TBMM Başkanı Binali Yıldırım'dan istifa kararı

TBMM Başkanı ve AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım, belediye başkanlığı müracaatı yapıldığı andan itibaren Meclis Başkanlığı görevini bırakacağını belirterek, "Partim müracaatı yaptığı zaman aynı anda Meclis Başkanlığı'ndan ayrıldığıma dair dilekçemi vermiş olacağım." dedi.

TBMM Başkanı Binali Yıldırım'dan istifa kararı

Başkanı ve AK Parti Büyükşehir Belediye Başkan Adayı , CNN Türk'te Buket Aydın'ın sunduğu "40" programında, soruları yanıtladı.

"Meclis Başkanı iken Belediye Başkanlığı için yarışmayı neden kabul ettiniz?" sorusu üzerine Yıldırım, her şeyin bir ilki bir de sonu olduğunu söyledi.

Kendisine hep ilkler ve sonların nasip olduğunu belirten Yıldırım, şöyle konuştu:

"Eğer size bir ihtiyaç duyulduysa bir yerde, onu 'kabul etmiyorum' deme hakkınız ve lüksünüz yok. Görevin büyüğü, küçüğü olmaz. Milletvekili oldum, bakan oldum, bakanlıktan ayrıldım yine çalışmaya devam ettim, tekrar bakan oldum, tekrar çalışmaya devam ettim. Bakanlıktan tekrar ayrıldım seçim öncesi. Üç sefer ayrıldım, dört sefer geldim ve Başbakanlık görevi nasip oldu, partimiz, Cumhurbaşkanımız uygun gördü, Başbakanlık yaptım. Şimdi de Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevi yapmam gerekti, onu da seve seve kabul ettim. İstanbul benim ömrümün geçtiği şehir. 12 yaşında geldim geldim bu şehre, yani köyümde 12 yaşım geçti, bir ilkokul okudum, ondan sonra hep İstanbul'da geçti hayatım. Son 16 yıl Ankara'da olmama rağmen bir ayağım hep İstanbul'da oldu. Gençliğimin geçtiği, meslek edindiğim, yuva kurduğum, iş güç sahibi olduğum, çocuk, torun sahibi olduğum İstanbul'da hizmet etmek benim için en büyük şereftir. Kaldı ki İstanbul, Hz. Peygamberimizin müjdelediği bir şehirdir, Fatih'in fethettiği şehirdir, Sinan'ın (Mimar) süslediği bir şehirdir, Gazi Mustafa Kemal'in Marmara'daki düşman gemilerine bakarak, 'Geldikleri gibi gidecekler' dediği ve düşman işgalinden kurtardığı bir şehirdir. Şimdi sıra İstanbul'a, Napolyon'un 'Dünya Başkenti' diye nitelendirdiği bu güzel şehre hizmet etme sırasında. Bundan da büyük bir bahtiyarlık duyuyorum."

"MECLİS BAŞKANLIĞI GÖREVİMİ BIRAKACAĞIM"

Kendisi hakkında çıkan "istifa" tartışmalarına değinen Yıldırım, şöyle devam etti:

"Bu bir ilk, mevzuatta bir Meclis Başkanı'nın Belediye Başkanlığı'na adaylığı düşünülmemiş. Onun için de bu kanunlarda yazılmamış. Adaylığım açıklandığında herkes şaşırdı, 'Acaba şimdi ne olacak?' Hukukçular kendi aralarında tartışmaya başladılar. Kimisi diyor, 'Herhangi bir yasak yok. Belediye başkan adayı olabilir, istifa etmesine gerek yok.' Bir kısmı da diyor ki, 'İstifa etmelidir.' Neyse, şunu özetle söylemek istiyorum; Benim istifa meselesiyle vatandaşın gündeminin işgal edilmesine canım çok sıkılıyor. Bizim İstanbul'u, İstanbul'un geleceğini konuşmamız lazım. İstanbul'un sorunları, gençleri, kadınları, İstanbul'u nasıl büyütürüz, ekonomisini nasıl güçlendiririz, bunu konuşmamız gerekirken anlamsız yere benim istifa edip etmeyeceğim konuşuluyor. Kaldı ki ben resmen aday bile değilim. Partim aday göstereceğini açıklamış. Yapılmayan bir işlem üzerinden bir tartışmanın gidiyor olması çok rahatsız edici bir şey. Burada ilk defa açıklıyorum, kararını verdim. Adaylık müracaatım yapıldığı andan itibaren Meclis Başkanlığı görevimi bırakacağım. Partim müracaatı yaptığı zaman aynı anda Meclis Başkanlığı'ndan ayrıldığıma dair dilekçemi vermiş olacağım."

