'Üstünlerin hukuku'

YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın türban meselesine ilişkin açıklamaları köşe yazarlarına da konu oldu. Milliyet yazarı Mehmet Tezkan, Özcan'a şöyle yanıt verdi...

Türban meselesinin bir şekilde mutlaka çözülmesi lazım..

Ama böyle değil..

Aba altından sopa göstererek değil, öğretim üyelerini tehdit ederek hiç değil..

Türban diye takılmayın!.. Zaten fiili durum vardı diye düşünmeyin.. Sınıftan yaka paça adam atılması ayıptır maskesine de kanmayın.. Mesele türbanın ötesinde..

Yapılmak istenen bambaşka bir şey.. En iyisi türbanı unutun.. Genelgenin başka bir konuda olduğunu düşünün.. O genelgeyle Anayasa Mahkemesi kararları yok sayılıyorsa, by-pass ediliyorsa, kenarından dolaşılıp fiili durum yaratılıyorsa yapılmak istenen nedir?

Ne diyelim..

Hukukun üstünlüğü mü?

Üstünlerin hukuku mu?

(Yaz boyu en çok bu kavramları duymadık mı? Üstünlerin hukukuna son verip hukukun üstünlüğüne geçeceğimiz söylenmedi mi?)

* * *

YÖK Başkanı, türbanlı öğrenciye dokunanı yakarım diye genelge yayınladı.. İşin özeti budur..

Efendim öğretim üyesi tutanak tutacakmış.. Varsa belgesini koyacakmış.. Gerekirse öğrencinin imzasını da alacakmış..

Mış da mış..

Hem bu öğretim üyesinin işi mi? Rektör var, dekan var.. Sonra hangi öğretim üyesi tutanak tutar ki..

Sıkar biraz!.

Olan biten şudur:

YÖK Başkanı makam gücünü kullanarak hukuki düzenleme yapmaya kalkmıştır..

* * *

Hani referandumla üstünlerin hukukuna son verilmişti..

Hani hukukun üstünlüğüne geçilmişti..

Ne oldu?

* * *

Yarın o makama oturan başka biri, kendi kafasına göre tam ters yönde genelge yazıp yeni hukuki durum yaratmaya kalkarsa ne olacak?

Şimdi alkış tutanlar o zaman üstünlerin hukuku diyecek..

Şimdi de deyin!..

Önümüzde somut bir örnek var..

Askerlikte eşitlik

Pazar günü tek tip askerlik meselesine girmiştim.. Aysun Abla (Kayacı) tartışmasını gündeme getirerek..

Kısaca hatırlatayım..

* * *

Aysun Abla dağdaki çobanın oyu ile benim oyum neden eşit deyince Türk siyasi literatürüne girmişti.. Yılardır muhabbeti yapıldı..

Tek tip askerlik tartışması açılınca, AKP’li Çelik; “doktora yapmış biri ile ilkokul mezunu bir kişinin aynı süre askerlik yapması doğru mu” diye sormuştu..

CHP’li Tekin, tek cümleyle cevap vermişti: Aysun Kayacı’nın suçu ne?

* * *

‘Aysun Abla’lık yapma meselesini tek tip askerliği kollayarak ele alınca bir hayli tepki aldım..

Baktım kızanların hepsi üniversite mevzunu..

Kimi Marx’ın komünist anlayışı demiş, kimi seçimle askerliğin ne ilgisi var diye sormuş, kimi boşuna mı okuduk diye kızmış, kimi bizim bir an önce işimizin başına dönmemiz lazım ilkokul mezunu nereye dönecek diye tavır koymuş, kimi de nasıl bir tutarsınız diye öfkelenmiş..

* * *

Aslında hepsi ‘Aysun Abla’lık meselesine acayip katkı yapmış oldular..

Schuster’in suçu ne?

Efendim Schuster yedinci yabancıyı oyuna sokarken dördüncü hakem uyarmış, Beşiktaş hükmen yenilginin eşiğinden dönmüş..

Schuster Alman.. İki yardımcısı da İspanyol..

Bakmışlardır adam kapkara, ismi de Aurello yabancı zannetmişlerdir.. Nobre de öyle değil mi? Bin kişiye sor, bir kişi Türk der mi?

Demez!..

Sahada zaten topu topu üç Türk var.. Hakan, İsmail, Toroman.. Vatandaşı Ernst de Türk çıkabilirdi..

Schuster’in kafası karışmıştır.. Oyuna almaya çalıştığı Bobo daha çok Türk’e benziyor..

* * *

Peki bu kimin işi!.. Menajerin mi?

O zaman dördüncü hakemi, Hasan Ceylan’ı Beşiktaş’a menajer yapsınlar, olsun bitsin!.

Elazığ’da Mimolett şov!

Elazığ’da yediğimiz enfes yöre yemeklerinden söz etmiştim.. Aynı günün akşamı Mimolett’in sahibi Murat Bozok bize unutamayacağımız bir sunum yaptı..

Elazığ yemeklerini modernleştirdi..

Alafranga yaptı.. Şarapla uyumlu hale getirdi..

Ne mi yaptı?

Mesela Elazığ dilim kebabı üçlemesi.. Minik patlıcan sarmayı közde kırmızı biber eşliğinde sundu.. Ardından Öküzgözü yapraklarıyla yapılmış içi dışında adlı kebabı yedik.. Pirzola da Elazığ kuzularındandı, tatlı da Öküzgözü üzümlerinden yapılan pestilleydi..

* * *

Bütün bunlar tadımlıktı!.. Modern Elazığ mutfağının öncüleriydi.. Tabii ki harikaydı..

Sayfa Yükleniyor...