Başbakan Yıldırım: Türkiye hiçbir şekilde hukuk dışı işlem yapmadı

ABD'deki Rıza Sarraf davası ile ilgili konuşan Başbakan Yıldırım, davanın mesnetsiz olduğunu ifade ederek, "Türkiye hiçbir şekilde hukuk dışı işlem yapmadı" diye konuştu.

Başbakan Yıldırım: Türkiye hiçbir şekilde hukuk dışı işlem yapmadı

Başbakan Binali Yıldırım, " Ekonomi Zirvesi"nde yaptığı konuşmada, toplantıda konuşulacak konuların, verilecek mesajların 'nin geleceği, ekonomisi için çok önemli sonuçlara vesile olabileceğini söyledi. 

Türkiye'nin geçilen birkaç yıl içerisinde küresel ekonomik kriz dalgalarını gelişmekte olan tüm ekonomiler gibi fazlasıyla hissettiğini dile getiren Yıldırım, ama her seferinde de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde hükümetlerinin zamanlıca, ayağı yere basan kararlarıyla, politikalarıyla bu dalgalanmaların en asgari hasarlarla atlatmasını başardıklarını vurguladı.

Başbakan Yıldırım, "Son birkaç yıla baktığımızda Türkiye'ye giydirilmeye çalışılan ateşten gömlekleri, ekonomimize kalıcı zararlar vermeden bertaraf edebildik. Türkiye üzerinde birtakım emellerini gerçekleştirmek için gayret gösteren küresel siyaset lobileri kaybetti, Türkiye ve milletimiz kazandı. Nihayet FETÖ terör örgütü aynı süreçte sahneye sürüldü. Uluslararası bir suç şebekesi olan bu cani örgüt, 15 Temmuz gecesi 250 vatandaşımızı şehit etti ve 2 bin 194 vatandaşımızı da yaraladı, gazi oldular" ifadelerini kullandı.

"15 Temmuz darbe girişimiyle hedefledikleri kaos planını hayata geçiremeyenler hiç zaman kaybetmediler, Türkiye ekonomisi üzerinde istikrarı bozmak için algı operasyonlarına başladılar" diyen Yıldırım, şunları kaydetti:

"Hatırlayın, o günlerde hemen darbenin arkasında değerlendirme kuruluşları birbiriyle anlaşmış gibi ardı ardına Türkiye'nin notunu düşürdüklerini açıkladılar. Arkasından Türkiye, döviz ve Türk parası üzerinde bir dalgalanma yaşadı. Bütün bu gelişmeler sonrası Türkiye ekonomisi 2016'ın üçüncü çeyreğinde 4,9 küçülmüş ama yıl sonu itibarıyla beklediğimiz büyüme oranının biraz altında yüzde 3,2 büyümeyle tamamlamıştır. 2017 içinde büyük kriz senaryoları hayata geçirilmişti. 2017'nin çok kötü bir yıl olacağı, Türkiye ekonomisinin bozulmaya devam edeceği, 'Artık Türkiye'de yatırım yapılamaz, büyüme sürdürülemez, ekonomik kriz kapıda' diye açıklamaları yapmak suretiyle operasyonlar devam etti. Ama bugün tabloya baktığımızda ilk 9 ay Türkiye'ye giren doğrudan yabancı yatırım miktarı 7,5 milyar dolar. Sene sonu büyümemiz de en az yüzde 6 oranında gerçekleşmiş olacak. Makro göstergelerimiz sapasağlam. Yani Türkiye uluslararası yatırımcılar için güvenli bir yer olmaya devam ediyor. Türkiye, dünyaya güven veren ender ülkelerden biri. Türkiye, yatırımcının yüzünü güldüren ülkelerden biri. Bütün bunlar tutmayınca bu sefer de Türkiye'nin notunu düşüren o bildik kuruluşlar art arda 2017 için tahminlerini düzeltme yarışına girdiler. Hatırlayın üç sefer değiştirenler odu. Şimdi de 2017'yi bıraktılar, 2018 için kaos ve ekonomik kriz senaryoları tekrar tedavüle sürüldü. İş alemimiz, vatandaşlarımız rahat olsun. Nasıl ki 2017'de oyunları ters yüz ettikse, büyüme rekoru gerçekleştirdikse, 2018'de de gerekli tedbirleri alarak ülkemizi kalkındırmaya, ekonomimizi büyütmeye devam edeceğiz."

