"TSK siyasetin içine çekilemez"

Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Hürriyet gazetesinin 'Karargah rahatsız' manşetiyle ilgili açıklamada bulundu. Kurtulmuş, "Türk Silahlı Kuvvetlerimiz 15 Temmuz'dan da çıkardığı dersle asla siyasetle ilgili değildir, siyasetin içerisine çekilemez, böylesine ciddi bir şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerimiz kendi işine odaklanmış vaziyettedir, vatan savunmasıyla ilgilidir. Kaldı ki Türkiye de eski Türkiye değildir. Herkesin bu anlamda sözlerine, söylediklerine dikkat etmesi lazım" diye konuştu.

"TSK siyasetin içine çekilemez"

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Çankaya Köşkü'nde, Başbakan Binali Yıldırım başkanlığında yapılan Bakanlar Kurulu toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, gazetecilerin soruları yanıtladı.

Bakanlar Kurulu’nda, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci'nin lisanslı depoculuk ve ürün ihtisas borsasının kurulmasıyla ilgili sunum yaptığını aktaran Kurtulmuş, lisanslı depoculuğun ’de uzun zamandır konuşulan ve son yıllarda uygulanan önemli bir alan olduğunu belirtti.

Kurtulmuş, özellikle tarımsal ürünlerde fiyat istikrarının sağlanması için lisanslı depoculuğun ciddi bir fonksiyon icra ettiğini söyledi. 

Hububat, baklagiller, yağlı tohumlar, pamuk ve zeytinde lisanslı depoculuk konusunda adımlar atıldığını anımsatan Yıldırım, "Önümüzdeki yıldan itibaren de fındıkta lisanslı depoculuğa geçilecektir. Lisanslı depoculukta, son bir yıl içinde depolama kapasitesi bakımında yüzde 85, işletme sayısı bakımından yüzde 88'lik bir artış kaydedilmiştir. Burada devletin 13 milyon liralık bir desteği söz konusudur. Önümüzdeki dönemde hem yatırımlar, hem işletme giderlerindeki faiz indirimleri hem de kredi üst limitlerinin artırılmasıyla ilgili çalışmalar yapılacaktır." ifadesini kullandı.

Kurtulmuş, bu çerçevede ürün ihtisas borsalarının kurulmasının da son derece önem arz ettiğini, 'nin birçok iddialı ve stratejik ürüne sahip olduğunu belirtti.

Elektronik ürün piyasası sistemine geçilmesinin hem piyasayı geliştirmek hem de Türkiye'de bu piyasaların oluşması bakımından önemli bir adım olacağını anlatan Yıldırım, sisteme geçişte, konunun bütün aktörlerinin, borsaların, odaların, ürün borsasında yer alacağı bir çalışmanın yapıldığını bildirdi.

Kurtulmuş, elektronik ürün senetleriyle birlikte sermaye piyasasının çeşitlendirileceğini, üreticilerin de ürünlerini çok daha iyi değerlendirme imkanına sahip olacaklarını aktardı.

4. SANAYİ DEVRİMİ

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Bakanlar Kurulunda 4. Sanayi Devrimi'ne geçişle ilgili de sunum yapıldığını, bu konuda atılacak adımların değerlendirildiğini vurguladı.

Geçmişte 3. Sanayi Devrimi ile ilgili alanın hem sanayi erbabı hem üniversiteler hem de araştırma merkezlerinin ortak ilgi odaklarından biri olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, şöyle devam etti:

