Sözcü gazetesi yazarları Emin Çölaşan ve Necati Doğru'nun yargılandığı davada ara karar

Emin Çölaşan ve Necati Doğru'nun da aralarında bulunduğu 5 sanığın, "FETÖ'ye üye olmamakla birlikte örgüte yardım etmek" suçundan 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davanın dosyası, aynı mahkemede gazetenin sahibi Burak Akbay'ın da aralarında bulunduğu 4 sanığın yargılandığı davanın dosyasıyla birleştirildi. Mahkeme heyeti, mütalaasını hazırlaması için dava dosyalarının cumhuriyet savcısına gönderilmesine karar verdi.

Sözcü gazetesi yazarları Emin Çölaşan ve Necati Doğru'nun yargılandığı davada ara karar

Sözcü gazetesinin yazarları Emin Çölaşan ve Necati Doğru ile gazetenin genel yayın yönetmeni Metin Yılmaz'ın da aralarında bulunduğu 5 sanığın, "'ye üye olmamakla birlikte örgüte bilerek yardım etme'' suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmasına başlandı.

İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ilk duruşmaya, yazar Necati Doğru, gazetenin genel yayın yönetmeni Metin Yılmaz, internet haber koordinatörü Yücel Arı ve internet genel yayın yönetmeni Mustafa Çetin katıldı. Gazetenin yazarlarından Emin Çölaşan'ın da Ankara'dan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katılımı sağlandı. Duruşmayı, Gürsel Tekin ve Muharrem Erkek'in de aralarında bulunduğu bazı CHP milletvekilleri de izledi.

''FETÖ'CÜ OLARAK KARŞINIZDA OLMAK RENCİDE EDİCİ''

Duruşmada ilk olarak SEGBİS ile bağlantı sağlanan sanık Emin Çölaşan savunma yaptı. FETÖ ile hayatı boyunca uzaktan yakından ilgisinin olmadığını söyleyen Çölaşan, "42 yıllık gazeteciyim. Onlar hakkında yüzlerce yazı yazdım. Beni defalarca mahkemeye verdiler. FETÖ'cü olarak karşınızda olmak rencide edici. Reddediyorum" dedi. 

Yazdığı yazılardan üçünün soruşturma konusu olduğunu, iki yazısıyla ilgili takipsizlik kararı verildiğini ve bir yazısı nedeniyle bu davanın açıldığını aktaran Çölaşan, yazısının binlerce yazı içinden cımbızla çekildiğini, cezaevinden Mayıs 2017'de mektup gönderen bir kadınla ilgili olduğunu ve kadının çocuklarından koparılmış olmasını eleştirdiğini ifade etti. 

Emin Çölaşan, FETÖ ile hiçbir ilgisi ve ilişkisi olmadığını, destek vermeyi de aklının ucundan bile geçirmediğini söyledi. Çölaşan, 42 yıllık meslek hayatında Fetullah Gülen ve cemaati hakkında onlarca yazı yazdığını belirterek, savunmasında şunları anlattı:

"Fetullah Gülen ve cemaati beni mahkemeye verdi. Alnımın akıyla çıktım. İddianamede yer alan yazılarımdan ilk ikisi için zaten savcılık makamı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermişti. Sonra 3. yazı eklenerek dava açıldı. Fadime Danışman isimli kadın hakkında 'Bir annenin dramı' başlığı ile yazdığım yazıdan dolayı dava açılıyor. Cezaevindeki kadın 2017'de bir faks gönderiyor. Bir gecede 3 ve 6 yaşındaki iki çocuğunun kendisinden alındığını, 8 aylık bebeği ile cezaevine sokulduğunu söylüyor. Burada 'Bir Annenin Dramı' yazısında benim eleştirdiğim nedir? Kadın 3-6 yaşındaki çocuklarından bir gecede ayrılmış ve 8 aylık bebeği ile cezaevine konuyor. Orada eleştirdiğim bu... Sizin huzurunuzda bulunmak benim için incitici ve rencide edici bir durumdur. Bunu reddediyorum. FETÖ'cülüğü de cemaatçiliği de... Bugüne kadar yazdığım binlerce yazı içinden cımbızla çekilip iddianameye konulmuş. Hiçbirinde de FETÖ, cemaat yoktur."

"SUÇLANDIĞIM İKİ YAZI DA DARBE TEŞEBBÜSÜNDEN ÖNCE YAZILDI"

Emin Çölaşan, savunmasının ardından Mahkeme Başkanı'nın sorularını cevapladı.

