Turbalıklar dünyayı kurtarır mı?

Dünya çapında yıllık 150-250 milyon ton karbondioksit depolayan ve yüksek su tutma kapasitesine sahip turba alanlarının, dünya genelinde hızla yok edilmesi büyük tehlike oluşturuyor.

Turbalıklar dünyayı kurtarır mı?

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Silvikültür Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper H. Çolak, turbanın, bataklık ve benzeri sulak alan koşullarında yetişen bitkilerin ölü artıklarının üst üste katlar şeklinde yığılmasıyla binlerce yılda meydana gelen organik bir toprak olduğunu söyledi.

Dört bin yıl önce Kuzey Denizi kıyılarında oturan insanların kurutulmuş turba tezeklerini pişirme ve ısıtma amaçlı kullandıkları ve bu nedenle turbalıklara ''toprak altı ağaçları'' da denildiğini ifade eden Çolak, turbanın, bilinçli olarak elektrik santralleri, tarım alanı, bahçecilik ve çiçekçilik gibi alanlarda kullanımının ise 50-60 yıl öncesini geçmediğini vurguladı.

Çolak, turbalıkların dünyada en fazla karbonu depolayan ''iklim düzenleyicileri'' ve ''soğutucu klimalar'' olarak çocukların geleceği olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

''Turbalıklar, dünyadaki tüm ormanların depoladığı karbon miktarından daha çoğunu depolamaktadırlar. Bu miktar, atmosferdeki tüm karbon miktarının yaklaşık 3'te 2'si kadardır. Dünya çapında yıllık 150-250 milyon ton karbondioksit, turbalıklar içerisinde depolanmaktadır. Turbalıkların tahrip edilmesi durumunda 'karbon depolayan turbalıklar', 'karbon üreten turbalıklar' durumuna dönmektedir. Kurutularak işletilmiş turbalıklar, dünyadaki sera gazı emisyonlarının yüzde 30'undan sorumludur. Yani insan bindiği dalı kesmektedir. Emisyonları azaltmak için harcanan para dikkate alındığında, turbalıkların korunmasının ne kadar önemli olduğu anlaşılabilir.''

Turbalıkların, dev bir sünger gibi inanılmaz derecede su tutma kapasitesine sahip ve yakın çevrelerindeki taşkınları önlediğine dikkati çeken Çolak, içerisine sızan suyu ve besin maddelerini zararlı maddelerden temizlediğini anlattı.

Çolak, suyu daha sonra, yüksek kalitede sızıntı ve üst yüzey suyu şeklinde bir akarsuya aktardıklarını dile getirerek, ''Nitrat girişini azaltarak taban suyu kalitesini güvence altına alırlar ki bu özellikle içme suyunun sağlandığı bölgelerde oldukça önemlidir. Bu nedenle turbalıklar 'doğanın böbrekleri' olarak da bilinirler'' dedi.

Turba parçaları arasındaki ıslak, oksijensiz ve asidik ortamın, rüzgar,yağmur veya başka yollarla taşınarak gelen, başta bitkilerin polenleri olmak üzere her şeyi steril ortam içinde konserve ettiğini kaydeden Çolak, bu nedenle turbalıklardan insan yaşantısına ve çevredeki değişimlere ilişkin pek çok izin belirlenebildiğini anlattı.

Çolak, yağışlarla gelen ağır metallerin, turbalıklarda veri elde edilecek bir şekilde turba tabakaları arasında depolandıklarını ifade ederek, böylelikle ''Buzul çağından sonra, ormanlaşma ne zaman başlamıştır'', ''Hangi ağaç türleri ne zaman baskın durumdaydı'' ve ''Ne zaman tarım başlamıştır'' gibi soruları yanıtlamanın kolaylaştığını söyledi.


Çolak, tarih boyunca gelişmiş ülkelerde dahil olmak üzere dünyada turbalıkların küçük bir izi bile bırakılmaksızın yok edildiklerine dikkati çekerek, Danimarka ve Hollanda'da bir zamanlar baskın peyzaj tipi turbalıkların, tamamının yok edildiğini belirtti.

''Turba ülkesi'' bilinen Finlandiya'nın günümüzde turbalıklarının yüzde 60'ını kaybettiğini vurgulayan Çolak, bugüne kadar dünyada toplam 800 bin kilometrekare turba alanının tahrip edildiğine dikkati çekti.

Çolak, turba yönünden çok zengin kuzey ülkelerinin, geçmişteki özensiz uygulamaların pişmanlıklarını yaşadığını ifade ederek, şunları kaydetti:

''Bu pişmanlıkların sonucunda birçok turbalık alan koruma altına alınmıştır. Dünya genelindeki dağılımları dikkate alındığında 'nin turbalıklar açısından son derece fakir olduğu görülür. Ancak turbalıklarımız bilinçsizce işletilmektedir. Bazı turbalıklarımız da yamaç arazilerden erozyonla sürüklenen topraklarla gömülü hale gelmektedir. Ülkemizde turbalıklarımız muhteşem bir yaşam alanı ve canlı doğa tarihi müzeleri oldukları anlaşılmamış; kırılıp, dökülmüş veya değersiz kalıntı alanlar olarak işlem görmüş olmaları oldukça üzücüdür. Ülkemizde, parmakla gösterilecek kadar az sayıdaki turba alanlarımızın korunmaları konusunda, sıkı koruma altına alınmaları dışında bir çözüm yolu yoktur.''


Sayfa Yükleniyor...