Tecavüzcüye hadım

AK Parti’li vekillerin cinsel istismar suçlarıyla ilgili hazırladığı teklife göre, tecavüz suçu birden fazla olan zanlı ilaçla hadım edilebilecek.

Tecavüzcüye hadım

AK Parti’li Milletvekilleri, cinsel istismar suçlarıyla ilgili bir teklif hazırladı.


Teklife göre birden fazla tecavüz eylemini gerçekleştiren erkeklerin testosteron hormonları ilaçla azaltılacak ve tecavüzcüler hadım edilecek. Teklifte kadına da tecavüz suçlaması geliyor.

AK Parti İstanbul Milletvekili Alev Dedegil'in öncülüğünde verilen teklife göre tecavüz mağdurlarının beden ve ruh sağlığı için Adli Tıp'ta defalarca muayene olmaları gerekmeyecek.

Kanun Teklifi'nin tam metni şöyle:

MADDE 1- 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 102 nci maddesinin;

“(3) Suçun;

İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır. Ancak, mağdur bu suç nedeniyle eğitimini veya işini terk etmek ya da eğitim gördüğü kurumu veya çalıştığı işyerini değiştirmek zorunda kalmış ise, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.”


MADDE 2- Türk Ceza Kanununun 103 üncü maddesinin;

“(3) Suçun;

İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Ancak, mağdur bu suç nedeniyle eğitimini veya işini terk etmek, eğitim gördüğü kurumu veya çalıştığı işyerini değiştirmek ya da ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.”

“(5) Suçun işlenmesi sırasında mağdurun direncinin kırılmasını sağlayacak ölçünün ötesinde cebir kullanılması durumunda kişi ayrıca kasten yaralama suçundan dolayı cezalandırılır.”

MADDE 3- Türk Ceza Kanununun 104 üncü maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilen ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

“(2) Suçun aralarında evlenme yasağı bulunan çocuğa karşı işlenmesi halinde, şikayet aranmaksızın, fail hakkında, üç yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” 

MADDE 4- Türk Ceza Kanununun 105 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(2) Suçun;

MADDE 5- Türk Ceza Kanununun 230 uncu maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(7) Evlenme yaşına ulaşmış bir kimseye evlenmesi yönünde cebir veya tehdit kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Yapılan bu baskı sonucunda evlenme gerçekleşmiş ise, ceza bir kat artırılır. Bu nedenle kişinin intihar etmesi halinde beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”

MADDE 6- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu maddesinin üçüncü fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.

“j) Mağdurun talebinin varlığı ve amaçlanandan daha ağır sonuçlar vermeyeceğinin anlaşılması halinde, soruşturma veya kovuşturma sonuna kadar şüpheli veya sanığın mağdura yaklaşmasını ve mağdurun bulunduğu yerlere girmesini yasaklamak. 

k) Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda çocuklarla bir arada olmayı gerektiren bir ortamda çalışmaktan yasaklamak veya çocuklarla ilgili meslek icra edenlerin bu mesleklerin icrasından yasaklamak.”

MADDE 7- 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 108 inci maddesinin başlığına “Mükerrirlere” ibaresinden sonra gelmek üzere, “ve özel tehlikeli suçlulara” ibaresi ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“(7) Türk Ceza Kanununun 102 nci maddesinde tanımlanan cinsel saldırı suçundan, 103 üncü maddesinde tanımlanan çocukların cinsel istismarı suçundan veya 104 üncü maddesinin ikinci fıkrasında tanımlanan reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun nitelikli hâlinden hapis cezasına mahkum olanlar, cezanın infazı sırasında ve koşullu salıverildikleri takdirde, denetin süresi içinde;

(8) Yedinci fıkrada yazılı suçlar bakımından itiyadi suçlu veya mükerrir olan hükümlülerin, aynı fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerindeki tedavi ve yükümlülüğe tabi tutulması zorunludur. Bu kişilerin ayrıca;

yasaklanmasına hükmolunur. Yasaklama kararı hükmün kesinleşmesiyle uygulanmaya başlanır ve cezanın tümüyle infazından itibaren beş yıl süreyle devam eder. 

