Türkiye'de denizanası kaynaklı yaralanmalar artıyor

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Nur Eda Topçu Eryalçın, son yıllarda Türkiye'deki denizlerde, denizanası sayısının artması nedeniyle denizanası kaynaklı yaralanmalarda artış olduğunu söyledi.

Türkiye'de denizanası kaynaklı yaralanmalar artıyor

Doç. Dr. Eryalçın, yaptığı açıklamada, denizanalarının 'deki deniz kıyılarının tamamında görüldüğünü belirtti.

Türlerine göre denizanalarının görüldüğü yerlerin farklılık gösterdiğini belirten Eryalçın, "Karadeniz ve Marmara Denizi'nde genelde ay denizanası görülüyor. Ege ve Akdeniz kıyılarında ise daha farklı türlere rastlıyoruz. Özellikle son zamanlarda bizi endişelendiren ve bazıları zehirli olan türlere daha çok Akdeniz kıyılarında rastlıyoruz." dedi.

Eryalçın, son yıllarda Akdeniz ve Karadeniz’de denizanası sayısında yoğunluk olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Farklı denizanalarına da rastlama hızı arttı. Küresel iklim değişikliği nedeniyle Akdeniz'de yüzey suyu sıcaklıklarında artış var. Sıcaklık artışı özellikle yabancı tropik türlerin işine yarıyor. Bu durum Süveyş Kanalı'ndan gelen lesepsiyen dediğimiz denizanalarının artmasına avantaj sağlıyor. Dolayısıyla daha çok görmeye başladık egzotik yabancıları. Ayrıca çok eskiden beri devam eden besin ağında değişimler var. Bu da denizanalarının sayısını artırıyor. Dünyada aşırı avcılık var. Küçük balıkları denizden avladıkça aynı besini tüketen deniz analarına gün doğuyor. Küresel iklim değişikliğinden kaynaklı yüzey suyu artışıyla bu türleri daha çok görmeye başladık. Bu endişe verici bir durum. Çünkü bazıları çok yakıcı özelliğe sahip. Kıyıların yapılaşması ise denizanasının üremesinin artmasına neden oluyor. Denizanaları üremek için sert zeminlere ihtiyaç duyuyorlar. Kıyıları dolgu ve beton yaptıkça üreme alanları artıyor. İstanbul Boğazı'nda şu anda çok sayıda üreme yeri var. Bu neden Boğaz'da çok sayıda ay denizanası türünü görüyoruz."

''BALIK AĞLARINA ZARAR VERİYOR''

Türkiye'deki her denizanası türünün yakıcı olmadığına değinen Eryalçın, ay denizanasının kişi alerjik değilse hiçbir yakıcı etkisi olmadığını söyledi.

Eryalçın, bazı türlerin oldukça yakıcı olduğunu belirterek, "Türkiye'de artık denizanalarını daha sık görmeye başlıyoruz. Son yıllarda Türkiye'deki denizlerde denizanası sayısının artması nedeniyle denizanası kaynaklı yaralanmalarda artış var." diye konuştu.

Denizanalarının varlığının halk sağlığı üzerindeki etkisine işaret eden Eryalçın, şunları söyledi:

"Bazı türler son derece yakıcı özelliklere sahip. Denizanasının sayısının çok olmasının turizm üzerinde de olumsuz bir etkisi var. Çünkü kimse denizanalarıyla dolu bir denize girmek istemez. Ayrıca balıkçılık üzerinde olumsuz etkisi var. Çok sayıda denizanası olduğunda balık ağlarına zarar veriyor. Bilim insanları bu durumu 'Balık dolu denizlerden denizanası dolu denizlere doğru gidiyoruz.' diye açıklıyor."

KAYIT ALTINA ALINMASI İÇİN SİTE KURULDU

Doç. Dr. Nur Eda Topçu Eryalçın, TÜDAV'ın denizanalarını kayıt altına aldığını kaydederek, şu bilgileri paylaştı:

"Ulusal Denizanası ve Benzeri Türleri İzleme Programı kapsamında 'yayakarsa.org' sitesini kurduk. İnsanlar, buraya gördükleri denizanasının fotoğrafını yüklüyor. Bu, kişi için önemsiz olsa da bilim insanı için çok önemli. Çünkü bu canlıların henüz yaşam döngüleri ve dağılımlarıyla ilgili çok eksik bilgiler var. Bu bilgilerin tamamlanmasında her ihbar katkı sağlayabilir. Bunun için herkes bu çalışmaya katkı sağlarsa deniz bilimleri çalışmaları için çok faydalı olur. Yeni türler de ülkemize gelmiş olabilir. Yeni kayıtlar açısından bu bildirimler son derece önemli."