"BENİM İÇİN MECLİS BAŞKANLIĞI MESELESİ 18 ŞUBAT TARİHİ İTİBARİYLE TAMAMDIR"

Yıldırım, "Ben bıraktığım yere dönüp tekrar bakmam. Hayatım boyunca bıraktığım yere tekrar bakmadım, orayı yönetmeye kalkmadım. Öyle bir huyum vardır. Benim için Meclis Başkanlığı meselesi 18 Şubat tarihi itibariyle tamamdır, orada görevimi tamamlamış olacağım ve ondan sonra seçime kadar tam kapasite İstanbul'la, İstanbullularla, İstanbul'un sorunlarıyla İstanbul kampanyasıyla vaktimi geçirmiş olacağım." ifadesini kullandı.

"İstifa" yorumlarıyla gündemin meşgul edilmeye, kendisinin ve partisinin yıpratılmaya çalışıldığına vurgu yapan Yıldırım, şunları kaydetti:

"Ortada adaylık yok. Sadece bir niyet beyanı var. Bunun üzerinden bir yıpratma hareketi, partimizi yıpratma hareketi yapılıyor. Şahsımıza yönelik birtakım söylemler oluyor. Ben bunlarla mümkün mertebe muhatap olmak istemedim, uzak durmaya çalıştım. Ancak işin sonunda şuna gönlüm razı gelmiyor; 'istifa etti', 'istifa etmedi' gibi laflarla gündemin meşgul edilmesinin İstanbulluya bir yararı yok, İstanbul seçimlerine yararı yok. Bir de hiç aklımın köşesinden geçmeyen şeyler söyleniyor. 'Efendim, seçimi kaybedip esasında geri gelecekmiş de, onun için işi garantiye almak istiyormuş da' falan filan. Böyle bir şey yok. Ben çıktığım yoldan geri dönmem. Bir yola girdik, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday olduk. Bizim için hedef 31 Mart akşamı İstanbulluların gönlüne girmek, hangi görüşten ve düşünceden olursa olsun, İstanbulluların desteğini alarak bu mübarek şehre hizmet etmek fırsatını bulmak. Bundan başka düşüncem yok."

KANAL İSTANBUL

Binali Yıldırım, "İstanbul büyük bir inşaatı daha kaldırabilir mi?" sorusuna ilişkin, Kanal İstanbul üzerine çok spekülasyon yapıldığını dile getirerek, Kanal İstanbul'un bir su yolu projesi olduğunu söyledi.

Boğazların İstanbul'un en güzel yeri olduğunu hatırlatan Yıldırım, şöyle devam etti:

"Boğazda bir kaza olsa İstanbul'un göreceği tehdidi bir hatırlayın. İstanbul'un güvenliği her şeyin üstünde gelir. 50 binin üzerinde gemi geçiyor boğazdan. Kanal İstanbul, Marmara'yı Karadeniz'e bağlayan ikinci bir su yoludur. Bu proje, İstanbul'a bir nefes aldıracak projedir. İstanbul'da yeşil alana ulaşım yok. İşte bu alanları İstanbullunun nefes alacağı, rahatlayacağı bir şekle dönüştüreceğiz. İstanbul'un derelerini tekrar hayata geçireceğiz. Bu derelerin bir kısmına yapılaşma olmuş, tamamen kapanmış. Bu dereleri orman sahasıyla, doğdukları yataklarla birleştireceğiz. İnsanlar hafta sonları akın akın buralara gelecek ve çok güzel vakit geçirecek. Kanal İstanbul da böyle bir proje. İnsanların nefes alacağı ve piknik yapacağı güzel bir mekan haline gelecek. Kanal İstanbul projesini maksatlı bir şekilde sakatlamak isteyenler, İstanbul'un felaketine sebep olacak gibi göstermeye çalışanlar var. Dış yayınlarda hep böyle işleniyor. Boğaza alternatif oluşturulmasının hem güvenlik hem stratejik menfaatlerimiz açısından çok büyük önemi var. Diyelim ki boğaz bombalandı, kapandı ne yapacağız?" diye konuştu.

