektir.''

Anketlere göre, Meclisteki muhalefet partilerinin milletvekillerinden erken seçim isteyenlerin oranının üçte bir bile olmadığını ifade eden Arınç, birkaç ay önce ''cılız'' seslerle dile getirilen erken seçim talebinin muhalefet  tarafından bugün seslendirilmediğini söyledi.

Arıç, erken seçimin siyasi ve sosyal talep olarak ortaya çıkması gerektiğini belirterek, bugün hükümetin Türkiye'yi yönettiğini ve kurumların çalıştığını kaydetti. Bülent Arınç, ülkeyi erken seçime iktidarın götürebileceğini ifade ederek, ''Bugün muhalefeti toplasanız iktidarın yarısı etmiyor parlamentoda. Kim erken seçime karar verecek? Cılız seslerin bugün çıkmamasının tek nedeni erken seçimin hiçbir zemini olmadığını gösteriyor'' diye konuştu.

Arınç, Anayasa değişikliği paketinin Meclis gündeminde normal seyrini izlemesi halinde referandumun Haziran ayının ortasında olabileceğini ancak tarihi Yüksek Seçim Kurulunun dikkate alacağını söyledi.

BDP'NİN TALEPLERİNİN BİR KISMI HAKLI
Başbakan Yardımcısı Arınç, BDP'nin seçim barajının düşürülmesi taleplerinin bir kısmını haklı bulduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

''Dün konuşulanlar bize resmi olarak iletilmedi. Haklı talepler bugün değerlendirilir, bundan sonra da değerlendirilebilir. Buna karar vereceğiz. Taleplerinin bir kısmı haklı. En azından BDP, 'şunlar olsa daha iyi olur' deme  noktasında. CHP ve MHP niçin bu tavrı göstermiyor? Onlardan da 'şurası eksik, aslında şöyle olmalı' diye teklif gelmesini insan arzu etmez mi? BDP onların yapmadığını yapıyor.

Temsilde adalet, en azından yönetimde istikrar kadar önemlidir. Baraj temsilde adaleti engelliyorsa, barajı düşürmekten öte başka sebeplerle de geçiştirilebilir. Mesela bu, 450 artı 100 milletvekili sistemiydi. Onu BDP'nin önüne koysak, sanıyorum onu da kabul etmeyecek. Oysa bugünkü sistemde bağımsız olarak seçime girip grup kuracak kadar milletvekili çıkarmaları mümkün. Barajı yüzde 5 yaparsanız BDP'nin daha fazla milletvekili çıkarma imkanı olabilir. Bunların hepsi ölçülüp tartışılacak şeylerdir.

Parçalı siyaset Türkiye için çok faydalı değil. Yönetime istikrar getirecek ama temsilde adaletsizliği kaldıracak çalışma yapmalıyız. Meclis Başkanı'yken çalışma yaptım, taraftar bulamadım. Sayın Başbakan da 450 artı 100'ü 5 senedir konuşuyor. Kimse 'evet' demedi. Bu aşamada biz baraja dokunmayalım. Hazır AİHM de baraj konusunda 'yerindedir' diye karar verdi. O ne derse desin, temsilde adalet konusunda Türk siyaseti açısından doğrusunu yapmamız gerekir. İyi bir formülasyonla bu Anayasa değişikliğinden sonra ele alabiliriz.''

KEYFİNİZE GÖRE DEĞİŞİKLİK YAPMAYIZ
Anayasa değişikliği paketinin parça parça oylanması düşüncesini ''iler tutar tarafı yok'' diye değerlendiren Arınç, bugüne kadar bütün Anayasa değişikliklerinin daha önce hep madde madde oylandığını, sonra da tümünün oylandığını anlattı ve kendilerinin de bu uygulamayı devam ettireceklerini belirtti.

