"Suriye konusunda İngiltere ile aynı düşünüyoruz"

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve İngiliz mevkidaşı Boris Johnson yaptıkları görüşme sonrasında kameralar karşısına geçti. İki ülkenin Suriye konusunda aynı düşündüğünü belirten Çavuşoğlu, Fırat Kalkanı harekatıyla yerel güçleri destekleyerek DAİŞ'e karşı başarı sağlanabileceğini kanıtladıklarını söyledi.

"Suriye konusunda İngiltere ile aynı düşünüyoruz"

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Münbiç operasyonunda bazı YPG unsurlarının geriden lojistik amaçla katılması gerektiği fikrini ortaya koyduğunda ABD'ye bunun yanlış bir politika olduğunu söylediklerini belirterek, "Ama sonra bir şartla buna bir şekilde olur verdik. Münbiç operasyonu biter bitmez YPG'liler Fırat Nehri'nin gerisine gidecek. Fırat Nehri'nin gerisine gitmesi demek oralarda bunların uyguladığı politikalara katılıyoruz anlamına gelmez. Şu anda YPG unsurları halen Münbiç'te." dedi.

Çavuşoğlu, İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson ile Dışişleri Bakanlığı'nda baş başa ve heyetlerarası görüşmelerin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, Johnson'ı, Ankara'da ve 'de ağırlamaktan mutluluk duyduğunu belirtti.

Bir gazetecinin, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Antony Blinken'ın Ankara temaslarını hatırlatarak, "Ankara, Rakka'ya yapılacak bir operasyonda PYD'nin yer almamasını söylemiş, ABD ile 'nin Özgür Suriye Ordusu'nu (ÖSO) havadan korumasını talep etmişti. Bununla ilgili net bir cevap alacak mısınız '' sorusuna Çavuşoğlu, Blinken'in başkentte bugün Genelkurmay ve diğer kurumlarda görüşmelerini sürdürdüğü, öğleden sonrakendisini kabul edeceği yanıtını verdi.

Rakka ve Musul'un DAİŞ'in sözde başkentleri olduğunu, önem verdiği büyük şehirlerde de DAİŞ'in mutlaka yenilgiye uğratılması ve terör örgütünün bukentlerden de temizlenmesi gerektiğinin altını çizen Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

"Sadece bizim sınırımızın öbür tarafından değil. Bu iki ülkede istikrar ve güveni geri getirmek istiyorsak ve bu iki ülkenin geleceğini inşa etmek istiyorsak DAEŞ'in ve diğer terör örgütlerinin bir an evvel yok edilmesi gerekiyor.Ama bunu yaparken de stratejimizin olması gerekiyor. Bizim her zaman başından beri söylediğimiz bir şey var. Maalesef çok sayıda ülke olmamıza rağmen, 65 ülkenin DAEŞ'e karşı koalisyonda olmasına rağmen, bugüne kadar sonuç odaklı kararlı bir stratejimiz olmadı. Hep yanlış adımlar attık. Böyle bir strateji olmadığı için de PYD/YPG gibi diğer terör örgütlerine bel bağlandı. Bunun ne kadar yanlış olduğunu, tehlikeli olduğunu söyleyegeldik."

Çavuşoğlu, Brüksel'deki PYD kongresinin bu durumu ortaya koyduğunu, burada gerçekgündemlerinin ne olduğunu itiraf ettiklerini belirterek, "Suriye'nin geleceği için değil kendi kurmak istedikleri kanton ve ayrı bir devlet için mücadele ettiklerini burada itiraf ettiler. O sebeple, böyle ajandası olan terör örgütleriyle başka bir terör örgütüne karşı işbirliği yapmak çok yanlış bir stratejidir. Bunları kontrol ediyoruz diyenler ya kendilerini kandırıyorlar ya bizi kandırmaya çalışıyorlar. Bizi kandırdıklarını düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Çünkübiz gerçekleri görüyoruz" ifadesini kullandı.