(9) Cezanın infazı tamamlandıktan sonra bu madde hükümlerine göre kendisine yüklenen yükümlülüklere denetim süresi zarfında aykırı hareket eden kişi, infaz hakiminin kararı ile zorlama hapsine tabi tutulur. Zorlama hapsinin süresi onbeş günden az ve ihlalin tekrarı hâlinde toplam bir yıldan fazla olamaz.”


MADDE 8- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 9- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.




GENEL GEREKÇE

I. “Sosyal Hukuk Devleti”, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği, başka bir ifadeyle sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü Devlet demektir. Çağdaş Devlet anlayışı, sosyal hukuk devletinin, tüm kurumlarıyla, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun biçimde kurulmasını gerekli kılmaktadır. Hukuk devletinin temel amaçlarından olan kişinin korunması ilkesi, toplumda sosyal güvenliğin ve sosyal adaletin sağlanması yoluyla gerçekleştirilebilmektedir.
Anayasanın 41 inci maddesinde hüküm altına alındığı üzere, Türk toplumunun temelini aile oluşturmaktadır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunmasını sağlamak için gerekli önlemleri almak ve örgütleri kurmakla görevlendirilmiştir.

Dünyanın her yerinde çocuklar üzerindeki olumsuz şartları ortadan kaldırmak ve onlara daha iyi bir yaşam sağlamak amacıyla hazırlanan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, 191 ülke tarafından imzalanmış ve ülkemiz de bu ilkeleri benimseyen ülkeler arasında yerini almıştır. Söz konusu Sözleşmede, çocuğun tanımı yapılarak, eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik alanlarındaki tüm yaşam hakları güvence altına alınmıştır.

Çocukların ve kadınların gerek aile içinde, gerekse toplum içinde maruz kaldıkları fiziksel ve cinsel şiddet, bu kişilerin anti-sosyal davranışlar göstermesine ve topluma faydalı bir birey olamamasına neden olmaktadır. Bu konuda bütün ülkelerde, giderek daha fazla duyarlılık oluşturulmaktadır.

II. Anayasanın “Kanun önünde eşitlik” kenar başlıklı 10 uncu maddesinde, 7/5/2004 tarihli ve 5170 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip oldukları; Devletin, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. İnsan hakları alanındaki gelişmeler incelendiğinde, eşitlik ilkesini güçlendirmek amacıyla, sadece kadınlar lehine değil, aynı zamanda toplumun özel olarak korunması gereken başka kesimleri için de pozitif ayrımcılık kuralının benimsendiği görülmektedir.

Bunun sonucu olarak, 12/9/2010 tarihinde yapılan Halkoylamasıyla kabul edilen 5982 sayılı Kanunla, Anayasanın 10 uncu maddesine eklenen fıkrada, çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılmayacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla, özel surette korunması gerekenler için “pozitif ayrımcılık” ilke olarak kabul edilmiştir.

III. Yine, 12/9/2010 tarihinde yapılan Halkoylamasıyla kabul edilen 5982 sayılı Kanunla, Anayasanın 41 inci maddesine eklenen fıkrada, Devlete, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alma ödevi yüklenmiştir. Çocukların fiziki ve cinsel saldırı, şiddet veya suiistimale, her türlü ihmal veya istismara ya da kötü muameleye karşı korunması için, kanunî, idarî, toplumsal ve eğitsel bütün önlemlerin bu kapsamda düşünülmesi gerekmektedir.
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, çocukların hakları ve esenlikleri bakımından yürürlüğe konulmuş olmakla beraber, ortaya çıkan yeni ihtiyaçların karşılanması bakımından zaman zaman çocuklarla ilgili düzenlemelerde değişiklik yapılması gerekmektedir.

IV. 2005 yılında yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” Bölümünde yer alan 102, 103, 104 ve 105 inci maddelerinde, cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı ile cinsel taciz suçlarına yer verilmiştir. Bununla birlikte, söz konusu Kanunun yaklaşık altı yıllık uygulamasında, belirtilen suçlarla ilgili bir takım sorunların ortaya çıktığı tespit edilmiştir.

Aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan veya insanların bir arada toplu olarak bulunmalarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle ya da vesayet, üvey baba, üvey ana, üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık gibi ilişkiler nedeniyle söz konusu suçların işlenmesi hâlinin de bu suçlar bakımından daha ağır cezayı gerektiren nitelikli unsur olarak kabul edilmesi ve böylelikle bu suçlarla etkin mücadele edilmesi gerekmektedir.

