Numan Kurtulmuş: Türkiye tekelci medya anlayışını geride bıraktı

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Türkiye, tekelci medya anlayışını geride bıraktı. Sadece kamu tekelinin bulunduğu medya dönemleri geride kaldı" dedi.

Numan Kurtulmuş: Türkiye tekelci medya anlayışını geride bıraktı

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, İstanbul'da, Televizyon Yayıncıları Derneği'nin (TVYD) çalışma toplantısında konuştu.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, 64. Hükümet'te Medyadan Sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak göreve geldikten sonra medya kuruluşlarıyla ilişkilerin daha da iyi bir hale getirilmesi için özellikle meslek kuruluşlarının seslerini çıkarabilmesi, taleplerini derli toplu ifade edebilmeleri için bir sürecin başladığını anlattı.

Daha önce İnternet Yayıncıları Derneği ve Medya Derneği ile toplantılar yaptığını kaydeden Kurtulmuş, bu toplantının da üçüncü olacağını söyledi.

Anadolu Ajansı Genel Müdürü Şenol Kazancı, TRT Genel Müdürü Şenol Göka ile Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Ahmet Göktürk İnan'ın da toplantıda yer aldığını anımsatan Kurtulmuş, gelen herhangi bir teklif ve talebin not edileceğini ifade etti.

Yeni Şafak ve Yeni Akit gazetelerine yönelik saldırıları nefretle kınayan Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Terörün her tarafı, farklı kesimleri hiç ayırt etmeksizin nasıl hedef seçtiğinin en açık göstergeleri de medyaya saldırıda bulunmuş olmasıdır. İnşallah en kısa zamanda bu saldırının arkasındaki güçler ortaya çıkartılacaktır. Ancak sadece iki gazetemize yapılan bu saldırı, sadece medyaya yapılan saldırı olmanın ötesinde 'ye yapılan açık bir saldırıdır. 22 Temmuz'dan bu yana çok taraflı ve çok yönlü bir terör saldırısıyla karşı karşıya. Farklı terör örgütleri, Türkiye'nin farklı yerlerinde bir kısmı canlı bombalarla, bir kısmı şehirlere çukurlar kazarak oralara yerleştirdikleri bombalarla, bomba düzenekleriyle doğrudan doğruya Türkiye'yi hedef alarak, ülkedeki demokrasiyi hedef alarak, Türkiye'deki demokrasinin önemli unsurlarından birisi olan medyayı da hedef alarak terörü icra ediyorlar. Dolayısıyla buna karşı her birimizin yekvücut durmamız, hepimizin ortak bir noktada terörü lanetlememiz lazım. Türkiye'nin en kısa zamanda bu terör belasından kurtulması için nasıl hükümet ve güvenlik birimleri üzerine düşen sorumluluğu yerine getiriyorsa, nasıl geçen hafta Mardin'de başbakanımızın açıkladığı birlik, huzur ve demokrasi eylem planıyla birlikte meselenin maddi ve manevi bütün unsurlarının ortadan kaldırılması için çaba sarf ediliyorsa, medya mensuplarından da teröre karşı ortak bir ses, ortak bir nefes olmanızı beklediğimizi bir kere daha ifade ediyorum. Bu olayları lanetliyoruz, bu terörün arkasındaki bütün güçleri yüreğimizden gelen bütün samimiyetle lanetliyoruz. İnşallah Türkiye bu terör belasından kurutulacaktır."

"TÜRKİYE, TEKELCİ MEDYA ANLAYIŞINI GERİDE BIRAKTI"

Demokrasinin, kamunun tercihlerinin, yönetim süreçlerine aktarım işi olduğunu, seçilenlerin, seçenlerin herhangi bir konuda ne düşündüklerini, tavırlarını, tercihlerini, önceliklerini belirlemekle yükümlü olduğunu ve kamuoyunu denilen kavramın da buradan çıktığını aktaran Kurtulmuş, kamuoyunun ilgilerini, tercihlerini, beklentilerini anlamada en önemli kilit rollerinden birinin de medyanın üzerine düştüğünü vurguladı.

