Sezen'in 24. solo albümü: 'Öptüm'

Hem sözlerde, hem melodi ve düzenlemelerde hem de Sezen Aksu'nun yorumunda bir sadelik, dinginlik ve zaman zaman da bir hayat yorgunluğu hissediyorsunuz. İşte şarkıların verdiği tatlar...

Sezen'in 24. solo albümü: 'Öptüm'

10 şarkıdan oluşan, proje tasarımı ve prodüktörlüğünü Mithat Can Özer'in, süpervizörlüğünü Aykut Gürel'in, genel koordinatörlüğünü Yaşar Gaga'nın yaptığı "Öptüm" albümü, Sezen Aksu'nun 24. solo albümü olma özelliği taşıyor.

Albümde genel olarak hem sözlerde, hem melodi ve düzenlemelerde hem de Sezen Aksu'nun yorumunda bir sadelik, dinginlik ve zaman zaman da bir hayat yorgunluğu hissediyorsunuz.

Albümün en can yakan şarkısına bile bir sessiz sakinlik duygusu hakim. İçeride kopan deli fırtınaların üzerine deniz çarşaf gibi serilmiş ve dışarıdan görene karşı içteki yangını biraz saklamaya çalışıyor gibi. Hani sanki Candan Erçetin'in "Parçalandım" şarkısının bir yerinde söylediği gibi "daha güçlü ama bir o kadar daha kırgın, daha olgun ama bir o kadar daha yorgun, daha mutlu ama bir o kadar daha suskun" bir ruh halinin izlerini görüyorsunuz albüm boyunca.

"BU BENİM EN NEŞELİ ALBÜMÜM"
Acısını bağırmadan, usulca fısıldar gibi aktarıyor bu kez Sezen. "Bu benim en neşeli albümüm" diyor ama şarkılar öyle söylemiyor. Ama yine de "Öptüm" albümü, bir yandan kağıt kesiği gibi keserken kalbi, en can acıtan noktada şefkatle el uzatmayı da ihmal etmiyor. En karanlık sokakların sonu yine de umuda çıkıyor. 

"UNUTTUN MU BENİ"
Albüm, "Unuttun mu Beni" şarkısıyla "hüzün"lü ilk selamını veriyor. Şarkıda Sezen, en kırılgan haliyle aşka "Neredesin şimdi / Sen de mi terk ettin beni?" diyerek yorgun bir sitem gönderiyor. Peşine gelen "O sahil, o ev, o ada, o kırlangıç da mı küs bana" sorusu, aşkla ilgili umudunu biraz yitirmeye başladığını hissettiriyor. Final cümlesi "Sen de olmazsan eğer, batar artık bu gemi" durumun ciddiyetinin altını biraz daha çiziyor.

Şarkının duygusu, Alper Erinç'in yaptığı son derece sade ve bir o kadar da retro düzenleme ile daha da can acıtan bir noktaya taşınmış. "Unuttun mu Beni", Aksu'nun bir süre önce Ceceli'den dinlediğimiz "Unutamam" şarkısına benzer sadelikte ve naiflikte.

Sezen'in 24. solo albümü: 'Öptüm' - 1

"ARKADAŞ" ŞARKISINI DUYUNCA
İkinci şarkıda, Melike Demirağ ve Şanar Yurdatapan'ın ilk günkü acısıyla kalpte duran "Arkadaş"ı eşliğinde, "eski dostlar" hatırlanıyor. "Bir selam gelince/Bir sela verilince/Ağlarım "Arkadaş" şarkısını duyunca" diye ince bir kesik açıyor hayatın orta yerine Sezen bu sefer. Şarkının devamındaki "Bir yanağını okşayan kader/Diğerine bin tokat vurdu" sözleri sabah ayazı gibi tenimizi yakarken, hemen peşine de sert bir yüzleşme geliyor "Bildiğim kadar değilmiş meğer/ Dünya bize hep oyun kurdu" Hayatın aslında, biz ne kadar öğrendiğimizi sanırsak sanalım, her gün yeni bir sürprizle bizi darma duman edebilme, beklemediğimiz yerden her an vurabilme, can yakabilme gücü karşısında yaşanan şaşkınlık ve çaresizlik...

"BALLI"
Sırada, albümün en güzel haberlerinden biri var. Nazan Öncel imzalı "Ballı"dan söz ediyoruz. Yıllardır, nereden bakarsanız bakın; birbirinden uzakta, birbirine farklı hayatlar yaşasalar da özleriyle hayata benzer çizikler atmış, benzer yollara kardeş duygular bırakmış, iki İzmirli'nin "özlenen" buluşması "Ballı" sıradan günlere püfür püfür Ege rüzgarları estiriyor. Şarkının can damarı olan "Seni ballı seni" seslenişine bizi taşıyan "Gördün deli/Dön Geri" sözleriyse Sezen ve Nazan'ın doğum lekelerinden öpüşmesi gibi hissettiriyor.

Bu arada ilk 3 şarkının da müzikal kaptanlığını Alper Erinç'in üstlendiğini bir kez daha hatırlatıyor, ikilinin bu albümle yeni başlayan ve Sezen'e artı değer katan, taze rüzgarlar estiren müzik işbirliğini sürdürmesini diliyoruz.