Yıldırım, denizin doldurulup kıyı şeridinin değiştirilmesine ilişkin soru üzerine, ihtiyaç olduğunda yapılabileceğinin altını çizerek, "Ama ne için yaptığınız önemli. Yani dolgu alanına bina yaparsan bu büyük bir felakettir. Asla doğru değildir ve buna izin vermeyiz. Mesela Yenikapı, Kartal, Maltepe miting alanları gibi alanların oluşturulmasında bir mahsur yok. Yazın insanlar piknik yapıyor, büyük mitinglerde kullanılıyor. Dolguyu, vatandaşın ortak yaşam alanı olarak kullanacaksanız bir sorun yok ama yapılaşmaya izin vermemek lazım." dedi.

"İSTANBUL'UN TURİZM POTANSİYELİ İKİ KAT ARTABİLİR"

Binali Yıldırım, İstanbul'un turizm potansiyelini artırmak için yapılması gerekenlere dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"İstanbul'un turizm potansiyeli iki kat artabilir. 2018 sonunda 13,5 milyon turist geldi. Bu sayı acaba 10-15 yıl önce neydi? 12 milyonluk Paris'e 18 milyon, 8 milyonluk Londra'ya 20 milyon, İstanbul'a 13,5 milyon turist geliyor. İstanbul'da 235 bin yatak kapasitesi var. 5 yıldızlı otelleri fuar ve kongre merkezleri var. Bu anlamda çok avantajlı bir şehir, kongre ve fuar merkezi olma yolunda hızla ilerliyor. İstanbul uluslararası bir durak, herkese hitap ediyor. Aktif bir iş dünyası var. Merak edilen tarih ve doğa şehridir. Çevre olarak henüz istenilen yerde değil. Aynı zamanda trafik ve otopark sorununu tam anlamıyla çözememiş bir şehir. Son yıllarda trafikte araç sayısı arttığı halde trafikte bekleme süresi artmayan şehir İstanbul'dur. Bunu nasıl başardı? Çünkü 3. köprü, Avrasya Tüneli, Marmaray yapıldı. Bu arada bunları da biz yaptık. Bunlar sebebiyle araç sayısı arttığı halde bekleme süresinde artış olmuyor. Bekleme süresi yüksek mi yüksek,40-45 dakika. Bu süre dünyanın diğer metropollerinde daha fazla."

Marmaray'a bindiğinde yaşadıklarını anlatan Yıldırım, gençlerin kendisine hemen yer verdiğini, Türk gençlerinin büyüklerine her zaman saygılı olduğunu söyledi.

Yıldırım, "İstanbul trafiğinde araba kullanmayı düşünür müsünüz?" sorusuna, "Araba kullanmayı severim.Geçtiğimiz pazar günü en son bindim. Eski model bir arabamız vardı, Devlet Bey de bu arabaları sevdiği için onunla gittim kendisini misafir etmeye. Fırsat buldukça araba kullanmaya gayret edeceğim, trafiğin içinde araba kullanmak önemli, ona gayret edeceğim, öncelikli geçişlerle falan değil." şeklinde cevap verdi.