 "Şimdi artık 4. Sanayi Devrimi konuşuluyor. Bu devrim dijitalleşmenin, dijital ortamların bireysel olarak daha iyi kullanılması ve sanayide dijitalleşmenin önünü açacak bir adımdır. Türkiye ne yazık ki birinci ve ikinci sanayi devrimini 100 yıl, üçüncü sanayi devrimini de 25-30 yıl geriden takip etmiştir. Şimdi bu farkı kapatabilmek için önümüzde çok önemli bir imkan belirmiştir. 4. Sanayi Devrimi'ne ayak uydurabilmek için Türkiye’nin atacağı adımlar, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Faruk Özlü tarafından kurula takdim edilmiştir. Sanayide Dijital Dönüşüm Platformu gibi, ilgili bütün sanayi kuruluşlarının, TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD, TİM, diğer ilgili kurumların, devletin, üniversitelerin içinde olacağı bir dönüşüm platformu oluşturulmaktadır. Özellikle üç alanda dönüşümün, Sanayi 4.0'ı yakalamak bakımından hayati önemde olduğu görülmektedir. Bunlardan birisi istihdam yapısının değiştirilmesi ve Türkiye'de yüksek nitelikli iş gücünün sayısının artırılması için yapılması gereken dönüşüm konuşmalarıdır. Maalesef şu anda üretimde yer alan emekçilerimizin sadece yüzde 12'si üniversite mezunudur. Dolayısıyla bu altyapının süratle yenilenmesi ve dönüşümün sağlanması gerekiyor."

Kurtulmuş, ayrıca katma değer üretilmesi için ciddi şekilde iş gücü vasıfları ile sanayideki teknoloji kapasitesinin artırılmasının şart olduğunu vurguladı.

"KOBİ'LERİMİZ İSTİHDAMIN ÜÇTE İKİSİNİ OLUŞTURUYOR"

Türkiye'de hala sanayinin ana direğini KOBİ'lerin oluşturduğuna işaret eden Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde bulundu: 

"KOBİ'lerimiz istihdamın üçte ikisini oluşturuyor fakat buna karşılık toplam katma değerin sadece yüzde 45'ini oluşturuyor. Dolayısıyla katma değeri yüksek ürünlerin üretilebilmesi için KOBİ'lerin bir dönüşüm süreci içine girmesi, bu süreçte de Dijital Dönüşüm Platformu'nun etkin bir şekilde rol almasını öngörüyoruz. Ayrıca bugün maalesef ihracatımızın sadece yüzde 3,5'unun yüksek teknoloji ürünlerinden oluştuğunu düşünürsek bu alanda almamız gereken çok mesafe var. Bunun için üçüncü alan ise eğitim alanıdır. Eğitim alanındaki dönüşümün sağlanması hem liseler hem teknik liseler hem de üniversitelerin ciddi bir şekilde dönüşümden geçmesi önemlidir. Böylece yeni süreçle dünyada rekabet edebilecek bir ülke durumuna inşallah gelebileceğiz. Japonya, ABD, Kanada, Avrupa Birliği ülkeleri, Hindistan gibi birçok ülke Sanayi 4.0 ile ilgili dönüşüm alanlarını tespit etmiş, bunlarla ilgili çalışmalarını hızlandırmıştır. Ümit ederim ki Bakanlığımız öncülüğünde ortaya konan, hükümetin ana belirleyici olduğu, bütün paydaşların katkı sunacağı bir süreci yaşarız ve Türkiye hızlı bir şekilde aradaki farkı tamamlayarak yoluna devam eder."

Kurtulmuş, konunun sadece bir tek bakanlığın işi olmadığını, bütün bakanlıkların tamamının önemli bir şekilde süreci desteklemeleri gerektiğini sözlerine ekledi.

Bir gazetecinin Hürriyet gazetesinin "Karargah rahatsız" başlıklı haberini hatırlatarak, konunun toplantıda gündeme gelip gelmediğini sorması üzerine Kurtulmuş, manşetin "Karargah rahatsız" şeklinde algılanmasının doğru olmadığı kanaatinde olduğunu belirtti. 

Kurtulmuş, "Öyle anlaşılıyor ki birileri Türkiye'de sivil siyasi iradeyle, hükümetle Türk Silahlı Kuvvetlerinin uyumlu bir şekilde çalışmasından rahatsızlık duyuyor. Birileri 15 Temmuz'daki o felaketten sonra Türk Silahlı Kuvvetlerimizin itibarını yerle bir eden o 15 Temmuz hain kalkışmasından sonra, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin yeniden itibar kazanarak, yeniden halkla bütünleşme sürecine girerek operasyonlar yapmasından, bu operasyonlarda da başarılı olmasından öyle anlaşılıyor ki birileri rahatsızlık duyuyor." değerlendirmesinde bulundu. 

