Teşekkür belgesi bile aldılar

TMK mağduru çocukların davaları devam ediyor. Çoğunun davası bile yıllarca sürüyor. Bu yüzden hapishaneden okullarına devam etmeye çalışıyorlar. İçlerinde teşekkür belgesi bile alan var.

Teşekkür belgesi bile aldılar

“Taş atan çocuk” ifadesine ve bölgede süren yargılamalara o kadar alıştık ki, mahkeme salonlarından yüreğimize dokunan bir haber gelmediği müddetçe bu konu gündeme gelmiyor.

Son olarak gösterilere katılmadığını söyleyen B.S.’ye tek celsede 7 yıl 9 ay hapis cezası verilince, Terörle Mücadele Kanunu mağduru çocuklar tekrar gündeme geldi. Hele ki 15 yaşındaki B.S.’nin hapsihaneden yazdığı mektupta “Özgür olmak istiyorum artık” diye haykırması, konuyla ilgilenen ilgilenmeyen herkesi etkiledi.

Halbuki B.S. tek değil. 2006’dan beri 3 bine yakın çocuk TMK mağduru oldu. Kimi tek celsede 7-8 yıl ceza aldı ve alıyor, kimi 2 yıl süren davasının sonuçlanmasını cezaevinde bekliyor. Bu çocukların aralarında Anadolu Lisesi, Fen Lisesi gibi iyi okullara gidenler de var. Öğretmenlerin yardımcı olduğu durumlarda hapishaneden çalışarak sınavlarını geçmeye çalışıyorlar. Hatta “Teşekkür” belgesi alan bile var. Bazıları ise bir yandan yaşıtları gibi harıl harıl ÖSS’ye hazırlanıyor, bir yandan da Yargıtay 7 yıllık cezasını onarsa, döneceği hapishaneyi ve heba olacak emeğini düşünüyor.

Geçtiğimiz hafta Diyarbakır Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan 8 çocuğun beraat edilmesi ise tüm bu hikayenin içinde ümit verici bir gelişme oldu. Mahkeme çocukları “sanık” değil, “suça sürüklenen çocuk” olarak kabul ettiği için böyle bir karar alınabildi. Ancak geride hala 3 bin çocuk var ve hukuken henüz hiçbir değişiklik yapılmadığı için, bunların geleceği belirsizliğini koruyor.

BU KÜRT DEĞİL, ÇOCUK SORUNU
Çocuklar İçin Adalet Çağrıcıları grubundan avukat Gülçin Avşar’a göre, “TMK mağduru çocuklar” Kürt açılımının bir parçası olarak düşünülmemeli. Bu çocukların, yetişkin gibi değil, çocuk gibi yargılanabilmesi için bir yıldır mücadele veren platformdan Gülçin Avşar, ntvmsnbc’ye yaptığı açıklamada, “Bu siyaset üstü bir sorun. Öncelikle çocuk sorunu ve hukuk sorunu. Biz sadece mevcut hukuk kurallarının ve uluslararası sözleşmelerin uygulanmasını istiyoruz. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ’nin kabul ettiği bir sözleşme. TMK’nın çocuklara uygulanması bu sözleşmeye aykırı. Bizim çocuk koruma kanunumuza da aykırı. Zaten bu çocuklara bizim çocuk koruma kanunumuz uygulansa sorun kalmayacak. Çünkü o çok ileri bir kanun.”

Gülçin Avşar ntvmsnbc’ye şu açıklamaları yaptı:

TÜRKİYE’DE TEK CELSEDE KAÇ KARAR VERİLMİŞTİR?

B.S. ile ilgili 7 yıl 9 ay hapis kararı verilince, kamuoyunda TMK mağduru çocuklar hakkında yine bir hareketlilik oldu. Daha önce bu kadar vurucu bir karar çıkmamış mıydı? B.S.’de, durumun acıklılığı çocuğa hiç savunma hakkı tanınmamasıydı. Tek celsede karar verildi. Türkiye’de tek celsede karar verilen yargılama sayısı, bilmiyorum kaç tanedir. Bir elin parmağını geçmemesi gerekir ceza hukuku bakımından, çünkü savunma hakkı kutsaldır. Ve çocuğa tek celsede karar verilmesi mümkün olmamalı. Bir de hepimizin yüreğini parçalayan B.S.’nin yazdığı mektupta “Özgür olmak isityorum” çığlıklarıydı aslında.

Bu tarz kararlar alınmaya devam ediyor yani?
Tabii tabii, mesela bir başka çocuğun, F.G.’nin cezası da iki duruşmada çıktı. İkinci celsede 7,5 yıl ceza aldı. Ve cezası Yargıtay tarafından onandı, yani kesinleşti. Bir yıldır karşılaştığımız tek Yargıtay onaması budur. Ve bu durumda yapabilecek hiçbir şey yok. Çocuk şu anda cezaevinde. 2006’dan bugüne, 3 bine yakın çocuk bu yasadan mağdur oldu. Bu sayıya her gün yenileri ekleniyor.

ÖNCE DURUMU ANLAMIYORLAR,
KORKA KORKA GİDİYORLAR CEZAEVİNE


Hapishanedeki çocuklar nasıl hissediyor?
Çocuklar ilk başta algılamıyorlar. Bu itham edildikleri eylemlerden dolayı bu kadar ağır yaptırımlarla karşılaşacaklarını bilmiyorlar. İlk başta çok korka korka girdikleri cezaevlerinden, kendine güvenen ve militanlaşmış olarak çıkanlar var içlerinde. Çünkü bileniyorlar aslında. Git gide kin, öfke, nefret duyuyorlar. Kötü muamelelere tabi tutuluyorlar ve cezaevlerinde yaşadıkları şartlar da pek hoş değil. Çocukların duygularını herhalde bölünmelere ayırmak lazım. İlk başta bir korku var, çıkmak için heyecan var. Sonrasında o korku kendini cesarete çeviriyor. Çok cesur ve inançlı çocuklara dönüşüyorlar. Ve çıktıkları zaman, cezaevinde kaldıkları süre ne kadar uzunsa, o ölçüde militanlaşmış oluyorlar, öfkeli oluyorlar. Çünkü çok ciddi bir haksızlığa uğradıklarını kendileri de farkediyorlar.