Bu fiiller nedeniyle mağdur eğitimini veya işini terk etmek ya da eğitim gördüğü kurumu veya çalıştığı işyerini değiştirmek mecburiyetinde kalmış ise, bu durumun da söz konusu suçlar bakımından neticesi sebebiyle ağırlaşmış hal olarak kabul edilmesi, suçla mücadele bakımından önem arz etmektedir.

Kanunun 102 ve 103 üncü maddesinde yer alan “ruh sağlığının bozulması”na yönelik artırım nedeni, bu suçların mağdurlarının defalarca hastane veya Adlî Tıp Kurumuna gitmelerine ve maruz kaldıkları fiili tekrar tekrar yaşamalarına neden olmaktadır.

“Reşit olmayanla cinsel ilişki” kenar başlıklı 104 üncü maddenin ikinci fıkrası, Anayasa Mahkemesinin 23/11/2005 tarihli ve E. 2005/103, K. 2005/89 sayılı Kararıyla iptal edilmiş ve bu hükmün yerine yeni bir düzenleme yapılmamıştır.

Diğer yandan, bu suçlardan dolayı hapis cezasına mahkum olanların testosteron etkisini önemli ölçüde azaltıcı tedaviye tabi tutulmaları ve tedavi amaçlı programlara katılmakla yükümlü kılınmaları yönünde düzenleme yapılması suretiyle, faillerin iyileştirilmeleri ve topluma kazandırılmaları gerekmektedir. Mukayeseli hukukta da bu yönde düzenlemeler bulunmaktadır. Örneğin, İsveç’te şiddet uygulayan kişilere yönelik programlar hazırlanmakta ve kişisel veya grup tedavisi şeklinde uygulamalar yapılmaktadır. Ayrıca, mağdurun korunması bakımından hükümlünün, mağdurunun oturduğu ve çalıştığı yerleşim bölgesi dışında başka bir yerde ikamet etmekle yükümlü kılınması da gerekebilecektir.

Öte yandan, bu suçlar bakımından itiyadi suçlu veya mükerrir olan hükümlülerin, söz konusu tedavi ve yükümlülüğe tabi tutulması zorunlu olması ve bir takım yükümlülüklere tabi tutulması gerekmektedir.

V. Ülkemizde bilinen bir gerçek de, evlenme yaşına ulaşmış kişilere karşı evlenmesi yönünde cebir veya tehditle baskı yapılmakta ve insanlar evlendirilmektedir. Bu baskı ailelerden geldiği gibi üçüncü kişilerden de gelebilmektedir. Baskı sonucunda gerçekleşen evliliklerden bu kişiler herhangi bir fayda görmediği gibi toplumda fayda yerine zarar görebilmekte ve sağlıklı nesiller yetiştirilememektedir. Hatta, baskı nedeniyle kişiler, hayatına son vermektedir.

Bu nedenle, zorla evlendirmenin suç olarak kabul edilmesi ve bireylerin bu surette korunması amaçlanmaktadır.

VI. Türk Ceza Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar geçen sürede yukarıda belirtilen hususlarla ilgili olarak ortaya çıkan uygulama sonuçlarındaki eksikliklerin giderilmesi ve 12/9/2010 tarihinde yapılan Halkoylamasıyla kabul edilen 5982 sayılı Kanunla, Anayasada yapılan değişikliklerin gereğinin yerine getirilmesi amacıyla bu Kanun Teklifi hazırlanmıştır.

MADDE GEREKÇELERİ

MADDE 1- Türk Ceza Kanununun 102 inci maddesinin uygulamasında, bir takım sorunların ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Yapılması öngörülen değişikliklerle bunların giderilmesi amaçlanmaktadır.
Maddenin beşinci fıkrasında yer alan “ruh sağlığının bozulması”na yönelik artırım nedeni, bu suçların mağdurlarının defalarca hastane veya Adlî Tıp Kurumuna gitmelerine ve maruz kaldıkları fiili tekrar tekrar yaşamalarına neden olmaktadır. Yapılan değişiklikle “ruh sağlığının bozulması”na yönelik artırım nedeninin kaldırılması öngörülmektedir. Diğer yandan, akademik çevrelerde bu suçlara maruz kalanların ruh sağlığının mutlaka bozulmuş olacağı kabul edildiğinden, maddenin birinci ve ikinci fıkrasında öngörülen cezalar artırılmak suretiyle bu halin araştırılması uygulamasından vaz geçilmiştir.