İSTANBUL'UN TRAFİK SORUNU

Yıldırım, "Ben İstanbul'un trafik sorununu çözerim diyebilir misiniz? sorusunu ise şöyle yanıtladı:

"Evet çözerim. Yani mütevazı olmaya gerek yok ben bu işi yaparım. 'nin her tarafında 22 bin kilometre bölünmüş yol yaptım. 26 havaalanını 55'e çıkardık. Yolları böldük, hayatları birleştirdik. Yolları böldük, gönülleri birleştirdik. Yolları böldük insanları, milleti birleştirdik. Bir şeye izin vermeyiz, yolları böleriz ama 'yi böldürmeyiz. Bunu herkesin bilmesi lazım. Hava yolunu halkın yolu yaptık. Bugün Türkiye'nin her tarafına uçakla seyahat etmek mümkün. İstanbul'da yaşayan 15 milyon 200 bin hemşehrimizin her biri Türkiye'nin bir yerinden geliyor. Bu insanlar yaz tatilinde memleketlerine gidiyorlar. Onlar çok iyi biliyor. 10 -15 yıl önce memleketlerine giderken neler çekiyorlardı, şimdi nasıl. Demek ki Türkiye'nin 780 bin kilometrekaresinde trafik sorununu çözmüş birisi 5 bin 400 kilometrekarelik İstanbul'u halledemeyecek mi? Çözeceğiz. İstanbul'un trafik sorununu çözeceğiz. Ama dürüst olalım kimse benden, hiç İstanbul'un trafik sorunu olmayacağını beklemesin. Neyi vadediyorum, akışkanlığı olan bir trafiği vadediyorum. Yani trafikte dur-kalk yapmakla ömür tüketmeyecek insanlar. Gününün bir saatini trafikte bekleyerek geçirmeyecek. Az da olsa 20-30 kilometreyle de olsa trafik akacak. 80 kilometre ile gidecek zamanlar da olacak.

Trafik sorununun çözümü raylı sistemin artırılmasından geçiyor. Raylı sistemde yüzde 20'nin altında bir pay alıyor İstanbul. Devam eden 284 kilometrelik metro projesi var, bunlar tamamlandığında insanların yüzde 50'si metro, Marmaray, raylı sistem ve metrobüs ile seyahat etmiş olacak. Böylece trafikte ciddi bir rahatlamayı hep birlikte göreceğiz. Bunlar çok uzak değil birkaç yıl içinde gerçekleştirilecek. İstanbul'un 1050 kilometrekaresi sadece yerleşim alanı. Dar ve uzun bir şeritte yerleşim var. Aslında toplu taşımadaki en büyük sorun da bundan kaynaklanıyor. Biz bunu değiştirecek değiliz, yüzlerce senedir hep doğu-batı istikametinde İstanbul genişlemiş. Keşke daha dengeli gelişseydi da yeşil alanların bir kısmı şehrin içinde olsaydı. Şehir nefes alsaydı ve ciğerleri tüketilmeseydi çok daha iyi olurdu."

"İSTANBUL'A BİRLİKTE SAHİP ÇIKACAĞIZ"

"İstanbul'a tek başıma sahip çıkamam, birlikte sahip çıkacağız. İstanbul aidiyetini geliştireceğiz." diyen Yıldırım, İstanbulluların şehri sahiplenme duygusunu geliştirecek çalışmaları yapacaklarını söyledi.

Binali Yıldırım, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul'dan hizmete başladığını anımsatarak, bu emaneti devralırken Erdoğan'dan aldığı ilhamla, İstanbulluların vereceği yetkiyle güzel hizmetler gerçekleştireceğini dile getirdi.

Halk soruları kısmında kendisine yöneltilen "En severek yaptığı görevler hangileriydi?" sorusuna ise Yıldırım şu yanıtı verdi:

"En fazla severek yapacağım iş, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı olacaktır. İstanbulluların seçmesi halinde keyifle zevkle, gece gündüz çalışarak yapacağım iş olacak. Ben insanlarla iç içe olmayı seviyorum. Hangi görevde olursam olayım, insanlarla beraber olmak benim enerjimi artırıyor, bütün sorunlarımı unutuyorum. Sohbeti severim, dinlemeyi severim, onların eleştirilerini severim. Onun için İstanbul'da görev yapmak İstanbullarla iç içe olmaktır. Benim de en fazla hoşuma giden işlerden biridir. Onun için bu görevi zevkle yapacağımı düşünüyorum."

