Sonun Başlangıcı/21 Aralık 2010 Sonrası-1

21 Aralık 2010 sonrası beklenen felaketler gerekleşmeye başladı. Daha pek çok şey olacak..

Sonun Başlangıcı/21 Aralık 2010 Sonrası-1

Yıllardır tartışılıyor, konuşuluyor. “Olması beklenen felaketler” adına insanın zihnine kazıdıkları liste giderek büyüyor. Listenin yanına, bekleyenlerden bazıları “Gerçekleşenler” ve “Gerçekleşmeyenler” listelerini açtı ve işaretlemeye başladılar.

2012 Maya Kehanetlerine ait yazdığımız yazının üzerinden epey zaman geçti. 21 Aralık 2010 tutulmasının çok etkili olacağını ve önümüzdeki günlerin ve yılların değişimlerinin başlangıcı olacağını yazdığımız bu yazı sonrası yüzlerce mail aldık.

Bazılarınız gelecekten korkuyorsunuz, bazılarınız şiddetle karşı çıkıyorsunuz, bazılarınız daha fazla anlamak, nedenlerini , ne zamanlarını öğrenmek istiyorsunuz.

Anlatacak çok şey var. Bu yüzden sizin için yeni bir yazı dizisi hazırlıyoruz.

James Lovelock , Gaia kitabında diyor ki ; “ Doğanın yasalarına karşı gelen egzotik bir türün şahlanarak cani bir tekel oluşturmasına engel olmak için karmaşık bir güvenlik sistemi bulunmalı… Türlerden biri… zehirli bir madde ürettiğinde, kendi kendini öldürebilir. Ancak eğer bu zehir, rakiplerine kıyasla daha öldürücü ise, o zaman hayatta kalmayı ve zaman içinde hem kendi toksik doğasına adapte olmayı hem de kirliliğin çok daha ölümcül biçimlerini üretmeyi başarabilir. “

Biz, Hava, Su, Toprak, Ateş derken elimizde avcumuzda ne varsa, sistemin kapalı bir sistem olduğunu unutup yol alırken, gezegenin içinde dönüp duran, giderek yayılan gerçek tehlikenin kendimiz olduğunu unutarak planlar yapmaya devam ediyoruz.

BİZ "DÜŞÜNEN" BİR TEHLİKEYİZ...

Bilinçli, planlı ve sadece elimize kısa sürede geçecekleri düşünerek yakıp yıkıyor, imha ediyoruz.

Bilim insanları, canları henüz fiziksel olarak yanmış olmasa da, bilinçleri, ruhları uyanık varlıklar olarak Gaia’nın başına gelenleri ve getirilenleri araştırıp, gelecek günleri kurtarmaya çalışıyorlar. Kurtarmaya katılmanın sayısız metodu var ve bilim adamı da olmayı şart koşmuyorlar. Durmak ve her anlamda atıl kalmak utanç verici!

Bizimle birlikte geçmişe kısa bir göz atmanızı rica ediyoruz. Tim Flannery kitabında büyük zaman geçitlerinin, Çağları ayıran bölümlemeler olduğunu yazdıktan sonra ekliyor; “Bunlar tüm türlerin yüzde 95’inin neslinin tükenmesine neden olan muazzam değişikliklerdir. Gezegenimiz, türlerin çoğunluğunun yok olmasına neden olan böyle beş olay yaşamıştır ve bu olayların nedenleri çeşitlidir. Dünya’nın bu kaderle son yüzleşmesi, 65 milyon yıl önce gerçekleşmiş ve 35 kilogramdan ağır gelen tüm canlılar ve daha küçük pek çok tür yok olmuştur. Dinazorların ortadan kaybolması da bu döneme rastlar……