Medyanın özgür olması ve görüşleri açık bir şekilde dile getirmesi gerektiğini, bunu yaparken de objektif bir yayıncılık içerisinde hareket etmesi gerektiğine vurgu yapan Kurtulmuş, Türkiye demokrasisinin geçen dönemde siyaset-medya ilişkileri, medyada özgürlükler bakımından çok önemli dönemlerden geçildiğini dile getirdi.

Türkiye'nin siyasi tarihini hiç bilmeyen birinin, medya tarihini incelediğinde Türkiye'nin hangi dönemlerinde demokrasinin geliştiğini görebileceğini ifade eden Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Türkiye, tekelci medya anlayışını geride bıraktı. Sadece kamu tekelinin bulunduğu medya dönemleri geride kaldı. Sadece büyük firmaların, büyük holdinglerin tamamıyla medya üzerinde tekelleştiği dönemler geride kaldı. Bu görsel medya bakımından böyle olduğu gibi, yazılı medya açısından böyle olduğu gibi bütün alanlarda yaşanan bir durumdur ve çok şükür bugün Türkiye, çoğulcu, çeşitli farklı kanaatlere sahip olan çok farklı medya kuruluşlarına sahip oldu. Bugün zaten medya dediğiniz şey de sadece eskinin görsel medyası ya da yazılı medyası değil, internete kadar çok geniş bir alana kadar yayılmış farklı medya kuruluşlarını temsil ediyor. Türkiye'de biz demokrasinin gelişmesi için medyanın da güçlenmesinin zaruri olduğu kanaatindeyiz. Medyayla ilişkilerimiz bakımından eski dönemlerde olduğu gibi ne medyanın siyasete yol, yöntem, usul ve üslup dayatmasına rıza gösteririz, ne de siyaset olarak medya üzerinde birtakım dayatmalarla medyanın şekillenmesini arzu ederiz. Eski dönemlerde yaşanan hatalara Türkiye, bir daha düşmemek mecburiyetindedir. Medya, üzerine düşen sorumluluğu yapacak ama medya istediği iktidarı koltuğa getirip istediği iktidarı koltuktan indirme vazifesini kendisinde görmeyecek. Medyanın vazifesi, kamuoyunun görüşlerini siyasetin emrine sunmaktır. Siyasetin vazifesi de kamuoyundaki bütün bu tercihleri farklılıkları da çok ciddi ve objektif süzgeçlerle alarak kendi karar mekanizmalarına yansıtmaktır. Dolayısıyla burada iyi bir medya-siyaset ilişkisinin önümüzdeki dönemde Türkiye demokrasisine katkı sunacağına yürekten inananlardanım."

Türkiye'de medyanın üç farklı ayak üzerine oturması gerektiğini düşündüklerini aktaran Numan Kurtulmuş, bunlardan birisinin "Tam manasıyla çoğulcu, fikir özgürlüğüne sahip, görüşlerini açık bir şekilde ifade eden ve bu anlamda da ekonomik bağımsızlığını da kazanmış olan özgür bir medyanın varlığı" olduğunu bildirdi.