Öte yandan, aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan veya halka açık kutlama, tören, müsabaka, miting veya benzeri faaliyetlerin yapıldığı alanlarda ya da toplu taşıma araçlarında insanların bir arada toplu olarak bulunmalarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle, söz konusu suçun işlenmesi hâli de, bu suç bakımından daha ağır cezayı gerektiren nitelikli unsur olarak kabul edilmektedir. Ayrıca, bu fiiller nedeniyle, mağdur eğitimini veya işini terk etmek ya da eğitim gördüğü kurumu veya çalıştığı işyerini değiştirmek mecburiyetinde kalmış ise, bu durum da söz konusu suç bakımından neticesi sebebiyle ağırlaşmış hal olarak kabul edilmektedir.

Bazı özel ilişkiler veya sıfatlar nedeniyle söz konusu suçların işlenmesi hali de bu suç bakımından daha ağır cezayı gerektiren nitelikli unsur olarak kabul edilmektedir. Bu kapsamda, vesayet ilişkisi, üvey baba, üvey ana, üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık nedeniyle söz konusu suçların işlenmesi hâli de artırım nedeni olarak kabul edilmektedir.

MADDE 2- Türk Ceza Kanununun 103 üncü maddesinin uygulamasında, bir takım sorunların ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Yapılması öngörülen değişikliklerle bunların giderilmesi amaçlanmaktadır.

Maddenin altıncı fıkrasında yer alan “ruh sağlığının bozulması”na yönelik artırım nedeni, bu suçların mağdurlarının defalarca hastane veya Adlî Tıp Kurumuna gitmelerine ve maruz kaldıkları fiili tekrar tekrar yaşamalarına neden olmaktadır. Yapılan değişiklikle “ruh sağlığının bozulması”na yönelik artırım nedeninin kaldırılması öngörülmektedir. Diğer yandan, akademik çevrelerde bu suçlara maruz kalanların ruh sağlığının mutlaka bozulmuş olacağı kabul edildiğinden, maddenin birinci ve ikinci fıkrasında öngörülen cezalar artırılmak suretiyle bu halin araştırılması uygulamasından vaz geçilmiştir.

Öte yandan, aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan veya halka açık kutlama, tören, müsabaka, miting veya benzeri faaliyetlerin yapıldığı alanlarda ya da toplu taşıma araçlarında insanların bir arada toplu olarak bulunmalarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle, söz konusu suçun işlenmesi hâli de, bu suç bakımından daha ağır cezayı gerektiren nitelikli unsur olarak kabul edilmektedir. Ayrıca, bu fiiller nedeniyle, mağdur çocuk eğitimini veya işini terk etmek ya da eğitim gördüğü kurumu veya çalıştığı işyerini değiştirmek veya ailesinden ayrılmak mecburiyetinde kalmış ise, bu durum da söz konusu suç bakımından neticesi sebebiyle ağırlaşmış hal olarak kabul edilmektedir.

Bazı özel ilişkiler veya sıfatlar nedeniyle söz konusu suçların işlenmesi hali de bu suç bakımından daha ağır cezayı gerektiren nitelikli unsur olarak kabul edilmektedir.

Ayrıca, maddenin beşinci fıkrasında yapılan değişiklikle, 102 nci maddenin dördüncü fıkrasıyla uyum sağlanmaktadır.

MADDE 3- Türk Ceza Kanununun 104 üncü maddesinin, Anayasa Mahkemesinin 23/11/2005 tarihli ve E. 2005/103, K. 2005/89 sayılı Kararıyla iptal edilmiş olan ikinci fıkrasında yeni bir düzenleme yapılmak suretiyle, onbeş yaşını doldurmuş olan çocuklarla ensest ilişkiye girilmesi, birinci fıkrada tanımlanan suça nazaran daha ağır cezayı gerektiren ve soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olmayan bir suç olarak tanımlanmaktadır. Bu düzenleme bağlamında, rızaya dayalı da olsa onbeş yaşının doldurmamış olan çocuklarla olan ensest ilişkinin, 103 üncü maddede tanımlanan çocukların cinsel istismarı suçu bakımından daha ağır cezayı gerektiren nitelikli unsur oluşturduğu göz önünde bulundurulmalıdır. 