''ÇIPLAK ELLE ASLA DOKUNMAYIN''

TÜDAV Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Selin Gamze Sümen ise bazı denizanası türlerinin zararlı olduğunu ve insanların temas halinde sağlık sorunlarıyla karşılaşabildiğini anlattı.

Denizanasıyla temasta genelde deride yanığa benzer yaraların ortaya çıktığını aktaran Sümen, "Zehirli denizanalarıyla temasta insanların teninde ağrı, yanma, kaşıntılı, su toplaması ile seyreden yaralar oluşabilir. Temasla ortaya çıkan yaralanmalar bazen hafif yakınmalar, bazen de ağır belirtilerle seyredebilir. Çocuklar, yaşlılar ve alerjiye yatkınlığı olanlar daha çok etkilenerek, daha şiddetli klinik tablo görülebilir." diye konuştu.

Sümen, denizanalarıyla temasın ardından yapılması gerekenleri şöyle açıkladı:

"Duşa girilmesi, amonyak sürülmesi, buzlu su uygulaması, çeşme suyuyla yıkanılması gibi uygulamalar, yanlış uygulamalardır. Yüzerken vücudumuzda deride acı, yanma, batma ve ağrı hissedilirse, kızarık döküntüler gelişirse bu denizanasıyla temas etme olasılığının yüksek olduğunu gösterir. Denizanasının temas ettiği bölgeye çıplak elle asla dokunmamalı ve kaşıma, havlu ve bezle ovuşturmadan kesinlikle kaçınılmalıdır. Temas eden cilt bol deniz suyuyla yıkanmalıdır. Denizanasının uzantıları varsa bunları cımbız yardımıyla uzaklaştırmalıyız. 10-15 dakika bol sirke ile yıkamalı veya sirke ile ıslatılmış bez yara yeri üzerinde bekletilmelidir. Ardından tıraş köpüğü uygulanarak 2-3 dakika bekletildikten sonra kredi kartı veya bıçak sırtının keskin olmayan kenarıyla köpük uzaklaştırılmalıdır. Sirke ve tıraş köpüğü uygulaması 2-3 defa ardışık tekrarlanabilir. Bu uygulama denizanasının zehirli kapsüllerinin uzaklaştırılmasını sağlayarak, özellikle ağrı ve yanmanın hızla şiddetini azaltacaktır."

Sağlık kuruluşunda önerilecek lokal steroidli ve antihistaminik içeren kremlerin uygulanabileceğini belirten Sümen, "Denizanası vücudumuza değdiğinde asla 'Hafif bir yaralanma.' dememeli, bir sağlık kuruluşuna giderek o yara yerinin takibi konusunda yardım alınmalıdır. Denizanasıyla temasın ardından nefes darlığı, baş dönmesi, bulantı, kusma, tansiyon düşüklüğü, vücutta yaygın kızarıklık ve şişlik gibi ciddi alerjik reaksiyon belirtileri görülürse hemen hastaneye başvurulmalıdır. Denizanasının göze teması halinde ise bol deniz suyuyla yıkadıktan sonra, bol serum fizyolojik uygulanarak göz kliniğine gitmekte fayda var." ifadesini kullandı.

Sümen, denizanalarının yoğun olduğu ve özellikle zehirli türlerinin bulunduğu yerlerde denize girilmemesi gerektiğini vurguladı.

Uyarı tabelalarıyla deniz kenarında vatandaşların bilgilendirilebileceğini dile getiren Sümen, "Cankurtaranlara da denizanası ile yaralanmalarda ilk müdahale eğitimi vermeliyiz. Denizanasının canlısı veya ölüsü de olsa deniz ve kıyıda ne olursa olsun dokunmamalıyız." diye konuştu.

  • Etiketler :
  • Haberler -
  • Türkiye
  • Gündem
  • İstanbul Üniversitesi
  • Sağlık

Sayfa Yükleniyor...