Meselenin son derece yanlış olduğunu ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasetin içine çekilmesinin hiçbir faydasının olmadığını Türkiye'nin gördüğünü vurgulayan Kurtulmuş, "1950'den bu yana olan çok partili siyasi hayatımızda gördüğümüz gibi çok somut 15 Temmuz'da da gördük." dedi.

"MİLLET, MİLLİ İRADENİN YEGANE KORUYUCUSU, YEGANE KOLLAYICISIDIR"

Kurtulmuş, 15 Temmuz darbe girişiminin sadece darbe teşebbüsü olarak kalmadığını, TSK'ya en fazla zarar veren, algısını ve itibarını zedeleyen bir kalkışma olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:

"Türk Silahlı Kuvvetlerimiz 15 Temmuz'dan da çıkardığı dersle asla siyasetle ilgili değildir, siyasetin içerisine çekilemez, böylesine ciddi bir şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerimiz kendi işine odaklanmış vaziyettedir, vatan savunmasıyla ilgilidir. Kaldı ki Türkiye de eski Türkiye değildir. Herkesin bu anlamda sözlerine, söylediklerine dikkat etmesi lazım. Artık öyle herhangi bir şekilde manşet atarak ne Türk Silahlı Kuvvetlerine ayar vermek, ne Türkiye'nin siyasi iradesine, hükümete ayar vermek mümkün değildir. Herkes bunu aklına koysun. 

Köprünün altından çok sular aktı. Türkiye'de bundan sonra sivil irade, yani hükümet, milletin vermiş olduğu yetkiye dayanarak işinin başındadır. Millet, milli iradenin yegane koruyucusu, yegane kollayıcısıdır, 15 Temmuz'da da bunu göstermiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri de hükümetin, sivil iradenin, milletin görev vermiş olduğu, yetkilendirmiş olduğu iradenin emrinde görevlerini yapan Türkiye'nin önemli kuruluşlarından birisidir, siyasetin içerisine asla girmeyecektir. Türk Silahlı Kuvvetlerini kimsenin de siyasetin içine sokmaya gücü yetmez."

"BU SÜREÇTE HERKES İŞİNE BAKSIN, MEDYA DA İŞİNE BAKSIN"

FETÖ ve geçmiş dönemde kendisini siyasete bulaştırmak isteyenlerin verdiği zararın Türk Silahlı Kuvvetlerince bilindiğini belirten Kurtulmuş, "Bu süreçte herkes işine baksın, medya da işine baksın. Bu tür operasyonlarla bu tür manşetlerle hiç kimse ne Türk Silahlı Kuvvetlerinin görüşünü değiştirebilir, ne hükümetimizin olaylara karşı sergilemiş olduğu tavrı değiştirebilir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti işinin başındadır, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Türkiye'nin bütün anayasal kurum ve kuruluşlarıyla anayasada belirtilen çerçevede işbirliği içerisinde yoluna devam eder. Sivil irade millet adına, siyasi irade hükümettedir ve bütün kurum ve kuruluşlar da hükümetin emrinde vazifelerini yapar." ifadesini kullandı.     

Bir gazetecinin, IKBY Başkanı Mesud Barzani'nin Türkiye'ye ziyareti öncesi, "Cumhurbaşkanı Erdoğan cesur bir siyasetçi, barış süreci için HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ve diğer milletvekilleri serbest kalmalı" açıklamasını hatırlatarak, "Bu açıklamaları da yeniden çözüm sürecine bir çağrı olarak nitelendirildi. Barzani'nin Türkiye temaslarında böyle bir çağrısı oldu mu?" sorusu üzerine, Kurtulmuş, şöyle dedi:

"Türkiye temaslarında bu konular gündeme gelmedi. Türkiye temaslarının özü, Sayın Barzani'yle ve Bölgesel Kürt Yönetimi ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin yapmış olduğu işbirliğinin gözden geçirilmesi, bölgede barışın sağlanması ve özellikle terör örgütlerine karşı ortak mücadelede hangi konular ele alınabilecek bunlar gündeme gelmiştir. Bu bahsettiğiniz konular görüşmelerde gündeme gelmedi." 