Flanney’in şimdi yazacağımız satırlarını da mutlaka eklemeliyiz ; “55 Milyon yıl önce oluşan nesillerin tükenmesi olayı, sera gazlarının miktarında gerçekleşen hızlı artıştan kaynaklandığı için, şu anki koşullarımıza en yakın durumu sergilemektedir. Yine de çok önemli farklılıklar vardır ve bu da bizim ve çocuklarımızın yaşayacağı deneyimlerin, yalnızca geçmişte kalmış bir olayın tekrarlanmasından ibaret olmayacağı anlamına gelmektedir. Bu farklılıklardan en önemlisi, Dünya’nın şu an milyonlarca yıldan beri devam eden ‘buzhane’ aşamasında bulunduğu gerçeğidir; çünkü 55 milyon yıl önceki Dünya zaten hayli sıcaktı ve CO2 düzeyi de bugünkünün iki katıydı. O zamanlar buzullar yoktu ve bir olasılıkla daha düşük sıcaklıklara adapte olmuş türler bulunmuyordu .Bir deniz gergedanından veya kutup ayısından söz edilemezdi. Bu daha sıcak dünya, bugün dağlarda ve deniz derinliklerinde rastladığımız katmanlar halindeki olağanüstü yaşam kesitlerine de sahip değildi. Bu yüzden bizim modern Dünya’mız, ani ısınma karşısında 55 milyon yıl öncekinden çok daha fazlasını kaybedebilir. O dönemde ısınma, jeolojik bir devri sona erdirmişti, ama bugün bizler, kendi yaptıklarımızla, bir Çağ’ın sonunu getirebiliriz.”

Araştırmalar hızla, çoğalarak ve akılları daha fazla karıştırıp, soruları arttırarak devam ederken hiç olmazsa bu bilgilere kulak kabartmak gerekli. Bu çağların içinde bir yerde çok uzak olmayan, çağların milyonlarca yıllık sürelerine bakılırsa, çok yakın bir gelecekten birileri; Maya’lar bize birşeyler söylemişler. Çok özel dillerini yıllardır çevirmeye ömür harcayan bilim adamları pek çok bilgiye ulaşarak, insanları birbirinden ayıran dil farklılıklarını aşarak tüm dünya ile bu bilgilerini paylaştılar. Günümüzde insanı, renk, din, ırk olarak ayırabilirsiniz. Ancak her birimizi birbirimizden dillerimiz ayırıyor. Bakışıyoruz, anlaşamıyoruz. Yazıyoruz, gelecek nesillere bilgiler gönderiyoruz. Saklıyoruz. Ancak, diller dillere çevrildiğinde bilgi ulaşılmış, paylaşılmış oluyor. Ortak bir bilinç oluşturmanın ve güçlü bir etki yaratmanın sihri dillerin ayırdıklarını bir araya getirmekte belki de..

MAYA'LARIN GÜNLÜK YAŞAMLARI..

Maya’ların zamana getirdikleri yaklaşımlara, hesaplamalara baktığınızda şaşırtıcı gerçekler ile karşılaşırsınız. Doğrulukları son derece ilginç matematiksel sistemler ile yaptıkları hesaplar sonucunda sahneden çekilmeden önce geleceğe ait bazı bilgiler bırakmışlardır. Bu arada Mayaların tarihten silinmemiş olduğunu da hatırlatmakta fayda vardır. Peru’nun kuzeyinde en büyük Amerikan Yerlileri grubunu oluşturmuş olarak yedi milyonu aşkın bir nüfus ile yaşadıkları bilinmektedir.

Mayaların uygarlık öyküsüne yakından bakmanın bazı özel sebepleri var ve bu sebepler sadece gelecek hakkında konuşmuş olmalarından kaynaklanmıyor.

Tarım, Maya uygarlığının temel dayanağı olarak bilinmektedir. Mısır, fasulye, kabak, biber, pamuk ve çeşitli kök bitkilerle meyve ağaçları ektiği bilinen Mayalar, tarım aşamalarını bir tür çiftçi almanağı ile belirliyorlardı. Ürünlerini Yucatan’da hem yerüstünde hem de yeraltında saklıyorlardı. Pamuk ihracı yapan, kakao ağaçları eken Mayalar çikolata yapımını sağlayan kakao tanelerini de bölgesel pazarlarda para olarak kullanırlardı.