"VAY"
Şimdiyse hep birlikte direksiyonu albümün hem sözleriyle hem de Mithat Can Özer imzalı caz ve chill out dokunuşlarla zenginleşen düzenlemesiyle en "yalın" ama bir o kadar da en "keder"li şarkısı "Vay"a doğru kırıyoruz. İşte orada bütün direnç kırılıyor, masalar devriliyor, kadehler patlıyor gecenin yüzünde. Sezen, son gücüyle  "Vay, yine mi keder/ Ama artık yeter" derken, bir koltuğa; aşkın, acının, hayatın bütün yüküyle öylece yığılıveriyorsunuz. "Öğrenmiyor kalp/ Görüldüğü üzere durumum" cümlesi yaralı aşıkları hüzünle gülümsetiyor.

"AYAR"
Ama o koltuktan zıpkın gibi ayağa kaldırmasını da biliyor Sezen. Sırada; melodisiyle, ska soslu düzenlemesiyle çocuklar gibi hiçbir şeyi umursamadan, takmadan, takılmadan kendinizi sokaklara atacağınız bir şarkı var. "Ayar"da kontrolsüzce dans edesi geliyor insanın. Şarkının sözleriyle ise Sezen, "Ya bizdensin ya da onlardan" noktasına getirildiğimiz, tam topun ağzına sürüklendiğimiz günlerde, söz ile uslanmayana ince bir "ayar" yapıyor.  Buraları artık sahiden de "Agora Meyhanesi" değil, bildiğiniz "Açıkhava tımarhanesi" olmuş, meğer haberimiz yokmuş.

"SAYIM"
Ve albümün orta yerinden, hayatın orta yerine havai fişekleri gibi patlayan "Sayım"ın kıyılarındayız. Sezen'in ipek bir şal özeniyle müziklendirdiği, düzenlemesinde Mithatcan Özer'in "Kavaklar", "Gülümse" ve "Denge" şarkıları kadar harikalar yarattığı, Cemal Süreya'nın eşsiz dizeleriyle şimdi bir kez daha sokaklara çıkma zamanı. Kardeşinden, eşinden, annenden, babandan, komşundan, sevgilinden, canından olan herkesi yanına alarak, kalabalık meydanlara yürüme zamanı. Bir sevgi ayini bu. Bize unuttuğumuz her şeyi yeniden hatırlatacak. Herkes söylemeyi geciktirdiği bütün sevgilerini söyleyecek şimdi. Öpmeyi unuttuğu her günün gecikmeli karşılığını verecek, sarılacak, dokunacak.

"Parfüm" filminin finalindeki gibi bütün her şeyden, kırgınlıklardan, kızgınlıklardan, hesaplardan, yalanlardan sıyrılarak, en gerçek ve temiz haliyle sevecek, sevişecek. Karşısındakini koşulsuzca, hiçbir şey beklemeden, sadece insan olduğu için, sadece bir kalp taşıdığı için öpecek. "Seni Seviyorum" diyecek. Bu şarkı, hepimizin en çok ihtiyacı olan şey bugünlerde. En erken hatırlamamız gerekirken, en geç kaldığımız, en kalbimizde tutmamız gerekirken en çabuk unuttuğumuz sözcükler bunlar.

"ACITMIŞIM CANINI SEVDİKÇE"
"Acıtmışım Canını Sevdikçe" daha isminden ürpertmeye başlıyor insanı. Aytuğ Yargıç'ın buz gibi bir senfoniyi andıran düzenlemesiyle, gecenin en sert ve çıplak saatlerinde tekinsiz ama çok hüzünlü bir masalın sesi geliyor uzaklardan. Bir avuç külün kırık bir camla, yıkıntılar arasında başlayıp, orada biten "imkansız aşkının" hatırasının nöbetini tutmaya başlıyorsunuz. Kalbi en az bir kere gerçekten yanmış olanlar, ellerinde gaz lambaları ve fenerlerle, her köşe başına bir ateş yakarak unutmasınlar diye, Yıldırım ve Sezen bize emanet ediyor bu masalı. Onlar sessiz bir çığlık gibi geceden geçerken, acımızdan onların yarasına ateşböceği gibi göz kırptığımızı eminim hissedecekler.

"KAÇIRICAM SENİ"
Sözleri yine Yıldırım Türker imzalı "Kaçırıcam Seni"de ise iklim birdenbire bir Ferzan Özpetek filmine dönüşüveriyor. Sıcak, tutkulu, sevincin de acının da büyük harflerle yaşandığı, uzun bir aile ve arkadaşlar sofrasına...Herkes, yorgun ve utanmaz uykulara düşüp, aynı rüyayı görmek, ölse bile sadece aşktan ölmek hayalinde buluşup, dörtnala sevişmelere kadeh kaldırıyor şimdi de.

"AH FELEK YORDUN BENİ"
Herşeye rağmen "insanı insandan ayırmayan" tek şey olan "aşk"a şükretmeyi de unutmayan Sezen, finalde bütün hüzünlerimizi rengarenk ve coşkulu bir Balkan düğününe boyuyor. "Ah Felek Yordun Beni", albümün en eğlenceli, en keyifli şarkısı. Bu şarkıda herkes masaların tepesinde kendinden geçerken, hayatı bir kaç dakikalığına da olsa bir kenara bırakıyor. Öyle ya, biraz hafiflemeye, unutmaya da ihtiyaç vardı değil mi? Sahi, neresinde kalmıştık hayatın?


Sayfa Yükleniyor...