Mevlüt Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü;

"Örneğin, Münbiç operasyonunda bazı YPG unsurlarının geriden lojistik amaçla katılması gerektiğini ortaya koyunca müttefikimiz ABD, biz bunun yanlış politika olduğunu söyledik. Ama sonra bir şartla buna bir şekilde olur verdik. Münbiç operasyonu biter bitmez YPG'liler Fırat Nehri'nin gerisine gidecek. Fırat Nehri'nin gerisine gitmesi demek oralarda bunların uyguladığı politikalara katılıyoruz anlamına gelmez. Şu anda YPG unsurları halen Münbiç'te. Şimdi Obama söz verdi, Biden söz verdi, Kerry söz verdi. Yani tüm yetkililer söz verdi. Şimdi ya geri gönderemiyorlar, yani YPG'ye söz geçiremiyorsunuz ya da göndermek istemiyorsunuz. Bunun başka bir seçeneği yok. 200'den fazla YPG unsuru Münbiç'te. 200 YPG'liyi Fırat'ın ötesine gönderemiyorsanız, o zaman diğer alanlarda YPG'ye nasıl güveneceksiniz."

"YPG İLE İŞBİRLİĞİ SURİYE'NİN GELECEĞİ İÇİN RİSK"

YPG ve PKK'nın, kendileri gibi düşünmeyen Kürtlere zulmettiğini vurgulayan Çavuşoğlu, "Onları da Suriye'de göçe zorladılar. Türkiye'nin bazı şehirlerinde kendilerini desteklemeyen Kürt kardeşlerimizi o şehirlerde terör faaliyetlerini sürdürürken göçe zorladılar. Bizim karşı olduğumuz bu. Dolayısıyla şu anda YPG'nin özellikle Arapların çoğunlukla yaşadığı yerlerde bulunması, Suriye'nin geleceği için tehlikelidir. Tapu kayıtları dahil tüm resmi belgeleri yakıyorlar. Etnik temizlik yapıyorlar. Biz ne için mücadele ediyoruz. Bu kadar devletiz. Suriye'nin geleceği, istikrarı, barışı ve güvenliği için mücadele ediyoruz. Bu her şeyden önce kendimizin güvenliği için de önemli" diye konuştu.

Çavuşoğlu, bu tabloda Rakka veya diğer operasyonlarda YPG'lilerle işbirliği yapmanın esasen Suriye'nin geleceğini riske atmak anlamına geldiğini belirterek, "Münbiç'te bile söz geçiremediğin YPG'yi, Rakka'ya götürmek çok yanlış bir adım olur. Biz yerel kuvvetleri güçlendirerek ve onlara özel kuvvetlerimizle destek vererek, Suriye'de DAEŞ'e karşı operasyonların başarılı olabileceğini Cerablus ve Rai dahil Türkiye sınırının öbür tarafından kanıtladık. Aynı stratejiyi Rakka'da, diğer bölgelerde, hattaIrak'ta, Musul'da ortaya koyabiliriz. Bizim özel kuvvetlerimiz, Türkiye'nin, ABD'nin, İngiltere'nin, koalisyon içindeki aktif ülkelerin, Fransa'nın, özel kuvvetlerini mobilize ederek yerel kuvvetleri de güçlendirirsek pekala DAEŞ'e karşı mücadele edebilirler ve bu şehirlerden DAEŞ'i kurtarabilirler. Teröriste karşı başka teröristle işbirliği yapmak her şeyden önce kendi değerlerime ihanettir. Suriye ve Irak'ın geleceğine de ihanettir" değerlendirmesinde bulundu.

İNGİLTERE'YE TEŞEKKÜR

Bakan Çavuşoğlu, FETÖ 15 Temmuz'daki darbe girişimi gecesi İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore'un, daha sonra Johnson'ın kendisini arayarak Birleşik Krallık'ın Türkiye'ye ve Türk demokrasisine desteğini net şekilde ilettiklerini hatırlatarak, darbe girişiminin ilk haftasında İngiltere'den Türkiye'ye ziyaretlerde bulunulduğunu söyledi. 