"TÜRKİYE BİR İSTİKRAR ADASI OLARAK EKONOMİK GELİŞMESİNİ SÜRDÜRECEK"

Türkiye'nin bir istikrar adası olarak ekonomik gelişmesini sürdürmeye devam edeceğini aktaran Yıldırım, "Son 10 yılda küresel krize rağmen Türkiye büyümeye devam ediyor ve dünyada yapılan 10 büyük projenin 6'sını Türkiye gerçekleştirmeyi başardı. Doğru planlama, uygun projeler, sağlam finansman modeliyle Türkiye'ye birçok eser kazandırdık, bundan sonra da kazandırmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. 

Başbakan Binali Yıldırım, bugün Türkiye gibi medeniyetlerin buluştuğu, Asya ile Avrupa'nın bir araya geldiği bu topraklarda 3 saat uçuşla 56 ülkeye ulaşılabildiğini belirterek, "Yine bu 56 ülkede 1,5 milyar nüfus yaşıyor. 30 trilyon dolarlık bir gayri safi milli hasıladan bahsediyoruz. Türkiye'yi bölgesinde ekonomik bir çekim merkezi haline getirmek en önemli hedeflerimiz arasında yer alıyor. Transit ticaretin yakın gelecekteki adresi Türkiye olacak. Şu anda İstanbul'da yapımı devam eden ve seneye ilk etabını açacağımız dünyanın en büyük havalimanı bu hedefimizin itici güçlerinin başında geliyor. Havacılığın merkezi artık batıdan doğuya doğru, bizim topraklarımıza geldi. Bu tarihin tekerrüründen ibarettir. Bir zamanlar İpek Yolu, Baharat Yolu ile doğudan batıya zenginlik için göç yapılırken, şimdi artık zenginlik merkezleri batıdan doğuya doğru döndü. Her iki yönde de bu kervanların, bu göçlerin geçeceği, konaklayacağı yer Anadolu coğrafyası, bizim topraklarımız" şeklinde konuştu. 

Yıldırım, çarkların bu kadar uyumlu ve başarılı dönmesinin, birçok badireye rağmen ekonominin sağlam temellerde emin adımlarla geleceğe ilerlemesinin bazı çevreleri rahatsız ettiğini söyledi.

Durmadan Türkiye ekonomisi hakkında "felaket senaryoları" yazıldığına dikkati çeken Yıldırım, "Bugün döviz kurları üzerinde manipülasyonları görüyoruz. Türkiye ekonomisi, sağlam temelleri ve istikrarıyla güçlüdür, şoklara, her türlü müdahalelere rağmen dirençlidir. Bu, geçtiğimiz 15 yıl içerisinde çeşitli vesilelerle test edildi, gördük ve bu testlerden ekonomimiz başarıyla çıkmıştır" ifadesini kullandı.

