Türkiye bu cinayetleri konuştu
Mardin katliamı, Güldünya, Satanist Cinayeti, Garih’in öldürülmesi, Rahip Santoro cinayeti, İsmail Ağa cinayeti...
3 Mart’ta Etiler’de işlenen Münevver Karabulut cinayeti, Cem Garipoğlu’nun 197 gün sonra polise teslim olması ile yeni bir aşamaya girdi.
Aylardır Türkiye gündemini meşgul eden bu cinayetin bundan sonraki aşamaları da kamuoyu tarafından yakından takip edileceğe ve tartışılacağa benziyor.
Son dönemde başka cinayetler de gündemde yer almıştı. Son yılların en ses getiren cinayetlerin bazıları şunlar:
‘ALLAH DÖVMESİ’ CİNAYET SEBEBİ OLDU
Ortaköy'deki She Bar'da barmen olarak çalışan Oğuz Atak, sırtındaki 'Allah' dövmesiyle ilgili görüntülerinin TGRT’de yayınlanmasından bir gün sonra, 5 Mayıs 1997'de, Bebek Parkı'nda köpeğiyle yürürken, Hüseyin Ulaş ve Alaettin Polat adlı kişilerce tabancayla vurularak öldürüldü.
Sanıklardan Hüseyin Ulaş, kasten adam öldürmek ve ruhsatsız silahtan 31 yıl, arkadaşı Alaettin Polat da 16 yıl hapis istemiyle yargılandı. Ulaş 18 yıl 6 ay, Polat ise 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Oğuz Atak'ın anne ve babası daha sonra TGRT televizyonu aleyhine açtıkları 10 milyar liralık tazminat davasını kazandı.
SATANİST CİNAYETİ
Şehriban Coşkunfırat, Avcılar’daki evinden 13 Eylül’de Bakırköy’e gitmek üzere ayrıldı ancak bir daha kendisinden haber alınamadı. Çoşkunfırat'ın 17 Eylül 1999′da ise çıplak cesedi Ortaköy Mezarlığı’nda toprağa yarı gömülü olarak bulundu. Polisin yaptığı araştırma sonucu 21 yaşındaki Coşkunfırat’ın, ‘satanist’ bir grup tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı.
İstanbul polisinin operasyonları sonucu Ömer Çelik (23), Engin Arslan (18) ve Zinnur Gülşah Dinçer (19) adlı kişiler gözaltına alındı ve bu kişiler polise verdikleri ifadede suçlarını itiraf ederek, “Şeytana taptıklarını ve bu nedenle Coşkunfırat’ı kurban seçtiklerini” söyledi. Zanlılar, cinayeti 13 Eylül 1999′da gerçekleşen 5.8 büyüklüğündeki deprem nedeniyle şeytana kurban vermek için işlediklerini söyledi.
Coşkunfırat’ı öldüren üç kişi hakkında hazırlanan iddianamede “başka bir suçu işlemek amacıyla taammüden adam öldürmek” suçundan idam cezasına çarptırılması istendi. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Selmani Faris Akyol tarafından hazırlanan iddianamede, sanıkların Coşkunfırat’ın bazı eşyalarını aldıkları gerekçesiyle hırsızlık suçundan 2 ila 5′er yıl arasında hapis cezasına çarptırılması talep edildi.
İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada 14 Mart 2001′de karar verildi; üç sanık, ‘Kasten adam öldürmek’ ve ‘Hırsızlık’ suçlarından dolayı 25 yıl 6 ay 20′şer gün ağır hapis cezasına çarptırıldı.
ÜZEYİR GARİH CİNAYETİ
Üzeyir Garih 25 Ağustos 2001 günü, gittiği ve Hüseyin Şeyh Türbesi’nin bulunduğu mezarlıkta 10 yerinden bıçaklanarak öldürüldü.
Garih'in çalınan cep telefonunun sinyallerini takip eden polis, konuşmanın Hasdal Kışlası'ndan yapıldığını tespit etti. Kışlada yapılan aramada cep telefonu bir askerin üzerinde bulundu. Üzerinden Garih'in telefonu çıkan asker, cep telefonunu aynı kışladaki arkadaşı Yener Yermez'den aldığını söyledi. Ancak Yener Yermez'in firarda olduğu anlaşıldı.