Tek başına basın özgürlüğü, fikir özgürlüğünün medyanın önemli ayaklarından birisi olduğunu belirten Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Sadece bu sütunun varlığı, tek başına yeterli değildir. Dolayısıyla ikinci önemli sütun da medyanın insan hak ve onuruna riayet eden, insana değer veren bir anlayışla kamunun görüşlerini yansıtma görevini görmesidir. Hiçkimsenin basın özgürlüğü adına, kim olursa olsun, kimseye hakaret etme özgürlüğü yoktur, kimseyi değersizleştirme özgürlüğü yoktur. Bu anlamda medyanın değerli olması,
aslında insan haklarına, insan onuruna verdiği değerle mümkündür. Üçüncü ayak ise Türkiye'de medyanın bu anlamda hepimizin ortak değeri olan, ulusal, milli ve milli çıkarlarımıza saygılı davranma mecburiyetidir. Türkiye demokrasinin önemli bir aracı olarak medyayı görüyorsak, bu çerçevede herkesin de ortak değerlerimizi, 78 milyonu ortak bir millet yapan, bu ülkeyi de hepimiz için ortak vatan değerlerimiz neyse, bu değerlerimize dikkat etmek, bunlara itibar etmek ve değerlerimizi çoğaltarak gelecek nesillere aktaracak bir sorumluluk içerisinde medyanın faaliyet göstermesini önemli görüyoruz. Bu üç ayak üzerinde yükselen medya, asında medya-siyaset ilişkilerini, medya-toplum ilişkilerini de kolaylaştıracaktır. Bu çerçevede bizim anladığımız medya bu bu temel üç sütun üzerinde, bağımsız ve demokratik bir finansman üzerinde oturan, seçenlerin hukukunu-hakkını gözeten, çoğulcu, katılımcı, bu anlamda toplumsal mutabakatları esas alan bir anlayışı benimseyen, gerçeğin peşine düşen, gerçeği araştırmak ve düzeltmek üzere hareket eden, gerçeği çarpıtıp oradan kendisinin bulunduğu tarafa birtakım kazanımlar elde etmek değil, gerçeğin peşinde koşan bir anlayışta olmasını, somut verilere ve kanıtlara dayalı bir habercilik anlayışı içerisinde hareket etmesini, insan hakları, özgürlükleri ve insan onuru konusunda tavizsiz olmasını, farklılıkları esas alarak kendi farklılığını koruduğu gibi başkalarının da farklı olma hakkına saygı göstermeyi bilen bir anlayış içerisinde olmak durumundadır."

Kurtulmuş, Türkiye'nin terörle çok yoğun ve güçlü bir mücadele sürdürdüğüne işaret ederek, Türkiye'nin 20 Temmuz'dan itibaren önce Suruç katliamıyla başlayan, Viranşehir'de, Ceylanpınar'da polislerin şehit edilmesiyle ve İstanbul, Ankara katliamlarıyla devam eden terör saldırısıyla karşı karşıya olduğunu anlattı.

Terör saldırılarının sadece Türkiye'de bir terör örgütünün veya birkaç terör örgütünün "kendinden menkul" işi olmadığını dile getiren Kurtulmuş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Artık tecrübeyle biliyoruz ki, dünyanın hiçbir yerinde hiçbir terör örgütü tek başına hareket etmiyor. Dünyadaki bütün terör örgütleri DAEŞ'ten El Kaide'ye, PKK'dan başka örgütlere kadar bütün terör örgütlerinin arkasında birtakım dayılarının olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunlara zaman zaman lojistik destekleri, zaman zaman siyasi destekleri, zaman zaman silah desteklerinin nasıl verildiğine hep beraber şahit oluyoruz. Doğru dürüst bir şekilde dağlarda yürümesini bilmeyen insanların, dünyanın en önemli başkentlerinde ne kadar sistematik terör saldırıları yaptığını göz önünde bulundurursanız, bu söylediğimin ne kadar haklı olduğu ortaya çıkacaktır. İkiz kulelerin bulunmasından Paris'te eş zamanlı terör saldırılarına kadar, Mogadişu Havaalanı'ndaki saldırılardan İstanbul'daki ya da Ankara'daki, Suruç'taki saldırılara kadar her birisi, arkasında belki birden fazla devlet aklını saklayan, devlet aklıyla hareket eden terör saldırılarıdır."

Numan Kurtulmuş, Türkiye'nin özellikle 20 Temmuz'dan bu yana karşılaştığı saldırıların, terörün Türkiye ile ilgili olarak yeni bir döneme girdiğini gösterdiğini belirterek, "Terörün, hiç de masum olmayan hiç de daha önceki faaliyetleriyle benzerlik taşımayan yeni bir döneme girdiğini görüyoruz. Terör, hem bu anlamda uluslararası camiadan aldığı çok yüksek destek hem de aynı zamanda özellikle yakın komşularımız Suriye ve Irak'taki siyasi istikrarsızlıktan ve Suriye'deki terör örgütleri arasında bölünmüşlükten kaynaklanan birtakım zeminlerle Türkiye'ye karşı tam saha bir saldırıyı başlatmış bulunuyor" diye konuştu.