Spekülasyoların döviz kurlarında kısa vadede dalgalanmaya sebep olduğuna da işaret eden Başbakan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ama Türkiye, bütün bu şoklara karşı direnç göstererek, büyümesini sürdürüyor. Türkiye, ekonomik reformlarla bundan sonra, önümüzdeki yıllarda orta vadeli plan uygulaması çerçevesinde direncini daha da artıracak. Uzun vadede felaket tellallığı yapanlar, yine ters köşe olacak, hüsrana uğrayacak. Yatırımcılarımız, esnafımız, KOBİ'lerimiz, küçük, büyük, orta işletmelerimiz, herkes müsterih olsun, yatırım planlarını değiştirmesin, daima ileriye bakmaya devam etsin. Çünkü gelecek Türkiye'nindir, gelecek milletimizindir. 15 yılda nice spekülasyonlara, faiz lobilerinin sıkıştırmalarına, küresel finans simsarlarının ayak oyunlarına rağmen, biz Türkiye'yi üçe katladık. 2003'ten 2016'ya gelirken, milli gelirimiz 300 milyar dolarlardan 800 milyar dolarların üzerine ve kişi başına milli gelir de 3 bin 200 dolardan 11 bin dolara yaklaşmıştır. Bizim işimiz söylentilere kulak asmak değil, yeni bir geleceğin inşası için icraat yapmaktır. Türkiye, 2023 hedeflerine Gazi Mustafa Kemal'in bize gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine kararlılıkla ilerlerken, laf üstüne laf koyan, felaket tellallarına değil, taş üstüne taş koyan çalışkan bir siyaset anlayışına bugün düne göre daha fazla ihtiyaç duymaktadır."

"TÜRKİYE EKONOMİSİ HER TÜRLÜ ŞOKA KARŞI SAĞLAM"

Bu anlayışın 15 senedir Türkiye'ye birçok başarı kazandırdığını, Türkiye ekonomisinin her türlü şoka, manipülasyona karşı sağlam olduğunu her defasında ispatladığını vurgulayan Başbakan Yıldırım, bunun için öncelikle kamu kesimi, bankacılık ve reel sektöre bakmak gerektiğini dile getirdi.

Kamu maliyesi açısından Türkiye'nin Avrupa'nın en güçlü ülkeleri arasında yer aldığını, bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 2 civarında olduğunu kaydeden Yıldırım, "Ocak-Ekim döneminde bütçe gelirleri 510 milyar, vergi gelirleri 431 milyar olmuştur. Vergi gelirleri performansı da göstermektedir ki ekonomi canlanmaya, canlı kalmaya devam ediyor. Eğer kazanç olmazsa, üretim olmazsa, istihdam olmazsa vergi tahsilatı da olmaz. Vergi performansına baktığımızda Türkiye'de üretimin, yatırımın, istihdamın devam ettiğini görüyoruz" ifadelerini kullandı.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in Türkiye için, "Güçlü ekonomik büyümesi ve yönetilebilir kamu borcu göstergeleri kredi için kilit öneme sahip olup, bu, diğer ülkeler açısından örnek alınacak bir niteliktir" dediğini aktaran Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunu kimin için söylüyor? Türkiye için söylüyor. Bunlara ne yaparsanız yapın, böyle lafları kolay söylemezler ama onlar söylemiyor, ekonomimiz söyletiyor, Türkiye'nin başarısı onlara bu lafları söyletiyor. Ama ne söylerse söylesinler, biz önümüze bakacağız, işimize bakacağız. Ülkenize güvenin arkadaşlar, milletinize güvenin. 'Efendim dalgalanma oldu, şöyle oldu böyle oldu..." Bunlar gelip geçicidir. Türkiye neleri gördü neleri... Yüzde 80, yüzde 100, yüzde 7 bin 500 faizleri gören bir ülke... Enflasyon oranları çift haneli onlarca yıl süren bir süreçten bugünlere geldi. Birtakım konjonktürel ve kısa dönemli dalgalanmaları görüp, asla ve asla ümitsizliğe kapılmanızı istemiyoruz. Çünkü göstergeler ortada. Bizim döviz ihtiyacımız var, finans tarafında biraz problemlerimiz var ama bunlar da hepsi çözülebilecek nitelikte. Ekonomimizin büyüklüğü içerisinde, ekonomimizin vadettiği gelecek içerisinde bu ihtiyaç bir sorun teşkil etmeyecek, bir krize asla neden olmayacak."