İSTANBUL'DAKİ SURİYELİLER

Yıldırım, İstanbul'daki Suriyeli göçmenlerin durumuyla alakalı soru üzerine, "Suriyeliler ilgili şunu söylemekte fayda var. Bu insanlar buraya neden geldi? Ülkelerinde iç savaş çıktı. Canlarını, mallarını, namuslarını kurtarmak için kaçtılar. Başka ülkeler kapıları kapatıp onları denizlerde boğulmaya terk ederken, Türkiye bunu yapmadı. Yapamadı, yapamaz." ifadesini kullandı.

"Çünkü bizim inancımızda darda ve zorda olana kucak açmak vardır. Biz de onu yaptık." diyen Yıldırım, şunları kaydetti:

"Fırat Kalkanı bölgesinde, El Bab'da, Cerablus'ta ve Afrin'de 300 bin kişi döndü. Bunlara geçici koruma statüsü verdik. Kimse bunu çarpıtmasın. Adı üstünde geçici. Bu insanlar gidecek. Ülkede barış olunca dönüp gidecekler. Düşünün bizim yurt dışında, Almanya'da, Avrupa'da 6-7 milyon vatandaşımız var. Onlar orada yaşıyor ama sürekli akılları Türkiye'de. Bülbülü altın kafese koymuşlar, 'İlle de vatanım.' demiş. Dolayısıyla insanın vatanından daha güzel bir yer olamaz. Bunlar da burada mecburen kaldıklarını biliyorlar, eninde sonunda gidecekler. Tabii şu anda İstanbul'da bu büyük bir sorun haline geldi. Ciddi bir nüfusa erişti. Zeytinburnu, Fatih, Şişli, Beyoğlu, Esenyurt gibi ilçelerde bazı caddelerde yabancıların görünürlüğü ilçede yaşayan vatandaşlarımızdan fazla. Bu hoş bir görüntü değil. Bu da rahatsızlık oluşturuyor. Bunlar geri dönecek. Ama kaldıkları süre içerisinde eğer huzuru bozarlarsa, dilencilik, uyuşturucu, fuhuş gibi konularda toplumun huzur ve düzenini bozacak hareketlere girerlerse hiç müsamaha etmeyiz, göndeririz."

Soru üzerine, bisiklet yollarının kentte her geçen gün arttığını dile getiren Yıldırım, bisiklet yollarını mümkün olduğunca uzatacakları bilgisini verdi. Yıldırım, eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın bu konuda çok başarılı çalışmaları olduğunu kaydetti.

HALKIN UBER TALEPLERİ

Binali Yıldırım, "Halk Uber istiyor. Bu sorun ne zaman netliğe kavuşacak?" şeklindeki soru üzerine ise şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bu İstanbul'un sorunu değil, bütün dünyanın sorunu. Sorun nereden peyda oldu? İnternetten. İnternet, teknoloji, yazılım... Bir yazılımla bütün araçlarla irtibat kurabiliyorsunuz, onları iş kaydırabiliyorsunuz. İtalya'da 2017'de bir mahkeme kararıyla Uber haksız rekabet oluşturduğu gerekçesiyle yasaklandı. Şu anda üst mahkeme bu yasaklama kararını durdurmuş. Uber çalışmaya başlamış. Danimarka'da haksız bir şekilde pazara girişi nedeniyle çok sıkı standartlar getirilmiş. O kadar istedikleri gibi çalışamıyorlar. Macaristan'da taksicilerden gelen talep üzerine Uber yasa dışı ilan edilmiş. Birçok ülkede bu sorun var."