"YADIRGANACAK BİR DURUM YOK"

Kurtulmuş, "Havaalanında Barzani'nin Bölgesel Kürt Yönetimi bayrağının göndere çekilmesi, bu ilk kez gerçekleşiyor, diplomatik anlamda ne değişti?" şeklindeki bir başka soru üzerine, şunları ifade etti:   

"Bir kere bilgiyi düzeltmemiz lazım, ilk kez çekilmiyor. Sayın Barzani, Türkiye'ye her geldiğinde bu diplomatik uygulama yapılmıştır. Hem Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'nin bayrağı hem Irak bayrağı hem de Türk bayrağı, üç bayrak asılmıştır. Dolayısıyla önceki uygulamalarda da böyle olmuştur. Onun için soruyu düzeltmem lazım, hemen kamuoyunun yanlış bilgilenmesini önlemek bakamından, daha önceki ziyaretlerde de aynı uygulama olmuştur, bu uygulama diplomatik teamüllere uygundur ve Irak Anayasası'na uygundur, bunda herhangi bir şekilde yadırganacak bir durum yok." 

Geçtiğimiz hafta ABD'den Türkiye'ye gerçekleştirilen ziyaretler kapsamında ABD ile Türkiye'nin Rakka operasyonunda mutabakata vardığı ve Türkiye'nin 4 bin askerle ABD'ye destek vererek operasyonda yer alacağına ilişkin iddiaların hatırlatılması üzerine ise Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Resmi olarak hükümet tarafından açıklanmayan bir takım görüşlerin gerçekmiş gibi gündeme getirilmesi doğru değil. Evet, çok sayıda kulis bilgileri, duyumlar oluyor ama bunlar resmi bilgiler olarak açıklanmadığı sürece bunlara itibar etmemek lazım. Rakka operasyonu konusunda görüşmelerimiz devam ediyor, henüz gelinmiş ortak sonuç yoktur. Bizim gerek Rakka operasyonu, gerek Cerablus operasyonu, gerek El Bab operasyonuyla ilgili söylediğimiz ana çerçeve şudur: Türkiye'nin herhangi bir şekilde ne Irak'ın, ne Suriye'nin, ne bir başka ülkenin topraklarında gözü yoktur. Biz bu operasyonların hiçbirisini toprak kazanalım diye yapmıyoruz, yapacak da değiliz."

Bu operasyonların Türkiye'nin ulusal güvenliğini ilgilendirdiğini vurgulayan Kurtulmuş, şu görüşlere yer verdi:

"Dolayısıyla buradaki temel meselemiz kiminle nerede hangi sorunu çözebilirsek çözmeye gayret ederiz. Bizim derdimiz, Suriye'de, Irak'ta bir an evvel barışın sağlanmasıdır. Rakka'da, Cerablus'ta, Musul'da diğer kentlerde süratli bir şekilde bölgenin barışa kavuşması bu bölgelerin, bu şehirlerin barışa kavuşması ve barış olduktan sonra da o bölgelerin yerli halklarının gelerek o şehirlerde oturmaya devam etmeleridir. Yine bunun temin edilmesi için ısrarla söylediğimiz bir şehirden bir terör örgütünü çıkarırken oraya başka bir terör örgütünü getirmek bölge barışına hizmet etmez. Türkiye olarak bunu hem ABD ile hem Rusya ile hem ilgili diğer bütün ülkelerle uluslararası koalisyonun mensuplarıyla defaatle paylaşıyoruz ve bu çerçevede yapılacak operasyonlara destek verilmesi konusunda da Türkiye'nin tavrının açık olduğunu ifade ediyoruz."

