'Birine yaslanmak yerine hayata asılın'
Facebook'un önemli isimlerinden Sherly Sandberg, yeni kitabında kadınlara 'hayata asılmayı' öğütlüyor.

Facebook’ta operasyon direktörü olan Sheryl Sandberg, bugünlerde her yerde kitabının tanıtımını yapıyor. Yazımın başlığını onun kitabından esinlenerek koydum. Sandberg, ABD’de kadının iş hayatına kazandırılması adına çalışıyor. Kitabının orijinal adı adı ‘Lean in- Lean On’ ifadesinde birine yaslanmak, güvenmek bir yana hayata asılmayı salık veriyor bu başlıkla. Sandberg, kısaca vazgeçmeyin, girişin diyor.
Kitap dün yayınlandı. Henüz kitabın tamamını ben de okumadım ancak Sandberg kitap satışa çıkmadan pek çok platformda kitabında anlattıklarını paylaştı. Bir yanda eleştiriler bir yanda beğeniler var.
Aslında yeni bir şey söylemiyor Sandberg, vazgeçmeyin, pes etmeyin, pedal çevirmeye devam edin diyor ta ki frene basmaya gerek duyana kadar. Ben kitabın tanıtım sürecinde Sandberg’in cam tavandan bahsetmek yerine çözüm önerileriyle gelişini sevdim. ABD’li kadının ve Türk kadınının koşulları, zorlukları ya da avantajları ne kadar karşılaştırılabilir tartışılır. Öte yandan Türkiye’de kadın CEO oranının yüzde 12 olduğunu dünya ortalamasınınsa yüzde 3, Amerika ortalamasınınsa son verilere gore yüzde 14 olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum.
Sandberg, bir röportajında Facebook ofisinde duvarlarda asılı posterlerden bahsediyordu. Ona ilham kaynağı olan bir posterdeki slogandan aldığı cesaretle kitabı yazmaya giriştiğini anlatıyor. Soru şu: Eğer korkmasaydın, neyi yapardın? Aslında hepimize bir girişim alanı yaratacak, tam bir koçluk sorusu. Sandberg’in cevabıysa kadınlara daha çok destek olurdum olmuş. Onu harekete geçiren, başarıyı kabul etme konusundaki kendi zaafiyetlerini fark etmesi olmuş.
Başarıyı kabul etmeyi öğrenin diye seslenen Sandberg, 43 yaşında, Harvard Üniversitesi’nden çift anadalla mezun oldu, Facebook’un kurucusu Marc Zuckerberg’in sağ kolu. Böyle bir kadının başarıyı kabul etme ile ilgili nasıl bir engeli olabilir diye düşünebilirsiniz. Forbes 2011'de dünyanın en güçlü kadınları arasında 5. sıraya Sandberg’i seçti. Annesi onu kutlarken, Sandberg'in kafasından Michelle Obama’dan güçlü olduğundan emin değilim düşüncesi geçiyordu. Obama aynı listede 8. sırada olmasına rağmen Sandberg, kendi başarısını görmezden geliyordu.
Aynı dönem Facebook koridorlarında tebrik ettiklerinde ya da masasında notlar gördüğünde çok mahçup olduğunu konuyu örtbas etmeye çalıştığını anlatıyor, ta ki asistanı onu toplantı odasına kapatıp tebrik kabul etmenin doğru yolunu ona hatırlatana dek. Size de olur mu bu? En basit bir örnekle elbisenizi beğenirler ve siz aslında indirim döneminde aldığınızı anlatır mısınız yada hazırladığınız rapora gelen takdire önemsiz muamelesi yapar mısınız? İltifat ya da tebrik kabul etmeyi biliyor musunuz? İnanın çok bahane yaratmadan, sadece teşekkür ederim demek öyle keyifli ki. Beğeninin ya da başarının tadını çıkarmak varken kendi başarından kendi gücünden ya da kendi şıklığından rahatsız olmak… Sanırım Sandberg’in yaşadığı da bu duyguydu. Bunun kökünde ne olabilir, düşünülmesi gereken doğru bir soru bu.
İlginç bir saptama var: Kadının başarılı olması ile sevilebilirliği arasındaki korelasyon negatifken erkek için bunun tersi geçerli. Daha net bir ifadeyle erkek iş hayatında başarılı oldukça diğer kadın ve erkekler tarafından daha çok sevilir ve kabul görürken kadın sözkonusu olduğunda daha az seviliyor. Bunu teyit eden Columbia ve New York üniversitelerinde öğrencilerle gerçekleştirilen bir vaka çalışması var. Şöyle ki her iki üniversite öğrencilerine birebir aynı girişimcinin başarı hikayesini sunuluyor tek farkla, New York Üniversitesi’ne kişi kadın, Columbia Üniversitesi’nde erkek olarak değerlendiriliyor. Sonuç Columbia’nın incelediği Howard (erkek kahraman), NewYork Üniversitesi’nin Heidi’sinden daha çok sevilen, tercih edilen bir kahraman oluyor ve tek fark erkek olması. Bu da toplum nezdinde ABD’de de olsa kadına biçilen belli davranış modellerinin önyargılara sebep olacak düzeyde izlenimleri şekillendirdiğini gösteriyor. İşte bu sterotipik tehdit olarak adlandırılan durumun kadını iş hayatında liderlik konumlarına gelmekten de alıkoyduğunu detaylarıyla ele almış Sandberg.
Günümüzde kadının kimlik yönetimi toplumun ve kadının kendisinin de kendine yani kadına bakış açısının değişmesiyle gelişecek.Katılıyorum, her kadın CEO olmak zorunda değil, her kadın iddialı iş kadını olmak zorunda değil, ancak her kadının seçim yapabilme imkanı olmalı.
Sandberg hiç korkmasaydım üzerime gülseler de eleştirselerde kadınlar için bir şeyler yapmak istediğimi farkettim ve korkusuzca yazdım diyor. Şimdi kendisini gelen tuzu kuru saptamalarıyla yüklenen eleştiriler de var elbet. Bakalım kitabı bitirdiğimde ne düşüneceğim. Esas soruya geri dönelim, siz de hiç korkmasaydınız, küçüksenmekten, eleştirilmekten, mahalle baskısından uzak, ne yapmak isterdiniz?
SUNA KABADAYI KİMDİR?
1997'de Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Politika bölümünden mezun olan Suna Kabadayı; 2004'de Conselle Institute of Image Management, İmaj Yönetimi eğitim programı ve 2005'de Science and Art of Color'da Kişisel Renk Analizi programına katıldı ve aynı yıl kendi firması Sekizincirenk'i kurarak imaj danışmanlığı yapmaya başladı. 2012 yılında New York Üniversitesi Yönetici Koçluğu programına katılan Kabadayı, çalışmalarını imaj danışmanlığı ve imaj koçluğu olarak tekrar yapılandırdı.
2006'da Uluslararası İmaj Danışmanları Derneği (AICI, Association of Image Consultants International) sertifikalı üyesi olan Kabadayı, 2011'den bu yana derneğin Türkiye Global Elçilik görevini de sürdürmektedir.
- Etiketler :
- Haberler