Emniyet tarafından bütün yurtta aranan Yener Yermez, cinayetten 10 gün sonra memleketi Kayseri'ye giderken yakalandı. Yener Yermez hakkında Eyüp 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde idam istemiyle dava açıldı. Daha sonra, dava sürecinde idam cezasının kaldırılması nedeniyle müebbet ağır hapis cezası talep edildi ve bir yıl süren yargılama sonucu Yermez, müebbet hapis ile cezalandırıldı.
Garih cinayeti, son olarak Ergenekon davasında gündeme geldi.
SAT KOMANDOSUNU TİNERCİLER ÖLDÜRDÜ
SAT komandosu olan Yüzbaşı Zeki Şen, 7 Mayıs 2003 gecesi saat 3.00 civarında Taksim Meydanı’nda taksiye binmek istedi. Şen`in bu sırada yanına yaklaşan 3 kişi Şen’den sigara ve para istedi. Şen’in ‘hayır’ demesi üzerine çıkan arbedede 16 yaşındaki Emrah Eraydın, elindeki bıçağı Şen`in kalbine sapladı.
Yaralı olmasına rağmen Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi`ne gitmeyi başaran Şen, ameliyata alındı ancak kurtarılamadı.
GÜLDÜNYA 'TÖRE'N
Töre cinayetlerinin simgesi haline gelen Güldünya Tören, teyzesinin oğlu ve aynı zamanda amcasının kızıyla evli olan Servet Taş’ın tecavüzüne uğradı ve hamile kaldı. Önce, ailesi tarafından İstanbul’a gönderildi. Burada çocuğunu dünyaya getirdi.
Güldünya, daha sonra 25 Şubat 2004’te kardeşleri İrfan Tören ve Ferit Tören tarafından sokak ortasında vuruldu. Saldırıda ölmeyen Güldünya hastaneye kaldırıldı. Burada ameliyata alındı. İki gün sonra gece saatlerindeyse acil servisteyken, kardeşi Ferit Tören genç kadının bulunduğu odaya girerek kardeşinin başına iki kez ateş etti.
Kısa süre sonra Güldünya'nın beyin ölümü gerçekleşti ve yetkililerin aradığı ailesinin kararıyla, yaşam destek ünitesinin fişi çekildi.
Bakırköy 5. Ağır Ceza Mahkemesi, ‘taammüden öldürmeye teşebbüs etmek’ ve ‘taammüden adam öldürmek’ suçlarından İrfan Tören'i müebbet hapis cezasına, Ferit Tören'i ise 23 yıl 4 ay hapse mahkum etti.
İSMAİL AĞA CİNAYETİ
Fatih İsmailağa Camii İmamı Bayram Ali Öztürk, 3 Eylül 2006’da cami içinde uğradığı bıçaklı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Saldırı sonrasında cami cemaati, kaçmaya çalışan zanlı Mustafa Erdal'ı linç ederek öldürdü.
İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden davada Mustafa Erdal’ın ölümü ile ilgili olarak İrfan Can ve Ali Akhan'ın, "haksız tahrik" unsuru da dikkate alınarak, "kasten adam öldürme suçuna iştirak"ten 12 ile 18'er yıl arasında hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor.
RAHİP SANTORO CİNAYETİ
Trabzon'da Sancta Maria Kilisesi rahibi Andrea Santaro, 5 Şubat 2006'da kilisede uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Yurt dışı basında da geniş yer bulan cinayetten, o sırada 16 yaşında olan O.A. sorumlu tutuldu.
Açılan davada “tasarlayarak adam öldürmek”, “ruhsatsız silah bulundurmak” ve “genel güvenliği tehlikeye sokmak” suçlarından toplam 18 yıl 10 ay ağır hapis cezasına çarptırdı. O.A'nın, suç tarihinde 18 yaşından küçük olması nedeniyle cezasında indirime gidildi.