Her türlü korsan faaliyetin kendileri için hedef olduğunu ve bunlarla mücadele edeceklerini vurgulayan Yıldırım, "Taksicilerin hakkını hiçbir bedel ödemeden kullanmaya çalışanlara asla müsamaha göstermeyeceğiz. Ama taksicilerin hem standartlarını hem güvenliklerini hem çalışanların eğitimine çok daha özen göstermesi için de tedbirler alacağız. Dolayısıyla Uber'e yönelmenin arkasındaki sebepleri de görüp, buna göre taksiciliği geliştirmemiz lazım. Bu ülkede faaliyet göstereceksiniz, vergi dairesinin yolunu bilmeyeceksiniz. Diğer tarafta taksici sabah erken saatlerden geç saatlere kadar gayret edecek ve vergisini ödeyecek. Aynı muameleyi göreceksiniz, bu söz konusu olamaz." dedi.

Yıldırım, Fikirtepe'deki kentsel dönüşüm projesi konusunda ise firmalardan kaynaklanan sorunlar olduğunu, firmaların sudan bahanelerle iş yapmamaya çalıştığını söyledi.

Konuya duyarsız kalamayacaklarını belirten Yıldırım, "Göreve gelirsek yapacağımız iş çok açık. Bu firmaların hepsini davet edeceğiz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın koordinasyonunda ne yapılması gerekiyorsa bunun kararını verip bu işi ulu orta bırakmayacağız. Hak sahipleri de buna dahil olacak." ifadelerini kullandı.

Binali Yıldırım, İstanbul'a girişlerde vize uygulamasının söz konusu olamayacağını dile getirerek, yasaklamalara ve kısıtlamalara karşı olduğunu kaydetti.

Adalardaki fayton meselesi konusunda vatandaşlardan gelen taleplerin farkında olduğunu da aktaran Yıldırım, nostaljiyi yaşatacak şekilde gereken çalışmaların yapılacağını söyledi.

"İYİ Kİ DE SİYASETE GİRMİŞİM"

"Hiç siyasete girmeseydim dediğiniz oldu mu?" sorusu üzerine Yıldırım, "İyi ki de siyasete girmişim." diye düşündüğünü belirterek, "Girmeseydim, bu bölünmüş yollar belki de yapılamayacaktı. Belki başkası da yapabilirdi ama bunun yapımında bulunmuş olmak benim için büyük bir iftihar meselesi. Torunlarımla gezerken 'Dede bu köprüyü sen mi yaptın?' sorusunun verdiği huzur, başka hiçbir şeyde yok." diye konuştu.

İDO'da genel müdürlük, 12 sene Ulaştırma Bakanlığı, Başbakanlık yaptığını, darbe ile karşılaştığını, Türkiye'nin 95 yıllık yönetim sisteminin değiştirildiği bir dönemi yaşadığını hatırlatan Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:

"Siyasette dolu dolu bir 16 yıl geçirdim. Hiçbir zaman da niye siyasete girdim diye bir pişmanlık duymadım. Çünkü ben siyaseti, hizmet için bir araç olarak gördüm. Hiçbir zaman partizan bir tutum içinde olmadım. Hizmet yaparken, oy versin vermesin herkesin hizmetini yapmak için gayret ettim. Bu benim hayat felsefemdir, anlayışımdır. İnsanlar arasında ayrışmayı, kutuplaşmayı asla kabul etmem. Böyle bir anlayışa da sıcak bakmam. O bakımdan siyaset, raylı sistemler, tüneller, köprüler, yollar, hızlı trenler... Arkamızda çok güzel eserler bırakmayı Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Rabb'im bize nasip etti. Bütün bunların arkasında milletin duası ve desteği var. Arkanızda millet olmazsa, hiçbir iş yapamazsınız. İstediğiniz kadar kabiliyetli olun hiçbir faydası yok."