MADDE 4- Türk Ceza Kanununun 105 inci maddesinde düzenlenen cinsel taciz suçuyla daha etkin mücadele edilebilmesi amacıyla, cezayı ağırlaştırıcı nedenlerin düzenlendiği maddenin ikinci fıkrasında değişiklik yapılması öngörülmektedir.
Suçun; çocuğa karşı, kamu görevinin veya posta ve elektronik haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle, vasi veya bakıcı tarafından ya da halka açık kutlama, tören, müsabaka, miting veya benzeri faaliyetlerin yapıldığı alanlarda, toplu taşıma araçlarında insanların bir arada toplu olarak bulunmalarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle işlenmesi hâli de, bu suç bakımından daha ağır cezayı gerektiren nitelikli unsur olarak kabul edilmektedir.

MADDE 5- Maddeyle, evlenme yaşına ulaşmış bir kişiye evlenmesi yönünde cebir veya tehditle kullanmak fiili, suç olarak düzenlenmektedir. Yapılan bu baskı sonucunda evlenme gerçekleşmişse, ceza artırılacaktır. Ayrıca, kişinin intihar etmesi hâlinde, verilecek ceza beş yıldan on yıla kadar hapis olarak belirlenmiştir. Bu surette bireylerin özellikle kadın ve çocukların korunması amaçlanmaktadır.

MADDE 6- Maddeyle, Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen bentlerle, toplumun korunması bakımından cinsel suçlardan şüpheli veya sanık olanlara yönelik  yeni adlî kontrol yükümlülükleri düzenlenmektedir.

Bunlar;
Mağdurun talebinin varlığı ve amaçlanandan daha ağır sonuçlar vermeyeceğinin anlaşılması halinde, soruşturma veya kovuşturma sonuna kadar şüpheli veya sanığın mağdura yaklaşmasını ve mağdurun bulunduğu yerlere girmesini yasaklamak, 
Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda ise, çocuklarla bir arada olmayı gerektiren bir ortamda çalışmaktan yasaklamak veya çocuklarla ilgili mesleklerin icrasından yasaklamak,
Şeklinde belirlenmektedir.

MADDE 7- Maddeyle, Türk Ceza Kanununun 102 nci maddesinde tanımlanan cinsel saldırı suçundan, 103 üncü maddesinde tanımlanan çocukların cinsel istismarı suçundan veya 104 üncü maddesinin ikinci fıkrasında tanımlanan reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun nitelikli hâlinden hapis cezasına mahkum olanların, cezanın infazı sırasında ve koşullu salıverildikleri takdirde, denetin süresi içinde; testosteron etkisini önemli ölçüde azaltıcı tedaviye tabi tutulmaları ve tedavi amaçlı programlara katılmakla yükümlü kılınmaları yönünde düzenleme yapılmaktadır. Böylelikle, faillerin iyileştirilmeleri ve topluma kazandırılmaları amaçlanmaktadır. Ayrıca, mağdurun korunması bakımından hükümlünün, mağdurunun oturduğu ve çalıştığı yerleşim bölgesi dışında başka bir yerde ikamet etmekle yükümlü kılınması da öngörülmektedir. Bu suçlar bakımından itiyadi suçlu veya mükerrir olan hükümlülerin, belirtilen tedavi ve yükümlülüğe tabi tutulması zorunlu olacaktır.


Diğer yandan, söz konusu suçlardan itiyadi suçlu veya mükerrir olan hükümlülerin, mağdurun bulunduğu yerlere yaklaşmaktan, çocuklarla bir arada olmayı gerektiren bir ortamda çalışmaktan ve çocuklarla ilgili bir meslek icra etmekten yasaklanmasına karar verilecektir. Yasaklama kararı, hükmün kesinleşmesiyle uygulanmaya başlanacak ve cezanın tümüyle infazından itibaren beş yıl süreyle devam edecektir.


MADDE 8- Yürürlük maddesidir.


MADDE 9- Yürütme maddesidir.

Sayfa Yükleniyor...