Çölaşan'ın daha önceki yazılarını ve pazartesi günkü yazısını da okuduğunu belirten Mahkeme Başkanı'nın, "17-25 Aralık'ta FETÖ'nün yargı eli ile darbe girişimi var. Bu girişimden sonra 24 Aralık'ta 'Bizim başaramadıklarımızı cemaat başardı', 'Şimdi cemaati savunma zamanı' başlıklı yazılarınız var. Ne amaçla yazdınız?" sorusuna Çölaşan, "İddianamede suçlandığım her iki yazı da darbe teşebbüsünden çok önce yazıldı. O zaman sizin bahsettiğiniz bu iki yazı hakkında soruşturma yapılmamış, dava açılmamış. 'Bizim yapamadığımızı cemaat yaptı' başlıklı yazım 2013 tarihli" karşılığını verdi.

"Şimdi cemaati savunma zamanı" başlıklı yazısına ilişkin açıklama yapan Çölaşan, "O yazıdan bir gün önce cemaatin bütün yayın organları polis tarafından TOMA'larla basılmıştı. Kim olursa olsun gazetelerin bu şekilde polis tarafından basılmasına, bugün de yandaş medyanın başına gelse tepkimi ortaya koyarım. O yüzden, 'Şimdi cemaati savunma zamanı' diyorum ve arkasından da ekliyorum. Cemaat buna çanak tuttu... Binlerce yazı yazmış bir insanın 2-3 kelimesi cımbızla çekiliyor. Cemaate destek vermekle Fetullahçılıkla suçlanıyorum. Böyle olmaz" ifadelerini kullandı.

"27 Aralık 2013'te 'Kaseti gördüm' başlıklı bir yazınızın içeriğinde gazeteye 'Lüften izleyin' yazısı ile bir kaset yollandığını yazdınız. Bu kaset kim tarafından ne amaçla gönderildi?" sorusu üzerine Emin Çölaşan, "Biz gazeteciyiz. Bize her türlü belge gelir. Bana da postadan bir kaset çıktı. Çok önemli bir kişinin çok yakını olan bir kişinin yatak görüntüleri vardı. Gönderen belli değildi. Kaseti açıp baktık şaşırdık. Başka birinin eline geçmesin diye gazetede ayaklarımızla ezerek kaseti kırıp imha ettik. Muhtemelen yazmamı istiyorlardı. Ondan sonra Fetullah Gülen o yazıda kendisinden bahsettiğimi öne sürerek beni mahkemeye verdi. Beraat ettim" diye konuştu.

"İLK DEFA HABERLERİMDEN DOLAYI YARGI ÖNÜNE ÇIKTIM"

Tutuksuz sanık Sözcü Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz, savunmasında, 43 yıllık gazeteci olduğunu, bunun son 23 yılında genel yayın müdürlüğü yaptığını anlatarak, hakkındaki FETÖ iddialarına ilişkin "Bu benim alnıma sürülmüş kara bir lekedir. Bunu temizlemenizi istiyorum" dedi.

İlk defa haberlerinden dolayı yargı önüne çıktığını belirten Yılmaz, şunları kaydetti:

"İddianamede benimle ilgili 'Hukuki sorumluluğu yok ama görevi icabı bu manşetlere engel olabilirdi.' denilmek istenmiş. Ben tirajla, kağıtla ilgilenirim, tirajla ilgili patrona hesap veririm. Nasıl teknik direktörler başarısız olursa ya görevden alınır ya da istifa ederse, gazete de satamazsanız öyledir. Hedefimiz ilk önce ticaridir. Bunu yapmazsak gazete kapanır. Biz 2013'ten önce de FETÖ'ye FETÖ diyorduk. Sözcü'yü okuyorsanız, kendi yazarlarımızın bile gazetemizi eleştirebildiğini görürsünüz. Ben bu cemaatlerden hep nefret etmişimdir. Bunlara yardım etmem için sempati duymam lazım. Nerede nelerini övmüşüm?"

İddianameye konu olan haberlerin diğer bazı gazetelerde de olduğunu, kullanılan haberlerin bazılarının da haber ajanslarından alındığını anlatan Yılmaz, "Zarrab'ın kaçak yalısını yazdık. Bize dava açıldı. Yalı kaçak ama bize ceza verildi. Sonra bu adam gitti yurt dışında aleyhine işler yaptı. Ben, vatan, millet ve laiklik safındayım. Gazeteci muhalif olmak zorundadır. Muhalif olmazsanız gazeteyi satamazsınız" diye konuştu.