Binali Yıldırım, siyasetin dışında nasıl biri olduğuna ilişkin soruya karşılık, "Ben herkes gibi biriyim. Kendimi ayrı bir yere koymuyorum. Normal vatandaş nasılsa, ben de oyum. Beni farklı yapan bir şey yok. Üzerime konan sıfat gelip geçici bir şey. Bu sıfatlar öyle bir şeydir ki size verilir, bir müddet sonra alınır. Alındıktan sonra kimyanız bozulmuyorsa, o zaman siz doğru iş yapıyorsunuz demektir. İnsanlar arasında gezip, insanlarla haşır neşir oluyorsanız, insanlar hala size itibar ediyor, ilgi gösteriyorsa o zaman doğru iş yapmışsınız demektir. Hamdolsun bunu defalarca test ettim. Aktif görev de olduğumdan daha fazla insanların sevgisini, muhabbetini gördüm. Kendimi kasmadım, hiçbir sıfat hiçbir makam benim hayata ve insanlara bakışımı değiştirmedi. Ben onun hep gelip geçici iş olduğunu kabul ettim. O yüzden de hiç mutsuz olmadım." yanıtını verdi.

"ORTA ÇAĞ'DA BİRİSİ GİBİ HİSSETTİM"

"Teknoloji ile aranız nasıl, torununuza yetişebiliyor musunuz?" sorusu üzerine Yıldırım, torununun anlatımı üzerine e-sporu internette araştırdığını, e-sporun bilinenden daha geniş bir şey olduğunu, Türkiye'den 4 milyon gencin e-sporu takip ettiğini, 10 milyon kişinin ise ilgi duyduğunu öğrendiğini söyledi.

Dünyada ise e-sporun çok büyük bir pazar olduğunu belirten Yıldırım, "Bizde de yavaş yavaş bu işten para kazanma da başlamış. Anneler, babalar çocukları bilgisayar başında oyun oynuyor diye endişe ediyor ya esasında bu bir profesyonel işe dönüşmeye başlamış. Z kuşağı bir araya geldiğimde kendimi Orta Çağ'da birisi gibi hissettim. Ben Z kuşağının daha doğrusu bilgi toplumunun bir ferdiyim. Bilgi toplumunun göçmeniyim. Bilgi toplumunun yerlisi ise Z kuşağıdır. Yani 1990'lı yıllarda doğan çocuklar bilgi toplumu içinde doğuyor ve dijital vatandaş. Biz, dijital göçmen. Biz sonradan bilgi toplumuna giriyoruz. Biz çocuklarımıza alfabe öğrettik, onları alfabe okuryazarı yaptık. Şimdi çocuklarımız da bize bilgisayar okuryazarlığı öğretiyor. Türkiye böyle bir dönüşüm yaşıyor." diye konuştu.

Türkiye'de geniş bant internetin bakanlığı döneminde başlatıldığını hatırlatan Yıldırım, 2003'ten itibaren Türkiye'nin her tarafından geniş bant internet erişimi sağladıklarını belirtti.

Yıldırım, "2G, 3G teknoloji vardı, 4,5G oldu şimdi 5G üzerinde çalışılıyor. Teknoloji baş döndürücü bir hızla ilerliyor. İnternette hızı istediğiniz kadar arttırın daha çok iş yaparsınız. Bilgi, akıl yollarını daha çok kullanırsınız. Ben fazla sosyal medya ve internetle haşır neşir olan birisi değilim. Bilirim ama buna vakit bulamıyorum. Ama gençlerin bu alanı doya doya kullanması için vaktiyle çok güzel yatırımlar yaptık ve Türkiye sayısal uçurum denilen, bölgeler arasındaki internet erişimi bakımından en iyi konumda ülkelerden birisi. Nüfusun yüzde 99'unun internete erişimi var. Okulların tamamında internet var. Akıllı tahtalar var. Bütün bunları biz yaptık. Türkiye bilgi toplumu konusunda Avrupa ülkeleri arasındaki yerini aldı." dedi.

"GENÇLERE ORTAK ÜRETİM MERKEZLERİ KURACAĞIZ"

"İstanbul'da çocuklar için projeleriniz var mı?" sorusu üzerine Yıldırım, İstanbul'da 0-4 yaş arasında 1 milyon 13 bin çocuğun bulunduğunu, bu çocukların anne ve babalarının çalışması halinde, kreş ve çocuk yuvası ihtiyaçlarının doğacağını, Milli Eğitim Bakanlığı ile sivil toplum kuruluşlarının çalıştığını ancak belediyelerin de bu hizmeti vermesi gerektiğini söyledi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin de bu hizmeti verdiğini hatırlatan Yıldırım, "(Niye kreş açtın, niye kreş için para verdin?) diye Sayıştay bunlara zimmet çıkarmış. Böyle kepazelik olur mu? Çalışan kadınların çocuklarına kreş için para verildiği zaman, bunu suç diye kabul edip cezalandırma yaparsan, nasıl bu hizmetleri bu insanlar verecek." dedi.