C.G. GİBİ BİRİNİ Mİ ÖLDÜRSEYDİK!
Çocuklardan biri bana bir şey söylemişti. Bu cümleyi çok tasvip etmesem de hissiyatlarını anlatmak için söylemek istiyorum. Kız arkadaşını testereyle keserek öldüren C.G. vardı. O olaydan sonra “Biz adam öldürmedik, insan kesmedik. Adam öldürseydik daha az ceza alırdık. Lanet olsun bu ülkedeki hukuka.” gibi bir noktaya geldiler. Çocuklar, devletin kendilerini sevmediğine, bu devletin kendileri için bir şey yapmayacağına inanıyorlar git gide.

AİLELER DEPRESYONDA

Ya aileler ne hissediyor?
Aileler çok daha zor bir durumdalar. Düşünsene, üzerine titrediğiniz çocuğunuz bir anda yok oluyor, gidiyor. Cezaevinde kötü şartlarda kaldığını duyuyorsunuz. Yavaş yavaş çocukla iletişiminiz kopuyor. Çok ciddi travmalar yaşanıyor. Annelerin çoğu depreseyon geçiriyor. Babalar da aynı şekilde. Tedavi görüyorlar.

HANGİ AİLE ÇOCUĞUNU KONTROL EDEBİLİYOR?

Ailelerin sorumlu davranmadığını, çocukların eyleme gitmesini engelleyemediklerini söyleyenler de var...
Ben şunu anlayamıyorum, hangi anne-baba 15-16 yaşındaki çocuğunu kontrol edebiliyor. Ben kendi o yaşlardaki halimi düşünüyorum da, ben anne-babamdan izin alarak sokağa çıkmıyordum. Hangi çocuk çıkıyor ki zaten? Bakkala gidiyorum, arkadaşıma gidiyorum dersin, eyleme gidersin. Bir de anne-babası boş bıraktı diye, devlet bu kadar ağır yaptırım mı uygulamalı?



Şu an B.S. için yapılabilecek ne var?
Onun için şu anda Yargıtay’a başvurmak ve kararı temyiz etmek gerekiyor. Avukatları bunu yapıyordur muhtemelen. Ama mevcut yasada biziim söylediğimiz çerçevede bir değişiklik olmazsa, B.S.’nin de dosyası Yargıtay’da onanacaktır. Belki usul hukuku bakımından, savunma hakkı tanınmadığı için, gönderilebilir ama bu B.S.’yi kurtaracak bir şey değil. Hükümetin yapmayı planladığı değişiklik tasarısı ise gerçekleşse bile B.S.’nin cezasını sadece 20 ay azaltacak.

Siz nasıl değişiklikler talep ediyorsunuz?
Bu çocukların taş attığını genelde biliyoruz. Taş atmak; polise aktif mukavemet, silahlı direnmek olarak görülüyor. 5 ila 8 yıl arasında cezası var bunun. Çocuğun yüzünü kısmen veya tamamen kapatması, örgüt üyesi olmasa dahi örgüt propogandası sayılıyor.

Kapattığı örtünün rengi önemli mi?
Hayır, sadece yüzünü kısmen veya tamamen kapatmış olması yetiyor. Neyle kapatmış olduğu hiç önemli değil. Bu maddenin değiştirilmesi gerekiyor.

Örgüt üyesi olmasa bile örgüt üyeliğinden ceza almasına yol açan 2. madde var TMK’da. Onun bir benzeri TCK’da var. Ve bu 7,5 yıl ceza demek. Bu maddenin ve infaz hukukunun değişmesi lazım. TMK’daki diğer hükümler saklı kalsın, ancak çocuk cezasının üçte ikisini çektiği zaman çıkmalı. Şu an dörtte üçünü çekmeleri gerekiyor.

ÇOCUKLAR YARGILANMASIN DEMİYORUZ
Yine terör suçlusu gibi algılandıkları için, çocuklar üç kez disiplin cezası aldıkları takdirde bu şartlı salıverme hakları da yanıyor. Yani cezanın tamamını çekmeleri gerekiyor. Bu da çok adaletsiz, sert ve çocuğa uygulanmaması gereken bir şey. Çünkü disiplin cezası almak o kadar basit ki. Mesela Ceylan öldükten sonra Diyarbakır’daki çocuklar, açlık grevi yapmışlardı. Açlık grevinde yemedikleri her öğün bir ceza demek. Eğer bir gün açlık grevi yaptılarsa, zaten şartlı salıverme haklarını yitirmiş olacaklar, cezalarının tamamını çekecekler. Bunun da değişmesi gerekiyor. Toplamda sekiz maddelik bir değişiklik talep ediyoruz. Ancak o zaman çocuklar bakımından bir değişiklik olacak.

Biz “Bu çocuklar yargılanmasınlar demiyoruz. Bunlar, çocuk gibi yargılansın. Bir eylem yüzünden, beş ayrı maddeden dolayı ceza almasın. Ama kamu malına zarar verdiyse yargılansın, ceza alması gerekiyorsa alsın.” diyoruz.

Sayfa Yükleniyor...