Zaman zaman söz konusu terör örgütlerinin birbirleriyle konsorsiyum halinde hareket ettiğini ve iş birliği yaptığını kaydeden Kurtulmuş, "İdeolojik olarak hiçbir benzerlikleri olmayan, sözde birbirleriyle taban tabana zıt görünen terör örgütlerinin Türkiye düşmanlığında ve bu ülkeye, bu millete düşmanlıkta nasıl hepsinin aynı safha geçtiklerini görüyoruz. Dolayısıyla bunun karşısında terörle mücadele verirken de sadece bunu bir retorik olarak sürdürmek değil, bunu bir milli, vicdan meselesi olarak alıp bu ülkenin bölünmezliğini sağlayacak her türlü çalışmayı da ortak bir şekilde yürütmek mecburiyetindeyiz" dedi.

Kurtulmuş, terörün, ölmek ve öldürmek, siyasetin ise yaşamak ve yaşatmak üzerinden siyaset ürettiğini ifade ederek, terörün varlığıyla siyasetin varlığının taban tabana zıt iki olgu olduğunu ve siyasetin varlığını güçlendirmek gerektiğini vurguladı.

"HER TÜRLÜ İŞ BİRLİĞİNE, DAYANIŞMA İÇERİSİNDE HAREKET ETMEYE DE HAZIRIZ"

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, büyük resme bakıldığında, "terör saldırıları", "eş zamanlı olarak Türkiye'nin mülteciler kriziyle karşılaştığı ağır yük", "Türkiye'nin uluslararası alanda karşılaştığı birtakım saldırılar" ve "içerideki saldırıların" özetini, "Bir asır önce oynanan oyunun ikinci perdesinin sahneye konulması" şeklinde tanımlayarak, televizyon yayıncılarına şöyle seslendi:

"Bir asır önce Sykes-Picot ile bu bölgeyi maalesef kağıt üzerinde cetvellerle çizip, sınırları istedikleri şekilde, hiçbir rasyonalitesi olmadan çizenler istiyorlar ki, bir asır sonra yeniden bu coğrafyada, başta Türkiye olmak üzere bütün ülkeleri yeniden dizayn etsinler. Osmanlı'nın revaklarında, sütunlarında ortada kilit taşı diye bir şey vardır, bütün taşları koyarlar, kilit taşını da ters koyarlar ki, o taşları da tutsun diye. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Anadolu ve Trakya topraklarından müteşekkil olan vatan topraklarımız, bu bölgenin kilit taşıdır. İstiyorlar ki bu kilit taşını çekip alsınlar, söksünler ve bu coğrafyayı bir asır sonra bıraktıkları yerden, oyunlarının ikinci perdelerini oynayarak yeniden dağıtsınlar, yeniden bölsünler, parçalasınlar.

Mesele, sadece Cizre'de gördüğümüz çukurdan ibaret değildir. Mesele sadece bugün İstanbul'da Yeni Şafak ve Akit gazetelerine atılan molotofkokteylinden ibaret değildir. Mesele çok daha önemli, çok daha kapsamlı, çok daha geniş bir iştir, yarım kalmış bir hesabın kapatılması çabasıdır. Bu millet nasıl Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı'nda bir asır evvel bu hesabın görülmesine müsaade etmediyse, Allah'ın izniyle şimdi de müsaade etmeyecektir. Bunu söylerken de en büyük güçlerimizden birinin de medyadaki yekvücut halinde ülkeyi savunmak, vatanı savunmak ve bu ülkenin geleceğini savunmak duygusu olduğuna inanıyoruz. Böyle olması gerektiğini düşünüyoruz. Terörle mücadele konusunda sadece meseleyi günlük olaylar çerçevesinde değerlendirmeyin, çok daha ötede Türkiye'nin, bölgenin dirliği, birliği, düzeninin geleceği anlamında görmenizi temenni ediyoruz. Her türlü iş birliğine, dayanışma içerisinde hareket etmeye de hazır olduğumuzu ifade ediyoruz. Burada dördüncü kuvvet olarak, demokrasinin temel unsurlarından birisi olarak sizlere büyük sorumluluk düşüyor."