Köpek, bugün yaşamımızda bizim dostumuz olarak yer alırken, Maya’lar o dönemde yetiştirdikleri köpeklerden havlamayan bir türü de hadım ettikten sonra mısır ile şişmanlatıp yiyip kurban ettikleri bilinmektedir. İğnesiz arılar, sürek avında vurulan geyik ve pekari’ler günlük yaşamın bir parçası iken, Yaban hindisi, keklik, yaban güvercini, bıldırcın ve yaban ördeği gibi kuşlar da borulardan üflenen saçmalar ile avlanmaktaydı. Dağ pınarlarında suya sersemletici ilaç dökerek yapay bentlere doğru yüzdürülen balıkları da el ile toplamaları da günümüze ulaşan ilginç bilgiler arasındadır.

BEBEKLERİNİN KAFALARINI İKİ PARMAKLIK ARASINA SIKIŞTIRIYORLARDI..

Yazının buradan sonrası daha da ilginizi çekecek eminiz. Doğum yaptıktan sonra Yukatek anneleri, bebeklerinin başlarını iki parmaklık arasına sıkıştıracak biçimde bir beşiğe bağlarlardı. 2 günlük süre geçtikten sonra, mayaların güzellik unsuru kabul ettikleri yassı başlar elde edilirdi. Zinanın ölümle cezalandırıldığı, güçlü olanın fazla sayıda kadınla evlendiği, kızların anneleri tarafından yoğun baskılar ile yetiştirildiği, tek eşliliğin önemli olduğu Mayalarda, çocuk ve genç erkekler ailelerinden ayrılarak ortak evlerde yaşarlar ve hayat kadınlarının da uğradığı bu mekanda savaş sanatını öğrenirlerdi.

Mayalar savaşı tutku haline getirmişlerdi. Sıradan tutsakların köle olduğu, soylu ve savaş liderlerinin yüreklerinin koparılıp sunak taşı üzerine yatırıldığı da en çok bilinenler arasındadır. Hatta kültüre ait bilgiler ne yazık ki, bu noktaya odaklanmakta ısrar etmektedir. Biz bu çağda, birbirimizin kalbini her anlamda söküp ata duralım, Maya’ların bu aşırı dikkat çekmiş detaya rağmen son derece ilginç değerleri de bizlere sunduğu unutulmamalıdır.

Bu noktadan sonra Maya inançları ile ilgili önemli bir şeyi hatırlatma zamanına geldik. Dinsel ve bilimsel bilginin kaydedildiği binlerce kitaptan günümüze sadece dördü kalabilmiştir. Bu kitapların, ağaç kabuğundan uzun şeritler üzerine yazıldığı ve bir paravan gibi katlandığı bilinmektedir. Bu kabuklar gömülerden çıkarılan çömleklerden öğrenildiği kadarı ile jaguar postu ile de kaplanmaktaydı. Kesilmiş deniz kabuğundan mürekkep kutuları içindeki siyah veya kırmızı boyaya batırılan kamış veya tüy kalemler kullanan yazmanlar tarafından da resmedilirdi.

KODEKS'LERDE YAZANLAR HALA BİLİM ADAMLARINI BİLE ŞAŞIRTIYOR..

Eski kaynaklara göre, bu kitaplarda tarihçeler, kehanetler, şarkılar, bilimsel bilgiler ve soy ağaçları yer almaktaydı. Elde kalanlardan en önemlisi Dresden Kodeksi’dir. 20.3 cm yüksekliği ve 358.2 cm uzunluğu ile bu Kodeks’in içeriğinin bir kısmı Geç Klasik kaynaklarından kopyalanmıştır. İkonografik olarak Aztek etkisi altında olduğu düşünülmektedir.

Döngüsel olarak bir yaratılış ve yok oluş inancına bağlı olarak evren dört evreden geçmiştir. Her evrenin 13 Baktun’dan oluştuğuna inanılmaktadır. Bu değer bizde yaklaşık 5200 yıldan biraz kısa bir zamana denk gelmektedir. Onüçüncüsünün son gününde tüm yaratılışı bir kıyamet beklemekti idi. Kendi verdikleri hesap sonucu araştırmacılar evrenin 4 Ahaw, 8 Kumku 13.0.0.0.0’ da yaratıldığını öğrenmişlerdir. Dahası onlara göre bunun sonu 23 Aralık 2012 ‘de gelecekti. Hem Maya, hem Azteklerde var olan inanca göre, bizimkinden önceki son Yaratılış, büyük bir tufanla yok olmuş, gök yere düşmüş ve her yer karanlığa gömülmüştür.