Kurtulmuş, Türkiye ile ABD'nin olası bir Rakka operasyonuna girmesinin Rusya ile ilişkilere nasıl yansıyacağının sorulması üzerine, ilgili ülkelerle görüşmelerin devam ettiğini belirterek, şunları söyledi:

"Yani Rakka'da Amerika Birleşik Devletleri ve uluslararası koalisyonla ortak bir operasyon ihtimali eğer görüşmelerden sonra ortaya çıkarsa bunu yapmak örneğin Suriye'nin batısında Ruslarla özellikle Halep'teki barış üzerinden gerçekleştirdiğimiz ve sonu Astana'ya kadar uzanan o görüşmeler sürecine zarar vermez ya da Astana sürecinde Ruslarla bir işbirliği içerisinde olmamız Amerika Birleşik Devletleri'yle Rakka meselesini konuşuyor olmamıza mani olmaz. Bunlar birbirinden ayrı konulardır biz kiminle, nerede Suriye barışını sağlamak için, halklara kendi şehirlerine dönme imkanı sağlamak için işbirliği yapabilirsek bunları konuşuruz bu işbirlikleri aynı zamanda Türkiye'nin ulusal güvenliğini etkileyen sonuçlar verecektir diye düşünüyoruz ve buradaki gelişmeleri birebir Türkiye'nin milli güvenlik meselesi olarak kabul ediyoruz."      

"İSTİHBARATLAR AMERİKAN ADALET BAKANLIĞIYLA PAYLAŞILMIŞTIR"

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen'in Kanada'ya kaçacağı ve kaçması halinde kalacağı çiftliğin adresinin Adalet Bakanlığı tarafından ABD makamlarına iletildiğine ilişkin iddiaların hatırlatılması üzerine şunları kaydetti:

"Amerika Birleşik Devletleri'ndeki FETÖ elebaşının Kanada'ya geçmesi, kaçması ihtimali üzerinde ciddi bir takım istihbarat bilgilerimiz mevcuttur. Kanada'da FETÖ'ye mensup kişilerce satın alınmış olan bazı arazilerin olduğu, çiftliklerin olduğu ve muhtemelen buraya geçebileceği yönündeki ciddi istihbaratlar Amerikan Adalet Bakanlığıyla da paylaşılmıştır. Ümit ederiz ki gereğini yaparlar, bizim kadar ciddiyetle konunun üzerine eğilirler."

Bir gazetecinin, "ABD'nin YPG'ye yapmış olduğu silah yardımları, sevkiyatları Türkiye-ABD ilişkilerini nasıl etkiler?" sorusu üzerine Kurtulmuş, bununla ilgili başından beri ABD'ye uyarılar yaptıklarını belirterek, ABD'nin PYD'ye, YPG'ye ve bölgedeki diğer unsurlara silah yardımı yapmasının sorunu çözecek bir mesele olmadığını dile getirdi.

Kurtulmuş, Kobani'nin DAEŞ tarafından kuşatıldığı günlerden itibaren yapılan tüm silah desteklerine ilişkin uyarılar yaptıklarını vurgulayarak, "Söylediğimiz bir şey var, buradaki örgütleri silahlandırırsanız, bu silahların bir kısmı şu örgütün eline, diğeri ötekilerin eline geçer. Nitekim öyle oldu. DEAŞ çok sayıda verilen bu silahlardan aldı, bunlardan istifade etti. Aynı şekilde YPG, PYD de istifade etti. Bizim görüşümüz çok açık, buralarda makul, mutedil, meşru muhalefet örgütleriyle işbirliği yapılarak bu şehirlerin kurtarılması lazım." diye konuştu.

Rakka'nın tamamına yakının Arap olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, bu şehrin kurtarılmasında, Arap olmayan unsurların kullanılmasının bölge barışına hizmet etmeyeceğini anlattı.

Kurtulmuş, bir gazetecinin, "IKBY Başkanı Mesut Barzani'nin bir süre önce bağımsızlık için referanduma gideceklerini açıklamıştı. Türkiye temaslarında bu konu gündeme geldi mi? Türkiye'nin bu konudaki tutumu nedir?" sorusu üzerine, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin sınırlarının, Irak Anayasası tarafından belirlenen bir bölge olduğunu söyledi.

"ANLAŞMAZLIKLARIN GİDERİLMESİ İÇİN TÜRKİYE GAYRET GÖSTERİYOR"

Türkiye olarak, hem Irak merkezi hükümetiyle hem de IKBY ile ilişkileri sürdürdüklerinin altını çizen Kurtulmuş, birçok alanda, merkezi hükümetle bölgesel yönetim arasındaki anlaşmazlıkların giderilmesi için de Türkiye'nin gayret gösterdiğine işaret etti.