"BANKACILIK SEKTÖRÜ DAYANIKLILIĞINI İSPAT ETTİ"

Bankacılık sektörünün de 2007, 2008 ve 2009 yıllarındaki finansal çöküşte dünyaya örnek olduğunu ve dayanıklılığını ispat ettiğini vurgulayan Yıldırım, güçlü sermaye yeterliliği ve risklere karşı korunmuş bankacılık sisteminin, bugün de aynı şekilde devam ettiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Bankalar yüksek faizden hoşnut değilmiş. Elinizi mi tutan var, indirin kardeşim, indirin. Vatandaş da hoşnut değil, istiyorsanız indirirsiniz. Eğer bir şeyi istemiyorsanız muhakkak istemediğinizi terk etmek, istediğinizi elde etmek için bir azim ortaya koymak lazım, bir gayret ortaya koymak lazım. Bir sarmala girmenin anlamı yok. Daha büyük bir sonuç için, bazı küçük, kısa vadeli menfaatleri terk etmesini ve ortak bir platformda buluşmasını finans piyasamız mutlaka başarmalıdır. Eğer siz burada birtakım yeni açılımlar ortaya koymazsanız, gelecekte bunun olumsuz etkilerini en önce siz yaşayacaksınız. O bakımdan burada finans piyasamız, hükümetimiz hep beraber, Merkez Bankamız, el birliğiyle kendi yerli ve milli kaynaklarımızı harekete geçirerek, bu süreçlerde üzerimize oynanan oyunları bozabilmeliyiz, bunu yapacak gücümüz ve kabiliyetimiz var. Biz hükümet olarak tabii ki gereken her türlü tedbirleri alacağız. Merkez Bankası kendi tedbirlerini alacak, hükümet kendi tedbirlerini alacak. 2017 için ne yaptık? Hemen gördük riski, kararlarımızı aldık, KGF'yi (Kredi Garanti Fonu) devreye soktuk ve çarkın dönmesini sağladık. Sağ olun, siz de bankalar olarak elinizi taşın altına koydunuz ve böylece 2017 için önümüze konan o felaket tablolarını ters yüz ettik ve 2017'de dünyada parmakla gösterilen, büyüyen ülkeler arasında yerimizi aldık. 2018 için de aynı şeyleri söylüyorum. Bu durumlar gelip geçicidir. Türkiye, 2018'de 2017'den aşağı kalmayacaktır. Büyümeye devam edeceğiz, yatırıma devam edeceğiz, üretime devam edeceğiz. Onun için, durmak yok, yola devam arkadaşlar."

Başbakan Yıldırım, başta KOBİ'ler olmak üzere ihracata yönelik firmalara, Kredi Garanti Fonu (KGF) kapsamında 200 milyar liralık bir kredi hacmi oluşturulduğunu hatırlattı.

Bundan yararlanan firma sayısının 356 bine ulaştığını aktaran Yıldırım, bu rakamda KOBİ'lerin payının yüzde 74 olduğunu vurguladı. Yıldırım, "Yani öyle paralar büyük firmalara, büyük işletmelere verilmiş filan lafları var. Bunların gerçekle alakası yok ve daha çok da yeni projeler, yeniden yapılandırmalar için harcanan miktarlarda çok daha küçük oranları teşkil etmektedir" ifadelerini kullandı. 

İhracat verilerine bakıldığında olumlu gelişmelerin görüldüğünü dile getiren Yıldırım, bu yılın 10 ayında, ihracatta geçen yıla göre yüzde 11 oranında artış olduğunu, ekim ayı artışının da son 9 yılın en yükseği olarak yüzde 15,5 olarak gerçekleştiğini söyledi. Yıldırım, gelinen noktada yıl sonu itibariyle 12 aylık dönemde bir önceki yıla göre yüzde 10,7 artış ve 154 milyar doların üzerinde bir ihracat rakamına ulaşılmış olacağını aktardı.

Ara malı ve sermaye malının ithal bağımlılığında azalma eğiliminin devam ettiğini vurgulayan Yıldırım, "İhracatımızı oluşturan ithal ikamesi, ara malı ihtiyacı ve bunun yerli kaynaklar tarafından temin edilmesi yönünde de ciddi bir çalışma içerisindeyiz. Bunu yapınca ne olacak? İhracatımızın net katma değerini artıracağız ve cari açığımıza da olumlu bir katkı sağlamış olacağız. Artık Türkiye, ihracat odaklı büyümeyi başarma yolunda kararlı bir adım atmıştır ve bunu sürdürmektedir" şeklinde konuştu.