Eşi Semiha Yıldırım'ın hayır sahipleriyle, "81 İlde 81 Kreş ve Anaokulu" projesini yaptığını belirten Yıldırım, bunların 15'inin açıldığını, 20 tanesinin açılışa hazır olduğunu, diğerlerinin de devam ettiğini ama bunun yetmeyeceğini dile getirdi.

Çocukları hayata hazırlamanın herkesin görevi olduğunu, belediye olarak bunu öncelikle yapacaklarını aktaran Yıldırım, ayrıca 5-14 yaş arasında 2 milyon 240 bin çocuk, 1 milyon üniversite öğrencisinin bulunduğunu, nüfus dilimlerine bakıldığında 25 yaş altı nüfusun 6 milyon 400 bin olduğunu söyledi.

Bunun bir zenginlik olduğunu, Avrupa'nın bunun için büyüyemediğini, kalkınamadığını, dışarıdan işçi almak mecburiyetinde kaldığını çünkü nüfusun yaşlı olduğunu dile getiren Yıldırım, Türkiye'de böyle bir sorunun olmadığını, gençlerin Türkiye'nin en büyük kaynağı olduğunu vurguladı.

Yıldırım, "Belediyecilik anlayışında gençlere nasıl kapılar açabileceğinizi düşünüyorsunuz?" sorusuna karşılık, belediyecilikte gençler için yapılabilecek çok şeylerin olduğunu söyledi.

Dünyada 2008 yılında yaşanan ekonomik krizin etkilerinin hala devam ettiğini belirten Yıldırım, "Dünyada genç işsizlik sorunu en büyük sorun. Yunanistan'da gençlerin yüzde 43'ü, İspanya'da yüzde 34'ü, İtalya'da yüzde 32'si, Türkiye'de de 20'in üzerinde işsiz. Bu küresel bir sorun. Biz, buna duyarsız kalamayız. Dijital devrim dediğimiz yapay zeka, robotlar, sürücüsüz arabalar, akıllı telefonlar, bunlar gençler için bulunmaz bir fırsat. Bu fırsatı katma değere dönüştürmek bizim elimizde. Bunun için gençlere ortak üretim merkezleri kuracağız. Proje üreten gençler, bir hangarda bir araya gelecekler. Her birine birer masa tahsis edilecek. Burada projelerini anlatacaklar, imkanları, kaynakları olanlarla bunları buluşturacağız. Gençliğin elinde dijital dünyaya yönelik fırsatlar var. Gelecek de bilişimle gelecek. Bu iki fırsatı birbiriyle buluşturmak da bizim görevimiz olacak. Bu hem merkezi hükümet düzeyinde olacak hem de belediye düzeyinde bunu yapacağız." dedi.

Gençlerin kendilerine fırsat verilmesini istediğini ifade eden Yıldırım, gençlerin, büyükler tarafından anlaşılamadığını düşündüklerini, bu algıyı ortadan kaldıracaklarını aktardı.

Asosyal, memleket meseleleriyle ilgilenmediği düşünülen gençlerin 15 Temmuz gecesi sokaklarda bayrağa, ülkeye, demokrasiye sahip çıktığını dile getiren Yıldırım, "İletişim problemi var. İletişim problemini de aşacağız. Gençlerimizin karamsar olmalarına gerek yok. Sadece gençler değil, kadınlarımızı da asla unutmamamız lazım. Kadınlarımızın hayatın her yerinde olmasını önemsiyoruz. Ayrıcalık tanıyarak değil, fırsat eşitliği vereceksin. Kadın kendi kabiliyetini gösterecek." ifadesini kullandı.

Sayfa Yükleniyor...