Çavuşoğlu, İngiltere'nin bu zorlu günlerde Türkiye'ye verdiği güçlü destekten dolayı Johnson'a, İngiltere yönetimine ve Başbakan Theresa May'e teşekkür etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, New York'ta İngiltere Başbakanı May ile son derece yararlı görüşme yaptığını anımsatan Çavuşoğlu, bundan sonraki süreçte ikili ilişkileri daha da güçlendirmek için çaba sarf edeceklerini bildirdi.

Türkiye'ye destek veren İngiltere'nin AB'den ayrılmasına elbette üzüldüklerini dile getiren Çavuşoğlu, Birleşik Krallık halkının demokratik iradesine herkesin saygı duyması gerektiğini ancak İngiltere'nin AB'den ayrılmasının AB'den kopması anlamına gelmediğini, Türkiye ile İngiltere arasındaki ilişkilerin yeni boyut kazanması açısından da bunun bir fırsat olarak görülebileceğini kaydetti.

Çavuşoğlu, özellikle ticari ilişkileri güçlendirme kapsamındabugünkü görüşmelerde irade ortaya koyduklarını, ikili ticaretin 2009'dan bu yana sürekli arttığını, Türkiye'nin İngiltere'ye ihracatının da düzenli şekilde yükseldiğini ifade etti.

Karşılıklı yatırımların ve ticaret hacminin artması için iki ülke arasındaki mekanizmaların hayata geçirilmesini istediklerini, bunun için öncelikle karşılıklı üst düzey ziyaretler gerçekleştireceklerini belirten Çavuşoğlu, Başbakan Binali Yıldırım'ın May'i Türkiye'ye davet ettiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İngiltere'ye olası ziyaretinin değerlendirildiğini aktardı.

Ortak ekonomik ve ticari komisyonların bir an evvel hayata geçirilmesi gerektiğini, bundan sonraki süreçte ilk toplantının bakanlar tarafından koordine edileceğini söyleyen Bakan Çavuşoğlu, May'in Türkiye'yi ziyaretinde İş Forumu düzenlemek istediklerini, bunun hazırlıklarının da ilgili kurumlarca yapıldığını açıkladı.

"BİR AN EVVEL SURİYE BUNLARDAN KURTULMALI"

Suriye ve bölgesel konularda İngiltere ile aynı görüşü paylaştıklarının altını çizen Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Suriye ve Irak'ta DAEŞ'in temizlenmesi, bu ülkelerin DAEŞ'ten temizlenmesi konusunda ortak irademiz var. Suriye'de istikrarın sağlanması, ateşkesin sağlanması, istikrarın tesisi edilmesi konusunda İngiltere ile Türkiye arasında tam bir görüş birliği var. Esasen bölgedeki gerçekleri, durumu, arazideki gerçekleri en iyi şekilde tespit eden iki ülkeyiz. Bu tecrübemizi tüm koalisyon içindeki ülkelerle de paylaşıyoruz. Bundan sonra daha etkili stratejiyle bir taraftan DAEŞ'i bu iki ülkeden temizleyebiliriz diğer taraftan Suriye'nin istikrarı ve geleceği için ortak adımları atabiliriz ama her şey bizim elimizde dersek bu iyimser bir yaklaşım olur."

Çavuşoğlu, Suriye'de ateşkesi ihlal eden bir rejim ve destekçilerinin bulunduğunu dile getirerek, "Bugün Halep'i tüm ateşkes anlaşmalarına rağmen bombalamaya devam eden, sivilleri öldüren, klor gazı ve varil bombaları kullanan zalim bir Esed rejimi var. Bu rejim konusundaki tutumumuz da İngiltere ile aynı çizgide. Bir an evvel Suriye'nin bunlardan kurtulması gerekiyor" dedi.

"PKK KÜRTLERİ TEMSİL ETMİYOR"

Birleşik Krallık'ın özellikle İngiltere'deki PKK yapılanmasına yönelik bugüne kadarki politikasından memnun olduklarını vurgulayan Çavuşoğlu, "Aynı şekilde PKK terör örgütüne karşı yürüttüğümüz mücadelede de desteğini net şekilde görüyoruz. Bundan sonraki süreçte de bu desteğin net şekilde artarak devam etmesi bizim en büyük arzumuz." diye konuştu.