Başbakan Yıldırım, reel sektöre sağlanan kredi teminatı imkanı ile krediye yönelmek üzere bankaların fonlama maliyetinde bir artış gerçekleşirken kredi faizlerinde de yukarı bir hareketin olduğunu, piyasaların canlanması ölçüsünde enflasyonda da bir kıpırdama sonucunun ortaya çıktığını söyledi. 

"HİÇ TELAŞ ETMİYORLAR. BİZ NİYE TELAŞ EDELİM?" 

Türkiye'nin ekonomide altyapısının sağlam olduğunu vurgulayan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Reel sektör sağlam, bankacılık sektörü sağlam. Kamu finansmanı; kamu borcu, milli gelire oranı yüzde 30'un altında. Toplam kamu özel sektör borçlarının oranı, milli gelirin yüzde 130'u civarında. Gelişmiş ülkelere bakıyorsunuz, bu oranlar yüzde 400'e varan var, yüzde 300'e varan var. Avrupa'da yüzde 200'ün üzerinde galiba değil mi Mehmet (Şimşek) Bey? Avrupa Birliği ortalaması, milli gelirlerinin iki katından fazla borçları var. Hiç telaş etmiyorlar. Biz niye telaş edelim. Bizimki onlarınkinin yarısı kadar. Bizde daha dinamik bir nüfus var, bizde daha üretken bir ekonomi var. Oralarda büyüme yüzde 2, yüzde 3'le gidiyor. Bazılarında sıfır. Türkiye'de işte bugüne kadar 5'in üzerinde büyüme var. Üçüncü çeyrekte muhtemelen biraz daha yüksek bir büyüme olacak ve yıl sonunu öyle zannediyorum ki 6'dan aşağıya inmeyecek."

Yıldırım, konuşmasında ABD'de devam eden davalara da değindi. 

ABD'de devam eden bir dava üzerinden birtakım dedikodular, spekülasyonlar, yalan yanlış lafların ortada dolaştığını dile getiren Yıldırım, şunları kaydetti:

"Bunu da fırsat bilen birtakım çevreler Türkiye ekonomisi üzerinde operasyon yapmaya çalışıyorlar. Amerika'da görülmekte olan davalar mesnetsiz, asılsız söylentilere ve yalanlara dayanmaktadır. Türkiye, bugüne kadar ihracatında, ticaretinde hem kendi hukukuna hem de uluslararası hukuka aykırı hiçbir işlem yapmamıştır. Bu bakımdan ülkemiz rahattır. Biz Birleşmiş Milletler'in aldığı her türlü karara saygı gösteren, hukukun üstünlüğüne önem veren bir ülkeyiz. O bakımdan Türkiye'ye zorlama yoluyla birtakım isnatlarda bulunmak ve buradan finans sektörümüzü sıkıştırarak Türk ekonomisini zora sokmak gayretleri beyhudedir, asla sonuç çıkarmaz. Bu dava maalesef hukuki olmaktan siyasi bir yöne doğru evrildiğini görüyoruz. Biz diyoruz ki, Türkiye'de de Amerika'da da bırakalım hukukçular işlerini yapsın. Siyaset de kendi işini yapsın ama asla ve asla hukukçuların iki ülkenin ilişkilerini zehirlemesine de müsaade etmeyelim."

