60'ından sonra hayat

Ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı, yıllar önce yazdığı şiirinde, ''Yaş 35 yolun yarısı eder'' dese de her yaşı dolu dolu yaşamasını bilenler için yolun yarısı o kadar da erken değil...

Kimi zaman çocuk, kimi zaman aşık olmayı bilen, ''alınan her nefesin bir armağan olduğunu'' düşünerek, yaşanan her anın tadını çıkarmak gerektiğini 60'ından sonra daha iyi anlayanlar için, yaşlanma sadece nüfus cüzdanlarında kalıyor. Tıpkı birer sanat eseri gibi geçmişi günümüze taşıyan yaşlıların ortak ifadesine göre, ''gönülleri'' de hiç yaşlanmıyor.


Son yıllarda tıp alanında yaşanan gelişmelerin yanı sıra kişinin kendine ve tarzına daha fazla dikkat etmesi ve önem vermesiyle birçok gelişmiş Avrupa ülkesinde olduğu gibi Türkiye'de de ortalama yaşam ömrü uzuyor. Günümüzde kadınlarda 75, erkeklerde 70'e kadar çıkan ortalama yaşam süresinin her geçen yıl artması, yaşlılıkta yaşam kalitesini yükseltme arayışlarını da zorunlu kılıyor. Bu kapsamda, huzurevleri artık önemli bir ihtiyaç olarak göze çarpmaya başlıyor.

Sosyal devlet olmanın tüm gereklerini yerine getirme çabasındaki Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na (SHÇEK) ait Türkiye'nin dört bir yanındaki huzurevleri yaşlılara kucak açıyor; ama o eski anlayışlar artık yok. Çünkü, huzurevleri, istenmeyen, itilen kakılan yaşlıların değil, mutlu olmak, 60'ından sonrasını dolu dolu yaşamak isteyenlerin öncelikli tercihleri...

SHÇEK'e bağlı Adana ve Seyhan Belediyesi Huzurevi de geçmişin yanlış inanışlarını kıran en güzel kurumlar olarak dikkati çekiyor.

Adana Huzurevi Müdürlüğünü yaklaşık 15 yıldır sürdüren Nurdan Kama'nın geçmişte huzurevleri, çocukları, torunları, aileleri tarafından ''istenmeyenlerin sığındığı kurumlar'' gibi görünse de bunun büyük bir yanılgı olduğunu günümüzün huzurevleri net bir şekilde ortaya koyuyor.

Huzurevleri artık sosyal bir ihtiyaç; istenmeyenlerin değil, yaşlılığını mutlu ve huzurlu geçirmek isteyenlerin bir araya geldiği kurumlar olarak dikkati çekiyor. Yaşlılık dönemi 65 yaş ve üzeri olarak kabul edilse de huzurevleri 60 yaşını doldurmuş her kadın ve erkeğe kapılarını açıyor. Sosyal güvencesi olanlardan sembolik ücret alınıyor, olmayanlar ise bu kurumlardan hiçbir bedel ödemeden yararlanabiliyor.

Kuruma gelen her yaşlı önce bir geçiş süreci yaşıyor ancak, bu süreç birkaç günü geçmiyor. Çünkü, yaşıtlarıyla yaşamlarının her anını dolu dolu geçiren yaşlıların büyük bölümü gençliklerinde yapamadıklarını yapıyor, içlerindeki gizli kalmış yeteneklerini bile keşfedebiliyorlar.

Kimi sesinin güzelliğini keşfedip koroya katılıyor, kimi oyun yeteneğini keşfedip tiyatro kolunda yer alıyor. Bazıları da bugüne kadar bir çorap söküğü bile dikmemiş olmasına rağmen nakışta ne kadar usta olduğunu yaptığı el işleriyle ortaya koyuyor.