52 SAATTE 7 KİŞİYİ ÖLDÜRDÜLER
Seri katiller Türkiye’nin gündemine çok fazla girmiyor. Ancak Mehmet Karahasan ve Yiğit Bekçe bu konuda istisna oluşturuyor. Karahasan ve Bekçe 20 Ekim 2006’da başladıkları katliamda, 52 saat içinde 7 kişiyi öldürdüler. Katliamın ilk kurbanı, Bursa-Yalova kara yolunun Ovaakça beldesi yakınlarındaki kestane şekeri satış mağazasında tezgahtarlık yapan Hüseyin Çalışkan oldu. Bundan beş saat sonra, İzmit`te bir pişmaniye dükkanına giren zanlılar, burada da Fatih Kılıç`ı öldürdü.
İkinci cinayettin üzerinden 7 saat geçmişken Sakarya`nın Hendek ilçesindeki bir akaryakıt istasyonuna giren Mehmet Karahasan ve Yiğit Bekçe, burada iş yeri çalışanı Mehmet Çakır`ı öldürdü.
Daha sonra otomobille uzun bir yol boyunca ilerleyen ve katliama devam eden ikili Mersin'in Erdemli ilçesine bağlı Tömük beldesinde büfe işleten Özkan Köse'yi Pozantı - Çamalan mevkisinde Bekir Ciritçi'yi, Gölbaşı'nda Enver Aycık ile Necati Yücel'i öldürdüler.
Mehmet Karahasan ve Yiğit Bekçe, ilk cinayetten 52 saat sonra Kızılcahamam'da yakalandı. 6 ilde işlenen cinayetler için açılan farklı davalarda ikisi de birkaç kez müebbet hapisle cezalandırıldı.
TAPU ÇETESİ
Cihangir’de oturan 82 yaşındaki diş doktoru Şemsiddin Geçgil ile 84 yaşındaki ablası Fikriye Geçgil’in kaybolması üzerine araştırma yapan polis, 2008 Haziranı’nda İstanbul'da yaşlı ve kimsesiz kişilerin gayrimenkullerini zorla aldıkları öne sürülen tapu çetesini ortaya çıkardı. Daha sonra yapılan araştırmalarda çetenin bu amaçla 3 kişiyi öldürdükleri iddia edildi. Hazırlanan iddianamede sanıkların Sadullah Paşa'nın Fransız asıllı gelini Vanda Jeanne İvorne Ayaşlıesen ile Fikriye Geçkil ve Şemsiddin Geçkil'i öldürdüğü yer aldı ve çete yöneticileri için 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istendi. Davada aralarında Şişli ve Beykoz tapu müdürlerinin de bulunduğu 33'ü tutuklu 55 şüpheli yargılanıyor.
ADANA KATLİAMI
Yaşadıkları cinnet sonucunda cinayet işleyenlerin haberleri sık sık haberlere yansıyor. Bunlardan en kanlı olanlarından biri de Haziran 2009’da Adana’da yaşandı. Aynı aileden 3’ü çocuk 8 kişi bir apartman dairesinde ölü olarak bulundu. Cinayetlerle ilgili olarak ailenin 38 yaşındaki oğlu Murat Y. yakalandı.
MARDİN KATLİAMI
Son dönemin en çok ses getiren ve en kanlı cinayeti Mardin'in Bilge Köyü’nde yaşandı. 5 Mayıs 2009’da bir düğün evine düzenlenen silahlı saldırıda 6’sı çocuk, 17’si kadın toplam 44 kişi yaşamını yitirdi.
İlk duruşması 2 Eylül’de yapılan davada Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan 43 sayfalık iddianamede, tutuklu 9 sanık hakkında, ‘tasarlayarak ve canavarca hisle adam öldürme’ suçundan 36'şar kez, 7 çocuğun öldürülmesi suçundan 7'şer kez ve gebe olduğu bilinen kadını öldürmek suçundan da 1'er kez olmak üzere 44'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
İddianamede ayrıca, tutuklu 9 sanığın, 4'ü çocuk 10 kişiyi de ''kasten öldürmeye kalkışma'' suçundan 200'er yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaları talep ediliyor.
Sanıklardan 18 yaşından küçük olan M.Ş.Ç. ile ilgili soruşturmanın ayrı yürütüldüğü kaydedilen iddianamede, evinde 6 adet el bombası bulunan Ahmet Çelebi hakkında da 17 yıla kadar hapis cezası talebinde bulunuluyor.
- Etiketler :
- Haberler