Arınç, 3 Ekim 2002'de DSP, MHP ve ANAP koalisyonunun 30 maddeden fazla Anayasa değişikliği yaptığını anımsatarak, paket içinde yer alan idam cezasının kaldırılmasına ilişkin maddenin ayrı oylanmasını, buna belli sebeplerden karşı çıkan MHP'nin dahi istemediğine dikkati çekti.

Paket içinde doğru ya da yanlış bulunan, beğenilen ya da beğenilmeyen düzenlemeler olabileceğini ifade eden Arınç, ''Ama biz sizin keyfinize göre bir Anayasa değişikliği yapacak değiliz. İyilerin güzellerin hatırına bu da yanlıştır, zamansızdır diyebileceğiniz maddeler olabilir. Siyaset böyle bir şey. Vereceksin veya vermeyeceksin. Referanduma gittiğinde senin yerine millet buna karar verecek'' dedi.

ERDOĞAN TALİMAT VERDİ
Arınç, Türkiye'deki kaçak Ermenilerin çocuklarının da azınlık okullarında eğitim görmesiyle ilgili sözlerinin hatırlatılması üzerine, konunun iki hafta önce İstanbul'da ruhani liderler ve cemaat vakıflarının temsilcileriyle yaptığı  toplantıda gündeme geldiğini söyledi.

Azınlık okullarında, Türkiye'de Türk soyundan gelenlerin çocuklarının okuyabildiğini, aynı ırktan olmalarına rağmen Türkiye'ye bir şekilde gelenlerin çocuklarının bu okullara gidemediğini anlatan Arınç, Başbakan Recep Tayyip  Erdoğan'ın da konuya insanı açıdan baktığını ve Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'ya bu konuda çalışma yapılması talimatı verdiğini vurguladı.

Arınç, yasalarda kaçaklara karşı müeyyide olmasına rağmen Türkiye'nin, Ermenistan'dan Türkiye'ye çalışmak için gelenlere kucak açtığını, fiske bile vurmadığını, yüzünü ekşiterek bakmadığını ifade etti. Bülent Arınç, ''Türkiye'de  bir şekilde bulunan, seyahat amacıyla gelen, iş için gelen insanların çocukları  bu okullarda okumak istiyorsa bence okuyabilmeli. Başbakan'ın da buna sıcak baktığını düşünüyorum. Yasal düzenlemenin yapılması lazım'' diye konuştu.

BAYKAL ANKETLERE ALDANMASIN
CHP Genel Başkanı Baykal'ın ''AK Parti ile koalisyon yapmayacağını ama Saadet Partisi ile yapabileceği'' şeklindeki sözlerinin hatırlatılması üzerine de Arınç, şöyle konuştu:

''CHP, önüne konulan ısmarlama anketlere güvenerek kendisini çok yükseklerde görmesin. Ben onlarca anketi eleğinden geçiren bir insan olarak söylüyorum, şu an AK Parti ile CHP arasında en azından bir misli fark var. İki üç  puan falan yok. CHP yüzde 20'leri muhafaza edebilirse, o da kendi parti çalışmalarına bağlı, ana muhalefet görevini belki sürdürebilir. Koalisyon ortağı olarak birilerini düşünmeye başlamışsa Saadet Partisini kendisine ortak seçmesi takdir edilecek davranış. Çünkü 1973'te seçim sonuçlarında hiçbir parti hükümet kuramayınca CHP ile MSP koalisyon kurmuştu ve Sayın Baykal da o hükümetin bakanıydı. Yani o günkü hükümet tadını ve lezzetini hala unutmamışa benziyor. Hayırlı olsun ama iki ortak da yetmeyebilir. Başka bir ortağı daha düşünse iyi olur. Bir siyasetçi için 'koalisyon kuracağım ve ortaklarından biri filanca olacak' demek bir düş değil, zafiyet düşüncesidir. Baykal'ın bu tavrını sırf AK Parti'ye husumet açısından Saadet'i tercih ediyor diye anlıyorum.''

Sayfa Yükleniyor...