Çavuşoğlu, özellikle Avrupa'daki bir anlayışın değişmesi gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:

"O da şudur: Türkiye'de PKK, Kürtleri, Kürt vatandaşlarımızı temsil etmiyor.Suriye ve Irak'ta aslında PKK'nın uzantıları olan PYD/YPG de oradaki Kürt kardeşlerimizi temsil etmiyor. Bunu iyi bir şekilde gördüğümüz zaman esasen Kürtlerle terör örgütlerini net bir şekilde ayırabiliriz. YPG-PKK'nın Avrupa'daki faaliyetlerine izin veren başta Belçika olmak üzere bazı Avrupa Birliği ülkelerini kınadığımızı bir kez daha vurgulamak isterim.

"PKK, YPG VE PYD'NİN FARKI YOK"

Bir gazetecinin terör örgütü PYD'nin Belçika'da düzenlediği kongreye ilişkin sorusu üzerine Çavuşoğlu, Belçika ve bazı AB üyesi ülkelerin PKK ve PYD'nin faaliyetlerine izin vermesinin her zaman söyledikleri gibi terör konusunda çifte standardı açıkça ortaya koyduğunu ve bunu bir kere daha gördüklerini söyledi.

Çavuşoğlu, sözde kongrenin PYD, YPG ve PKK'nın gerçek yüzünü bir kere daha ortaya koyduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

"Burada da gördüğümüz gibi PKK, YPG ve PYD'nin hiçbir farkının olmadığını, esasen iki farklı ülkede aynı örgüt olduğunu biz zaten söylüyorduk. Dostlarımızı bu konuda ikna etmeye çalışıyorduk. Görmek isteyen herkes bu kongrede, PKK ve PYD'nin farklı olmadığını, aynı örgüt olduğunu açıkça gördü. Görmek isteyen herkes bunu görebildi. Görmek istemeyenlere de anlatmaya devam edeceğiz. Özellikle bölücü başı Öcalan'ın posterlerinin asılması, PKK'lılarla birlikte bu kongreyi organize etmeleri ve katılımcılara da baktığımız zaman hiçbir farklarının olmadığını açıkça görüyoruz."

"BURASI ATALARIMIN TOPRAĞI"

Johnson ise, Türkiye'deki temaslarının çok verimli geçtiğini belirterek, "Burası atalarımın toprağı ve bu bakanlık akrabalarımın eskiden çalıştığı yer. Büyük amcam Zeki Kuneralp, burada sizlerin yaptığı işi yapıyordu. Bu bakanlıkta benim ve ailemin bir tarihi var. O yüzden burada olmak ve birçok paylaşımda bulunmak çok güzel" dedi.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün darbe girişimini hatırlatan Johnson, "Birleşik Krallık, bu kalkışma karşısında Türkiye'nin ve Türk halkınındemokrasisini koruma mücadelesinde arkasındadır" diye konuştu.

"HALEP'TEKİ KATLİAMIN SORUMLUSU ESAD"

İki ülkenin Suriye ve diğer bölgesel konularla ilgili benzer tutumlar sergilediğini belirten Johnson, "Hükümetim ve dünyadaki birçok kişi, şu anda Halep'teki insanların maruz kaldığı katliamın sorumluluğunun büyük bölümünün Esed rejimi ile onların Rusya ve İran'daki kuklaları ile destekçilerinde olduğunun farkında" diye konuştu.

Johnson, Türkiye'nin de Suriye'deki acıların dindirilmesi için atılan adımlara destek verdiğine dikkati çekti.

