Veli Küçük'e faili meçhuller neden sorulmadı?

Emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün Ergenekon davasındaki çapraz sorgusuna verdiği yanıtlar davanın iddianamesinde Susurluk ile Ergenekon bağlantısının yeterince kurulamadığı eleştirilerine yol açtı.

Hem Susurluk Davası sürecini hem de Ergenekon davası sürecini takip eden gazeteciler, Veli Küçük'ün duruşmadaki ilk ifadelerinin kendilerini şaşırtmadığını belirtiyor. Ancak gazeteciler iddianamede de duruşmadaki çapraz sorgulamada da Susurluk Davası'yla   gündeme gelen pek çok olayın Küçük'e sorulmadığı ya da eksik bırakıldığı görüşünde...


NTV Haber Merkezi İstihbarat Şefi Erdoğan Durna NTVMSNBC'ye Veli Küçük'ün Ergenekon Davası'nın 26. duruşmasındaki ifadesini değerlendirdi:

"Dava başladığından beri Veli Küçük hakkında bir takım iddialar var ama bütün sanıklar söz isteyip kalkıp konuşmasına rağmen Veli Küçük konuşmadı. Dün 28. sanık olarak duruşmaya çıktı. 4 saat boyunca savunmasını yaptı, 40 dakika çapraz sorgu yapıldı ancak sorulan 15 soruya özellikle müdahillerin sorduğu hiç bir soruya cevap vermedi. Bir sefer savcıyı azarlar gibi 'cevap vermiyorum' dedi. Dünkü duruşmadaki sorular zayıftı. Bugünki duruşmada içeriğine geçtiklerini öğreniyoruz.

'ÇATLI'YI TANIYORSUN, NEDEN YAKALAMADIN?' DİYE SORULMADI
Veli Küçük sınırlı şeyler söyledi, örgütle ilişkisi olmadığını, hatta Ergenekon örgütünün olmadığını söyledi. Yaptığı savunmada Susurluk'la ilgili bir bölüm vardı. Susurluk kazasından sonra Sami Hoştan'ı aradığını, Sedat Bucak ve Hüseyin Kocadağ'ın çok yakın dostu olduğunu, Sami Hoştan’da kendisine 'Arabada Mehmet Özbay diye birisi de var' dediğinde O Abdullah Çatlı'dır, o olabilir' dediğini belirtti. Ancak şu sorulmadı: 'O kişinin Abdullah Çatlı olduğunu nereden biliyorsun, ne zamandan beri biliyorsun?' Çünkü Abdullah Çatlı 1978 yılından beri 7 TİP'li öğrencinin öldürülmesine azmettirmekten aranıyor. Yakalanıp yargılanması lazım. O zaman ki TCK'nın 296'ncı maddesine göre 'kanunun aradığı bir kişinin yerini ihbar etmeyene 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası' istenir. Susurluk davası sanıkları da bu maddeden yargılandılar.

YAKALAMA GÜCÜ VARDI
Sen Abdullah Çatlı'nın kim olduğunu biliyorsun ve kolluk gücüsün. Sıradan birisi bilse bir şey ifade etmeyebilir ama Veli Küçük'ün yakalama gücü var. 'Ne zamandan beri biliyorsun? Biliyorsan neden gereğini yapmadın?' bu tür sorular sorulmasını bekliyorduk. Sorulmadı. Bugün şu sorulmuş. 'Ali Yasak'a telefon ettiniz mi? Abdullah Çatlı’nın çantasında devletle ilgili bir ajandadan bahsediliyor. Gizli görüşmelerin kaydedildiği bir ajanda. Onun alınması talimatını verdiniz mi?' diye sorulmuş. 'Ali Yasak'ı tanımam ki telefon edeyim' diyor.

FAİLİ MEÇHULLERİ BİLİYOR MUYDU?
Dünkü duruşmada Susurluk'a kendisinin anlattıkları dışında girilmedi. Mesela Veli Küçük 'Benim bölgemde faili meçhul olmaz' diyor. 1995 yılında Kocaeli Jandarma Alay Komutanıydı. Adapazarı-Sapanca-Hendek üçgeninde Behçet Cantürk ve şoförü Recep Kuzucu, Savaş Buldan,  Adnan Yıldırım ve Hacı Karay öldürüldü. Bir kısmı buradan alınıp götürülüp orada öldürüldü ya da burada öldürülüp oraya atıldı. Bunlar faili meçhul olarak değerlendirilmiyor mu Veli Küçük'ün gözünde. 'Ben failini biliyorum' diyorsa o ayrı bir şey. Ama Kocaeli Alay Komutanı olarak olayları aydınlatması gerekirdi. 'Bunlar faili meçhul müydü? sorulması lazımdı, sorulmadı.