Geziler, tiyatro, koro, el işleri, hobi bahçeleri ve seracılık gibi sosyal faaliyetlerinden arta kalan zamanlarda huzurevinin sosyal amaçlı salonlarında ya bilardo oynuyor, çayına, kahvesine iskambil çeviriyor ya da tavla atıyorlar. Bahar geldiğinde kırlara koşuyor, çocuklar gibi kendilerini çimlerin, papatyaların üzerine bırakıp doğanın tadını çıkarıyorlar; gençlik yıllarındaki hayat mücadelesi, şehirlerin kirli havası ve gürültülü trafiğinde stresli yaşamları, geçim kaygısı, çocuklarının eğitimi gibi çeşitli sorumlulukları nedeniyle yapamadıklarını huzurevinde yapma fırsatı buluyorlar.

Kimi zaman maziye dalıp gençlik yıllarını hatırlayan, adeta geçmişleriyle hesaplaşan, ''keşke'' diyen yaşlılar, en azından yaşamlarının bundan sonraki dönemini dolu dolu yaşamak istiyorlar. Çünkü onlar, her nefesin bir armağan olduğunu artık daha iyi anlıyorlar. Çünkü onlara göre, hayat çok kısa, her anın tadını çıkarmak gerekiyor.

Zaman zaman gelen ziyaretçileriyle coşan, onlara gençlik yıllarını anlatan yaşlılar, Cahit Sıtkı Tarancı'nın şiirinde olduğu gibi yüzlerindeki çizgilerle, gözlerinin altındaki halkalarla, bükülen belleriyle, sızlayan ayaklarıyla her şeye rağmen mutlular. Hayat dolu, huzurevinde huzur veren sakinlikleriyle görenleri kendilerine hayran bırakan yaşlılar, çoğu zaman da adeta çocuktan farksız oluyorlar.

Gittikleri parklarda salıncaklara binen, spor salonlarında spor yaparken değme gençlere taş çıkartırcasına poz veren, sabunlu suyu tel halkalardan üfleyerek çocukluklarına dönen yaşlılar, zaman zaman da aşık oluyorlar. Onların aşkları, gençlerden daha da tutkulu oluyor. Çünkü, biyolojik olarak yaşlansalar da gönülleri hiç yaşlanmıyor. Öyle ki bazıları duygusallık ve romantizmi gençlerden daha yoğun yaşıyor. Küsseler de bazen birbirleriyle kavga etseler de hemen barışmasını da biliyorlar. Çünkü onlar, kırılan kalplerin kolay kolay tamir edilemeyeceğinin de artık farkındalar.

Öğrenme yeteneğindeki azalmaya, yeni öğretilenleri hafızada tutmada zorlanmaya rağmen anıları hep taze... İlk aşklarını, okul yıllarını, çocukluk ve gençlik yıllarındaki arkadaşlıklarını hafızalarında dün gibi taze tutan yaşlılar, hareketlerindeki yavaşlamaya, yolda yürürken bile zorlanmalarına rağmen ikinci baharlarını doya doya yaşamaya çalışıyorlar.

AA HUZURUEVİ YAŞLILARIYLA

Anadolu Ajansı Adana Bölge Müdürlüğü'nün, Adana'da SHÇEK'e bağlı faaliyet gösteren huzurevlerinde kalan yaşlıların yaşamlarından kesitleri objektiflerine yansıttıkları fotoğraf çalışması sunumu yarın (20 Mart Cuma) HiltonSA Oteli'nde sanatseverlerle buluşacak.

AA Adana Bölge Müdürü Ercan Halıcı'nın kreatörlüğünde, AA muhabirleri Dilek Akın, Durmuş Ali Başkan, Ali Güreli, Aykut Ünlüpınar, Aycan Demirel, Barış Gündoğan, Anıl Bağrık, Volkan Kaşık, Seçkin Yalçın ve Haşmet Bahadır Laçin'in fotoğraflarından oluşan '' 60'' fotoğraf çalışması sunumu, 21-22 Martta, Adana M1 Tepe Alışveriş Merkezi'nde sanatseverlerin beğenisine sunulacak.

Sergide yer alan fotoğraflar, Anadolu Ajansı'nın web sitesinde oluşturulan sunumla da (www.aa.com.tr/galeri/2009/ 60/) görülebilecek.

Sayfa Yükleniyor...