Türkiye-Amerika'nın, iki müttefik devlet olduğunu aktaran Yıldırım, "NATO'da beraberiz, yarım asrı aşan bölgede iş birliğimiz var. Her ne kadar son zamanlarda bizim canımızı yakan terör örgütleriyle iş tutuyor olsalar bile bunun geçici bir durum olduğunu kabul ediyor ve bu işin kısa sürede bu yanlıştan dönüleceğini ümit ediyoruz ve bekliyoruz. 17-25 Aralık'ta terör örgütünün yargı yoluyla gerçekleştirmeye çalıştığı darbe tutmayınca bugün Amerika'da görülen davaya Fetocuların bir şekilde sızmaları suretiyle tekrar denenmeye çalışılmaktadır. Bu davanın temelini, hukuki dayanağı oluşturan deliller, bilgiler, belgeler Feto terör örgütünün 17-25 Aralık öncesi ülkemizde yaptığı kanunsuz, hukuksuz işlerin bir sonucu olduğunun bilinmesini isteriz. Hukuk devletinden beklenen delillerin sağlam, hukuki altyapısı sağlam bir davayla yargılamayı gerçekleştirmiş olması. Ne idiği belirsiz, üretilmiş, montaj, yapıştırma bilgileri delil olarak ortaya koymak hukuk değildir, hukuki bir düşünce tarzı değildir" ifadelerini kullandı.

Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin başka ülkelerle yaptığı ticaretin, Türkiye'nin işi olduğunu ve Türkiye'nin vereceği karara bağlı olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Bu konuda da kimseden icazet almaya ülkemizin ihtiyacı yoktur. Bazıları, kendileri ambargo koydukları ülkelerle rahat rahat ticaret yapacaklar aynı ülkeyle Türkiye ticaret yapınca bu suç olacak. Buna kargalar güler. Daha yakın zamanda İran ile Amerika uçak satışı konusunda anlaşmaya vardılar, prensip anlaşmasına vardılar. Ondan sonra da kalkıp 'Türkiye, ambargoyu deldi, ihlal etti' gibi ipe sapa gelmeyen iddialar ortaya koyuyorlar. Bunun neresinde hukuk var? Bunun neresinde adalet var? O bakımdan eğer uluslararası hukuka uyulacaksa buna bu iddiayı ortaya koyanların en önce kendileri riayet etmesi beklenir. Türkiye'nin ve söz konusu ülkenin hukuku derindir ve bu hukuku zedeleyecek birtakım spekülasyonlardan, birtakım sorumsuz beyanlardan kaçınılması mutlaka elzemdir, gereklidir."

Yıldırım, Türkiye'nin uluslararası ekonomik ilişkilerinde hukuka aykırı herhangi bir işlemin ne geçmişte söz konusu, ne de şimdi mevcut olduğunu söyledi. 

Türkiye'nin bütün kurumlarıyla sağlıklı bir şekilde çalışan bir hukuk devleti olduğunu dile getiren Yıldırım, şöyle devam etti:

"Her ülkede hatalar olabilir. Hataları düzeltmek de hukuk devletinde yine ülkeyi yönetenlerin sorumluluğundadır. Amerika Birleşik Devletleri'nde devam eden bu yargı ve burada gelişen olaylar Türkiye'ye ve ülkemizin küresel ölçekteki ekonomik ilişkilerine zarar verme noktasına gelmiştir. Buna asla ve asla müsaade edilmemelidir. Davanın tarafları orada baskı altında tutulmakta, ülkemiz ve menfaatlerimiz aleyhine ifade vermeye zorlanmaktadır. Sanık olarak açtığınız, daha duruşma başlamadan tanığa dönüşmüştür. Bunun adalet neresindedir? Bütün bunlar dünyanın gözü önünde cereyan etmektedir. Türkiye'yi zor durumda akılları sıra bırakacak ifadeleri almak suretiyle ve bu şekilde bir sonuca ulaşma gayretleri beyhudedir. Yapılan işin adı insan hakları ihlalidir."

Bu hukuk ayıbını suistimal ederek Türk bankaları hakkında kriz söylentileri çıkaranlar ve bunu yapanların geçmişte olduğu gibi yine sukutu hayale uğrayacağını vurgulayan Yıldırım, Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'nin 50 yıllık hedefi olduğunu, bu hedefinde de zerre kadar şaşma olmadığını kaydetti.