Türkiye'deki temasları kapsamında Gaziantep'i ziyaret ettiğini anımsatan Johnson, "Türk hükümetinin mülteci kriziyle mücadele etmek için kahramanca sarfettiği çabayı gördüm. Şu anda Suriye'den gelen 3 milyon kişi Türkiye'de, mülteci kamplarına çok büyük yatırım yapıyorsunuz. Birleşik Krallık'ın da bu konuya destek vermede yavaş davranmadığını söylemekten de gurur duyarım. İkinci büyük katkıda bulunan olarak 2,3 milyar sterlini insani yardın için temin ettik" dedi.

Boris Johnson, öldürülen Osmanlı İmparatorluğu'nun son İçişleri Bakanı Ali Kemal'in öz torunu Stanley Johnson'ın oğlu.

"İNGİLİZLER FARKINDA"

İki ülkenin DAİŞ ve PKK ile mücadele konusunda da ortak bir pozisyona sahip olduğunu anlatan Johnson, "Dünya da anlıyor ki Türkiye dünyamızın ve hayatlarımızın güvenliği açısından merkezi bir öneme sahip. İngiliz halkı da bunun farkında" dedi.

Görüşmelerde Kıbrıs'taki çözüm sürecinin de ele alındığını belirten Johnson, çözüm için her iki tarafın da liderlik gösterdiğini, dikkatli ve iyimser bir şekilde çözüm yolunda ilerlemeye devam edildiğini söyledi.

Johnson, iki ülke arasındaki ticaret hacminin son 5 yılda yüzde 70'lik oranla büyük ölçüde arttığına ve Türk mallarının ülkesinde satın alındığına dikkati çekerek, "Bu, daha da artırmayı amaçladığımız unsurlardan bir tanesi ve sadece bulaşık makinesinden ibaret değil. Mesela benim çocukken beslendiğim ürünler, yediğim bisküviler de Türk şirketleri tarafından üretiliyor. Ekonomik ortaklığımızın göstergesi olarak bundan daha görünür sembol olabilir mi " diye konuştu.

"TEMMUZ'DA YAŞANANLAR TAM ANLAMIYLA VAHŞETTİ"

Johnson, bir gazetecinin daha önce Türkiye aleyhinde sarfettiği sözleri hatırlatması üzerine 36 saati aşkın süredir Türkiye'de her konuyu detaylarıyla ele aldığı temaslarında kimsenin bu konuyu gündeme getirmemesinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, "Bence Ankara ve İstanbul'da görüştüğüm kimseler Birleşik Krallık'ın Türkiye'ye ve Türk demokrasisine verdiği güçlü desteği duymayı bekliyorlardı." dedi.

Johnson, ülkesinin FETÖ'ye karşı hangi somut adımları attığı yönündeki soruya ise yanıt olarak, Gülenciliğin Birleşik Krallık için yeni bir durum olduğunu, bu örgütün yapısını, hareket tarzını ve planlarını anlamak için Türkiye'den bilgi aldıklarını söyledi.

Johnson, şöyle devam etti:

"Temmuz'da yaşananlar tam anlamıyla vahşetti, antidemokratik ve kötü niyetliydi, yapılacak en doğru şey bunu bastırmaktı. Şimdi biz de kendi ülkemizde Gülen örgütü diye adlandırılan bu yapının işaretlerine büyük ciddiyetle bakmalıyız. Bugün Mevlüt bana Türk yetkililerin bu örgütle bağlantılı olduğunu düşündüğü kuruluşların bir listesini verdi. Biz de onlarla bağlantılı tüm unsurları tespit etmek için elbette çaba göstereceğiz. Eğer varsa, onların bazı eylemlere girişip girişmediğinden emin olmamız gerek."

"ÇANKIRILI MISINIZ?" SORUSUNA YANIT

Johnson ayrıca ortak basın toplantısının ardından bakanlıktan ayrılacağı sırada bir gazetecinin "Çankırılı mısınız?" sorusuna, Türkçe olarak "Kalfatlıyım" yanıtını verdi.

İngiltere Dışişleri Bakanı Johnson, Osmanlı döneminde Damat Ferit Paşa hükümetinde bakanlık yapan ve İstiklal Mücadelesi'ne karşı tavrıyla bilinen Ali Kemal'in torununun oğlu.

Sayfa Yükleniyor...