Farklı nesiller farklı hedefler

Hepimiz birbirimizden çok farklıyız. Her birey farklı, iyi ki de öyle. Ama bir de nesil farkı konusu var. Yeni yazımda gündemimiz nesiller arası iletişim zorlukları olunca bir bakalım dedim, sizin nesil, bizim nesil, nedir bu nesil farkı….

Farklı nesiller farklı hedefler

Büyüme sürecinden deneyimlediğimiz, tanık olduğumuz tüm olaylar ve koşullar, davranış ve tavırlarımızı şekillendiren temel unsurlardır. Farklı jenerasyonlar, farklı giysiler, farklı müzik akımları, farklı teknolojik gelişmeler, farklı kahramanlar gibi örneklendirebileceğimiz değişik kültürel etkiler altında yetişiyor. Geçmişe dönün, biz büyürken en önemli tarihi olaylar nelerdi, hatırlayabiliyor musunuz? Benim hatırladığım İran- Irak savaşı… Berlin duvarının yıkılması… Perestroika… Bu gelişmeler sizi nasıl etkiledi? Annenizi babanızı nasıl etkilemiş? Bunları tarih olarak okuyan kuzeninizi nasıl etkiledi? Bunu anlamaya çalıştığımızda farklılıkların temeli de ortaya çıkıyor aslında.

Gelenekselciler (1925-1946 arası doğumlular) için en belirgin olaylar Büyük Depresyon, Kore Savaşı, 2.Dünya Savaşı. Çalışkan olmak, fedakarlık, adanmışlık, kurallara saygı gibi değerler bu dönemde kazanılan değerler olarak açıklanıyor. Bu nedenledir ki Geleneksel Grup iş yerinde güvence, birliktelik, etik ve ahlaki değerlere daha çok önem veriyor ya da daha öncelikli algılıyor diyelim. İşe kendilerini adayışları, fedakarlıkları görülsün ve değer verilsin istiyorlar.

Baby Boomers (1946-1963 arası doğumlular) 68 Kuşağı ya da Çiçek Cocuklar da deniyor kendilerine zaman zaman, uzaya ve aya seyahat, suikastler, cinsel özgürlük gibi tarihi olaylar var o dönemde yaşanan. Takım ruhu, kişinin kendini gerçekleştirmesiyle bundan duyduğu tatmin ve kişisel gelişim konuları önem kazanıyor. Çoğu, eğer isterlerse herşeyi elde edebileceklerine inandırılarak yetiştirilmiş bir nesilden bahsediyoruz. Dolayısıyla iş hayatında statü çok önemli ve hatta gerekirse aile hayatından fedakarlık ederek güzel evler, arabalar, materyalist değerler için savaşan bir jenerasyon karşımızda. Çok çalışıyorlar ve yoğun çalışıyorlar, inanıyorlar ki çalışmak ve işe bağlılık beraberinde başarılı bir kariyeri garanti eder.

X jenerasyonuna (1963-1981arası doğumlular) baktığımızda dünyada iş gücünün yarısından fazlasını bu grup oluşturuyor, Berlin Duvarının yıkılması, Körfez Savaşı, enerji krizleri etkili olaylar arasında. Bu dönem her alanda ve her anlamda çeşitlilik ve farklılıkların kabullenilmesi, beraberinde özgüven ve samimiyet kavramlarının değer kazanması ve teknoloji okur yazarlığı. Pragmatist yani fayda odaklı yaklaşımlar da yine bu jenerasyonda önemli değerlerden biri olarak göze çarpıyor. Bu jenerasyonun üyeleri hızlı sosyal değişimlerden geçen çocuklar, öte yandan bekar anne babaların çocukları da ilk kez ve en çok ve bu grupta görülüyor. Pek çok kuruma karşı şüpheci yaklaşımları varken çalışmaya, çok çalışmaya hazır ancak karşılığında herhangi bir değerden ötürü ödün verilmeyecek iyi bir kazanç beklentileri var. İş ve özel hayat dengesi ise bu grubun temel değerleri arasında.

Gelelim en genç nesile, bir kısmımızın anlamaya, tanımaya çalıştığı gruba: Y jenerasyonu olarak da adlandırılan, 1981-2000 arası doğumlular. İngilizce WHY-NEDEN ifadesinden gelen bu Y harfi aslında sorgulayan yapılarından dolayı bu gruba yakıştırılmış. Onları etkileyen en önemli olaylardan biri ABD’de travma yaratan 11 Eylül saldırıları, işgal edilen okullar, doğa felaketleri ve hızla gelişen teknoloji… Sosyal sorumluluk, özgüven, hedef odaklılık ve farklılıklara saygı en çok öne çıkan değerleri. Teknoloji anlamında en okur yazar grup. Fark yaratmak, farkedilmek onları motive eden değerlerken hemen hepsi değişime açık ve iş yerinde de her anlamda esneklik istiyorlar. Kıyafetten, çalışma saatlerine, düşünce ve iş yapış tarzlarına kadar farklılık onlarla öne çıkıyor.

Çalışanların dahası insanların saygı, dürüstlük, hakkaniyet, profesyonellik, bütünlük gibi adlandırılabilecek paralel beklentilere sahip olduğu söylesek de her jenerasyonun en çok önemsediği ve birinci olarak sıraladığı değerler birbirinden farklı. Buradan hareketle, farklı çözümler sunmak gerekiyor.

Günümüz liderleri sevilen, sayılan bir lider olabilmek yani sözün özü profesyonel imajını destekleyebilmek adına işte bu dört grubu da tatmin edecek bir yol izlemek durumunda. Elbette bu belli oranda esneklik, uyum ve iletişim yeteneği gerektiriyor. Ancak iletişimin özü açık olmaktan geçiyor. Öğrenmeye açık, gelişime açık olmaktan. Kimin neye ihtiyacı var öğrenmek, bu ona nasıl sunulabilir farketmek, işte sözü edilen lider, yönetici, müdür, profesyonel her kimse bu konularda gelişime açık olursa pek çok yanlış anlaşılmayı, rahatsızlığı, kopukluğu da önleyebilir. Sadece profesyoneller mi bu beceriye sahip olmalı diye düşünüyorum. Hepimizin ihtiyacı olan bu; açık iletişim hayatın özü…

SUNA KABADAYI KİMDİR?
1997'de Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Politika bölümünden mezun olan Suna Kabadayı; 2004'de Conselle Institute of Image Management, İmaj Yönetimi eğitim programı ve 2005'de Science and Art of Color'da Kişisel Renk Analizi programına katıldı ve aynı yıl kendi firması Sekizincirenk'i kurarak imaj danışmanlığı yapmaya başladı. 2012 yılında New York Üniversitesi Yönetici Koçluğu programına katılan Kabadayı, çalışmalarını imaj danışmanlığı ve imaj koçluğu olarak tekrar yapılandırdı.

2006'da Uluslararası İmaj Danışmanları Derneği (AICI, Association of Image Consultants International) sertifikalı üyesi olan Kabadayı, 2011'den bu yana derneğin Türkiye Global Elçilik görevini de sürdürmektedir.

Sayfa Yükleniyor...