Kurtulmuş, bölgedeki bütün halkların alabildiğince özgürlüklerden istifade etmesi gerektiğini vurgulayarak, "Bölgesel olarak, daha çok entegre olacak, daha çok ortak noktalarda hareket edebilecek zeminler bulsunlar. Bizim Irak'daki görüşümüz de budur. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, yarı özerk bir hükümet olarak zaten faaliyetlerini sürdürüyor. Merkezi hükümetlere aralarının düzelmesi ve bu çerçevede sorunların giderilmesi için gayret edilmesi gerektiğini önceliyoruz." ifadesini kullandı.

"Rojava peşmergelerinin Suriye'ye konuşlandırılması yönünde herhangi bir görüşme oldu mu?" sorusuna Kurtulmuş, kuzey Suriye ve kuzey Irak'ta devam eden son derece ciddi bir bölünme ve siyasi türbülans olduğuna işaret etti.

Kurtulmuş, Türkiye ile IKBY arasında geçmiş dönemlerde yapılmış işbirlikleri olduğunu ifade ederek, "Biz peşmergeyle hem Sincar konusunda hem Musul operasyonları konusunda ciddi bir işbirliğini geçmişte geliştirdik. Bu anlamda da her iki tarafın da bölgedeki bu yüksek ateşin giderilmesi ve bölgede bir barış sürecinin oluşması için iyi niyetli çabaları ve düşünceleri vardır." dedi.

"ONLARI İLGİLENDİREN BİR DURUM DEĞİLDİR"

Avusturya Dışişleri ve Entegrasyon Bakanı Sebastian Kurz'un, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binali Yıldırım'ın halk oylaması kapsamında Avusturya'ya yapacağı ziyarete ilişkin yaptığı açıklamalarına yönelik soru üzerine Kurtulmuş, yapılacak siyasi faaliyetlerin Avusturya'nın seçimleriyle ilgili bir faaliyet olmadığına dikkati çekti.

Kurtulmuş, Avrupa'da, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yaşadığı tüm şehirlerde, Yüksek Seçim Kurulu tarafından seçim çevreleri oluşturduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:

"Biz nasıl ki Türkiye'deki seçim çevrelerinde referandumla ilgili seçim faaliyetleri, kampanya faaliyetleri yürüteceksek Avrupa ülkelerinde de oradaki seçim çevrelerinde de faaliyetlerimizi yürüteceğiz. Bunun Avusturyalıları hiçbir şekilde rahatsız etmemeleri lazım. Onları ilgilendiren bir durum değildir. Türkiye'deki referandumda 'Evet' mi diyeceksiniz 'Hayır' mı diyeceksiniz bunun kampanyası yapılacak. 'Evet' diyenler de kampanya yapacak, 'Hayır' diyen de kampanya yapacak. Vatandaşlarımızın Türkiye'nin Cumhurbaşkanını, yeni hükümet sistemi modeli içerisindeki hükümet başını seçebilecekleri bir referandumun, ne yönde oy kullanacaklarsa kullansınlar, orada yaşayan Türk vatandaşlarına açık olması demokrasinin bir gereğidir. Buna mani olmak ya da buna mani olmaya ilişkin söz söylemek demokrasiyi eksik, yanlış anlamaktır."   

HAC FİYATLARI

Kurtulmuş, hac ve umre bedellerinin Türk lirasıyla ödendiği hatırlatılarak, bu bedel belirlenirken yüksek kur üzerinden hesaplandığı ve vatandaşın bundan kar mı zarar mı ettiğinin sorulması üzerine, bu konu üzerine çok çalıştıklarını belirtti.

Geçen yıl doların 2,90 lira olduğunu hatırlatan Kurtulmuş, doların yükselmeye başladığı andan itibaren Diyanet İşleri Başkanlığının bunu 3,50 lira üzerinden sabitlediğini söyledi.

Kurtulmuş, "Geçen seneki kurlar üzerinden dahi hesap edilse, aşağı yukarı o fiyata Türk parası olarak denk gelen, hatta ondan daha ucuz olan standart hac tarifesi için bir uygulama yaptık. Kestirmeden söylememiz gerekirse, eğer kur üzerinden hesaplar yapmış olsak 3 bin 500 lira civarında geçen seneye göre ucuzlatmış olduk." diye konuştu.