Yıldırım, AB'nin katılım öncesi yardımlarda kısıtlama kararı aldığını belirterek, şöyle konuştu:

"Sanki büyük bir işmiş gibi, büyük bir gürültüyle patırtıyla kamuoyuna duyurdular. Neymiş? 105 milyon avro verilen katılım öncesi desteklerde kesintiye gitmiş. 105 milyon avro nedir kardeşim? Türkiye'nin ekonomisi içinde ne anlam ifade eder. Türkiye'nin tek bir projesi 3 milyar avro. Türkiye artık eski Türkiye değil. Olsa ne olur, olmasa ne olur. Türkiye milyar dolarları, avroları yatırım için geleceği için harcayabilecek bir ekonomik potansiyele sahiptir. Türkiye bugüne kadar AB hedefine ne kadar sadakat gösterdiyse bundan sonra da aynı şekilde devam edecektir. Tabi bu tek taraflı olmaz. Karşı tarafın da aynı şekilde gelecek vizyonunu belirlemesi, hangi yönde gideceğine karar vermesiyle de ilgilidir. 'Türkiye'yle mi AB yoluna devam edecek, yoksa kendi içine kapanıp yeni bir gelecek mi belirleyecek.' bunu belirleme işi, bu karar bizim kararımız değil AB'nin kararı olacaktır. Bu kararlarını verdiği anda biz de ona göre hareket edeceğiz."

"AB İLE İLİŞKİLER NORMALE DÖNMEYE BAŞLADI"

Başbakan Binali Yıldırım, son bir iki yılda Avrupa'daki seçimler ve Türkiye'deki referandum esnasında yaşanan gerginlikler sonucu ilişkilerin istenilen düzeyde olmadığını belirterek, bunun geçici bir durum olduğunu gördüklerini, şimdi peyderpey ilişkilerin normale dönmeye başladığını söyledi.

Türkiye'yi aydınlık yarınlara taşımaya kararlı olduklarını dile getiren Yıldırım, 2023 hedeflerine emin adımlarla götürmeye de kararlı olduklarını anlattı.

Yıldırım, kısa bir süre önce orta vadeli plan yapıldığını ve yürürlüğe koyulduğunu belirterek, bu planın esasını yatırım, üretim, istihdam ve ihracatın oluşturduğunu, planın dört temel üzerinde  yapıldığını kaydetti.

Başbakan Yıldırım, 2018-2019-2020 için büyüme oranının 5,5'un altında olmayacağını ifade ederek, faiz ve enflasyonda tek haneli rakamlara indirilmek için gerekli gayreti çabayı göstereceklerini, bunun herkesin işi olduğunu, tek başına hükümetin, tek başına kişilerin işi de olmadığını vurguladı.

Finans, reel ve kamu sektörüyle hep beraber işveren, işçiler bir araya gelerek ülkenin menfaatlerini esas alarak küçük vadeli hesapların erteleneceğini belirten Yıldırım, "İkinci plana atacağız ve böylece bölgemizde yıllardan beri büyük bir mücadele veren ülkemizin bir yandan bölgenin istikrarına katkı sağlaması, Suriye'de, Irak'ta, diğer bölgelerde akan kanın durdurulması, kalıcı çözüme buralarda uğraşılması için aktif katılımımız devam ederken diğer yandan da ekonomik büyümemiz, refahımızın artması yönündeki çabalarımızı sürdüreceğiz" diye konuştu.

Yıldırım, Türkiye olarak iş dünyasının önünü açacak, sektörü bir anlamda güvenceye kavuşturacak toplumsal sözleşmelere imza atıldığını ve bunlara devam edileceğini ifade ederek, milletin 15 Temmuz'da demokrasinin ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha cümle aleme gösterdiğini, bu sorumlulukla küresel krize rağmen son 10 yılda ortalama her yıl yaklaşık 1 milyon vatandaşa iş  aş ve aş sağlandığını anlattı.