ERGENEKON'LA SUSURLUK BAĞLANTISI
Ergenekon'da 2455 sayfa iddianame yazılmış ama 2 tane olay var. Biri Danıştay baskınına azmettirilmesi, diğeri Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar. Diğer olaylar iddianamede yan olaylar olarak gösterilmiş ama kimin hangi olayda, ne görev yaptığına dair hiç bir şey yok. İlk kez bu kadar büyük bir iddianame görüyoruz ama boş bir iddianame. Susurluk'la bağlantı kurulması lazım çünkü Ergenekon’un her yerinde adı geçen kilit adam Veli Küçük, Susurluk’unda kilit adamlarından birisi. Susurluk’ta iki tane kilit adam vardır; biri Abdullah Çatlı, diğeri Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım. Veli Küçük, Abdullah Çatlı’yı tanıdığını söylüyor: Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın üzerindeki telefon Veli Küçük'ün üzerine kayıtlıydu. Yani  o derecede tanıyor. Jandarma İstihbarat Timi  JİTEM'in kurucusu Veli Küçük. JİTEM adına dünya kadar faaliyette bulunmuş. Kendisi JİTEM diye birim yok diyor ama 'Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığını kurdum ama bu JİTEM değildir' diyor. Söylediği birim JİTEM olarak biliniyor.

HANEFİ AVCI'NIN SÖZLERİ ÖNEMLİ OLACAK
Şimdi bu davada önce sanıkların ifadeleri alınacak sonra gizli tanıklar dinlenecek. Bu tanıklar arasında mesela bir kişi daha var. Eski İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Hanefi Avcı. Avcı, Susurluk'la Veli Küçük bağlantısı konusunda konuşacak, ondan sonra bir takım gelişmeler olabilir.



MAVİOĞLU: SUSURLUK ERGENEKON İÇİN ÖRNEK
Radikal Gazetesi Haber Koordinatörü Ertuğrul Mavioğlu da NTV'nin Yazı İşleri programında Veli Küçük'ün sorgusunu şöyle yorumladı:

İFADESİ SÜRPRİZ DEĞİLDİ
"Veli Küçük'ün karanlık ilişkilerini yıllardan beri izleyen bir insan olarak tam beklediğim gibi davrandı, diyebilirim. Veli Küçük'ün suskun kalacağını, aba altından sopa göstereceğini, konuşmalarını özenle seçip bu çerçevede elinden geldiğince bilgi vermemeye diğer yandan da her zaman ifade edilen konuşursam altından neler çıkabilir şeklinde bir tehditte göstereceğini düşünüyordum. Bu tehdidi mümkün olduğunca az seviyede yaptı ama devletin bana komplo kuracağını düşünmüyordum sözü aslında veya ben kimseye ihanet etmedim bana ihanet eden çok oldu diyerek bu düşüncesini ortaya koydu.

FAİLİ MEÇHULLERİ ANLATIR MI?
Dediğim gibi Veli Küçük benim beklentimin dışında bir davranış sergilemedi ama ileride ne olur? İleride şartlar değişir, bu devletin kara kutusu konuşur, Güneydoğu’daki bir takım cinayetler ortaya çıkar mı? Adapazarı-Bolu-Sapanca üçgenindeki bir takım cinayetler ortaya çıkar mı? Veli Küçük'ün ayaklarını sürüyerek dolaştığı her yerde arkasında bıraktığı bir çok ölünün faili ortaya çıkar mı? Bunu hep birlikte göreceğiz. Ama Veli Küçük'ün kendisini ne kadar anlattığı ile Veli Küçük'ün aslında nasıl bir kimlikle görev yapmış olduğu birbirinden farklı gerçekler. Kendisi 'Sanal Veli Küçük yaratıldı' dedi ama diğer yandan da Susurluk soruşturmaları döneminden beri ortaya çıkmış öylesine belgeler, öylesine kayıtlar var ki; bunların hiçbiri Veli Küçük'ün ifadeleriyle örtüşmedi.

FAİLİ MEÇHULLERİ BİZ BİLMİYORUZ ONLAR BİLİYOR
Veli Küçük'ün dün mahkemede sarf ettiği bir söz çok çarpıcıdır: 'Benim bölgemde faili meçhul cinayet olmaz' dedi. Ama Veli Küçük'ün bölgesinde hepimiz biliyoruz ki çok sayıda faili meçhul cinayet var. Faili meçhul ne demek faili bilinmeyen demek. Bizim tarafımızdan bilinmiyor onlar tarafından biliniyor, o yüzden mi onlar için faili meçhul değil bunlar. Ben tamamen şunu söylemeye çalışıyorum. Ergenekon Susurluk ve benzeri adlar altında ortaya konulmuş olan bir takım davalar, hep sürecini tamamlamış emekliliğini eline almış olan insanlara açılmış olan davalar. Ben bunu şöyle formüle ediyorum: Bir yılan var yılan deri değiştiriyor, biz değiştirilmiş derilerle uğraşıyoruz. Yılanın kendisi hala duruyor hala faili meçhul cinayetleri işlemeye aday.