Türkiye'de çok sayıda kişinin hac ibadeti için sıra beklediğini de ifade eden Kurtulmuş, kotalar dolayısıyla 80 bin kişinin bu ibadetini yerine getirebileceğini kaydetti. Kurtulmuş, şunları söyledi:

"Keşke daha fazla ucuzlatabilsek, vatandaşlarımız daha ucuz bir şekilde bunu yapabilseler. Ama elde olmayan maliyet kalemleri, örneğin Suudi Arabistan'daki kira gelirlerinin yüksekliği ve uçak biletlerinin çok yüksek olması dolayısıyla bu kadar. Yapılabilecek maksimum indirim bu kadardır ve geçen seneye göre 3 bin 500 lira kur üzerinden hesaplandığında bir ucuzluk getirilmiştir. Hayırlı, uğurlu olsun. Daha fazla çalışacağız. Önümüzdeki yıllarda ümit ederiz ki bu fiyatları daha da aşağı çekme imkanımız olur, kontenjanı daha fazla arttırma imkanımız olur." 

Kurtulmuş, 21 Mart'ta Ankara'da Hazreti Ali'nin doğum gününün kutlanacağını söylediği hatırlatılarak, yeniden bir Alevi açılımı mı olacağı ve programın ayrıntısının sorulması üzerine, Hazreti Ali'nin doğum gününün tam bilinemediğini ve 21 Mart'ın itibari olduğunu anımsattı.

"Neredeyse 1980 darbesinden sonra bu törenler yapılamamış." diyen Kurtulmuş, bu yıl Alevi-Bektaşi sivil toplum kuruluşlarının öncülüğünde Kültür ve Turizm Bakanlığının verdiği destekle bu törenlerin, anmanın yapılacağını kaydetti.

Kurtulmuş, "Böylece uzun yıllar sonra Türkiye'de devletle Alevi yurttaşlarımız, Alevi-Bektaşi geleneğinden dostlarımız, kardeşlerimiz bir araya gelerek böyle bir anma gününde bir arada olma fırsatı olacak. Bu nihayetinde resmi bir tören değildir. Kültür Bakanlığımızın desteklediği, başka kurumlarımızın desteklediği bir törendir. Ama bu toplantının sahibi Alevi-Bektaşi geleneğini temsil eden sivil toplum kuruluşlarımızdır." değerlendirmesinde bulundu.

KARDAK KAYALIKLARI 

Yunanistan Savunma Bakanı'nın "Kardak'a gelsinler, nasıl gideceklerini görelim. Yunan Silahlı Kuvvetleri her ihtimale karşılıklı hazırlıklıdır." şeklindeki açıklaması hatırlatılarak, bunun Bakanlar Kurulu'nda görüşülüp görüşülmediği sorulan Kurtulmuş, Ege'de gerilimi arttıracak sözler söyleyen çok sayıda siyasetçi olduğunu söyledi.

"Yunan Savunma Bakanı'nın da sadece kendi görüşünü ifade ettiğini düşünmek isterim." diyen Kurtulmuş, bu ülkede koalisyon hükümeti bulunduğunu ve bunun hükümetin resmi görüşü olmadığını ümit ettiğini bildirdi.

Kurtulmuş, bu söylemin Türk-Yunan ilişkilerine, Ege'de barışın sağlanmasına hizmet edecek bir açıklama olmadığını belirterek, "Türkiye, Ege'deki haklarını bilmektedir. Ege'de hiçbir oldu-bittiye şimdiye kadar müsaade etmediği gibi bundan sonra da müsaade etmeyecektir. Kardak kayalıklarının Türkiye için sembolik bir değeri, anlamı vardır. Kardak kayalıklarındaki bu sembolik anlama bağlı olarak Türkiye her türlü hakkını, hukukunu Ege Denizi'nde koruyabilecek güce de kudrete de imkana da stratejiye de sahiptir." diye konuştu.

Sayfa Yükleniyor...