"BU ANAYASA ARTIK TÜRKİYE'YE DAR GELİYOR"

Türkiye'nin yeni anayasa ihtiyacına değinen Kurtulmuş, "Bu Anayasa artık Türkiye'ye dar geliyor. Bu deli gömleğini Türkiye'nin kaldırıp atması lazım" ifadelerini kullandı.

Kurtulmuş, anayasa konusunda TBMM'de komisyon çalışmalarına başlandığına değinerek, "Hükümet olarak, AK Parti olarak hiçbir ön yargı içerisinde olmadan Türkiye'de sivil, demokratik, çoğulcu ve doğrudan doğruya millet tarafından yapılmış bir anayasaya ihtiyaç olduğuna inanıyoruz. Bunun için ne biliyorsak, sepetimizde hangi pamuk varsa ortaya koyuyor ve herkesi de sepetlerindeki pamuklarını ortaya koymaya, eteklerindeki taşları dökmeye davet ediyoruz. Yeni anayasayla ilgili, yönetim modelinden yeni Anayasa'nın özgürlükler babındaki maddelerine kadar, yeni Anayasa'da adalet sisteminin yeniden revize edilmesine kadar her alanda kim ne söylüyorsa, bunların gündeme getirilmesi hepimizin vazifesidir" diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, medyanın da anayasanın yapılması konusundaki sürece olumlu katkıları olmasını temenni ederek, "Yeni bir anayasa için kimin ne görüşü var, kim hangi demokratik çerçevede bu görüşü dile getiriyorsa, bunları medya kuruluşları olarak paylaşmamızın ve anayasa yapım sürecinde Türk medyasının değerli katkılarının önemli olduğunu ifade ederim. Her zaman görüş alışverişi içinde, fikirlerimizi, taleplerimizi karşılıklı konuşarak, inşallah özgür, güçlü bir medyayı daha ileriye götürerek ve yeni Türkiye'nin en güçlü organlarından birisi olarak özgür medyayı oluşturarak, geliştirerek, yolumuza devam edeceğiz" dedi.

Toplantıya Anadolu Ajansı (AA) Genel Müdürü Şenol Kazancı, TRT Genel Müdürü Şenol Göka, Basın Yayın ve Enformasyon (BYEGM) Genel Müdürü Ahmet Göktürk İnan'ın yanı sıra TVYD Başkanı Baran Şevişoğlu, Saymanı Fatih Savaş, Genel Sekreter Mustafa Alpay Güler, CNN Türk'ü temsilen Ferhat Boratav, NTV'yi temsilen Nermin Yurteri, Fox'u temsilen Ece Güner, ATV'yi temsilen Adem Gürses ve Kanal 7'yi temsilen Zahid Akman'ın aralarında bulunduğu televizyon yayıncıları katıldı.

KURTULMUŞ, TOPLANTI SONRASI SORULARI YANITLADI

Numan Kurtulmuş, toplantının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Yeni Şafak ve Yeni Akit gazetelerine eş zamanlı saldırıya ilişkin somut bilgiye ulaşılıp ulaşılmadığına yönelik soru üzerine Numan Kurtulmuş, "Kimlik konusunda somut bir bilgi yok. Biz toplantıya girene kadar üstlenen herhangi bir örgüt yoktu. Bütün detaylar çalışılıyor. Örgütler, kimlik bırakmak istiyorlarsa eylem yapma tarzlarında bazı imzaları olur. O imzalar üzerinden de emniyet birimlerimiz gerekli sonuca ulaşırlar diye ümit ediyoruz" dedi.

Kurtulmuş, saldırının Doğu ve Güneydoğu'daki olaylarla bağlantısı olup olmadığı sorusuna da "Kesin bir şey olmadığı için söyleyemeyiz, 'Şöyledir' diyemeyiz" karşılığını verdi.

Sayfa Yükleniyor...