Son bir yılda istihdamda 1 milyon 300 bin kişiye iş bulunduğunu dile getiren Yıldırım, "AB üyesi 28 ülkenin genelinde gençlerin iş gücüne katılım oranı son 10 yılda yüzde 2,5 azalmışken, Türkiye'de ise bu 5.8 oranında artış göstermiştir. Yılın ilk yarısında yüzde 5.1'lik büyümenin 3.9'u yatırımlardan ve ihracattan gelmektedir. Bu neyi gösteriyor? Büyümenin kalitesini gösteriyor. 2017 başında bir ihracat seferberliği başlattık ve Eximbank'ın sermayesini 10 milyara çıkardık. Bunun anlamı, ihracatçı sayısı daha artsın, ihracat miktarımız daha artsın, pazar çeşitliliğimiz daha da fazlalaşsın. Sonuçları ortada ihracat artmaya devam ediyor ve inşallah geçmiş yıllardaki 156 milyar doları yakalamayı hedefliyoruz. Bu sene en azından o rakama erişmiş olacağız" şeklinde konuştu.

"55 TEKNOLOJİ GELİŞTİRME BÖLGESİ FAALİYETE GİRDİ"

Başbakan Binali Yıldırım, bugün dünyanın en büyük 250 müteahhitlik kuruluşu içinde 45 Türk firmasının yer aldığını anlatarak, bu sayıyla Çin'in ardından ikinci sırada yer aldıklarını söyledi. 

Türkiye'nin kabiliyetini gösteren bir başka gelişmenin de 2016 yılında müteahhitlik sektöründe proje hacmi bakımından dünya devleri Almanya ve Japonya'yı da geride bıraktığını dile getiren Yıldırım, turizmin tekrar toparlandığını anlattı.

Turizmde yılın 9 ayında bir önceki yıla göre yüzde 29'luk artış sağlandığını vurgulayan Yılrdırım, "Hala 2015 öncesi noktaya gelmiş değiliz, bunun için gayret ediyoruz. 69 adet teknoloji geliştirme bölgesi ilan ederek bunların 55 tanesini faaliyete soktuk. Türkiye artık katma değeri yüksek teknoloji üretebilen güçlü bir ekonomiye geçsin istiyoruz" diye konuştu.

Yıldırım, demir ipek yolunun Bakü-Tiflis- Kars hattını hizmete açtıklarını hatırlatarak, bu sayede ulaşılacak pazarın büyüklüğünün 31 trilyon dolar olduğuna vurgu yaptı.

Uzakdoğu'dan Avrupa'ya açılan ulaşım koridorunda "Orta koridor" diye nitelendirdikleri bu güzergahın tam da Türkiye üzerinden geçtiğine dikkati çeken Yıldırım, şöyle devam etti:

"Milli savunma sanayinde yerlilik oranını yüzde 60'ın üzerine çıkardık. Türkiye'ye yaptığımız bölünmüş yollar, otoyolların yanı sıra şimdi de yerli otomobil yapmak için Türk firmaları işbirliği içine girdi, birlikte bu sorumluluğu üstlendiler. enerjide dışa bağımlılığı azaltacak hamleleri de gerçekleştiriyoruz. Nükleere dayalı Mersin-Akkuyu nükleer santrali inşallah bu yıl başlamış olacak ve 2023 hedeflerimiz içinde 4480 megavat ilave bir güçle hizmete alınmış olacak."

Başbakan Yıldırım, bunların saymakla bitmeyeceğini, eğitim ve sağlık ile birçok alanda Türkiye'nin 2023 hedeflerinin bir çoğunu şimdiden yakalamış gibi gözüktüğünü aktararak, "Türkiye, güven veren yatırım fırsatları ve yükselen yıldızıyla oluşturduğu cazibe merkezi yapısını korumaya devam edecek böylece bölgede istikrar unsuru olarak kalmaya devam edecektir. Yarınlarımızın bugünden daha da güzel olacağını bir kez daha altını çizerek ifade etmek istiyorum" dedi.

  • Etiketler :
  • Haberler -
  • Binali Yıldırım
  • Türkiye
  • Gündem
  • Siyaset
  • Ekonomi

Sayfa Yükleniyor...