Boşanmak dünyanın sonu mu?

Birliktelikler, evlilikler şu ya da bu şekilde bitebiliyor. Sebepler ne kadar farklı olsa da boşanma sonrası yaşananlar benzer oluyor.

Boşanmak dünyanın sonu mu?

Birliktelikler, evlilikler şu ya da bu şekilde bitebiliyor. Sebepler ne kadar farklı olsa da boşanma sonrası yaşananlar benzer oluyor.

Yıllardır tanışan insanlar düşmanca davranışlara girebiliyor. Etraftan merak içinde sorularla karşı karşıya kalınıyor. Bazen dedikodulara, bazen kavgalara kadar varan tatsız olaylar yaşanıyor. Eşlerden birinin hırs yapması, hınç alma gibi duygulara kapılması, hatta her iki tarafın da savaş ilan etmesi de görülen durumlardan. Taşınırlar, taşınmazlar, çocuklar, aileler, kedi köpekler bile paylaşılamıyor. Bazen yıllarca süren mahkemeler, bazen aylarca süren hesaplaşmalar, bazen de adliyeye yansıyan olaylar yaşanıyor.

“Medeni” denen ayrılıklar da var elbet. Ama bir şekilde her iki taraf üzüntülü sıkıntılı günler geçiriyor. Yeni bir hayat, yeni bir düzen kurmak, en medeni ayrılan kişiyi bile korkutabiliyor.

Bir süre sonra, iç hesaplaşmalar, geçmişi irdelemeler başlıyor. Yalnızlık korkusu, ekonomik güvensizlik, çevre baskısı gibi olumsuzluklar da başlayabiliyor.

En olaysızından, en karmaşığına, boşanmanın şekli her ne olursa olsun, ister anlaşarak ister istemeyerek de olsa, her boşanan kendini yepyeni bir dönemin, düzenin başında buluyor.

İnsanları yeni başlangıçlar hem ümitlendirir hem de ürkütür. Yaşananlar bir yıkım, başarısızlık, ihanet vs. görülür ve tekrar yaşamaktan korkular duyulmaya başlar. “Kendi ayakları üzerinde durmak” ilk hedef olmuştur. Ekonomik olarak da, psikolojik olarak da zor günler yaşanabilir. Alışkanlıklardan vazgeçilmesi gerekebilir. Yeni bir yerde, belki tekrar ebeveynlerle yaşamak zorunda kalınabilir.

Bir yandan da çocukların psikolojik ve ekonomik olarak etkilenmemeleri sağlanmaya çalışılır. Zaman zaman çocukları korumak kollamak adına, bu savaşlara, bu tatsız olaylara maalesef çocuklar da karıştırılır. Bireyler hem kendi yeni hayatlarını hem de çocuklarının yeni düzenini kurmak zorunda kalırlar. Ve mümkün olan en az hasarla bu dönemi atlatmaya çalışırlar. Çalışırlar diyorum, çünkü bu zor dönemde olaylar çok hızlı akmaya, duygular çok değişken olmaya başlar ve kişiler kendilerini veya olayları bir noktadan sonra kontrollerinden kaçırırlar.

Bu zor dönem, kadın-erkek her iki taraf için de sıkıntılı, yorucu, üzücü geçebilir. Belirsizlik ve yeni düzen oluşturma gayretleri, kişileri ruhsal ve fiziksel olarak hırpalayabilir.

Bu etkilerden kaçınmak elbette mümkündür. En aza indirecek tedbirlerin alınması gerekir. Bilinçli şekilde yeni hayata, yeni hedeflerle başlanılması gerekir. Aynı şeyleri yaşama korkusu, gelecek kaygısıyla birleştiğinde, kişiler hareket edemez hale gelirler ve çaresiz hissetmeye başlarlar. Hatta bir çoğu için “dünyanın sonu” gibi görülebilir.

Çok ünlü bir söz vardır. “ İnsanlar size karşı değil, kendilerinden yanadırlar” der.

Bu ilkeyi unutmadan, boşanan çiftler yeni koşulları gözden geçirmeli, planları yapmalı, karar vermeli ve eyleme geçmelidirler.

Bu aşamada etkilenmeyi ve sıkıntıları en aza indirecek bir altın kural vardır. Olayları, geçmişi, korkuları başkalarıyla paylaşmamak, herkese anlatmamak, çocukların yanında asla konuşmamak, her farklı insanın farklı etkilerinde kalmamak, çok dillendirip dallandırmamak zannettiğimizden çok ama çok daha önemlidir.

Bilinenin aksine, olumsuzluklar paylaşıldıkça çoğalır, olumlular da azalır.

Olayları defalarca anlatıp tartışmak, bilinçaltındaki korkularımızı pekiştirmekten ve başkalarının subjektif görüşleriyle zihinlerimizi karıştırmaktan başka bir işe yaramaz.

Böyle bir dönemde yapılacak en akıllıca şey ya bir profesyonel yardım almak, ya da mümkün olduğunca bu olayı kendi içimizde ve alanımızda halledebilmektir.

Her yeni başlangıç, doğru hedef belirlendiği, kararlı ve azimli bir şekilde, bilinçli olarak ilerlendiğinde her insan için bir fırsata dönüşür.  

Saygılarımla,
fatoscomert@stradadanismanlik.com

Sayfa Yükleniyor...