DAVANIN KURGUSUYLA İLGİLİ PROBLEMLER
Mesele sanıkların birbiri aleyhine dönüp dönmemesi meselesi mi yoksa davanın açılış süreci ve davanın kurgusuyla ilgili olarak yaşanan problemler mi? Aslında bunun ayrımının iyi yapılması lazım. Şimdi isimler konuyor; Ergenekon deniliyor, Susurluk deniliyor. Susurluk Balıkesir’de bir ilçe. Susurluk’ta meydana gelen  kaza nedeniyle operasyonun adı Susurluk konuldu, davanın adı öyle anıldı. Bu Ergenekon meselesi de Ergenekon diye adlandırılan davada, kim tarafından da yapıldığı bilinmeyen -muhtemelen savcının elindeki orijinal belgede kimin tarafından yazıldığı da bilinmesine rağmen iddianameye  yansıtılmayan- bir Ergenekon belgesinden kaynaklanıyor.

SUSURLUK ERGENEKON İÇİN ÖRNEK OLUŞTURUYOR
Bu davaların hepsi İtalya’daki temiz eller davasıyla kıyaslandı. Hem Susurluk öncesinde, hem Ergenekon öncesinde medya da ve kamuoyunda şunlar konuşuldu: ' temizleniyor, Türkiye aklanıyor, Türkiye yeni bir yola girecek, artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak,' dendi ama bir yandan da hepimiz biliyoruz ki Susurluk davası aslında Ergenekon davası açısından çok ciddi bir örnek oluşturuyor. Ayhan Çarkın daha Kanal D’ye yeni çıktı. Uğur Dündar'ın soruları karşısında 'Bu komplike bir mücadele. 100-200 değil. Çok insan öldürdük' dedi. Diğer yandan Ayhan Çarkın'ın kimsenin pek üstünde durmadığı çok daha önemli bir sözü var. Kendi yargılanmasının nasıl gerçekleştiğini anlattı Ayhan Çarkın. Dedi ki; 'Ben idamdan yargılanıyordum, Mesut Yılmaz hükümeti geldi, bizi yargılayan hakimi değiştirdi, yeni bir heyet oluşturuldu ve biz hepimiz dört yıl cezayla kurtulduk' dedi.

İDDİANAMEDE ÇOĞU OLAY YOK
Şimdi iddianameyi baştan sona okumuş, bütün belgeleri allak bullak etmiş bir insan olarak söylüyorum Ergenekon belgelerinin içinde bulunan çok çarpıcı olayların hiç biri iddianamede yargılama konusu yapılmış değil. Örneğin devletin fişleme belgeleri, örneğin Veli Küçük'ün ajandasından çıkan Ahmet Cem Erseven’in öldürülmesine dair notlar, bunların hiçbiri ne yargılama ne de sonrasında bir sorgulama konusu yapılmış durumda.

FİŞLEME BELGELERİ NEDEN SORUŞTURULMUYOR?
Bakın Ergenekon belgesi diye adlandırılan o on binlerce sayfalık belgelerin en çarpıcıları çok entresan bir şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerinin rutin çalışmaları olarak adlandırılan çalışmalardır. Şimdi bunun içinde ne var: 'Mahalle mahalle, kasaba kasaba herkesin sıradan insanların fişlenmesi' var. Şu DHKP-C’li, şu Hizbullahçı ve benzeri diye. Şimdi bu belgeler Fikret Emek’in evinde çıktığı için veya bir başka sanığın evinde çıktığı için Ergenekon belgelerinin arasında girmiş. Ama bu istihbarat belgelerinin altında bir fiil şu anda görevde olan asker kişiler var. Bu asker kişilerle ilgili 'Sen bu halkı niye fişledin' diye herhangi bir soruşturma yapılıyor mu? Hayır. Veli Küçük'ün ajandasında Ahmet Cem Ersever’in nasıl ve kimler tarafından öldürüldüğüne dair çok net bilgiler var. Bu bilgilerin üzerine gidip de kimler tarafından öldürüldüğü soruşturuluyor mu? Hayır.

Sayfa Yükleniyor...