Maya’ların semboller ile sayıları ifade ettiği de bilinmektedir. “1” için nokta, “5” için çubuk ve ”0” için stilize bir deniz kabuğu kullanmışlardır. Sistemleri “ 20” lidir. Bizim sistemimiz sağdan sola doğru büyüyen onlu bir sistem iken, onların ki; dikey sütunlarda aşağıdan yukarı doğru büyüyen yirmili bir sistemdir.

MEVSİM VE TAKVİMLERİ ŞAŞILACAK DOĞRULUKTAYDI..

365 günlük çevrimi, 20 günlük 18 ay ve Wayeb’in 5 ek günü, doğruya çok yakın bir güneş yılıdır. Dünyanın güneş çevresindeki yolculuğunu tamamlaması için 365 ¼ gün gerektiği için muğlak yıl sürekli olarak güneş yılından önde gitmekteydi. Sonuç; aylar giderek mevsimlerden uzak düşüyordu. Mayalar bizim artık yılımıza benzer yöntemlerle takvime gün eklememişlerdir. Buna rağmen Tropikal Yılın gerçek uzunluğuna ilişkin insanı şaşırtacak doğrulukta bilgileri bulunmaktadır.

Bizim terimlerimizle şaşırtıcı bir değeri de yazmak gerekli. İki yeni ay arasında geçen süreyi onlar 29,53020 gün olarak hesaplamışlardır. Bizim hesabımız ise 29,53059 ‘ dur.

Dresden Kodeksinin önemsenmesine neden olan pek çok değerden biri de tutulmalar hakkında olan çevirilerdir. İki yeni ay arasında geçen süreyi ifade eden kavuşum ayından 405 adeti 11.960 günlük bir döngüyü kapsamaktadır. Bu bilgi çok önemliydi. Çünkü; ay ve güneş tutulmalarının, ay yörüngesinin güneşin görünen yörüngesini kestiği dönemi ifade eden düğüm zamanından 18 gün öncesi ve sonrasında oluştuğunu görmüşlerdi. Tutulma tabloları da bu olayların ne zaman gerçekleşeceğini bizlere bildirmekteydi.

GEZEGEN DÖNGÜLERİNİ TAM HESAPLAMIŞLARDI..

Venüs ile çok ilgilenen Maya’lar, Sinodik Venüs yılını 584 gün olarak hesaplamışlardır. Gerçek değeri olan 583,92 ‘ ye ne kadar çok yakın olduğunu bilip de şaşırmamak mümkün değil.

Venüs yılı farklı uzunluklarda dört döneme ayrılıyordu. Sabah yıldızı olarak Venüs, üst kavuşum noktasında yok oluşu, Akşam Yıldızı olarak görünüşü ve alt kavuşum noktasında yok oluşu.

5 x 584 = 8 x 365 = 2920 gün olduğundan bu 5 Venüs yılı sonra güneş çevrimi ile çakışmaktaydı. 78 ‘in çarpanlarına ait olan listede ise, 780 günlük sinodik yıla sahip Mars bulunmaktadır. 9 ve 13 sayılarının çarpımı olan 117’nin Merkür yılına yakınlığı da şaşılacak diğer çok önemli verilerden biridir.

Gelecek bölümde Maya'lar gelecek için neler söylediler ve beklenen tarih sonrası neler olmaya başladı ve neler olacak ? yazacağız.

Saygılarımızla,
Funda Ceyhan / Oğuzhan Ceyhan

Kaynaklar : Micheael D. Core / Mayalar ,Claude Baudez / Sydney Picasso / Mayaların Kayıp Şehirleri,Tım Flannery / İklimin Efendileri, Rebecca Rup / Dört Element

Sayfa Yükleniyor...