NECATİ DOĞRU: ÖZGÜR DÜŞÜNEN BİR GAZETECİYİM

Sözcü gazetesi köşe yazarı Necati Doğru, savunmasında, muhalif değil, özgür düşünen bir gazeteci olduğunu kaydetti.

Basın Kanunu'nun verdiği yetkilerle yazı yazdığını anlatan Doğru, "Benimle Fetullah Gülen arasında ne tür bir ilişki olabilir? Ben Ağrılıyım, o Erzurumlu. Bu iki il birbirine sınır. Oradan mı bir bağlantı kuruldu acaba? Bana yapılan suçlamalar çok ağır. Şerefimi lekeleyen bir suçlama. Mücadele ettiğim bir çizgiye iddianamede söylendiği gibi faydalı olmam iddiası çok ağır bir lekedir. Savcılık, 3 yazımı almış. Bu yazılarımla FETÖ'ye yardımcı olduğumu iddia etmiş. Bu yazılar; 'Naylon Darbe', '12 Gün' ve 'Ankara'dan İne Girme Manzaraları' başlıklı olanlardır" ifadelerini kullandı.

"Naylon Darbe" başlıklı yazısında, darbe yapanları ağır şekilde eleştirdiğini, tankların üstüne çıkan ve darbeye karşı duran insanları övdüğünü ifade eden Doğru, "Savcı, yazının içinden, 'Bu danışıklı bir dövüş müydü? Bu tezgahlanmış bir darbe miydi?' cümlelerini almış. Yazının içeriğine bakıldığında öyle bir şey yok. Bu yazıyı darbe gecesinin olduğu zaman, olaylar devam ederken 16 Temmuz'da yazdım. Bunu yapanların kim olduğu henüz belli değil. Bilmediğim için bu sorularla görüneni değil, görünmeyeni de yazmak lazım. Onun için soru cümleleri kullandım. Naylon olması da şundan; başarısız. Ben bütün darbeleri gördüm. Darbeler gece 03.00'te başlar, 05.00'te biter. Burada daha akşam saatlerinde köprünün bir ucunu tutmuşlar, diğer tarafını bırakmışlar. Bunu anlatıyorum. Okuruma ufuk açıcı bir vizyon vermeye çalışıyorum" şeklinde konuştu.

Necati Doğru, "12 Gün" yazısında, darbe girişiminden sonraki 12 günün bilançosunu kaleme aldığını dile getirerek, "Ankara'dan İne Girme Manzaraları" yazısına ilişkin ise şunları söyledi:

"Bu yazı darbe girişiminden önce yazılmıştır. Cumhurbaşkanı 'İnlerine gireceğiz, köklerini kazıyacağız' diye açıklama yapmıştı. Biz de bunu istiyoruz. Buna dayanarak yazı yazdım. Ankara'dan manzaralara bakıyoruz. Hakan Şükür polislere 'Bank Asya'ya 25 bin lira yatırın' demiş. Bu polisler 25 bin lira yatırmış. Sonra Fetullah Gülen'in şirketlerine el konulmuş. Çok güzel. Ne yapmışlar? Kayyum atanmış, sonra bu başka tarikatların adamı olan kayyumlar birbirlerine düşmüşler. 'Sen çok para aldın, ben az para aldım.' diye Ankara'da birbirlerine dava açmışlar. Öte yandan birileri birilerine telefon açıyor. Diyor ki 'Senin ismin FETÖ'cülerle geçiyor, 300 bin lira ver, ismini sileyim.' 'Siz orada oyun mu oynuyorsunuz?' diye yazdım. FETÖ'cü olmak için 16 kriter varmış. Ben bunların hangisine uyuyorum? ByLock kullanmış mıyım? Fetullah Gülen yayın organlarında yazmış mıyım? Şirketlerinde çalışmış mıyım? Bana atılmış çok büyük bir leke var."

Mahkeme Başkanı'nın "Darbe girişimi olduğunda neredeydiniz? Olay gecesi Cumhurbaşkanı canlı yayına bağlandı. FETÖ'nün darbe girişimi yaptığını söyledi. Siz neden başlığınızda naylon darbe tabirini kullandınız? Olayın vahameti ortaya çıkınca yazıyı geri çekmeyi niçin düşünmediniz?" soruları üzerine Doğru, yazının dikkati çekmesi için "Naylon Darbe" başlığını attığını söyledi. Doğru, "Darbe başarısız olmuş, teneke bir darbe yani. Başlıkta onu anlatmaya çalışıyorum. Yazının bütününde de geri çekeceğim herhangi bir şey yok. Cumhurbaşkanı'nın dediğini duymamış olabilirim. Duysam belki o son cümleleri çıkarırdım" dedi.

Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda, sanıklar Mustafa Çetin ve Yücel Arı'nın savunması alındı.

Gazetenin internet sitesinin haber koordinatörü Sanık Yücel Arı, hakkındaki suçlamaları reddederken, FETÖ yayın organlarında çalışmadığını söyledi.

Arı, işsiz kaldığı 2,5 yıllık dönemde evini satarak geçimini sürdürdüğünü belirterek, "FETÖ'nün haberini ilk ben yaptım. İzmir Yamanlar Kolejinin ortasına cami yapmışlardı. Gizlice girip fotoğrafını çekmiştim" ifadesini kullandı.

Gazetenin internet sitesinin Genel Yayın Yönetmeni sanık Mustafa Çetin ise iddianamede, Emin Çölaşan ve Necati Doğru'nun yazılarının suç unsuru içerdiğinin öne sürüldüğünü ifade ederek, şöyle konuştu:

"Sanırım suçlandığımız konulardan biri Çölaşan'ın ve Doğru'nun yazısını internet sitesinde yayınlamak. Gazetede çıkan yazılar internet sitesinde de yayınlanır. Yazıda açık küfür, hakaret varsa avukatlar aracılığıyla incelenip çıkarılabilir. Söz konusu yazılarda bunlar mevcut değildir. İddianamede, Fuat Avni hesabından atılan tweetlerin gazetenin internet sitesi ve sosyal medya hesaplarından yayınlanmasına değinilmiş. Fuat Avni 2014 ve 2015'te paylaşımları doğru çıktığı için fenomen olan bir hesaptı. Siyasilerin polemik yaparak büyüttüğü biri oldu. İki yıl Fuat Avni'nin kim olduğunu hiç kimse bilemedi. Maalesef devlet de hukuksal bir girişimde bulunmadı. İlk girişim 15 Temmuz'dan sonra gerçekleştirildi."

USULDEN DÜŞÜRÜLME TALEBİNE RET

Sanıkların savunmalarını tamamlamasının ardından, sanık avukatları söz alarak beyanda bulundu.

Sanık avukatlarından İsmail Yılmaz ve Ceren Yakışır, yazılan yazı ve haberler hakkında Basın Kanunu'na göre 4 ay içinde dava açılması gerektiğini ifade ederek, zaman aşımı olduğu gerekçesiyle davanın usulden düşürülmesine karar verilmesini talep etti.

ARA KARAR

Davanın dosyasının, aynı mahkemede gazetenin sahibi sanık Burak Akbay ve beraberindeki 3 sanığın yargılandığı davanın dosyasıyla birleştirilmesine karar verildi.

Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, bir kısım sanık avukatı tarafından dile getirilen taleplerin reddine hükmetti. Sanıkların savunmalarının alınması ve delillerin toplanmış olmasını dikkate alan mahkeme heyeti, esas hakkındaki mütalaasını hazırlaması için dava dosyasının cumhuriyet savcısına gönderilmesine karar verdi.

Dava dosyasının, aynı mahkemede gazetenin sahibi sanık Burak Akbay ve beraberindeki 3 sanığın yargılandığı davayla hukuki ve fiili irtibat bulunması nedeniyle birleştirilmesini kararlaştıran heyet, bu nedenle duruşma savcısından her iki dosya hakkında mütalaa istenmesine hükmetti. Duruşma ertelendi.

DİĞER DAVA DA MÜTALAAYA GÖNDERİLMİŞTİ

Sözcü gazetesinin sahibi sanık Burak Akbay, Mediha Olgun, Bekir Gökmen Ulu ve Yonca Yücekaleli'nin İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davanın dosyası da son duruşmada mütalaasını hazırlaması için cumhuriyet savcısına gönderilmişti.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, sanık Burak Akbay'ın ''silahlı terör örgütünü yönetme'' ve ''terör örgütü propagandası yapmak'' suçlarından 30 yıla, diğer 3 sanığın ''silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek yardım etme'' suçundan 7,5 yıldan on beşer yıla kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.

FETÖ ZANLILARINI SAPTAYAN SİSTEM: FETÖMETRE

Sayfa Yükleniyor...